Türk Futbolunun Kirli Yüzü ve Siyaset (1)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Ali İhsan Uğuz

   FUTBOL, çağımızın gladyatör savaşlarıdır. İlkçağ’dan başlayarak, Arena denilen alanlarda takımlar hâlinde yapılan gladyatör savaşları; halkı eğlendiriyor ve savaşları kazananlar mükafatlandırılıyordu. Çağımızda ise bunun karşılığı olarak futbol gelmektedir. Yine arenaya benzeyen büyük alanlarda ve 11 kişiden oluşan iki takım hâlinde birbirlerini yenmek için uğraş vermektedirler. Milyonlarca insanı ilgilendiren ve heyecanlandıran, sektörel değeri milyarlarca dolar ile ifade edilen futbola, elbet egemenlerin ilgisiz kalması düşünülemez. Salazar Portekiz’i yıllarca “3 F” ile yönettim derken, kastettiği; fado (müzik), futbol ve fiestadır (eğlence).

   Ülkemizde de futbol, siyasetçilerin gündeminde hep yer almıştır. Türkiye’de üç takım, futbolun lokomotifi olup milyonlarca insanı peşinden sürüklemektedir. Bunlar, herkesçe malum; Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’tır. Siyaset adamlarının aileleri, nedense hiçbir zaman aynı takım taraftarı değildirler. Biri Beşiktaşlı ise diğeri Fenerbahçe veya Galatasaray taraftarıdır. Eski Başbakanlardan M. Şükrü Saraçoğlu’nun 16 yıl boyunca Fenerbahçe’de başkanlık yapması, siyasetçiler açısından en iyi örneklerden biridir.

   Günümüzde de durum çok farklı değildir. Özellikle son yıllarda, AKP hükümetinin iktidara gelmesi ile daha önce futbola soğuk bakan ve futbol oynamayı günah sayan Fethullah Gülen zihniyeti ve cemiyeti, birdenbire futbola yakın ilgi göstermiş, o kadar ki futbol takımlarındaki futbolculardan teknik adamlara ve yöneticilere kadar, bu alanda etki yapabileceği herkese yakın ilgi göstermiştir. Takımlara kendi adamlarını getirmek ve takıma sokmak ve o kulübü kendi denetimi altına almak için uğraş vermektedir. Biz iki bölüm halinde sunacağımız yazı dizimizin ilk bölümünde bu konuda daha önce yapılmış araştırmalardan ve röportajlardan ve bazı yazarlar tarafından kaleme alınmış yazılardan örnekler sunacağız. İkinci bölümde ise son yıllarda şampiyonlukların nasıl kazanıldığını ve şaibeli bir takım maç sonuçları üzerinde bir değerlendirme yaparak, 2008-2009 futbol sezonu ile ilgili bir değerlendirme yapacağız.

 

* * *


   İlk alıntımız bir internet sitesinde yayınlanan bir röportaj ile ilgili. Bu internet sitesi Aydınlık dergisinden alıntı yaptı ve Türk sporunda yıllardır konuşulan ama bir türlü basına yansımayan Fethullah tarikatının ilişkiler ağını ortaya serdi. Devamında da aynı sitede yayınlanan aynı konu ile ilgili diğer haberlere de yer vereceğiz.

   Alaaddin Çakıcı: Ertuğrul Sağlam ve yardımcısı Mutlu Topçu, Fethullahçıdırlar. Fethullah Gülen, Atlantik ötesinden telefon açınca, Ertuğrul Sağlam Beşiktaş’ın Teknik Direktörü oldu. Demirören teslimiyet içerisine girdi. Süleyman Seba gitti; Beşiktaş, baştan aşağı tarikatlaştı. Yıldırım başkan, bugüne kadar doğru kararlar verip, doğru işler yapsaydı bugün tarikatların kulübe girme şansı sıfırdı.”

   Aydınlık dergisinin haberine göre, Fethullah cemaatinin en büyük gözdelerinden biri futbolcular ve kulüpler. Fethullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen Zaman gazetesi futbol sahalarının dört bir yanında reklam yapıyor, düzenlediği yılın sporcuları ödül törenine katılması için geçtiğimiz yıl Barcelona’da forma giyen Kamerunlu golcü Etoo’ya 50 bin dolar veriyor, yine Zaman sponsorluğunda “Şöhretler Turnuvası” düzenleniyor. Gülen’e yakınlığıyla bilinen, hatta “Galatasaray’ı UEFA şampiyonu Fethullah Hoca yaptı” diyen İhsan Kalkavan, sahibi olduğu Memorial Hastesi’nin ve Işık Sigorta’nın sponsorluğunda ayın futbol adamlarını seçtiriyor. Cemaate yakın futbolcu menajerleri hem ekonomik kaynak hem de ilişki yaratıyorlar.

   Türk sporunda yıllardır konuşulan; ama bir türlü basına yansımayan Fethullah tarikatının ilişkiler ağını ortaya seriyor… Beşiktaş’tan Galatasaray’a, oradan Trabzonspor’a “Futbolda Fethullah gölgesi”ne ışık tutuyor. Haberimiz spor yazarı Adnan Aybaba’nın çarpıcı açıklamalarıyla başlıyor.


“İYİLİK DÜŞÜNEN DE KÖTÜLÜK DÜŞÜNEN DE FUTBOLA EĞİLİR”

   AYDINLIK- Tarikatlar neden futbolu seçti?

ADNAN AYBABA- Türkiye’de sporun gözbebeği futbol. Futbol, ekonomik kaynakları nedeniyle de, örgütsel anlamda da yayılma politikasının en etkili kollarından biri hâline geldi. İyilik veya kötülük düşünen kim varsa, hangi kurum varsa futbolun içine girer. Politikacılar, tarikatlar, mafya, holiganlar vs… Tarikatlar uzun süredir futbolda etkili olmak için uğraş veriyordu. Çünkü futbolda inanılmaz bir rant var. Maalesef, son yıllarda etkili olmaya başladılar.


“BEŞİKTAŞ BAŞTAN AŞAĞI TARİKAT OLDU”

   - Tarikatçı olmayanlar dışlanıyor mu?

- Evet, ne yazık ki bu duruma geldi. Nasıl ki bugün politikada tarikatlar ön plana çıktıysa, futbolda da had safhaya ulaştı.

   - Örgütlenmenin su yüzüne çıktığı kulüpler hangileri?

- Bir dönem Gaziantep takımında bu iş çok öndeydi Fatih Tekke ile birlikte. Hakan Şükür, Hakan Ünsal, Emre ve Arif ile Galatasaray’ın içinde vardı. Geçmişte Beşiktaş’ın içine taşımak için çok uğraş verildi. Ama şimdi gerek yok zaten Beşiktaş baştan aşağı tarikat oldu.

   - Ertuğrul Sağlam’ın Beşiktaş’a gelişi nasıl oldu?

- Bir kere Ertuğrul Sağlam ve yardımcısı Mutlu Topçu, Fethullahçıdırlar. Onların bizlerle ilgili istihbaratları var bizim de onlarla ilgili istihbaratımız var. Beşiktaş özellikle Süleyman Seba döneminde, birçok ilkesi olan düzgün bir kulüptü. Bugün tarikat mensubu insanların gelip görev yapmasını nasıl içine sindiriyor Beşiktaşlılar, anlayamadım.

   Fethullah Gülen, Atlantik ötesinden telefon açacak, Ertuğrul Sağlam takıma gelmek için bu tarikatı kullanacak ve Sağlam’ın Beşiktaş’a faydalı olabileceğine inanacaksınız. Bu imkansız.


“ÇARŞI HER ŞEYE DUYARLI DA BUNA DEĞİL!”

   - Ertuğrul Sağlam’ı Beşiktaş’ın başına Fethullah Gülen cemaati mi getirdi diyorsunuz?

- Fethullah Gülen, o dönem Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül’ü arıyor. Gül’ü bu işte aracı olarak kullanıyorlar. Ertuğrul’un Beşiktaş’a gelme şansı sıfırdı. Bir Cuma günü yönetim kurulu toplanıyor. Başkan Yıldırım Demirören ve Yönetici Gülnaz Arsel dışındaki tüm yöneticiler Ertuğrul Sağlam’a ret oyu veriyor. “Ertuğrul olur mu, daha erken” diyorlar. Aradan iki gün geçiyor ve Ertuğrul Sağlam’ın Beşiktaş’a teknik direktör olacağı kesinleşiyor. O iki günde ne değişti peki? Değişen şu: Amerika’dan Türkiye’ye gelen telefonla Ertuğrul Sağlam Beşiktaş’a teknik direktör oldu. Yayılım politikası bu. Yazık… Bugün Çarşı, Beşiktaş’ın en önemli taraftar grubu ve her şeye duyarlı. Mesela bana çok duyarlı, ama niye bu işlere duyarlı değil. Yardımcı antrenör Mutlu Topçu yılda 550 bin euro para alıyor. Ertuğrul’unki bir trilyon 800 milyar. Beşiktaş’ın parası bu, sokaktan bulunmadı.



GÜL’DEN 40 MİLYON DOLARLIK KREDİ KIYAĞI

   - Sağlam’ın antrenör olmasının sırrı olarak Beşiktaş’a verilen bir krediden bahsediliyor.

- Abdullah Gül’ün Vakıfbank’tan Beşiktaş’ın borçları için 40 milyon dolar kredi çıkarttırdığı, buna karşılık Ertuğrul Sağlam’ın Beşiktaş’a teknik direktör olduğu şeklinde bir duyumum var. Ankara’da çok önemli isimlerden aldığımız bir duyumdur. Haber kaynağım çok düzgün ve dürüst bir insandır.

   - Bu konu, camiada hararetle gündeme geliyor.

- Doğru. Mutlu Topçu aracılığıyla oluyor bütün bunlar. Türkiye’de “benim babam bakan deyip bir takıma antrenör olacaksın, benim babam Fethullah Gülen deyip Beşiktaş’a antrenör olacaksın”… Ben orucumu tutuyorum. Namazımı kılıyorum, bunları ne için yapıyorum? Allah rızası için yapıyorum, menfaat için değil. İnancımın reklamını da yapmıyorum.


“HERKES BİLİYOR AMA KONUŞMUYOR”

   - Medyada durum nedir?

- Kimse konuşmuyor. Konuşmayanlar da tarikat ilişkilerine sıcak ve sempatik bakıyorlar. Şimdi herkesin ailesi var, çoluk çocuğu var. Benim de ailem var ama bu ülkede yaşıyorum, doğruları söylemek zorundayım. Aç kalırım gene doğruyu söylerim. Öncelikle biz Türk’üz… Bunu gururla ve onurla söylüyorum. Bizler bu vatanın evlatlarıyız. Vatanımızda kimse kötü iş yapmasın. Tarikatı da eleştiririm, mafyayı da.

   - Bunları konuşunca ne tepki aldınız?

- Aldığım destek az.

   - Hangi kanattan destek aldınız?

- Milliyetçi kesimden destekler geldi. Ülkücülerden değil. (Gülüyor) Çok önemli insanlardan olumlu destekler aldım ama tehditler de aldım. Küfür edenler de var. Hatta bu eleştiriler Beşiktaş camiasından da geldi. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.

   Ama kulüplerden, teknik adamlardan ve futbolculardan gelen tepkilerin çoğu olumlu. Onlar da şikayetçi bu düzenden. Takım ismi veremem, ama yaşanmış bir olay anlatayım: Maçtan önce 5-6 futbolcu soyunma odasının bir bölümünde namaz kılıyorlar. Fakat iş daha sonra büyüyor ve her futbolcuyu namaza çağırıyorlar. Namaz kılmayan futbolcular kadroya giremiyor. Bu takımın başında tarikatçı bir teknik direktör var.


“FETHULLAHÇI ANTRENÖRLERİN TAKIMLARININ DURUMU ORTADA!”

   - Fethullah’ın Beşiktaş’ı ele geçirme politikası ne sonuçlar verdi?

- İşler kötü gitti. Ertuğrul Sağlam bugün başarılı olsaydı eğer, çok daha başka şeyler olacaktı.

   - Ne gibi?

- Fethullah Gülen’in yayılma politikası çok daha da genişlerdi. Futbolcu alkol kullanıyorsa Beşiktaş’a alınmazdı. Bu yetkileri kullanan teknik direktörler Türkiye’de az olmakla birlikte var.

   - Fethullahçı teknik direktörler genellikle iş bulabiliyorlar mı?

- Genelde buluyorlar. Ama Allah diyorlar ya, Allah bazen onları çarpıyor. Takımlarının durumu ortada. Demek ki bunun dindarlıkla ilgisi yok. Adamlıkla ilgisi var.


“DEMİRÖREN TESLİMİYET İÇERİSİNE GİRDİ”

   - Beşiktaş’ta Fethullahçılar kulüp yönetimi için ne yapacak?

- Yıldırım Demirören, tarikatçı değil. Benim çok iyi dostum ve çok iyi bir insan. Ama teslimiyet içerisine girdi. 2004 yılından sonra teslim olmaya başladı. Bir kere kulüp maddi olarak çöküntüye girdi. Maddi kaynakların çok olduğu ve kullanıma açık olduğu alanlara tarikatlar sahip. Karşılıklı menfaat ilişkisi başladı. Beşiktaş, Beşiktaşlılık kavramları yavaş yavaş geriye düştü. Yıldırım başkan doğru kararlar verip, doğru işler yapsaydı tarikatların kulübe girme şansı sıfırdı.

 

“YENİ ADAY MURAT AKSU”

   Murat Aksu Beşiktaş’ta yöneticilik yaptı. Bugün elini kaldırsa 100 bin kişi secdeye yatar. “Beşiktaş Başkanlığına soyunuyorum” diyor. Aksu da çok iyi bir insan. Hepsi iyi insan bunların içerisinde kötü insan yok ki bir tek biz kötüyüz!

   - Bundan sonraki hedef Murat Aksu’nun başkanlığı mı?

- Yüzde 100 bu da var. Yavaş gelirler kimse anlayamaz. Ama bir gün bir bakarız her şey teslim alınmış.

 

“HAKAN VATANI, MİLLETİ SEVEN HOCALARIN YANINA GİTSİN”

   - Hakan Şükür hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Hakan Şükür Fethullah Gülen tarikatının önemli üyelerinden. Hakan’ın Galatasaray’daki etkisi azalıyor. Çünkü Hakan Ünsal, Arif ve Emre artık takımda yok. Hakan yalnızlığa doğru gidiyor. Hakan açsın, Türkçe Kuran-ı Kerim okusun. İlla bir hoca istiyorsa vatanı, milleti seven bir hocanın yanına gitsin. Sütçü İmam var işte. Ahali geliyor namaz kılmaya, Sütçü İmam niye geldiniz diyor, hocam namaz kılmaya geldik diyorlar, Sütçü İmam da “Bakın orda Fransız bayrağı sallanıyor. Önce o bayrağı indireceksin, vatanını kurtaracaksın. Bayrağımız dalgalanmazsa din de kalmaz. Sonra gelip namaz kılacaksınız” diyor.

   - Fethullah Gülen’e karşı tepkinizin nedeni nedir?

- Mevlana Hazretleri “Ne olursan ol yine gel” diyor. Bunlar da “Paran varsa gel bana” diyorlar.


FUTBOL’DA FETHULLAH GÖLGESİ

   CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin TBMM Futbol Komisyonu üyesiydi. Ersin’le futbolda Fethullah yayılmasını konuştuk.

   - Fethullah cemaatinin futbol üzerindeki etkinliğini neye bağlıyorsunuz. Bu etkinliğin sonucunda ne elde ediyorlar?

- Futbolda idol olmuş futbolcuların davranışları gençler için çok önemli ve özendirici oluyor. Tarikatlar da futbolun bu özelliğinden yararlanarak, öne çıkmış futbolcuları elde edip onları kullanarak gençler arasında düşüncelerini yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Sadece Fethullah Gülen değil başka tarikatlar da futbolla yakından ilgililer.

   - Hakan Şükür’ün Fethullah tarikatı tarafından korunduğunu düşünüyor musunuz?

- Evet bence korunuyor.

   - O yüzden mi Milli Takım’a giremeyince Ersun Yanal’ın görevine son verildi?

- Ersun Yanal görevdeyken Milli Takım’a Hakan Şükür’ü almıyordu. “Taktik gereği” almadığını söylüyordu. Bence Hakan Şükür’ün ilişkileri yüzünden kadroya almadı.

   - Peki siz bu iddiayı başka yerden doğrulattınız mı?

- Ersun Yanal’a şike konusunda çalışırken, komisyona bilgi vermeye geldiğinde sordum.

   - Ne sordunuz?

- Futbolcuların arasında tarikatların uzantısı var mı ya da Milli Takım’da futbolcuları bu tarikatlara yönlendirmeye çalışanlar var mı diye sorduğumda “Hayır yok” demedi. Net bir şekilde var da diyemedi. Aslında bakarsanız bütün spor dallarında aynı şeyler yaşanıyor.

   - Yanal neden Milli Takım’dan gönderildi?

- Ersun Yanal’ın istifa ettirilmesi tamamen tarikat baskısından kaynaklanıyor. Medyadaki uzantıları da bu işin içinde ve yoğun baskı altında kaldı. Daha sonrası malum…

   - TBMM bünyesinde çalışan şike ve teşvik primini araştırma komisyonunun raporuna özellikle futboldaki tarikat ilişkilerinin girmediği doğru mu?

- Evet, doğru. Başta futbol bütün spor dallarında tarikat ilişkilerinin çok yoğun olduğunu ve sporu yöneten kademelere kadar sıçradığını söyledik. Sonuçta sportif başarısızlıkların yaşandığını vurguladık. O dönemki komisyonda biz CHP adına üç kişiydik, AKP’li vekiller çoğunlukta olduğu için rapora tarikat ilişkileri konulmadı.

 

ERSUN YANAL "HAYIR" DEMEDİ

   Ersun Yanal’ın Milli Takımdan gönderilmesine ilişkin birçok söylenti yazıldı, çizildi ama kimse “Yanal’ın Hakan Şükür’ü Milli Takım’a almadığı için Fethullah Cemaatinin baskısıyla gönderildiğini” yazmadı. Eski Milli Takımlar Teknik Direktörü Ersun Yanal bu soruyu kendisine sorduğumuzda iddiayı yalanlamadı:

   - Hocam, Hakan Şükür’ü Milli Takım’a almadığınız için Fethullah Gülen tarikatı tarafından Milli Takım’dan gönderildiğinizi düşünüyor musunuz?

- Bir açıklama yapamam.

   - Bu sık sık dillendiriliyor?

- Bilmiyorum ki böyle bir şey oldu mu olmadı mı! Böyle bir şeyin olduğunu da bilmiyorum yani bununla ilgili bir açıklama yapmak doğru olmaz.

   -Bir spor yazarının başına gelenler-

   Türk spor basınının kıdemli spor yazarlarından biri, şu iki önemli olayı aktardı: “Bir Galatasaray maçı sonrası, maçın değerlendirmesini yapıp karşılaşmada forma giyen futbolculara not verdim. Hakan Şükür’e üç puan vermiştim. Sabah gazeteyi okuduğumda Hakan’ın puanının beş olduğunu gördüm. Acaba ben mi bir hata yaptım diye düşündüm. Ertesi hafta yine bir Galatasaray maçı sonrası Hakan’a iki puan verdim ertesi sabah gazeteyi açtığımda Hakan’ın notunun yine beş puan olduğunu gördüm. Bunun üzerine sayfaya son şeklini veren yöneticiyle konuştum. Önce korktu ardından itiraf etti. ‘Fethullahçı kanattan baskı geldiği için notları yükseltiyoruz’ dedi.”

   Aynı yazar Hakan Şükür’ün futbolunu beğenmediği için Galatasaray’da forma giymemesini, futbolu bırakmasını savunuyor. Bir gün evine bir paket geliyor. Yazar paketi açıyor, içinden çıkan videokasette Fethullah Gülen’in konuşmaları yer alıyor.

 

TRABZON’DAKİ YAPILANMA

   Türk futbolunda tarikat ilişkilerinin son dönemlerde arttığı kulüplerden biri Trabzonspor. Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü şimdiki İstihbarat Daire Başkanı Fethullah sicilli Ramazan Akyürek’in de içerisinde bulunduğu ekip Atay Aktuğ yönetimini yıkarak Nuri Albayrak’ı kulüp başkanı yaptı. Albayrak, tarikat ilişkilerinin göbeğindeki isim olarak göze çarpıyor. Tarikatçı futbolcular arasındaysa sonradan Rusya’ya transfer olan Fatih Tekke başı çekiyor. Hüseyin Çimşir ve Hasan Üçüncü’nün de adları aynı kategoride sayılıyor.

   Atay Aktuğ’un başkanlığı döneminde iki futbolcu satış listesine konuldu. Bir dönem Galatasaray’da da forma giyen Emrah Eren ve Volkan Bekiroğlu. Atay Aktuğ yönetiminin bu iki futbolcuyu satış listesine koyma nedeniyse takım içerisindeki “dinci yapılanma”yı dağıtmaktı.

   Tarikatçı futbolcular hakkında Trabzonspor’da yaşanan en önemli olaylardan biri şöyle: Dönemin Kulüp Başkanı Atay Aktuğ, yine dönemin teknik direktörü Şenol Güneş’e “Tarikatçı futbolcuları takımdan kes” diyor fakat sonuç alınamıyor. Bu konuyu telefonla sorduğumuz Atay Aktuğ, şöyle konuştu: “Aradan çok zaman geçti. Böyle bir olayın olup olmadığını hatırlamıyorum. Takım içerisinde ‘dinci’ futbolcular vardı ama hatırladığım kadarıyla tarikatçı yanlarıyla çok fazla ön plana çıkmadılar. Aslında bugün hakkında tarikatçı olduğuna dair bilgi olan isimleri arayıp sorsanız ‘siz tarikatçı mısınız’ diye size bir yalanlama getirmezler.”

 

                                   * * *

OSKAY: "FETHULLAH İCAZET VERMEDİ, EMRE FENER'E GELMEDİ"

 

   Futboldaki tarikat ilişkilerini değerlendiren Cihan Oskay, gündem yaratan bir açıklama yapmış ve 2005 yılında Emre’nin Fenerbahçe’ye transferine Fethullah Gülen’in izin vermediğini açıklamıştı.

   CİHAN OSKAY- 2005 yılında Emre Belözoğlu’nun Fenerbahçe’ye transferi gündeme geldi. Çok yazılan çizilen bir transfer haberi olmuştu. O transfer haberi doğruydu, hatta şimdi forma giydiği Newcastle United gündemde bile yoktu. Emre’nin Fenerbahçe’ye transferi yüzde 90 bitmişti. Bu bilginin kaynağı ise söylemekte bir mahzur yok çünkü düzgün bir insandı. Turgay Aksoylu... İyi bir Fenerbahçelidir. Aziz Bey’in de iyi dostudur; gerçi Aziz Yıldırım’la arası daha sonra bir yemek olayından dolayı bozuldu. O dönemde ben Levent’te bir yer işletiyordum. Turgay Bey, sık sık gelirdi işyerime. O sırada Emre, Fenerbahçe’ye yıllık üç buçuk milyon dolara imza atacaktı.

   O dönemlerde de Turgay Aksoylu, her gün Aziz Bey’le birlikteler. Ben de yakından takip ediyordum. İmzayı bugün mü yarın mı atacak derken, Emre Amerika’ya gitti ve beş gün Amerika’da kaldı.

 

“EMRE, FETHULLAH’TAN İCAZET ALAMADI”

   - Fethullah Gülen ile görüşmeye mi gitti?

   - Onu sonradan öğrendik. Emre Türkiye’ye döndükten sonra Turgay Aksoylu, sıcak bir Temmuz günü işyerime geldi. Ben de merak ediyorum transferi tabii… Turgay Bey, dedi ki “iş yattı. Çünkü Emre Amerika’ya gitti ve Fethullah Hocadan izin çıkmadı. Fethullah Gülen, Emre’ye ‘Aziz Yıldırım’ın askerle arası iyi, o kulübe gitmeyeceksin’ demiş. O yüzden transfer için izin çıkmadı, kötü oldu.” İzin çıkmayınca Emre, İngiliz kulübüne gitti. Üzülmüştü o zaman. Hatta ben bunu o dönem Tercüman gazetesinde yazmıştım ve herhangi bir tekzip de gelmemişti. Çünkü birinci ağızdı. Turgay Aksoylu’nun bana verdiği bilgiydi.


   - Peki “Aziz Yıldırım’ın askerle arası iyi” bir yorum mu?

   - Hayır, haber öyle geliyor. Zaten o dönemde, o teşkilattan kimse Fenerbahçe’ye gelemedi. Galatasaray’dan Hakan Şükür, Arif, Emre ne de Okan Buruk. Bu isimlere “Fethullahçı grup” denir.

   Not: Aynı Emre ise bu yıl Fenerbahçe’ye zorla empoze edildi. Fenerbahçe yönetimi yıllardır her sezonu doğru dürüst futbol oynamamış ve sakatlıklarla boğuşarak geçiren Emre’yi sırf iktidara şirin görünmek uğruna transfer etmek zorunda kaldı. Hem de oldukça yüklü bir bedelle.


   Hakan Şükür kendini kurtarmak için Lincoln’ü yaktı


   “Radikal dinci terör örgütlerine yardım etmek suçuyla” 2002 yılında açılan davada Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanan Hakan Şükür, her seferinde tarikat lideri Fethullah Gülen’e övgüler dizmekten geri kalmıyor.

   Gülen cemaati ilişkisiyle sürekli gündeme gelen Hakan Şükür’ün Beşiktaş maçı öncesi Teknik Direktör Feldkamp tarafından Brezilyalı Lincoln ile birlikte kadro dışı bırakılması herkesi şaşkınlığa uğrattı. Bu arada Galatasaray’da yaşanan olaylardan sonra basında da Hakan Şükür taraftarları Hakan’ı kurtarma operasyonu yaptılar.

   Tüm basının üzerinde durduğu soruysa böyle önemli bir karşılaşma öncesi Kalli, Hakan ve Lincoln’ün neden kadro dışı bıraktığı idi. Galatasaray camiasına yakın iki farklı kaynaktan edindiğimiz bilgi Hakan Şükür’ün kendini kurtarmak için takımda yarattığı huzursuzluğu neden gösteriyor.

   - Hakan Şükür, takımdaki egemenliğini korumak, Lincoln’ü kontrol etmek için Lincoln ile tartıştı. Uzun yıllar Almanya’da oynayan ve Galatasaray’a kurtarıcı olarak gelen Lincoln ise Hakan’ın takım içerisindeki egemenliğine karşı koydu ve Şükür ile bu yüzden tartıştı. Bunun üzerine Feldkamp iki oyuncuyu da kadro dışı bıraktı.

   - Hakan Şükür, Nonda’nın gelişiyle birlikte ikinci plana düştü. Bir dönem Zaman gazetesinde yazarlık yapan Feldkamp’ın tercihini Nonda’dan yana kullanması üzerine Hakan, Lincoln’ü kendi yanına çekerek Feldkamp’a da bir mesaj vermek istedi. Fakat Alman Teknik Direktör “bu takımın patronu benim” diyerek iki oyuncuyu da kadro dışı bıraktı bunun üzerine Lincoln ile Hakan Şükür kavga etti.

   Her iki kaynak da Hakan’ın kendini kurtarmak için Beşiktaş maçı öncesi Lincoln’ü yaktığına işaret ediyor. Yaşanan bu olaydan sonra Hakan Şükür’ün takımın başına gelmesinde etkili olduğu bilinen Teknik Direktör Feldkamp’tan desteğini çektiği konuşuluyor. Bu gelişmeler üzerine başlayan tartışmaysa ‘Hakan mı yoksa Feldkamp mı takımdan gider’ sorusu…

* * *


   Nurettin Veren anlatıyor:

 

“Fethullah, futbol en büyük günahtır derdi”


   Fethullah Gülen’in 35 yıl baş muavinliğini yapan Nurettin Veren, Gülen’in neden futbola yöneldiğini şöyle anlattı: “Fethullah Gülen, paniklediği için imajını, güvendiği şöhretlerin arkasına saklıyor. Hakan Şükür’ü, onun gibileri hatta temiz niyetli arkadaşlarımızı ve onların şöhretlerini kamuoyunda etkili olabilmek için takiyye olarak kullanıyor.”

 

“BÜYÜK ÇIKAR İLİŞKİLERİ VAR”

   Veren, son yıllarda Beşiktaş’taki cemaatleşme hareketinin mimarı İhsan Kalkavan’ı ise şöyle anlatıyor: “İhsan Kalkavan 95-96’larda tanıştığımız; camiyle, dinle, diyanetle uğraşmayan dindar kesimden olmayan bir insandı. Asya Finans, Fethullah Gülen’in emriyle kendisine ciro edilmiş ve teklif edilmiştir. Bugün birçok şubesi olan Asya Finans gibi dindar kesimin paralarının aktığı bir finans grubunun kendine tabakta sunulması elbette ki Kalkavan’ın şevkini, zevkini, Fethullah Gülen’e bakışını etkilemiştir. Onun için Fethullah Gülen çok büyük bir insandır. Çünkü büyük menfaat ilişkisi var.”

“ÇORAPTAN YAPTIĞI TOPA TEKME VURAN FALAKAYA ÇEKİLİRDİ”

   Gülen’in daha önce futbolu uyutma aracı olarak gördüğünü bütün vaazlarında anlattığını belirten Nurettin Veren, sözlerine şöyle devam etti: “‘Futbol batılılar tarafından İslam dünyasını, gençliğini ideoloji, İslam, irşat ve cihat düşüncesinden uzaklaştırmak için toplumu meselesiz ve laubali yapmak için uydurulmuş bir büyü bir uyutma aracıdır.’ Bunu bütün vaaz ve sohbetlerinde açıkça söylemiştir. Onun talebeliğini yapıp da çoraptan yaptıkları topa dahi tekme vurdukları için falakaya yatmayan, kulağı çekilmeyen yoktur. Bugün Fethullah Gülen’in söylemlerinin 180 derece tersine dönmesi, iyice paniğe kapıldığının ve tutarsızlığının alametidir. Eğer futbola bir sempati duyuyorsa, neden 40 yıldır bunun aleyhinde konuşuyordu. Kendisini tanıyan isimler iyi bilirler ki futbol en büyük günahtır. Lütfen bu futbolu Fethullahlaştırmayalım…” (kaynak: gazeport)

 

* * *

 

   Akşam gazetesinden Oray Eğin’in 28.03.2008 tarihindeki “Galatasaray’ı Fethullah Gülen’e mi satıyorlar” isimli yazısı

   Bu adam beni şaşırtıyor. Hepimiz yaşlılığından bahsediyoruz, geleceği bir muammaya dönüşüyor, alzheimer tedavisi gördüğü biliniyor, o da gizemli ortadan kayboluşlar yaşıyor ama eninde sonunda dönüyor ve Galatasaray’daki görevine devam ediyor. Karl Heinz Feldkamp şimdi de “Galatasaray’ın yeni teknik direktörünü seçeceğim” diyor. Bu görev ona ihale edilmiş.

   Bunun üzerine dün oda tv.com’da çok çarpıcı bir analiz yayına girdi: Sabah gazetesinde teknik direktör adayı olarak Abdullah Avcı’nın adının anılmasıyla Feldkamp’ın bu açıklamasının ne gibi bir ilişkisi olabilirdi? Analizde “Önümüzdeki dönemde Türk futbolunda Galatasaray’ın yeni teknik direktörünün kim olacağı değil,” “Fethullah Gülen Cemaati’nin Galatasaray’a nasıl nüfuz edileceği tartışılacak!” deniyor.

   Şimdi bu karmaşık resmi açmak için geçmişten bir-iki hatırlatma yapalım.

   Feldkamp, Galatasaray’da ikinci kez teknik direktör olarak göreve başlamadan önce Zaman gazetesi üzerinden Fethullah Gülen çevresiyle iyi ilişkiler kurmuştu. Hatta bir dönem gazetede yazılar yazdı, Zaman’ın “Yılın sporcusu” ödül töreni başta olmak üzere çeşitli cemaat etkinliklerinde ön safhada yer aldı, onur konuğu olarak ağırlandı.

   “Bu satırları 6 Haziran 2007’de yazdım: “Bugün Hakan Şükür niye ısrarla takımda tutuluyorsa, Feldkamp da o yüzden Galatasaray’a getirildi. Galatasaray çoktandır bir mali kriz içinde. Son dönemde Seyrantepe projesi takımın ciddi bir mali desteğe ihtiyacı olduğunu ortaya koydu. Bu projenin hayata geçmesi için sıcak para gerekiyor. Galatasaray bu sıcak paraya Feldkamp ve Hakan Şükür sayesinde bir ‘çevre’den kavuşmuş olabilir mi?”

   “Abdullah Avcı hakkında da 2 Ocak 2008’de şu yorumu yapmıştım: “Abdullah Avcı tercih edilirse futboldan çok başka mevzulara odaklanmamız gerekecek gibi görünüyor. (...) Avcı’nın yardımcısı da Galatasaray’ın muhafazakâr kanadından eski bir futbolcu: Arif Erdem. Neden oraya yerleşti, tecrübesi ve yeteneğiyle çok başarılı olduğu söylenen Avcı’nın yanında nasıl yer buldu, bu da bir muamma. İnsan ister istemez benzer çevrelere mensup insanların birbirine destek çıkabileceği ihtimali üzerinde konuşuyor.

   “Odatv.com’un analizinde ise benim ima ettiğim ‘çevre’nin Gülen Cemaati olduğu açık açık yazılmış: “Fethullah Gülen Cemaati’nin takım içinde köklü bir değişim için büyük kulis yaptığı iddia ediliyor. Feldkamp’ın bu açıklamasının yeni başkan Adnan Polat’ın izin vermesinin altında ise Abdullah Avcı’ya karşı çıkacak grupların tepkisini almamak olduğunun yattığı söyleniyor.”

   Adnan Polat ilginç bir adam. Geçmişte tarikatçı olduğu suçlamasıyla takımda temizlik operasyonu yapmaya çalışmıştı. Kendisi Alevi kökenli ve bu bakımdan da Galatasaray’da bir ilk. Üstelik aynı Polat, Galatasaray camiasında kabul görmek adına Abdürrahim Albayrak gibi yeteri kadar “beyaz” olmayan biri yerine Yiğit Şardan ve Cemal Özgörkey gibi vanilya beyazı isimleri yöneticileri aldı.

   Kısa süre önce, Adnan Polat-Feldkamp-Hakan Şükür ilişkisini konuştuğum bir cemaat önde geleni ünlü işadamının kendilerine yakın olduğunu söylemişti. Kendi kendime ‘Herkesi kendilerine yakın sayarak güçlerinin yaygınlığını ispat etmeye çalışıyorlar’ diye düşünmüştüm; Polat’ın sicili ve Aleviliğinin buna engel olacağını zannederek.

   Ama Galatasaray’la ilgili yapboz parçalarından da anlaşılıyor ki bir şekilde Polat’la Cemaat temas içinde. Feldkamp’ı getiren bizzat Polat. Ayrıca unutmamak gerekir ki, Adnan Polat inşaatlar yapan bir işadamı. Gülen Cemaati de iş dünyasında insanın yolunun kolaylıkla kesişebileceği biri... Paranın dini imanı; kısacası.

   Her şey bir yana, yeteri kadar şık bulmadıkları için Abdürrahim Albayrak’ı istemeyen Beyaz Türk yöneticiler kulübün hocaefendinin himayesine geçme operasyonuna sessiz mi kalacaklar? Cemal Özgörkey, Yiğit Şardan?

* * *

 

   Sonuç: Galatasaray geçen sene sezonu şampiyonlukla kapattı. Hem de hocasız ve parasız masalları arasında.

   Bu yıl ise o şampiyonluğu zor görür. Neden mi en büyük silahı Hakan’ı kaybetti. (Futbol anlamında değil elbet!) Bu yıl ise şampiyon belli. Fethullah Gülen’e en büyük hizmeti sunan ve onun örgütlenmesine ses çıkarmayan kulüp hangisi ise şampiyon o. Bunun yanıtını da gelecek sayımızda vereceğiz.

 

iletisim@politikadergisi.com

                                                                                                                                                                                                                               

 

[Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 13’te yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 13’ü indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

Yorumlar

pesss

pesss

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.