Türkiye Bahai Toplumu

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Çeşitli vesilelerle birbirinden değişik ortamlarda bulunmak hem insanı dinç tutuyor hem de birbirinden çok farklı kültürel, sosyal ve politik çevrelere ait insan toplulukları ile tanışmak, onları tanımak anlamına geliyor. Tanıma fırsatı bulduğum bu topluluklardan biri de İstanbul Bahai Toplumu oldu. Karşılıklı güven, menfaatsizlik ve iyi niyet esası üzerine yapılandırılan bu ilişki biçimi İstanbul Bahai toplumundan dostların şahsımı Rızvan Bayramı (dini önder olarak kabul ettikleri Hz.Bahaullah’ın elçiliğini ilan ettiği gün) kutlamasına davetleri ile ilk kurumsal nitelikteki buluşmamızın gerçekleşmesine vesile oldu.

Bahai Toplumu’nun ayak üstü hasret giderişinden sonra kutlamanın yapılacağı salona geçildi. Takdimi takiben öncelikle Bahai İnancı hakkında bilgi verildi, ardından Türkçe, Arapça ve Farsça Dualar okundu, son bölümde ise (Bahai Dini’nin kurucusu Hz.Bahaullah’ın tüm geçmiş dinlerde vaat edilen kişinin kendisi olduğunu Bağdat’ta ailesi ile birlikte 12 gün kaldığı Dicle Nehri kıyısındaki bahçede 21 Nisan 1863’te ilan etmesi) Rızvan (yani Cennet) Bayramı’nın ne anlama geldiği anlatıldı. Sünni İslam Türk toplumunu ilgilendireceği biçimde biz bu yazı kapsamında sadece giriş ve son bölümde anlatılanları ilgilenen okurlara özetlemekle yetinelim ve dileyelim ki Türkiye’de yaşayan ya da mecburiyetten yaşamak zorunda kalan tüm farklı din, mezhep ve etnik kültüre ait ya da kendini bu üç kategoriden birine ait hisseden farklı topluluklara karşı tam bir hoşgörü ortamı yaratılabilsin. Kürtler için gösterilen çaba diğer tüm farklı unsurların gelecek teminatları için de gösterilebilsin ve Türkiye çağdaşlaşmayı/modernleşmeyi/muasırlaşmayı Avrupa Birliği tam üyeliği, büyük bina inşaası ya da Hermes çantalarla değil de Türkiye’de yaşayan tüm farklı din, kültür, dil ve milliyetlerin tam refah ve eşitlik prensibiyle gerçekleştirmeyi başarabilsin. Galiba aşağıda okuyacağımız Bahai İnancı’nı özetleyen bu açıklamalar da bu hayali tümüyle destekler nitelikte:
“Bahai İnancı, amacı tüm ırkları ve tüm insanları evrensel bir amaçta ve ortak bir inançta birleştirmek olan bir dünya dinidir. Bahailer, tüm çağların vaat edileni olduğuna inandıkları, Hz. Bahaullah’ın takipçileridirler. 19. yüzyılda başlayan Bahai İnancı dünyanın her yerine yayılmıştır. Türkiye’de çeşitli kültür ve geçmişe sahip yaklaşık on bin Bahai bulunmaktadır. İki yüzden daha fazla ülkede bulunan Bahailik coğrafi olarak dünyanın en yaygın ikinci dinidir. Bugün büyük şehirlerden kırsal köylere kadar her yerde Bahailere rastlamak mümkündür. Bugün, burada, bu salonda bu çeşitliliğin örneğini hep beraber yaşıyoruz. Bahai İnancının ana fikri, tüm insanlığın tek bir aile olduğu ve barış içinde küresel bir toplum halinde birleşme zamanının artık geldiğidir. İnsanlığın birliği prensibine içtenlikle inanan Bahai toplumunun en ayırt edici özelliği ise dünya barışının kurulabilirliğine inanması ve bu hedefe doğru gönüllü olarak çalışmasıdır. Bahai İnancına göre insanların bu dünyaya gelmelerinin iki yönlü amacı vardır: Birincisi kendi bireysel ruhani gelişimimizin sorumluluğunu üstlenmek, ikincisi ise durmadan ilerleyen insanlık medeniyetini daha da ileriye taşımak için çabalamak ve bulunduğumuz topluma hizmet etmektir”
 
Bu amaçla dünyanın ve Türkiye’nin her yerindeki Bahailer;
komşuları ve arkadaşlarıyla düzenli dua toplantıları yaparak toplumlarının ruhani olarak canlanmasına yardımcı oluyorlar,
çocukların okulda aldıkları eğitimi tamamlayıcı ve hassas kalplerini ve akıllarını besleyen ahlaki bir eğitim sunuyorlar,
hayatın anlamı üzerine konuşarak gençlerin güçlü bir ahlaki kimlik oluşturmalarına ve toplumlarının refahına katkıda bulunmalarına yardımcı olmak ve ruhani potansiyellerinin farkına varmalarını sağlamak için gençlik grupları oluşturuyorlar,
 
Tanrı sözünün anlamını anlamaya çalışıp iç görüş kazanmak ve toplumların gelişmesine yardımcı olacak etkinlikler başlatıp düzenli olarak sürdürebilmek için yetişkinlerle bir araya gelip çalışma çemberleri şeklinde çalışıyorlar.
 
Dileğim şudur ki; Türk toplumu milliyetçiliğin, dindarlığın ve köylü kültürün dayattığı ön yargılardan, duvarlardan ve “öteki”ye duyulan rezervlerden bir an önce kurtulsun, çünkü bu Kurtuluş medeni bir Türkiye’nın asıl inşaası olacaktır.
 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.