Özel Yetkililer, Kendi Evlatlarını Yemeye Başladı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bilirsiniz; bazı hayvanlar kendi yavrularını yer! Bunlar bazen açlıktan, bazen hastalıktan, bazen de tamamen içgüdüsel olarak gerçekleşir. Özel Yetkili Savcıların ve Mahkemelerin de artık Başbakan’a doğrudan bağlı MİT için bile soruşturma açması bana bunu hatırlattı.

Özel Yetkili Savcılar ve Mahkemeler de bana kalırsa açlıktan böyle davranmaya başladı. Artık soruşturma açacak bir örgüt ya da kurum kalmadı (Ergenekon, KCK, TSK) ve oklar Başbakanlık kurumlarına dönmeye başladı. Bir nevi Özel Yetkili Savcılar ve Mahkemeler aç kalmaya başadı ve kendinden olanları yemeye başladı.

Nitekim, Ergenekon, KCK ve asker meselesine ilişkin tüm adli soruşturmalar genel ve sistematik takip yetkisine sahip "polis istihbarat birimleri" tarafından yürütülmekte, gerek politik kimlikleri gerek hukuki konumlarıyla savcılar "yönlendirici ve denetleyici" değil, "onaylayıcı ve meşrulaştırıcı" bir işlev görmekte, polis-yargı ikilisi bu yolla pek çok konuda adeta politika üreticisi haline gelmektedir. Daha da öte, bu yapı Ergenekon, Balyoz, KCK gibi soruşturma ve kovuşturmalarla güçlenmekte ve sınırları aşan güç kullanma imkânlarına kavuşmaktadır. Nitekim "asayişçi anlayış" onların zihniyeti kadar, varoluş ve güçlenme araçlarını ifade etmektedir. Ve ülkedeki otoriterleşme eğiliminin kaynaklarından birisini oluşturmaktadır. Peki, bu tablonun bugün yaşananla ilişkisi nedir?

Uzun süre eski sistemin ve eski aktörlerin tasfiyesi sırasında bu yapı ile siyasi iktidar arasında bir çıkar birliği oluşmuş ve bir ittifak gerçekleşmiştir. Bugün ise çıkarlar ayrışmaktadır, ittifak zayıflamakta, kimi yerlerde kırılma noktasına gelmektedir. Yeni iktidar kavgasının zemini budur. Son yaşananlar bu durumun bir sonucudur. Zira bu otonom yapı kendi sınırlarını aşarak özellikle güvenlik politikaları alanında yayılma eğilimleri göstermekte, buna karşı duranları ve karşı konumda olanları hedefe almaktadır. MİT, Fidan, Beşir Atalay gerek kimlikleri, gerek önerdikleri asayiş modelini ve bu grubun etkisini kıracak daha legalist yöntemler nedeniyle hedefte olanların önde gelenlerindendir.

Bu boyut bir sonuca işaret ediyor. Bu sonuç, polis ve yargının ya da yargı eliyle polisin doğrudan siyasi alana girmesini, siyasi kararları içerik açısından denetlemesi ve siyasi karar alıcılığa soyunmasıdır. Açıktır ki bu durum, otoriter bir düzen görüntüsüne işaret eder ve son derece tehlikelidir. Bugün olan hükümetin isteğiyle üstü örtülü görüşmeler yürüten bir kurum, kurumsal olarak sigaya çekilmeye çalışılmıştır. Dün bu tür uygulamalar KCK'da, Ergenekon'da, Oda Tv'de tutuklama politikalarıyla da yapılıyorlardı. Ancak bu kez ok siyasi iktidara dönmüştür.

Bu satırları okurken, aynı zamanda Isaac Asimov’un kitabından uyarlanan, 2004 yılında filmi çekilmiş “Ben Robot (I Robot)” filmi geldi aklıma; O filmde de robotlar insanların güvenliğini sağlamak için insanları evlerine hapsediyorlardı. Böylelikle mantık olarak dışarıda etkileşimde olan insanların birbirlerine zarar vermesini önleyerek aslında insanoğluna yardım etmiş olduklarını düşünüyorlardı.

Bu mantıkla, yakında Özel Yetkili Savcı ve Mahkemeler, tüm kurumları çalışamaz duruma getirerek, tüm yetkiyi kendi ellerine alarak, aslında devletin güvenliğini sağladıklarını düşünecekler herhalde…

Tabii ki bu durum bu kadar basit değil. Özel Yetkili Savcı ve Mahkemeleri elinde bulunduran bir güç var ve bu güç aslında bu mahkemeler sayesinde hükümeti hizaya çekmeye çalışıyor.

Son paragrafın açılımı bir başka yazımda…

 

Ümit MİNEL

umit.minel@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.