PKK Terörü ve Bağımsız Politika

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Burak İNAN

 

PKK NEDEN BİTİRİLEMEDİ?

   PKK neden bitirilemedi ve arkasındaki güç kim soruları bizi ortak bir hedefe götürmektedir. Hedefin adı ABD’dir. Bölücü başı Apo’nun yakalandığı günden bugüne çok yol kat etmiş olabilirdik ve hatta belki de PKK’yı ciddi bir tehlike olmaktan çıkarmış olabilirdik.

   Neden yapamadık?

   Suç askerde mi?

   Kesinlikle hayır. Suç da, ihmal de ve hatta hıyanet de emperyalizme göbekten bağımlı basiretsiz iktidarların suçudur.

   Bugün Türkiye terörle mücadele konusunda, -diğer birçok konuda olduğu gibi- ABD’nin ve kısmen AB’nin çizdiği çerçeve içinde hareket edebiliyor. Kabiliyetimizi belirleyen biz değil ABD. Bu çerçeve bazen o kadar daralıyor ki, askerlerimizin başına çuval geçiriliyor bazen de “genişletilmiş” havası veriliyor, nedir bu, “etkin istihbarat”!

   Bağımsız olmadan, bu çerçeveyi kırmadan, bu çuvalı çıkarmadan gerçekten etkin ve gerekli mücadeleyi vermemiz olanaksız, bugüne kadar ki durum, halkımızın, askerlerimizin, evlatlarımızın verdiği zorlu ve çetin bir mücadele ile oluştu. Anneler yüreklerine taş bastı, babalar “vatan sağ olsun” dedi. Binlerce insanımız bu acımasız teröre kurban gitti. Ve yıl 2008, endişe ve tehlike ortadan kalkmış değil, aksine Kuzey Irak’taki fiili durum itibari ile çok daha büyümüş, AKP iktidarının tutum ve tavırlarıyla çok daha tehlikeli bir hal almıştır.

   Bugün Avrupa’daki kimi basın kuruluşlarında çıkan haberlere bakarsanız PKK bir “özgürlük savaşçısı örgüt” bir “gerilla” hareketi.

   Şimdi sormak lazım, siz hiç lav silahı olan, roketatarı olan, İtalyan üretimi mayınları olan, suikast tüfekleri olan, Glock marka tabancaları olan, Amerikan konserveleri olan, Amerikan malı “sarı botları” giyen bir “gerilla” hareketi gördünüz mü? Duydunuz mu?

   “Gerilla” zaten emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşmaz mı?

   Peki, bu Avrupa basını PKK’nın ABD’yi “demokratik bir güç” olarak kabul ettiğini ve duyurduğunu bilmiyor mu? Biliyor da niye yapıyor?

   Emperyalizmin bir diğer silahı karşımıza çıkıyor, “psikolojik harp” .

   Bu propaganda ile Avrupa’da ve Türkiye’de PKK’nın “psikolojik gücünü artırmak” ve “sol siyasi akım içinde” giderek kaybettiği inandırıcılığını kazanmak amacı güdülmektedir. Zaman zaman etkili olduklarını PKK kamplarında çalışan Alman hemşirelerden, Rus teröristlerden anlamak mümkündür.

   PKK’nın arkasındaki bu “psikolojik ve lojistik” desteği anlıyoruz da, nereden geliyor bu değirmenin suyu sorusu aklımıza takılıyor.

   PKK Türkiye’deki illegal yapılanmanın büyük ölçüde tek hâkimi konumuna gelmiştir.

   Örgütün faaliyet alanı, kapkaç ve gasp çeteleri, fuhuş, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, akaryakıt kaçakçılığı, korsan kitap/cd, otopark mafyası, çek senet mafyası, arazi mafyası gibi çok geniş bir yelpazededir. Buradan akan milyar dolarların yanına, Kürt asıllı işadamlarının gönüllü veya gönülsüz verdikleri bağış ya da haraçlar, Avrupa’da ki uyuşturucu trafiğinin kontrolünü de eklerseniz karşınıza kaç milyar dolarlar çıkacak, artık onu da siz hesaplayın. ABD’nin Irak’ı işgali sonrası ortaya çıkan durumda, Kürt aşiretlerinin, peşmergenin verdiği “gizli” desteği de hesaba katıverin.

 

BAĞIMSIZ POLİTİKA

   Türkiye bir “müttefik” kuşatması altındadır,  etnik bölücülük ve gericilik tarafından kıskaç daraltılmaktadır, emperyalizm her yerde oynadığı oyunu uzun yıllardır, sinsi ve emin adımlarla Türkiye’de de oynamaktadır.

   Önümüzdeki süreçte birtakım “lehte” gelişmeler mümkün gözükmektedir, fakat bu “ağza bir parmak bal çalmaktan” öteye gidecek bir şey değildir. Ortada bir BOP gerçeği vardır ve Sayın Başbakan bu BOP’un eşbaşkanı olduğunu gururla söylemektedir.

   Üstelik ekonomik dengelerimiz, işletmelerimiz, kısacası hayat damarlarımız büyük ölçüde yabancıların inisiyatifine kalmış, ekonomi adeta bir sömürge ülkesi gibi tamamen dışa bağlanmıştır, Türkiye bir bilinmezlik içinde borç batağında dibe doğru yol almaktadır. Bu noktada Irak’taki askeri varlığının da etkisiyle ABD bizim hareket çerçevemizi belirlemektedir.

   Bundan tek kurtuluş yolu ise, Tam Bağımsız bir Türkiye oluşturmaktadır. Bağımsız politika bizi bu terör belasından da, gericilik tehlikesinden de kurtaracak yegâne yoldur.

   Türkiye acilen sosyal, ekonomik ve askeri bütün tedbirleri almak zorundadır, Kuzey Irak’taki Türkmen varlığı bizim için asla bir handikap değildir, ve mesele sadece bir “soydaşlık” meselesi de değildir.

   Türkiye derhal Kuzey Irak’a girip, orada tampon bir bölge oluşturmalı, Türkmenleri örgütleyip, silahlandırmalı ve Türkmen nüfusunu Suriye’nin doğusu ile Türkiye’nin Irak sınırı boyunca toplamalıdır. Kerkük, Musul, Tel Afer gibi Türkmen kentlerinde Türkmenlere yapılan zulmün önüne geçileceği gibi, kendi topraklarının da güvenliğini sağlamak amacıyla büyük bir adım atılacaktır.

   Bir takım PKK yanlısı ve hatta uzantısı dernek ve partiler derhal kapatılmalı, yönetici kadrolar yargılanmalıdır, bu uzantıların ABD ve AB menşeli STK’lar ile olan bağlar sorgulanmalı ve kamuoyuna açıkça duyurulmalıdır.

   Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da ki “aşiret ve ağa” sistemi derhal tasfiye edilmelidir, bu hem bölge insanının çaresizliğine hem de gerek kaçakçılık gerekse diğer yollardan PKK’ya verilen desteğe çözüm olacaktır. Ülke “ağalar” demokrasisinden kurtarılmalı, gericiliğinde kaynaklarından biri kurutulmalıdır.

   Kısaca çözüm Atatürkçü, devrimci, bağımsız politikadadır.

   Bu politikaların nasıl hayata getirilebileceği, Atatürkçü düşüncenin nasıl örgütlenebileceği ve iktidara yolu hususundaki düşüncelerimi ise başka bir yazıda aktaracağım.

   Şunu hiç unutmamamız lazım:

   “….hangi İstikbal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!” (Mustafa Kemal Atatürk)

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.