Totaliter Sistemler ve AKP

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Kadir Levent BECİT

Yarışmacı olmayan modern rejimlerin incelenmesinde, totalitarizmin işgal ettiği önemli yer göz önünde bulundurulursa, totaliter sistemlerin halen klasikleşmiş bazı tanımlarıyla işe başlamak ve bundan sonra onlara yöneltilen eleştirileri izleyerek bilgimizi daha ileriye götürmek yararlı olacaktır gibi görünüyor. Totaliterizm faşist, teokrasist sistemlerin belirgin tanımıdır. Total rejim, halkın beynini yıkama, halkı güdümlemedir. Bireyin özerkliği ve öznelliği yoktur. Birey, yönetimin manipülasyonlarına açıktır. Düşünce ve ifade özgürlüğü bulunmaz. Yönetim aleyhine fikir öne sürenler sürülür, işkence edilir, öldürülür. Bu açıklama totalitarizmin en kısa ve ansiklopedik açıklamasıdır. Totalitarizm konusunda çalışma yapmış en önemli iki kişi olarak görünen Carl Friedrich ve Z. K. Brezezinski’nin tanımlamalarını da eklemek bu rejim hakkında daha açık ve net bilgileri ortaya koyacakatır. “Bu rejimi, gerek başka çeşit ve daha eski otokrasilerden, gerek heteroksilerden ayıran özellik altı tanedir. Hatırlatmak gerekirse bunlar, günümüzde hayli bir kabul gören şu olgular dizisidir: (1) Toptancı (totalist) bir ideoloji (2) Bu ideolojiye bağlı ve genellikle tek bir kişinin yani diktatörün liderliğindeki bir parti (3) çok gelişmiş bir gizli polis ve üç çeşit tekel; daha doğrusu şunların tekelci kontrolü (a) kitle haberleşmelerinin (b) kullanılmaya elverişli silahların (c) ekonomik örgütlerde dahil olmak üzere sivil toplum örgütlerinin. Bu tekellerin mutlaka parti tarafından yönetilmesi önemli değildir. Önemli nokta şudur; bu tekeli kontrol, belli bir toplumu yönetmekte olan ve böylece onun rejimini meydana getiren elitin elindedir.” Friedrich’in bu tanımlamasının dışında Brezezinski, bu sistemlerin nihai amacını vurgulayan daha özlü bir tanımlamaya da şu şekilde gitmiştir. “Totalirizm, diktatörlük genel kategorisine giren yeni bir hükümet şeklidir; bu sistemde siyasal iktidarın teknolojik yönden ileri araçları, topyekün bir sosyal devrimi gerçekleştirme amacıyla, bir elit hareketinin merkezi liderliği tarafından, bir kayıt veya şarta bağlı olmaksızın kullanılır. Tüm halkın zorla sağlanan oy birliği atmosferi içinde liderlikçe ilan edilen bu devrim, insanın bir takım keyfi ideolojik varsayımlara göre şartlandırılmasını da kapsar.” Bu noktada şunu belirtmekte fayda vardır. Totalitarizm konusunda çalışma yapmış insanların bazılarına göre terör unsuru (polisin ve zor kullanmanın rolü) çok büyük bir önem arz etmemektedir. Genel olarak ödül – korku karmaşası içerisinde sosyal kontrol içerisinde bir toplum amaçlanmaktadır. Bir sistemi totaliter olarak nitelendirebilmemiz için zorunlu boyutlar şunlardır: Bir ideoloji; kitlesel bir tek parti ile diğer mobilize edici örgütler; iktidarın, geniş bir seçici çevreye hesap verme durumunda olmayan ve iktidardan kurumlaşmış barışçı yöntemlerle uzaklaştırılamayan bir kişide ve yardımcılarında ve ya küçük bir durumda toplanmış olması. Bu unsurların her birinin, demokratik olmayan bazı sistemlerde de ayrı ayrı bulunduğu görülmektedir. Ancak bir sistemin totaliter yapan bu unsurların hepsinin bir arada bulunuşudur. Totaliter sistemin başındaki insanlar, bireye biçim verilmesi, ideolojinin vatandaş kitlesine içselleştirilmesi, ideologları tarafından “yeni insan” modelinin oluşturulması yönünde çalışmalar yapmaktadırlar. Yeni elitin iktidarı ele geçirmesinden ve kendi siyasal yapılarını kurmalarından önce var olan bütün kurumların, örgütlerin ve menfaat gruplarının tahrip edilmesi ve ya hiç değilse zayıflatılması amaçlanmaktadır. Totaliter sistemlerde propaganda eğitimi, kadro yetiştirilmesi, ideolojinin fikri yönden geliştirilmesi, ideolojiden esinlenen bilimsel faaliyetler, sistemle özdeşleşen aydınların ödüllendirilmesi, demokratik olmayan diğer sistemlere göre daha çok önem arz edebilir. Özetleyecek olursak aşağıdaki nitelikler mevcutsa bir sistemi totaliter sayıyoruz: 1. Monist, fakat monolitik olmayan bir iktidar merkezi mevcuttur. Diğer gruplar ve ya kurumlar arasında bir plüralizm varsa, bu meşruluğunu o merkezden alır ve büyük ölçüde onun hakemliği altında işler. Bu plüralizm eski toplumun dinamiklerinin bir ürünü değil, temelde siyasal yoldan yaratılmış bir şeydir. 2. Tekelci, özerk ve fikren az çok geliştirilmiş bir ideoloji mevcuttur. Yönetici grup ve liderle, onların emri altındaki parti, kendilerini bu ideoloji ile özdeşleştirirler. Onu politikalarına temel yaparlar ve ya bu politikaları meşrulaştırmakta kullanırlar. İdeolojinin belli sınırlarının dışına çıkmak müeyyidesiz kalmayacak bir heterodoksluktur. İdeoloji, belli bir programdan veya meşru siyasal eylem sınırlarının tanımından ibaret olmayıp, sözüm ona bir nihai anlam, bir tarihsel amaç duygusu ve bir sosyal gerçeklik yorumunu getirmektedir. 3. Vatandaşların, siyasal görevlere ve kolektif sosyal görevlere katılmaları ve bu amaçla aktif bir mobilizasyon içinde olmaları, özendirilir, talep edilir ve ödüllendirilir. Tek parti ev çok sayıda tekelci ikincil grup bu katılmanın kanallarını oluşturur. Bir çok otoriter rejimin ayırıcı özelliği olan pasif itaat ve ilgisizlik yöneticilerin arzu edilemez gördükleri şeylerdir. Burada bahsi geçen tekelci ikincil gruplarda ise üzerinde durulması gereken bir nokta mevcuttur. Genel olarak bu ikincil grup yöneticileri, sistemi yöneten elitin bürokratları, yakınlarından oluşmaktadır. Aslında toptancı olduğunu iddia eden bu yönetim anlayışı, yönetimi sadece kendi yakınlarından oluşan bir elit grup elinde bulundurmaktadır. Ülkemizi 7 yıldan beri yönetmekte olan AKP iktidarının yaptığı eylemlerle yukarıda ki tanımlamaları karşılaştırmak, ağızlarında demokrasiyi ciklet haline getirmiş bu anlayışın asıl amacını ortaya koymaktadır. AKP’nin yaptığı eylemlerle ilgili olarak bazı örnekleri verdiğimizde konu daha net anlaşılacaktır. 1. KİT’lerin “Babalar gibi satarım” anlayışıyla özelleştirilip, kendinden önceki devlet kazanımlarını ortadan kaldırma anlayışı. 2. Çeşitli Sivil Toplum Örgütleri, Sendikalar üzerinde baskı kurarak yönetimi ele geçirmesi ya da yeni örgütler kurup, büyük imtiyazlar sağlaması. 3. Kitle iletişim cihazlarının yakınları tarafından alınması için kişiye özel krediler aldırtılması. 4. Ergenekon adı altında kendi düşüncesi altında olmayan kişilerin haklarında doğru düzgün delil olmamasına rağmen göz altına alınması. 5. Lideri eleştiren çiftçiye, “Ananı da al git” denmesi. 6. “AKP diyen edepsizdir” anlayışıyla kendilerini aklama çabaları. 7. Hukuk karşısında bile hesap vermeye imtina eden bir anlayış ile dokunulmazlıkların kaldırılmaması. Burada AKP’nin 7 yıl boyunca yaptıklarının sadece çok az bir kısmına yer verilmiştir. Bu kadar az örneklemeler bile AKP’nin genel olarak neyin peşinde olduğunu göstermiştir. Bu yazı totaliter sistemlerin dünya üzerinde ve Türkiye’deki varlığı için sadece bir giriş niteliği taşımaktadır. Gelecek sayılarımızda Totaliter ve Otoriter Sistemlerin İdeolojik Temelleri ve AKP’nin Temelleri ile Uygulamalarına ilişkin daha detaylı bir açıklama yapmaya çalışacağım… Esen Kalın… Kaynaklar: Carl J. Friedrich – Totalitarism in Perspective: Three Wievs – 1969 Zbigniew Brezezinski – Ideology and Power in Soviet Politics - 1962 Juan J. Linz – Totalitarian and Authoritarian Regimes - 1982 kadirlevet.becit@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.