Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- P—Tiyatro: Bernarda Alba’nın Evi
- P—Kitap: Seçkiler
- P—Kitap: Seçkiler
- Keser Döner, Sap Döner…
- P—Kitap: Yeni Çıkanlardan
- PD—Okur: Canan Arıtman, Abdullah Gül ve DNA
- Sen De Mi Leyla?!
- P—DVD: Schindler’in Listesi
- P—Kitap: Seçkiler
- P—Kitap: Seçkiler
- P—Kitap: Seçkiler
- P—DVD: Burası İngiltere
- P—Kitap: Seçkiler
- P–Tiyatro: Anam Bacım Avradım
- P—Film: Başkalarının Hayatı
P—Tiyatro: Kırmızı Pazartesi
Ayşegül İNAN
Görmemek, duymamak, bilmemek… Keşke kâğıda yazıldığı kadar basit üç kelime olabilse… Bu üç kelimenin ardından gelen derin suskunluklar olmasa… Ve her geçen gün büyüyen o suskunluklar, alışkanlığımız haline gelmese. Ve kara bir bulut gibi üzerimize çöken tüm o baskıların, önyargıların sonucunda meydana gelen; hani o aslında hiç istenmeyen durumlar yaşanmasa. Ve de hepsi kader deyip geçilerek, o kadar kolay unutulmasa…
Şehir Tiyatroları’nın bu sezon repertuarında yer alan, Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez’in aynı adlı romanından uyarlanan “Kırmızı Pazartesi” isimli oyun, izleyiciyi kurgusu içinde sürüklerken birçok şeyi de sorgulatacağa benziyor.
Oyun, konu itibariyle; işlenmesi aşikar bir cinayetin nasıl adım adım yaklaştığını, öldürülecek kişi dışında herkesin durumu bilmesine rağmen; nasıl susmayı tercih ettiğini, duyarsızlaştığını, yirmi yıl öncesi ve sonrasında kişileri, hatta psikolojik durumlarını karşılaştırarak yalın bir şekilde veriyor.
Santiago Nasar her şeyden habersiz, kimilerine göre serserice olan günlük hayatına devam ederken; ölümün hiçbir şeyi umursamadan yaşadığı o uçarı hayatını tahmin ettiğinden çok daha yakın bir zamanda alacağını bilmiyordu elbette. Bir gece önce kasabanın geleneklerine ters düşecek büyük bir olay yaşanmış, kasabaya yeni gelen Bayardo San Roman, evlenmek için servetini dökmekten çekinmediği Angelo Vicario’nun evlendikleri gece bakire olmadığını anlamış ve bu kopacak büyük kıyametin habercisi olmuştur. Kız ‘can havliyle’ Santiago’nun ismini söyleyebilmiştir ancak. Tabii ki kasabada zaten namı belli olan Santiago’nun bu işi yaptığı sadece ağızdan çıkan bir sözle kesinleşmiş, Angelo’nun ağabeyleri vakit kaybetmeden Santiago’nun peşine düşmüştür. Oyunun bundan sonraki örgüsü, kaçıp kovalama veya bir insanı kurtarma olgusundan çok öte; bir cinayetin nasıl sıradanlaştığını, nasıl önemsiz konuma sürüklendiğini, insanların; hatta en yetkili mercilerin bile nasıl suskunlaştığını anlatmakta ve seyirciyi yavaş yavaş kaçınılmaz sona doğru götürmektedir.
Oyunda ciddi bir toplum eleştirisi göze çarpmakta, baskı unsuru da olabildiğince irdelenmektedir. Öte yandan, oyunun kilit cümleleri arasında yer alan “Bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım.” sözünün de bize ışık tutacağını düşünürsek; aslını araştırmadan peşinen verilen hükümlerin insanları nereye götürebileceği de açık bir şekilde verilmiştir. Ve tabii ki tüm olayların adeta “ben geliyorum” demesine aldırmaksızın; sonuçları vuku bulduğunda ‘kader’ kavramına sığınmanın ne kadar anlamsız olduğu da vurgulanmaktadır.
Oyunun dekor, ışık, kostüm ve her oyunda kolay kolay karşılaşamayacağımız koreografi çalışmaları o kadar başarılı ki seyirciyi bazen oyunun genelinden alıp tek başına bile etkisi altında bırakabiliyor. Oyunculuk anlamında görmemiz gereken birçok şeyi, ki buna dans da dahil, oyuncularda gözlemleyebiliyoruz. Sahneler baştan sona estetik bir uyum içerisinde kurgulanmış.
Yazarının ‘en sevdiğim romanım’ dediği bu kitabın oyunlaştırılmış hâlini görmek belki de okuyucularına çok daha farklı kapıları da aralayacaktır. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın düzenlediği Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nde de sahnelenen oyun, sezon boyunca Şehir Tiyatroları’nda izlenebilir. Oyun boyunca repliklerin hâkim olacağı tiyatro salonu, oyun sonrasında bu sefer replikler yerine seyircinin oyun üzerine yapacağı yorumlara şahit olacak ve o büyülü atmosferini eminiz ki özgürce konuşabilmenin ve bir oyun üzerine yorum yapabilmenin keyfine bırakacaktır. İyi seyirler…
Yazan: Gabriel Garcia MARQUEZ
Yönetmen: Macit KOPER
Çeviren: İnci KUT
Dekor: Barış DİNÇEL
Kostüm: Nihal KAPLANGI
Işık: F. Kemal YİĞİTCAN
Koreograf: Handan ERGİYDİREN
Yön. Yard.: Ahmet HÜN - Semah TUĞSEL- Esra EDE- Gün KOPER
Oynayanlar
Abdullah TOPAL
Aslıhan KANDEMİR
Bahtiyar ENGİN
Berna OĞUZUTKU DEMİRER
Binnur ŞERBETÇİOĞLU
Burak DAVUTOĞLU
Caner CANDARLI
Çağlar YİĞİTOĞULLARI
Esra EDE
Gün KOPER
Kutay KIRŞEHİRLİOĞLU
Mahperi MERTOĞLU
Meriç BENLİOĞLU
Murat COŞKUNER
Murat GARİBAĞAOĞLU
Murat TAŞKENT
Radife BALTAOĞLU
Rozet HUBEŞ
Seda FETTAHOĞLU
Semah TUĞSEL
Şükran KAHRAMAN
Yavuz ŞEKER
Zümrüt ERKİN
iletisim@politikadergisi.com
[Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 11’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 11’i indirmek için buraya tıklayınız. ]
Yorumlar
Yeni yorum gönder