Türkiye'de Kadınlar Değişimin Neresinde?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Levent Seçer

   Kadın, dalından koparılmaya kıyılmayan bir çiçek gibidir; ama biz bu çiçeği dalından değil, kökünden koparmaya başladık. Bugün modern dünyada kadına verdiğimiz önem ne kadar acaba? Özellikle tüm yaşamın anlamı, hayatın bir parçası kadın; umutlara, sevinçlere tüm heyecanlara katılan bir rüyadır. Bana göre kendi ülkemizde bile biz, kadının önemini ve saygınlığını her alanda arkamızda bırakmaya çalıştık. ABD’de New-York’ta bir grup dokuma işçisi kadının daha güzel ve özgürce insanca bir yaşam için başlattığı ayaklanma, bugün kadına tüm dünyada bir saygınlık kazandırmıştı. Ama insanca bir hak ve yaşam isteyen 40 bin fabrika işçisi kadına; polis, gözü kapalı kurşun yağdırmış; sonunda 129 işçi kapatılan bariyerleri aşamayarak diri diri yanarak hayatını kaybetmişti; işte her yıl 8 Mart, tüm dünyada “kadın hakları günü” olarak kutlanıyor. 26-27 Ağustos 1910 tarihinde Kopenhag'da toplanan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konfederasyonu, 1912 yılından itibaren tün dünyada kadınlara farklı bir saygınlık ve yaşam hakkı tanıyan kararlar aldı. 1977 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 8 Mart tarihini “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlamaya başladı. Dünyada kadın bu zor savaşın, mücadelenin içinden çıkarak bugünlere geldi. Ama hâlâ tüm dünyada ve Türkiye'de, özellikle kadın hâlâ saygınlığı yaşamıyor. Şehirlerde yüzde 18, köylerde yüzde 76 oranında kadın, eşleri tarafından dövülüyor. Evliliklerin başladığı ilk dönemlerde yüzde 65 kadın sorunların ortasında buluyor kendini, yüzde 90 kadına karşı yapılan davranışlar gelecekteki umutsuzluğun habercisi aslında.

 

   Dünyada çalışan kadın sayısı yüzde 70; ama buna karşılık, gelirin yüzde 10’unu alabiliyor. Mal varlığına sahip kadın sayısı da yüzde 1. Peki bütün bu dengesizliğin, adaletsizliğin yanında erkeklerin yüzde 30’u çalışıyor ve gelirinde yüzde 90 kadarını alıyor. Bunun da ötesinde mal varlığının yüzde 99’una sahip. Şimdi bu haksızlık değil mi acaba? Her yıl kutlanan, ama kadın haklarının yansıtılmadığı bu önemli konuların, Türkiye'de de ne yazık ki kimsenin umurunda olduğunu sanmıyorum. Kadını her zaman bir ucube gibi gösteren bir resme sokan sistem yaratıcıları bile bu durumdan sanırım mutlular. Kadın konuşmamalı; kadın düşüncelerini anlatmamalı; arkada yürümeli; el sıkmamalı; başı her zaman kapkaranlık bir görüntüye bürünmeli; söz söyleme, hak isteme şansı olmamalı ya da en önemlisi dünya oluşumunun içinde olmak adına siyaset yapmamalı. Kadın ve erkek haklarının eşitliğinde, ben kadınlara daha çok hak verilmesinden, onların her konumda eşit haklara sahip olmalarından yanayım. Türkiye bunu başaramadı ve Türkiye’nin bunu yapacağını da sanmıyorum. Dünyada seçim yapılan ve kadın parlamenteri bulunan 173 ülke arasında Türkiye'nin yeri 165. sırada bulunuyor; bu ne kadar vahim bir sonuç kadın milletvekili oranları bakımından? Mozambik, Tanzanya, Uganda, Surinam, Etiyopya, Bolivya, Kongo, Kazakistan, Türkmenistan, Bangladeş gibi ülkelerin oranları bile bizimkini bazen beşe katlamaktadır. Bizim yaklaşık 4,4 olan oranımıza yakın ülkeler ise Kiribati, Lübnan, Libya, İran, Samoa Adaları olarak sıralanabilir. Bizde hâlâ kadının siyaset yapması tartışılıyor, mevcut siyasi sistem ve diğer siyasal partiler de bu sonu hazırlıyorlar; kadın siyaset yapamaz, tabana sadece şirin görünmek adına seçilen birkaç aday da arkasında destek görmeyince başarılı olamıyor. Bu da Türkiye'de siyaset yapmanın sadece çıkar ilişkilerinin adını koymaya yetiyor. Victor-Hugo ''Bir ülkede güzelliğin, doğruluğun, başarının, sosyal ulusal değişimin getirisinin yerine; yalakalığın ve dalkavukluğun getirisini koyarsanız o ülke batar'' diye konuşmuş. Şimdi Türkiye'de aslında sergilenen budur, bu da şimdiki sistemin işine yarıyor; çünkü bu modelin yansımasında en büyük emeği onlar verdi. Ama siyasetin dışında farklı kesimlerde de aynı sonuca ulaşmak mümkün. Devlet kurumlarında çeşitli birimlerde çalışan kadın sayısı yüzde 39,7’dir. Doktor sayısında kadınlar yüzde 39, eczacılar yüzde 39,8, diş hekimlerinde sayı yüzde 40,7 olarak oluşmaktadır. Yargı alanında da hakimler ve savcılar bakımından diğer oranlara benzerlik var: kadın hakim yüzde 27,2’de kalmıştır, Cumhuriyet savcılarının oranı da Milletvekili sayısının altında kalmıştır; yüzde 4.2’dir. Yani bir yandan kadınlar üstünden siyaset yapacaksınız, diğer yandan “ılımlı İslam modeli” hayaliyle Cumhuriyetin tüm değerlerini yok edeceksiniz, tüm kurumları kendi sistem anlayışınızla donatacaksınız. Yıllardır kadınlara yüklenen toplumsal sorumluluklar ve her şeye rağmen kazanımlar sonucunda Türk kadını yaşadığı ülkede bu saygıyı görmüyor artık. Dünyada 100'e yakın ülkede çeşitli hakların kazanımlarında söz hakkı verilen dünya kadınları arasında Türkiye'de kadınlar, ne yazık ki bu haklardan geride bırakılmaya çalışıldı. Eğer ki uluslararası değişim ve saygınlık istiyorsak kadınlara sınırsız haklar verilmeli; asıl çıkış yolu da budur. Özellikle tüm dünyanın benimsediği siyasette (cinsiyet kotası) çalışmasının Türkiye'de de artık hayata geçirilmesi gerekmektedir. Kadını tıpkı Fransızların savaş kahramanı Jeanne D'arc gibi kazığa bağlayarak yakmak değil; kadının her yerde söz sahibi olmasını, yaşamın, aydınlığın, sevginin, değişimin, sosyal etkileşimin önünde bulunmasını sağlamak, desteklemek gerektiğinin önemini görmemiz lazım.

 

   Tüm dünyada kadınlar başbakanlık, bakanlık, devlet başkanlığı yarışlarında ardı ardına başarılar kazanırken; biz parlamentoda temsil  oranı olarak Senegal, Uganda, Bangladeş, Hindistan,gibi ülkelerin gerisine düşüyoruz. Türkiye'de ilk kez kabul edilen kadınlara seçilme seçme hakkı tanıyan 5 Aralık 1934 tarihinden bugüne kadar, sadece 1935 yılında çok sayıda kadın milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girmeyi başarmış, ondan sonra da bu sayı sadece 2002 tarihinde yaşanmış, daha sonra gittikçe azalmıştır. Bunun da asıl sorumlusu şu anki siyasi iktidardır, yani kadın her haliyle dünyaya yansıtıldığı ucube gibi gösterilmeye çalışılıyor. Daha ne zaman bu düşüncenin değişeceği de bilinmiyor. Duygu Asena kitabında “Kadının adı yok” derken bu günleri çoktan anlatmıştı aslında ya da kadının bu dünyada yeri yok mu demeliydi acaba? Her tutunmaya çalışılan yaşamın içinde kadın vardır; umutların, hayallerin sevinçlerin, yaşamın, heyecanının içinde kadın vardır; yaşamın her döneminde insana yaşama, savaşma mücadele etme gücü veren, ulaşılmaya çalışılan kurulması düşünülen sımsıcak dünyanın içinde kadının adını aramak sımsıcak tutkuların hayatın bir parçasıdır aslında. Yani Tanrı, kadını tüm sosyal sistemi oluşturması adına, başka bir görevde veriyordu. Sevgiyi, umutları tüm sıcak heyecanları ömrün hayatın anlamını yaşamayı göstermesinde görevlendiriyordu. Ama biz buna karşılık ne yapıyoruz acaba? Kadını adeta karanlıklara sarıyoruz, kapatıyoruz, sesini kesiyoruz, yanımızda taşırken bile arkamızda bırakıyoruz. Peki, kadını bu noktada bırakırken neden tüm dünyanın seyrettiği bir ortamda, Türk kadınının resmini bu biçimde dünyaya sergiliyorsunuz? Modern dünya, kadınının yanında Türk kadınının resminin bu kadar tıkanmışlığını yansıtmak size huzur veriyor mu?

 

   Türkiye bu resmi yırtmalı, evet yırtmalı artık. Atatürk Türkiye'sine yakışmayan görüntüler bunlar, kadın her kurumda, konumda, sistemin içinde yer almalı, hatta bir Cumhurbaşkanı bile olmalı Atatürk Türkiye'sinde; ama buna “ılımlı model'' diye diretenler ya da “Ilımlı İslam Cumhuriyeti” diyenler izin verirlerse tabii. 8 Mart Dünya kadınlarının günü olarak kutlanırken bile Türkiye'de bu faaliyetleri, çok sesliliği görememek çok üzücü bana göre. Ben bu ülkede artık her şeyden korkuyorum, her türlü olumsuzluğu dayanılmazlığı yaratan sistemden korkuyorum. Evrensel değişimin bana verdiği haklarımı savunmaktan ya da savunacak birini bulamamaktan korkuyorum. Ben bu hâlimle tüm ılımlı sistemin geleceğini görmekten korkarken, önlerinde her zaman saygıyla eğilmekten huzur bulduğum kadınların, bu ülkede benim gibi sevgiyi, mutluluğu, sevinci, saygıyı, önemi yaşamadığını görüyorum. Atatürk Türkiye'sinde kadına verilen değer bu olmamalı.

 

 iletisim@PolitikaDergisi.com

Almanya

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.