Türk Eğitim Sistemi ve Türkçe Üzerine Yapılan Hesaplar

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

 

  Sağlıklı toplumların oluşmasına, çağdaş medeniyetler seviyelerine yükselmesine, kendini ifade edebilen, sorgulayabilen, toplumun kültürünü ve bilgi birikimini algılayabilen bireylerin yetişmesine imkân veren olmazsa olmaz bir sistem; eğitim. 

   Her ulusun kendi ulusal dili olduğu gibi, kendi özümüzü en iyi anlatan anadilimiz Türkçe. Türkçe; Türk ulusunun kendini ifade edişinin ortak dilidir.

   Son yıllarda eğitim sistemimizi ve Türkçe kontrolünü yitirmiş bir vaziyetteyiz. Batıda uygulanan eğitim sisteminin ölçülerimize uyup uymadığı incelenmeden zorla giydirilmesi söz konusu. Batı modelli eğitim veya batıya yönelik hevesler, bizi kendi özümüzden uzaklaştırmakla kalmıyor, ölçülerimize uymayan, dar veya bol gelen bu sistem ile öğrenciler mücadele etmekten, bilgiyi, kültürü ve tarihi öğrenmekte başarı sağlayamıyor. Öğrencilerin, bu toplumu oluşturan bireyler olduğu çoğu zaman unutuluyor.

   Milli eğitim sistemimize dahil okullar yerine tercih edilen birçok yabancı okullar da ailelere daha cazip geliyor. Bunun nedeni; yabancı okullarda öğretilen dil eğitiminin etkili olması ve ‘benim çocuğum şu kolejde, bu yabancı okulda okuyor’ gibi gösteriş düşkünlüğüdür.

   Toplumda yabancı dil eğitiminin, ileriki yaşamında ve bilimsel çalışmalarda daha etkin (geçerli) olduğu düşüncesi egemen. Yabancı dil ile eğitim alan çocukların daha başarılı veya daha çok tercih edileceği düşüncesi de kuvvetle muhtemel. Batı özentili yetişen, yabancı dili “tarzanca” dahi konuşsa gözde olan, bunu büyüklük olarak benimseyenler, birbirine yabancı dil eğitimi ile üstünlük taslayanlar kendi kültürünü, tarihini öğrenmediği gibi, kendi “anadilini” de “küçümsüyor, küçümsetiyor”.

   Anadilini bilmeyen, cümle yapısını “yüklemi, özneyi, zamiri, filli”  öğrenmemiş bir kişinin yabancı dil ile eğitimde başarılı olacağını düşünmek, yürüyen merdivende ters yöne çıkmasını istemek ile eşdeğer. Esasında bu durumu bir başka örnekle daha net açıklamak mümkün. Şöyle ki; bir bebeğin anne, baba tarafından değil de yabancı bir bakıcı tarafından doğumundan itibaren yetiştirilmesi ile edindiği “bilgi birikim ve kültürün” ailenin kültüründen farklı olacağı gerçekliğidir. Dolayısı ile Türkçe yazamayan, okuyamayan, dil yapısını çözememiş bir bireyden yabancı dili özümsemesi, yapısını algılaması beklenemez.

   Anaokulu ve okulöncesi döneminde verilmeye başlayan yabancı dil eğitimi, anadilini gerektiği gibi öğrenilmediğinden kendini ifade etmekte güçlük çeken, derdini anlatamayan aciz bireylerin oluşmasına sebep olmaktadır.   

   Yabancı dili öğrenmek çağımızda iletişim, teknoloji açısından gerekli. Bunun için özel kurslar bir hayli çoğunlukta.

   Ancak söz konusu yabancı dil ile eğitim olduğunda detaylı değerlendirmek gerekir.

   Yabancı dil eğitimi ile “Türk tarihini”, “Türk kültürünü”, “Türk dilini” öğrenmek ne kadar mümkün olabilir veya ne kadar tarafsız olabilir ki?

   Neyzen Tevfik’i,

   Nazım Hikmet’i

   Yabancı dil eğitimi ile öğrenmek ne kadar gerçekçidir?

   Bize sunulan kadarını bilmek, tarihimizi başkalarının dilinden öğrenmek gerçek tarihten eksik kalmamıza neden olmaktadır.

   Önceliğimiz kendi özümüzü, ulusal kavramlarımızı anlamak olmalı.

   Milli Eğitim Bakanlığı; eğitim sistemine gençliğin geleceği, halkın refahı için önem vermeli özünde “milli” olmayı korumalıdır.

    Devlet okullarında verilen eğitim, öğrencilerin SBS ve üniversite sınavı gibi eğitim hayatında çok önemli dönüm noktalarında başarılı olmalarına yeterli gelemiyor. Birçok anne-baba çocuklarını ya özel dershaneye gönderiyor, ya da özel ders aldırıyor. Elbette bunu imkânı olanlar yapabiliyor. Yine Milli Eğitim Bakanlığı okullarının yetersizliğinden dolayı aileler çocuklarını özel okullara göndermeyi tercih ediyor.  

   Eğitim-öğretim her bireyin hakkıyken; sistem, parası olanın, gücü olanın lehine eşitsizliğe neden oluyor.

   Bir de eğitim-öğretim kavramından uzak, ticari hesapların yapıldığı, hatta ciddi miktarların döndüğü bir sistem haline dönüşmüş olması durumu var ki bu da çok acı.

   Çocuk, kadın, erkek…

   İşçisi, memuru, doktoru, bilim adamı, gazetecisi, yazarı, vekili, çöpçüsü, madencisi, öğrencisi ile her biri toplumu oluşturan bireyler. Her birinin ayrı becerisi, ayrı düşüncesi, ayrı mücadelesi, ayrı hayali var. Bu ayrılıkları birbirine bağlayan ise ortak dilimiz Türkçe.

   Üzüntüyü, sevinci, karşılaşılan güçlüklerde kendini en iyi ifade etmenin, anlatmanın ve en rahat şekilde paylaşmanın yolu anadil ile mümkün.

    Yetişecek çocukların ve gençlerin görecekleri eğitim ve öğretimin şartları ne olursa olsun, köyde, şehirde her nerede okuyorsa olsun; Türkiye Cumhuriyeti değerlerinden, milli benlik ve Türk kültüründen uzak bırakılmamalıdır.

   Bir milletin bağımsız ve özgür toplum halinde yaşaması bireylerin aldığı eğitim ile ilgilidir. Yarının geleceğini oluşturacak çocuklara, gençlere hiçbir güçlük karşısında boyun eğmeyen güçlü birey olmasını öğreten verdiği eğitim ile bilgiyi hayatlarının her alanında kullanabilmesini sağlayan öğretmenler de unutulmamalı. Medeni ve çağdaş bir toplumun oluşması, ancak ve ancak kendi değerleri, kültürü ve dili ile yetişmiş bireyler ile mümkün olur. Öğretmenlerin yeni nesillerin mimarı olması, kültür ordularını ve ülkenin bütünlüğünü koruyan orduları oluşturan ve karşılaştığımız bireyleri yetiştirmesindendir.

   Ülkesine, değerlerine sahip çıkmak milli ruh bilincinin yüksek olması ile mümkündür.

   Milli duygulardan yoksun bırakılmış,

   Kültürünü, tarihini, tarihin her döneminde ulusuna karşı olmuş milletlerden öğrenmiş,

   Dilini erozyona uğratarak anadili yerine Türkche konuşmayı tercih etmiş,

   Ülkesini çağdaş medeniyetler seviyesine yükseltmek yerine dini eğitim ile köleleştiren bir zihniyetle yetiştirilmiş,

   Kendi özünden arındırılarak farklı kültür ve dil ile sindirilmiş,

   Özetle; sömürgeleştirilmiş beyinler ne kendine ne de kendi toplumuna bir fayda sağlayabilir.

   Milli benliğini yitirmiş ve dilini kaybetmiş bir milletin varlığından söz edilmez. Dış güçlerin Türkiye Cumhuriyeti’ni görmek istediği nokta da tam da budur.

 

Nuran.Talay@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

DİLİMİZİ EŞEK ARISI SOKTU(!)

Dil birliği bir ülkenin çimentosudur.Bu Hükümet sayesinde bu çimento sanki son kullanma tarihi gelmişcesine Anayasanın 3.maddesine bile aykırı hareket ederek bütünlüğe atılmış bir dinamittir.Dil birliği bozulan bir ülkede,ayrışma kaçınılmazdır.Gittiğimiz yol buraya çıkmaktadır.Ama başaramayacaklar!

RTE anayasal suç işliyor

Recebin işlediği anayasal suç sayısı kendi yaş sayısını şu an itibarıyla geçmediyse bile yakında geçer sanırım. Yüce Divan'a gönderilirken hakkında düzenlenecek iddianamedeki sayfa sayısı "Ergenekon" iddianamelerindeki sayfa sayılarını kat kat aşacağa benziyor bu gidişle. Kendi düşen ağlamamış.

ÇARPIK EĞİTİM

arabanın tekerleği kırılıp,yoldan çıkmış vaziyette..ya tekerleği değiştirirsiniz ya da siz götürdüğü yere gidersiniz..sonumuz uçurum gibi..

BİR VEKİL , ONBİR ÖĞRETMEN EDER

milli eğitime çok büyük önem veren atatürk , öğretmenler ile yaptığı bir toplantıda , ordularımızla ve meclisimizle kazınılan zaferler , eğitim ordusunun yapacağı zafere zemin hazırlamıştır . öğretmenler ülkemizi yedi kat yukarı çıkaracaktır ,diye devam etmiştir . malesef öyle olmadı , milletvekilerinden yedi kat aşağı maaşa mecbur bırakıldılar . yetmedi katakülle hesaplar ile , katmarli matmerli , kıyak emeklilik dahil , vekil ve öğretmen arasındaki maaş farkı 11 kata çıkmış bulunuyor . atatürkün eğitime verdiği önemin aynısını , şimdi nasıl verebiliriz ki , sistem böyle olduğu sürece de mümkün görünmüyor . bizde şimdi çocuklarımızın eğitimi için , kestirme yollar arıyoruz. erkek çocuklarımızı askeri okullara , kız çocuklarımızı hemşire kolejleri veya sağlık meslek okullarına yazdırmaya çalışıyoruz . çocuklarımızın eğitimlerini bir an önce bitirip , iş garantisi olan dallara istemeden yönlendiriyoruz . eğitimde köklü reformlara ihtiyacımız var , bu gidişle nasıl olur ki, malesef belli değil ..... ________CAHİL_KUBİ

öğrencilere harfleri birleştirerek okutma

öğrenciler okuduğu metin karşısında düşünsel etkinlik yapmadan harfleri yani sesleri birleştirerek anlaşılmaz bir okumayı tercih ediyorlar buna alıştırıldığı için bu yolu seçiyor kolayı seçiyor cümlenin büyük fotograf olduğunu kelimelerin büyük resmi meydana getiren küçük fotograflar olduğunu irdelemeden düşünsel etkinliğini katmadan sığ bir okumayı tercih etmeleri ülkemizde yaşanan eğitimci sorunu çok açık ortaya koyuyor. MATEMATİK ÖĞRETMENİYİM ÖĞRENCİYE MATEMATİK ÖĞRETME ŞANSIM YOK DESEM YALAN OLMAZ OKUDUĞUNU ANLAMAYAN ÖĞRENCİ ASLA ÖLÇME VE HESAPLAMAYA GEÇMEZ

TÜRKÜM TÜRKÇE BİLMEM BÖYLE YAMAN BİR ÇELİŞKİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ

EĞİTİM SİSTEMİMİZ.

Nuran hanımefendi,Eğitim sistemi yazınızı okudum,güzel bir konuya parmak basmışınız tebrik ederiz.
ÖĞRETMENLİK de,
dedem 46 yıl,amcalar,halalarım da 30-35 yıl sonrasında ,emekli oldular bu meslekten,BİZLERİN aile mesleğidir...
Bende öğretmenlik ulvi mesleğimizden 26 yılımız ı tamamladım,2005 de emekli oldum.
ANCAK,önerilerimizi şu anda görevli olan M.E.mensuplarımıza söylememize rağmen SANAT OKULLARIMIZA YETERLİ ÖNEM VE DESTEK NE yazık ki verilemiyor...
y a da verilmek mi istenmiyor,,,,YÖREMİZ EL SANATLARI İLE MEŞHUR İŞLETMELER ÇOK AMA USTALAR AZALMASIN diyerek,yıllar önce Milli eğitim de müdür yardımcısı iken ben ve arkadaşlarımız yeni açılan Kız meslek lisesine sınavla girdikten sonra ANADOLU YABANCI dİL AĞIRLIĞI ve sanatçı yetişsin amacıyle,
Seramik alanı güzeldir diye çocuklarımızı okula yolladık ,
4 yıllık mesleki eğitimden de ,GAZİ ÜNİVERSİTESİNDEN MEZUN OLDU,KPSS sınavına girdi,76 puan aldı halen işsiz yazık değilmi ,çocuklarımızın emeklerine...
Avanos e.m.l ve nevşehir de k.m.l de seramik atelyeleri ne yazık ki atıl duruyor...
Öğrenci yok mazeret midir.sizce...
Sayın bakanlık yetkililerimiz sizin yazılarınızı okurlar bizler köşe yazarıyız,Ulusal gazetelere daha yazamadık,Milli Eğitim de benim ve çocuğumun arkadaşları da seramik alanını bitirdiler onlarda işsizler...
sorumsuzluk örneği değilmi,sizce bu alanda kadronun açılmaması ...
saygılarımla.
KAPADOKYA GAZETESİ KÖŞE YAZARI.

Lisan Konusu

Sayın Nuran Talay'ın makalesi çok hoşuma gitti.

Benim de senelerdir aynı yönde mücadelelerim var.

Arzu ederseniz, aşağıdaki linten okuyabilisiniz:

http://www.keremdoksat.com/2009/10/25/lisan-sohbetleri/

Saygılarımla
Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat

Türkçe

Sayın Doksat,

Lisan sohbetleriniz çok anlamlı.

Ülkemizde her alanda olduğu gibi eğitimde de bir çöküş olduğu bir gerçek.

Prof.Dr.Celal Şengör ile mülakatımızda da yabancı dil eğitimi üzerine görüşmüştük. Öğrencilerinin 'hocam biz kendi dilimizde dahi anlattıklarınızı anlamıyorken yabancı dil ile anlatıldığında hiç anlamıyoruz' dediklerini söylemişti. Başlarda yabancı dil ile eğitimi savunurken sonraları bunun aslında öğrencilere hiçbir yararı olmadığını üstelik ilerlemelerine en büyük engel olduğunu da eklemişti.

Anadil adı üstünde önce onu bilmeliyiz ki ne anlatıldığını algılayabilelim.

Değerli çalışmalarınız için teşekkürler.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.