Tanzimat İkiliğine Geri Döndük...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Hey gidi Ahmet Mithat Efendi, ruhun şad olsun e mi... Ne güzel anlatırdın, o Tanzimat ikiliğini. Hani "Felatun Bey ve Rakım Efendi" yi... Sen terk-i diyar edeli bu alem-i berzahı çok oldu, yıl 2012 de etraf gene "Felatun Bey" ve "Rakım Efendi" dolu...

Neydi Ahmet Mithat'ın da anlattığı o "Tanzimat ikiliği" ? Bir yanda Osmanlı üst sınıf çocuklarının sözde Batılı okullarda okuyarak (gerek Osmanlı da gerek yurt dışında. Osmanlıda sayısı belirsiz misyoner okulları vardı. Lozan'da bu okulların kapatılması, sayılarının azaltılması için az mı savaş verildi...) kendi halkından, kültüründen uzak adeta bir Batılı gibi yetiştirilmeleri; bir yanda da bu Batılı aydın tipine tepki olarak doğan muhafazakâr aydın tipi...

Tanzimat'ta bu ikilik savaşının adı "alafranga / alaturka" savaşı diye adlandırılmıştır.

Tanzimat ilanı 1839'dur da bu ikilik çok uzun yıllar devam etmiştir... Edebiyatımıza yansıması (Tanzimat Edebiyatı) 1860 yılından sonradır.

Mustafa Kemal, bu ikiliği bizzat yaşamış bir insan. Mahalle mektepleri, Batı tarzı eğitim yapan okullar, iİkiliğini kendisi de yaşamıştır...

Yıllar yıllar sonra, 3 Mart 1924'te "TEVHİD-İ TEDRİSAT" (Eğitimin birleştirilmesi) kanununu çıkarmasının nedeni bu. Eğitimde bu ikiliği ortadan kaldırmak.... Başarmıştır da...

Ama ölümden sonra, "köy enstitüleri / hak evleri" ile bir yandan; ecnebi öğretim yapan liselerle bir yandan, sonra imam hatip mekteplerinin liseleştirilmesiyle öbür yandan "Tevhid-i Tedrisat" kanununun delinmesi "Kemalizm" in tahribatının en belirgin örnekleridir...

Bugünün aydını "Müdafaa-i Hukuk" aydını değildir. Bir kısmı tıpkı Tanzimat aydını gibi, kendi toplumundan kopuk Batılı aydın havalarında (komprador aydın), bir kısmı buna tepki olarak ümmetçi bir tip sözde muhafazakâr aydındır...

2013 yılında döndük mü tekrar 1839'a yılına? Döndük...

Bir yanda elinde rakıyla fotoğraf çektirmeyi, ateistim demeyi "ilericilik" sanan bir aydın tipi; bir yanda "içmesinler, dinimizim gereğini yerine getirsinler" diyen ümmetçi aydın tipi...

Ha elbet bunlara bir de küreselleşme (emperyalizmin kendisine taktığı sevimli ad !) ile çıkarı neredeyse oraya dönen, zengin olayım da nasıl olursa olsun diyen Özal nesli yetişmesi aydın tipleri... (Bunlar genellikle bankacılık, reklamcılık, turizm ve bilişim sektörüyle uğraşanlar)

Nasıl geldik bu hale ?

Nasılı belli... Önce "Tevhid-i Tedrisat" hafif hafif sulandıranlar (İnönü ve Hasan Ali Yücel şürekası), sonra gittikçe ortadan kaldıranlar (İnönü sonrası günümüze kadar gelen siyasi iktidarlar) okullarda yetiştirilen öğrencilerin hem bilgi düzeylerini ve kalitesini düşürmüş hem de "yurttaş" olma vasıflarını unutturmuş, onları "zengin olmada her yol mubahtır" anlayışına itmiştir...

Neden kızıyorsunuz siz şimdi TV'lerde evlilik proğramlarına ? Oraya çıkan bir genç kızın "evi olsun, arabası olsun, dolgun bir maaşı olsun" demesine? Milli eğitim onları böyle yetiştirmiyor mu ?

Ne diyor, ataması doğuya çıkmış bir öğretmen genç kız : "Batı illerinden zengin bir eş bulup eş durumundan bir yıl sonra tayin isteyeceğim. "

Bu kızların arketipi diye sunulan ünlü ve paralı kimse varsa onun sevgilisi olan ve hâlâ TV'ler de boy gösteren sözde sanatçı (!) kadın değil mi? (Akil adam bile seçilmiş de kendisi kabul etmemiş….)

Ne oldu bizim erken dönem cumhuriyet neslinin "ÇALIKUŞU" kızlarına ? Ne oldu, kar çamur demeden dağ köylerinde görev yapan doktorlarına? Ne oldu, hakimlerimize-savcılarımıza- avukatlarımıza ? Nereden geldik, "yurt milliyetçiliğinden", "ırk milliyetçiliğine" ? Üstelik "Kürt milliyetçisi" olursan ilerici ne ilericisi be solcu; "yurt milliyetçisi" olursan "FAŞİST" olmaya ?

Derim, diyorum, diyeceğim...

Bugünlere gelmemizin vebali "Tevhid-i tedrisat" ı önce sulandırıp sonra ortadan kaldıran siyasi iktidar ve onların liderlerinin boynunadır...

Sonuç :

Tevhid-i tedrisat, emperyalizmin eğitimize el altmasını önlüyordu. Sanılanın aksine emperyalizm, (sevimli adı küreselleşme) sömüreceği ülkeye önce eğitimle girer, o ülkenin eğitimini bozar, kendi aydınını yaratır, bu aydın emperyalizm emrine girdi mi, artık onun işi kolaydır...Ekonomisini ele geçirmek ikinci işidir...

İnanmıyorsanız Kenya liderinin dediğini okuyun... :

“Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapayarak dua etmeyi öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı.”

Kenya Kurucu Lideri J. Kenyatta

Var mı bir itirazın sayın okur ?

 

Ufuk KESİCİ

ufuk.kesici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.