Tramvay Demokrasisi

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Emperyalizm (bizim liberallere göre konjonktür) İkinci Dünya Savaşı sonrasından beri kendisini "demokrasi havarisi" ilan etmiştir...

Az buçuk "siyaset tarihi" okumuşlar bilir ki "İkinci Dünya Savaşı" Alman - Japon - İtalyan emperyalistleri ile İngiliz - Fransız - Amerikan hatta “Sovyet” emperyalistleri arasındaki savaştır... Savaşta milyonlarca insan, bu iki emperyalist güç adına ölmüştür.

Aklımın bazı şeylere ermeye başladığı yaşlarımda hep düşünmüşümdür; Hitler, zaten kendisiyle saldırmazlık paktı imzalayan ve kendisine buğday satan Stalin Sovyetleriyle savaşacağı bir "Doğu Cephesi" açacağına, Stalin'in dünden razı olduğu "Saldırmazlık Paktı"nı sürdürüp kuvvetlerini batıya yığsa; Japonlar da ABD'yi savaşa sokacak o meşhur "Pear Harbor" saldırısını yapmasa; Müttefikler İngiliz - Fransız emperyalistleri kalacağından (Fransa zaten baştan yenilmiş) Hitler İngiltere dahil tüm Avrupa'yı ele geçirirdi... (Digiturk'te "Hitler Yaşıyor" diye bir film izledim geçen gün. Bu benim varsayımım üzerine kuruluydu. Tüm Avrupa Hitler'in; Hitler 75. yaş gününü kutluyor, ABD başkanı Kennedy, Hitler'in yaş günü için Berlin'e geliyor falan... Sonrası Amerikan filmi işte... ) Stalin Sovyetleri de Avrupa'ya giremezdi... Tarih değişirdi...

Neyse, Hitler de Japonlar da Mussoli'ni de "Tek Şef - Tek Lider - Tek Devlet" sloganının kendilerine verdiği sözde güvenle, "her yere" saldırınca elbet yenildiler... Müttefik emperyalistleri (ABD - İngiltere - Rusya) Alman- İtalyan -Japon emperyalistlerini yendiler...

CD film satıcılarının rafları İkinci Dünya Savaşı’nı anlatan ABD filmleriyle doludur... Hemen hemen hepsini izledim... En iyileri, "General Patton" ve "Tora Tora Tora"dır... Birinde ABD generali Patton, diğerinde Japon amirali Yamamato'nun komutanlığı övülür...

İkinci Savaş sonrası, "müttefikler" (ABD ve İngiltere anlayın) kendilerini "demokrasi havarisi" ilan ettiler... Stalin Sovyetlerini bu "havarilikten" uzak tuttular... Ne de olsa Sovyetler hem "komünizm" hem "dikta" ile yönetiliyordu... Berlin düştüğünde General Patton der ya, "Hazır savaştayken devam edelim, şu Rusları da yenelim, nasılsa savaşacağız onlarla... "

ABD yönetimi, "deli" der Patton'a da; ama savaş ertesinde Patton’un istediği "sıcak savaş" yerine, bir "Soğuk Savaş" başlatır Sovyetlerle...

Artık bu "Soğuk Savaş" yıllarında (1945 - 1991) ABD ve İngiltere birer "demokrasi havarileridir"... Yeni düşman (emperyalizm düşmansız duramaz) Sovyetlerdir... İngiltere, emperyalizm liderliğini ABD'ye kaptırdığından, İngiltere'de İşçi Partisi iktidarda olsa bile, ABD emperyalizmini destekler... "demokrasi" adına...

ABD, "Soğuk Savaş" yıllarında tek düşman tanır: komünist devletler... Sovyetler baştadır da silah güçleri "kafa kafaya" olduğundan "Sovyetlere saldırmak" aklından bile geçmez...

Ama, Kore'de "demokrasi" getirmek için Kore'yle savaşır... Kore, ikiye bölünür Kuzey ve Güney diye.... Kuzey Kore'ye "demokrasi" getiremez de Güney Kore’ye "kendince" demokrasi getirir... Kuzey Kore komünisttir ya, demek demokrasi yoktur...

Dedim ya, ABD emperyalizmi savaşsız yapamaz... ABD ardından Vietnam’a "demokrasi" getirmek için savaşır. Vietnam, gene "kuzey-güney" diye bölünür... ABD, "demokrasi getireceğim" diye girdiği her ülke neredeyse aynı şekilde "kuzey-güney" diye bölünmektedir... ABD kendi istediği bir tüm "demokrasi" (!) ülkesi kuramamaktadır...

Ama bu arada yanıbaşındaki Şili'de Allende seçimle iktidara gelir... Allende "sosyalist"tir... Seçimle ve "demokratik" yolla iktidara gelse de ABD, Allende’yi bir askeri darbeyle devirtir... ALLENDE, başkanlık sarayında Şili Ordusu'nun bombardımanı sonucu öldürülür... ABD, "sosyalist liderin seçildiği demokrasileri" sevmez...

Derken, Sovyetler Birliği çöker... ABD, eski Sovyet Cumhuriyetlerinin bazılarına gene "demokrasi" getirmek için harekete geçer... Bazılarına kendi demokrasisini getirir... Getiremediklerinde "darbe" yaptırır...

"Demokrasi havarisi" ABD'nin bu arada "demokrasinin" "d"sinin bulunmadığı "Suudi Arabistan Krallığı" ile ilişkileri mükemmeldir... Hatta bazı "radikal dincilere" karşı, Mekke ve Medine'yi ABD askerleri korur... Suudi Krallığında ABD sayısız üsler açar... Ama, "Suudi Arabistan’da demokrasi yoktur!"

ABD umursamaz... "Suudiler kendilerindendir"... Rejimlerinin şu bu olması, bu nedenle ABD'nin umurunda değildir... Çünkü ABD; kendisine karşıt olan veya “sol” kokan rejimlere "demokrasi" getirir (!)

ABD, 2001 “İkiz Kuleler” olayı sonrası, Afganistan'a girer... Amacı, bu saldırıyı yapan diye düşündüğü "radikal dincileri" yenmek ve Afganistan'a "demokrasi" getirmektir...

Oysa, daha dün Rusya'nın Afganistan işgalinde, Rusya'ya karşı bu "radikal dincileri" destekleyen ve silah yardımı yapan kendisidir... Gene "demokrasi" adına... ABD'nin kaderidir... Mao'yu da silahlandıran ve Japon emperyalistlerine karşı savaşmalarını sağlayan ABD'dir... Sonra aynı Mao, ABD silahlarıyla bir sosyalist devlet kurmuştur... Mao, ABD'nin düşmanı olmuştur...

ABD emperyalizmi, en son "demokrasi" getirmek için Irak'a girer... Saddam'ı yener... Irak'a "sözde" demokrasi gelmiştir de Irak gene kuzey / güney diye bölünmüştür... Daha da bölünebilir, önümüzdeki zamanda...

ABD'nin hedefinde bu kez İran vardır... İran'ı da "demokrasi"ye kavuşturmak amacındadır... Sıradaki diğer ülkeler Suriye ve Libya'dır... ABD emperyalizmi "demokrasiyi öyle sever ki" (!) kendi karşıtı gördüğü bütün ülkelere "demokrasi" getirmek için savaşmaktadır...

Çünkü ABD için "demokrasi" (!) kendisine karşıt olduğu düşündüğü ülkelerde "kendisine bağlı bir iktidar" oluşturmaktır. Kendisine bağlı ülkelerin "demokrasi / teokrasi / meşrutiyet” vb. olup olmaması onun umurunda değildir...

"Demokrasi" ABD için, kendisine karşıt herhangi bir ülkeyi kendisine bağlamayı hedefleyen ve yeri geldiğinde inilen bir "tren"dir... Bunu emekli bir ABD generali açıkça dile getirmiştir... Adını şimdi unuttum...

Bunca ABD anlatmam niye?

Bizim şimdiki siyasal iktidarın yetkilileri de:

"Demokrasi yeri geldiğinde inilecek bir tramvaydır." demişlerdi de...

(Eh, ABD "demokrasiye" “tren” derse; bizimkiler de “tramvay” der ancak... Hadlerini bilirler...)

Sanırım, bu son "anayasa taslağı" ile "tramvay yeri geldiğinde inilecek" yere geldi...

Ne dersiniz?

ufuk.kesici@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Tek kelimeyle

Tek kelimeyle mükemmel...

İnilecek yere geldi tramvay ama kapıyı pencereyi iyi tutun kaçmasınlar! yoksa biz ortada kalırız

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.