Taliban'dan IŞID'e Roller ve Oyuncular

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Taliban’ın nasıl doğduğu ile ilgili bir araştırma yaparken markisit.net sitesinde 2001 yılında kaleme alınan“Afganistan, Bin Ladin ve Amerikan Emperyalizminin İkiyüzlülüğü” başlıklı bir makaleye rastladım. Buradan bazı alıntılar yaparak IŞID’ın aslında nasıl göz göre göre palazlandığını anlayabiliriz;

CIA ve müttefikleri, Afganistan karşı-devrimine arka çıkmak için çok miktarda para ve silah seferber ettiler. Ortadoğu’da, Müslüman Kardeşler, Suudi destekli Dünya Müslüman Birliği ve Suudi İstihbarat Şefi Prens Turki el Faysal, cihat için büyük miktarlarda fon toplamak üzere birleştiler. Bunlar, Müslüman dünyanın dört bir yanından asker toplanmasında ve eğitilmesinde merkezi unsur haline geldiler. ISI ve Pakistan’daki Cemaat-ı İslami, cihat için gönüllü olan umutsuz orta sınıf gençlik katmanlarını karşılamak için kabul komiteleri oluşturdular. ISI, yüzlerce askeri kamp ve eğitim merkezi kurdu. General Hamid Gül (eski ISI şefi) bir gazeteciye şöyle diyordu: “Bir Cihat veriyoruz ve bu modern çağdaki ilk Uluslararası İslami Tugaydır. Komünistlerin Enternasyonali (!) var, Batı’nın NATO’su var, neden Müslümanlar birleşmesinler ve ortak bir cephe oluşturmasınlar?”

ISI -efendisi CIA’in rehberliği altında- Suudi kraliyet ailesinin İslama ve cihada olan bağlılığının karşı-devrimcilere (“mücahitler”) gösterilmesi maksadıyla, “ateist komünist” Kâbil rejimine karşı, operasyonun Suudi bölümünü Suudi İstihbaratının başındaki Prens Turki el Faysal’ın yönetmesini uzun zamandır istiyordu.

Sadece 1980-1992 yılları arasında, 43 İslam ülkesinden 35.000’den fazla İslamcı köktendinci, Afgan mücahitlere katıldı. Pakistan dış ülkelerdeki elçiliklerine, Afganistan’da gelip savaşmak isteyen herkese hiçbir soru sormaksızın süresiz vize verilmesi talimatını çoktan vermişti.

Yukarıda ki ve aşağıda ki paragrafı okurken Pakistan yerine Türkiye’yi, ISI yerine de MİT’i koyarsanız senaryonun değişmediğini, yalnızca oyuncuların değiştiğini rahatlıkla görebilirsiniz.

Taliban, CIA’in de aktif desteğiyle, Pakistan askeri ve istihbarat aygıtının ürünüydü. Pakistan İstihbarat Servisi -ISI- bunları Pakistan’daki İslami okul (medreseler) öğrencilerinden devşirdi, bunlara maddi destek sağladı ve silahlandırıp eğitti. Molla Ömer, ISI’nın yardımıyla, 1994’de Taliban’ın baş lideri olarak ortaya çıktı ve çok kısa bir süre içinde Pakistan’ın da yardımıyla, Taliban Afganistan’ın önemli şehirlerinin kontrolünü ele aldı. Önce Kandahar’ı sonra Herat, Kâbil, Mezar-ı Şerif ve son olarak da Bamiyan’ı ele geçirdiler. Fakat bunların hiçbiri, İslamabat ve Washington’un katılımı olmaksızın gerçekleşemezdi. Taliban’ın, yakın zamana kadar onu finanse etmeye devam eden Amerika’dan yaklaşık 10 milyar dolar aldığı tahmin ediliyor. Benzer miktarlar gerici Suudi rejiminden de geldi.

Şu an hiç şüphem yok ki Pakistan’ın bundan 30 yıl önceki dış politikasını izliyoruz. Umarım tüm bu yaşananlardan sonra Pakistan’ın bundan 20 yıl önceki durumuna düşmeyiz…

 

Ümit MİNEL

umit.minel@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.