"Tarafsızlık" Düşüncesi Üzerine Notlar

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Mehmet Ali YAZICI

 

Bilimsel araştırmalar sonucu artık kesin olarak anlaşılmış ve defalarca kanıtlanmıştır ki, doğa da ve toplumsal hayat içerisinde tarafsız (yansız), bir başka adlandırmayla nötr olma durumu kesinlikle yoktur. Bu durum, insanın toplumsal yaşamını ve ilişkilerini belirleyen olaylarda daha da belirgindir. Bizler ne kadar “tarafsız” olduğumuzu söylesek ve o şekilde davranmaya devam etsek de, olaylar içerisinde, bilinçsizce de olsa, mutlaka bir yana düşeriz. Bu, bizlerin sahip olduğu düşünce ve davranış biçiminden kaynaklanır. Ve nesnel durum içerisinde illaki iki yandan birine hizmet eder.

 

 

 
Devlet örgütlenmesi, toplumsal olaylar karşısında ki tutumunda da bu mesajı vermeyi ihmal etmez. Kuşkusuz, kitlelerin kendinden yana olmasını ister ama bunu başaramadığı durumlarda “tarafsız” olun der. Bunu eğitimle ve medya organları aracılığıyla topluma yayar ve bilinçlere işlemesini sağlar. 
 
Geçmişte yaşanan aleni infaz ve katliamlarda devletin vermek istediği mesaj da bu doğrultuda idi. İnfaz ve katliam haberlerinde ki görüntüler, insanların gözlerinin içine sokulurken “benden yana değilsiniz, onlardan da yana olmayın, tarafsız kalın” mesajı verilmek isteniyordu. 
 
Ne yazık ki toplumun büyük bir çoğunluğu bu “komuta” uydu ve tarafsız kaldığını düşündü. Bugün toplumsal ve siyasal alanda yaşanan olaylara karşı duyarsızlığın temel nedenlerinden biri de budur. Oysaki gerçekte bu tarafsızlık, katliamları yapanların işine geliyor ve onlara örtülü olarak güç veriyordu. Devletin kolluk güçleri eliyle binlerce cinayet bu şekilde işlendi. Birçok davada mahkemeler devleti suçlu buldu ve mahkûm etti. Ancak, asıl tartışılması ve mahkûm edilmesi gereken, bu cinayetler karşısında toplumun genel çoğunluğunun “tarafsızlık” adı altında sessiz kalarak verdiği onaydır. Toplumun, insanlık suçları karşısında tepkisizliğinin nelere mal olduğunun açık bir şekilde ortaya koyul(a)mamasıdır. 
 
***
 
İnsanlık tarihinde ortaya çıkan bütün düşünce sistemlerinin temelinde, insanların varlıklarının oluşturduğu şeylerin, durumların niteliği yatar. Bu niteliğin arttırılması bir yöntem sorunudur. Bu yöntemin ne olacağına dair soruya verilecek kesin yanıt ise, toplum ve doğa olayları karşısındaki tavrımızı, onları yorumlayış biçimimizi ortaya çıkartır. 
 
Doğada madde bilinçten önce vardı. Bilinç, yani duyuların, düşüncelerin, kavramların sonradan maddeye bağlı olarak ortaya çıktığını ve bilincin, canlı dünyanın beyine yansımasıyla oluştuğunu savunan materyalizm, aynı zamanda bilimin de yöntemidir. Buna göre, dünyayı dolduran tüm nesneler, bizim dışımızda mevcutturlar. Biz bu nesnelerin kendilerini, ilişki biçimlerini ancak algılarımız ve araştırmalarımızla (bilimle) anlayabiliriz. Algılarımız, dış dünyanın, sinir sistemimiz aracılığıyla beynimize yansımasıdır. Bu algıların doğru ve yanlışlığı ancak pratik aracılığıyla sınanır ve anlaşılır. Bu algılama yöntemi, doğa olaylarına nazaran daha karmaşık olan toplumsal olaylar için de geçerlidir. 
 
Türkiye toplumu, Müslüman bir toplumdur ve dinin toplumsal yapıdaki ağırlığı ve etkileri bilinen bir gerçektir. Ruhlara ve öteki dünyaya inanılır vb. Toplumun büyük çoğunluğunun düşünme biçimi, materyalist değil, metafizik (idealist) düşünce sistematiğine yatkındır. Bilinci Tanrı vermiştir ve dışımızda ki olayların fazla bir önemi yoktur. Bir haksızlık, adaletsizlik varsa, bu dünyanın bir de öteki dünyası vardır. Orada “büyük yargıç” hepimizi yargılayacak, suçlular ortaya çıkarılacak ve hak ettikleri cezayı göreceklerdir. Bu düşünce yapısı, egemen olan güçlerin işini kolaylaştırmaktadır ve din, devlet tarafından sürekli desteklenmektedir. Toplumsal olaylar karşısında çok ciddi duyarsızlık oluşturan etmenlerden biri de, bu dinsel (metafizik-idealist) düşünme yöntemidir. Ve sonucu, gelişen olaylar karşısında “tarafsızlık” düşüncesini öne çıkarmaktadır. 
 
Doğa bilimlerinin belirli bir düzeye gelene kadar, insanın düşünce sistemini metafizik yöntemlerin belirlemesi, insanlığa çok büyük zararlar vermiştir. Binlerce yıldır akıl dışılığın aşılamamasının köklerini buralarda aramak gerekir.
 
iletisim@politikadergisi.com
 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.