Suriye Yenilgisi… Terör… PKK…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Terazi denen denge ölçücüsü hata yapmaz. Siz istediğinizi yapın terazi size gerçeği gösterir. Dış politika ise tem bir denge unsurudur. Öyle afra tafra ile oluşturulacak bir durum değildir. Kontrol edemediğin unsurlar bir sinek bile olsa bir gün ensenden ısırıverir.

Kaldı ki, başlarında İngilizler denen katakulli uzmanlarının bulunduğu Avrupa siyasetine, onları savaş alanlarında mağlup eden Mustafa Kemal bile güvenmemiş, bu ihanet unsurlarının kanlarını donduracak bir kararla “Yurtta sulh, cihanda sulh” prensibini benimsemiştir. İşte bu yüzden Avrupa damgalı isyanlar ülkemizde Atatürk ölene kadar pompalanmış ve canlı tutulmuştur.

Atatürk’ün ölümü ile birlikte artık siyasilere istediğini yaptıracağını düşünen Avrupa ve son dönemde katılan ABD isyanları durdurmuştur. Hal böyle iken ve daha sonra başımıza bela edilen Asala ve PKK gibi terör odaklarının Avrupa ve ABD orijinli olduğu defalarca teyit edilmişken son dönem hükümetleri kendi halklarından korkularından sırtlarını ABD ye dayayarak sözde politika yapmaya çalışmışlardır.

Sırf ABD öyle istiyor diye can dostum, komşum dediğin Suriye’yi bir günde düşman ilan edip onu parçalama girişimlerinde bulunmanın sonunun olmadığını azıcık tarih bilgisi olan, biraz ABD ve AB politikalarını bilen herkes anlayabilirdi. Bizim hükümetin bu durumu baştan ön görmediğine inanmak o hükümette görev yapan insanların zekâlarına saygısızlık olurdu.

Yinede Rusya’nın, Çin’in ilgi alanından oldukça uzak kuzey Afrika ülkelerini yutmak ile çok stratejik bir konumda bulunan Suriye’yi yutmanın bir olacağını düşünmek bir öngörüsüzlük değil, tamamen teslimiyetçiliğin, ülkenin baş şehrinden yönetilmediğinin kanıtıdır.

Artık bu savaşın galibi ve mağlubu belli olmuştur. ABD, Suriye’ye girmenin diğer yerlere girmek kadar kolay olmadığını bildiği için Türkiye’yi maşa olarak kullanmak istemiş, kendisi geride durmuştur. Ancak Rusya ve Çin’in Türkiye’nin olası bir Suriye saldırısını bir ABD saldırısı olarak göreceğini ifade etmesi ABD yi başka çözümlere itmiş, kimyasal silah komedisi ortaya konularak, bu silahların da muhalifler tarafından kullanılması sağlanarak savaş fikrinden vaz geçilmiş barış rüzgârları esmeye başlamıştır.

Bu konuda savaşın tek çıkar yol olduğunu düşünen Türkiye hükümeti bir kenara itilmiş, tabir yerinde ise oyundan çıkarılmış, krizin başından beri açıkça desteklediği terör gurupları ile karşı karşıya bırakılmıştır. Gazeteler Türk ordusunun El kaide mevzilerini vurduğunu yazıyor.

Ne oldu?

Ne oldu da şimdiye kadar maddi ve manevi desteklediğiniz, hastanelerinizde baktığınız, sınırlarımızı yol geçen hanına çevirttiğiniz teröristlerle ters düştünüz? Yoksa beslediğiniz akrepler elinizi ısırmaya mı başladı?

Suriye krizi ilk patlak verdiğinde uzağı görenlerin bir tespiti vardı. “Sonuçta Esad gidebilir. Gitmezse gidecek kişi Erdoğan’dır”. Esad’ın gitmeyeceği hemen hemen belli oldu. Bu da Erdoğan için her halde yolculuk demek olacak.

Böylesi bir krizde neden ülkeler değil de başlarındakiler konuşuluyor diye düşünebilirsiniz. Sebep Başbakan ve yandaş medyası ne kadar başka telden çalsa da değişmeyecektir. Türk ve Suriye halkları birbirine düşman değildir. Yapılan yanlı yansız onca anket Türk halkının Suriye’ye bir saldırıyı onaylamadığını gösteriyor. İşte bu yüzden mağlup olan, oyun dışına itilen Türkiye Cumhuriyeti değil Türk Hükümetidir. Muhtemelen bir süre sonra bu krizin sebebi olarak veya sebeplerinden biri olarak da gösterilecektir. İngiliz entrikalarını bilenler için böyle bir ön görüde bulunmak hiçte hayalcilik sayılmamalıdır.

Hükümet uygulamaları, yeni anayasa çalışmaları, yeni dış politika denemeleri sabit kılmıştır ki hükümet ülkesinin ve halkının çıkarına değil başkalarının çıkarına çalışmaktadır. Aldığı %50 ye yakın oya kendisi bile inanmamaktadır. Bu yüzden sürekli bir panik içindedir. Halka karşı polisi bu kadar acımasızca kullanması bu panikten ve korkusundandır. Okyanus ötesi emirler doğrultusunda ordumuzun yönetim kademesi çökertilmiş, tasfiye edilmiştir. Sırf bunun hesabının sorulacağı korkusu bile hükümete en antidemokratik yolları bile mubah yollar kılmaktadır.

Herkes bilir ki bir hükümetin amacı halkı birlik ve beraberlik iççinde tutmaktır. Bunlar ise birlikten korkmaktadırlar. Bu yüzden başbakan konuşmalarında otuz küsur halk vurgusu yaparak halkı bölmeye çalışmaktadır. Üstelik Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı olmasına rağmen göğsünü ger gere ben Türküm diyemeyerek bölmeye çalıştığı gurupları cesaretlendirmektedir.

En ufak masum bir demokratik gösteriden bile aklı gitmekte ve polisi insanlara saldırtmaktadır. Oysa ülkenin güney doğusu adeta ayrılmış, yer isimleri diller değişmiş ama hükümet görmezlikten gelmektedir. En son Kato dağında hainler şehitlik kurmuş ve görmezden gelinmiş halk tepki gösterince de bu mezarlık kapanacak demiş, tabii ki becerilememiştir.

PKK ile ilişkiler iyice cıvımış, artık kimse hükümeti kale almaz olmuştur. PKk nın meclisteki temsilcilerinden Kışanak’ın son demeci hükümetin ne durumda olduğuna iyi bir örnektir. “ Kı­şa­nak, Si­ir­t’­te par­ti­li­ler­le bay­ram­la­şır­ken Er­do­ğa­n’­a şöy­le ses­len­di: “Val­la Baş­ba­kan, tehdidinizi si­ze ia­de edi­yo­ruz. Ka­çak gü­re­şe­rek bu sü­re­ci yö­ne­te­mez­si­niz. Sö­zün sus­tu­ğu yer­de ne­yin ko­nuş­tu­ğu­nu sen, ben­den da­ha iyi bi­li­yor­sun. ‘Çö­züm is­ti­yo­ruz’ de­yip, bir ateş­kes or­ta­mı ya­rat­tık­tan son­ra ‘Çö­züm­den vaz­geç­tim’ de­mek, en ha­fif de­yi­miy­le na­mert­lik­tir. Sa­bah ak­şam yat kalk, ‘Öca­lan ara­dan çe­kil­me­sin’ di­ye du­a et! Bu ka­dar açık…” Bu söylem sanırız hükümet – PKK ilişkilerinin hangi boyutlarda olduğuna bir göstergedir.

Biz ulusalcılar sesimiz çıktığı kadar “Terörle pazarlık yapılmaz, mücadele yapılır” Terörün başı okşanmaz, ezilir diye haykırırken ne çağ dışılığımız kaldı ne de kafatasçılığımız.

Okuduğumuz kadarı ile son dönemde çatışmasızlık ortamından yararlanan PKK yaralarını iyice sardı ve dinlendi. Önümüz kış. Muhtemeldir ki her kış olduğu gibi bu kışı da inlerinde geçireceklerdir. Hatta istedikleri tavizlerin bir bölümünü koparabilirlerse önümüzdeki yerel seçimlere kadar bile sabredebilirler. Ondan sonra şu ara Suriye’de savaşan teröristleri de getirerek bizle çatışmaya gireceklerdir. İki yıla yakındır Suriye’ye saldırı amacı ile kullanılan sınır bölgeleri bu sefer bize karşı kullanılacaktır. Sınırdan bir adım ileri atmasına ABD nin izin vermeyeceği ordu da öylece bakacak, Türkiye’nin parçalanma planları adım adım yürüyecektir.

Çözüm:

Amerikayı yeniden keşfetmek gerekmiyor. Bu duruma gelmemizde kabahatin büyüğü tabii ki bizim yani halkındır. O zaman bu yarayı sarmak da bize düşmektedir. Nasıl olacağı ayrıntılarını zaman gösterecektir. Ancak bu siyasi anlayışın temsilcileri olan bu günkü meclis partileri tasfiye edilip yerine Atatürk ilke ve inkılaplarını düstur edinmiş, misak-ı milli nin ekonomik, kültürel, siyasal ve askeri anlamda tamamını olmazsa olma kabul eden bir yönetimin başa getirilmesi şarttır. Bu tercih tabii ki kısa vadede avantacıları, tembelleri, hak etmediğini alarak yaşayanları, uzun vadede ise vatan hainlerini mutlu etmeyecektir.

Ancak Türkiye Cumhuriyetinin bir, bütün, başı dik, itibarlı yaşamasını istiyorsak başka çaremiz yok diye düşünüyoruz.

 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.