Ülkemizin Ana Sorunu, AKP İktidarıdır!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Türkiye, siyasi olarak çok kritik günlerden geçmektedir. 5 Ağustos’ta açıklanan, 5 yıldan fazla hukuksuz ve kuralsız sürdürülen, siyasi Ergenekon davasının akıl almaz ağır kararları, toplumun adalet duygusunu ve vicdanını derinden yaralamıştır. Ergenekon davasının hukuksuzluğunu; Danıştay cinayetinin azmettiricisi olan, fakat Ergenekon davasında gizli tanıklık yapan Osman Yıldırım’ın serbest bırakılmasına karşılık, 19 yurtsevere kısmen ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesi de, açıkça kanıtlamaktadır.

5 Ağustos’taki Silivri’deki Ergenekon davasının son duruşmasından önce hükümet, adeta Silivri ve çevresinde sıkıyönetim ilan etmiştir. Sadece yürütme organının bir görevlisi olan İstanbul Valisi Mutlu, doğrudan mahkemelerin yetkilerine müdahale edebilmiş,  kararların okunacağı Silivri’deki duruşma salonuna kimsenin alınmayacağını, Silivri’ye seyahatin yasak oluğunu ilan edebilmiştir.

Vatandaşların bütün anayasal ve yasal hak ve hukukunu ihlal ederek, seyahat özgürlüğünü kısıtlayarak, otobüs işletmelerine çeşitli baskılar uygulayarak, vatandaşları fişleyerek, yasa dışı olmasına rağmen Avukatları dahi arayarak duruşmanın alenen halkça ve sanık yakınları tarafından izlenmesi engellenmiştir. Ülkede seyahat özgürlüğü resmen kaldırılarak, Silivri’ye seyahat edenlerin vasıtalarına el konmuş, kimlikleri alınarak fişlenmişlerdir. Silivri’de polis ve jandarma her türlü kitlesel gösterileri önleme araçlarıyla donatımlı bir biçimde, halka karşı düşmana karşı savaşacakmış gibi önlemler almışlardır.

Kısaca, Türkiye 5 Ağustos’tan iki gün öncesinden itibaren tam bir faşist uygulama yaşamıştır.

****

 Geçtiğimiz Haziran ayında İstanbul Taksim Gezi parkında ağaçların kesimi;  dolayısı ile oraya İktidardaki AKP tarafından tarihi Topçu kışlasının görünümü altında bir Alış Veriş Merkezi yapılmasının planlaması, başta gençlerimiz olmak üzere halkımızın çoğunluğunu öfkelendirmiş, ayaklandırmıştı.

Taksim gezi parkı direnişi; bütün yurtta baskıcı, dayatıcı, adil olmayan faşist bozuntusu AKP politikalarına karşı halkta biriken öfkenin açığa çıkmasına vesile oldu. Gösterilere yurt çapında 5-6 milyon civarında insan katıldı.

Gösterilerde polis, Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla çok sert ve orantısız güç kullandı. Bunun sonucunda 5 kişi yaşamını yitirdi, 13 kişi göz nurunu kaybetti ve binlercesi yaralandı. Arkasından AKP’nin emrindeki savcılar, anayasal ve yasal bir demokratik hak olan gösteriler nedeniyle, düzenleyiciler için cadı avı başlattı. Son resmi rakama göre en az 41 kişi tutuklandı. 

Aslında Taksim Gezi Park’ında başlayan bu direniş, milyonların katıldığı ve nerdeyse bütün Haziran ayı boyunca devam ettiği için ona “Haziran Ayaklanması” da denebilir.

“Haziran Ayaklanması” olayı, ülkemizdeki bütün siyasi hesapları da alt üst etti.  Haziran Ayaklanmasıyla ülkemizdeki siyasi ortamın nitelikçe değişmesi;  en aşta gençlerimizde ve halkımızda, AKP iktidarının yarattığı korku duvarı yıkılarak artık halkımızın çıkarına aykırı olacak her türlü siyasi girişime karşı bir “direniş ve mücadele” azmi getirdi. Örneğin TRT’de yayınlanan hamile kadınları aşağılayan bir görüş, anında kadınlarımızın ve halkımızın duyarlı ve aktif tepkiyle protesto edildi. Başbakan Erdoğan ve AKP iktidarı, artık bu ülkede “..değneksiz gezemeyeceğini” anladı.

***

İktidar, halkımızı ikiye bölünmüştür. Bir tarafta iktidardaki AKP’nin ve lideri Erdoğan’ın kemikleşmiş yandaşları, diğer tarafta bu yönetim tarzına karşı gittikçe öfkesi artan dağınık bir muhalefet.

Olaylara daha sakin ve daha yakından bakınca, aslında Başbakan Erdoğan’ın ve AKP iktidarlarının artık çok zor bir durumda olduğu görülmektedir.

AKP’nin dış politikası tamamen iflas etmiştir. Komşularla ilişkilerde “Sıfır Sorun” politikası, gerçekte bütün komşularla tamamen “sorunlu” bir duruma gelmiştir. Suriye’de AKP yönetiminin hesapları tutmamış; Esad rejimi halen direnmekte ve BOP’u Suriye’de yaşama geçirmeye çalışan teröristlere karşı başarısı giderek artmaktadır. AKP hükümetinin Irak, İran, Lübnan ve hatta Filistin ile olan ilişkileri de oldukça soğuktur.

AKP hükümeti; emperyalizmin strateji değişikliği nedeniyle, Haziran Ayaklanmasında polisin direnişçilere uyguladığı orantısız şiddetin yurt dışında da şiddetle kınanmasıyla ve nihayet Ergenekon davasının da etkisiyle, artık dünya çapında tamamen izole olmuş durumdadır.

İç politikada ise AKP, bütün umudunu “Çözüm” dediği PKK ile yaptığı anlaşmaya bağlamıştır.

AKP’nin “Barış” olarak ta adlandırdığı bu süreçten en az beklentisi, kazasız belasız seçimleri atlatmaktır. Bir anlamda önümüzdeki seçimlerde terör sorununu barışçı yollardan çözmüş olması sıfatıyla da seçmenin oyuna da göz dikmiştir.

Ancak bu süreç, hem AKP açısından hem de bütün Türkiye açısından çok riskli bir süreçtir. Çünkü tarafların her ikisi de sorumsuz ve haince politikalar yapmaktadırlar. Ayrıca taraflar, ülkedeki demokratik yurtsever milli güçlerin siyasi rolünü oldukça küçümsemektedirler.

“Çözüm” denen bu anlaşmayla PKK, AKP’ye “ateşkes” ile “geçici bir güvenlik” ve yeni anayasa ile de “Başkanlık” sisteminin toplumda kabulü için başarı destek sözü verirken, AKP hükümeti de PKK’ya “özerklik”, “Anadilde Eğitim” ve her şeyden önce İmralı mahkûmu Öcalan’a ve diğer terör mahkûmlarına özgürlük ve nihayet PKK’ya meşruiyet vaat etmiş görünmektedirler.  

AKP ile PKK arasında varılan bu anlaşmanın, üç aşamada uygulanması düşünülmüştür:

  • Birinci aşama, “ateşkes” ve PKK’nın sınır ötesine çekilmesidir.
  • İkici aşama, PKK ve BDP ’nin “demokrasi paketi” diye adlandırdığı, PKK’lılara Türkiye’de meşru siyaset yapmalarının yolunu açacak olan ve bölgesel Özerkliğe olanak sağlayacak olan “Avrupa Özerklik Şartına” konan çekincenin kaldırılması, “Anadilde Eğitim” vs. gibi bazı yasal düzenlemelerdir.
  • Üçüncü aşama, vatanın ve ulusun bölünmesine hukuki zemin sağlayacak olan “Yeni” Anayasanın yürürlüğe sokulması ve Öcalan ile PKK militanlarına aftır.

AKP ile PKK arasında birinci aşamanın uygulandığına dair henüz tam bir fikir birliği yoktur. Bizzat Başbakan Erdoğan, geçen ay, PKK’nın Türkiye’de bulundurduğu güçlerinin sadece %15 ‘ni sınır ötesine geçirdiğini iddia ederken, PKK bu aşamanın tamam olduğunu söylemektedir. AKP ve PKK dışı üçüncü kaynakların bu konudaki iddiaları ise, PKK’nın geri çekilmesi diye bir şeyin söz konusu olmadığını, aksine TSK’nın Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kışlalarına hapsedilerek, PKK’nın bu bölgelerde fiili özerklik için her türlü faaliyetlerine göz yumulduğudur.

Kandildeki PKK’nın yeni üst görevlisi Cemil Bayık; birinci aşamanın tamamlandığını, ikinci aşamadaki yasal düzenleme vaatlerinin yerine getirilmesi için, tatilde olan TBMM’nin nedeniyle 15 Ekim’e kadar hükümete süre tanıdığını bildirmesinin arkasından, PKK’nın legal partisi BDP ’nin eş başkanı S. Demirtaş hükümete 1 Eylül’e kadar yasal düzenleme hazırlıklarını tamamlamasını ve Ekim’de bu tasarıların meclise taşınmasını ültimatom biçiminde açıklamıştır. AKP ise bu bağlamda, kamuoyuna sızan bazı haberlere göre, seçim barajı, partilere yapılan hazine yardımı gibi konularla ilgili olduğu söylenen bazı yasa tasarıları hazırlamaktadır.

Gelelim şimdi AKP ve PKK arasında varılan “Barış”(!) anlaşmasının üçüncü aşamasının hazırlıklarına. AKP adına üçüncü aşamanın hazırlıkları aşağı yukarı 5-6 seneden beri sürmektedir. Çünkü adına “Barış” veya “Çözüm” denen AKP-PKK anlaşması, aslında Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) Türkiye ayağını oluşturmaktadır. Bu projenin eş başkanı olan Başbakan Erdoğan, bu projeye daha 2007 yılı Kasım ayında yaptığı o zamanın ABD Başkanı Bush ziyaretinden beri hazırlanmaktadır.

Bu hazırlıklar, iki koldan sürdürülmektedir:

  • Yeni” Anayasa çalışmaları ve
  • Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk vs. gibi siyasi davalar.

Türkiye’yi 11 yıldır yöneten AKP, gerçek anlamda fazla ihtiyaç olmadığı halde, 5-6 senedir halka seçimlerden önce ülkemizin “Yeni” bir anayasaya ihtiyacı olduğu propagandasını ve telkinini yapmıştır. Çünkü “darbe” anayasası olarak damgalanan 31 yıldır yürürlükte olan 1982 Anayasasının 177 maddesinden 110 maddesi yani üçte ikisi zaten çeşitli vesilelerle değiştirilmiş ve oldukça da demokratikleştirilmiştir.

Fakat Türkiye’de hem Atatürkçü cumhuriyet rejimini değiştirmek hem de BOP’un Türkiye ayağı olan “özerk” bölgelere ayrılmış bir Türkiye yaratmak, ancak “Yeni” bir anayasa ile mümkün olduğu için AKP, 5-6 senedir bu konuda ısrarla durmuştur. AKP; bu amacına, sevinçle katılan BDP ’nin yanında,  parlamenter muhalefetin iki partisi olan CHP ve MHP’yi de suç ortağı yapmıştır. Halen TBMM’de 4 partinin oluşturduğu uzlaşma kurulu, iki yıldır “Yeni” anayasa çalışmalarını yürütmektedir.

Türkiye’de Atatürkçü cumhuriyet rejiminin değiştirilmesinde ve BOP’un Türkiye ayağı olan “özerk” bölgelerle ulusal egemenliğin paylaşılmış olduğu bir Türkiye’nin yaratılmasında AKP yönetiminin en önemli hazırlığı; Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk vs. gibi siyasi davalardır!

Çünkü bu davaların temel işlevi; ülkemizin, Atatürkçü cumhuriyet düzenin yıkılmasına asla razı olmayacak yiğit ve cesur şahsiyetlerini sindirerek, ülkede bir korku ortamı yaratmak ve M. K. Atatürk tarafından antiemperyalist bir mücadelenin ateşleri içinde kurulan ve onun fikir ve ruhuyla donatılmış olan TSK, bir kurum olarak gerici, bölücü emperyalist işbirlikçilerine biat eden zavallı bir kurum haline dönüştürmektir.

Emperyalistler, yerli işbirlikçileri olan gerici ve bölücü güçler, hazırladıkları entrika yüklü sinsi politikalarıyla her zaman bir taşla iki değil olabildiğince fazla kuş vurmak istemektedirler. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk vs. gibi siyasi davaların rolü, sadece ülkede bir korku imparatorluğu yaratmak ve M. Kemal’in ordusunu kendilerine ram etmek değil, ayrıca bu davalarda ağır cezalara çarptırılan yurtseverleri, azılı terörist Öcalan ve şürekâsına karşılık takas edebilmek için siyasi olarak kullanmak istemektedirler. Bu nedenledir ki bu davalar ve bu davaların sonunda alınan kararlar, hukuk ve yasa dışı, tamamen keyfidirler! Bu davaların cezaları kasıtlı olarak çok yüksek tutulmaktadır;  çünkü mahkûmiyet giymiş teröristlere karşı takasta, bu cezaların yüksekliği, kamuoyunun bu takaslara razı edilmesinde çok etkili olması düşünülmektedir.

Başbakan Erdoğan ve hükümeti; dünya çapında yalnızlaşmasına, emperyalizm tarafından “Siyasi İslam Model” rolünden azat edilmesine rağmen, artık hem iç hem de dış siyasette geri dönülmez bir yolun içindedir. Başbakan Erdoğan, PKK ile anlaşmasını artık bozamaz;  çünkü çok riskli. PKK’nın taleplerini yerine getirmez; çünkü halk uyandı, ayakta! AKP’nin dış politikası, Türkiye’nin komşularıyla olan bozuk ilişkileri artık istese de düzeltemez; çünkü şimdiye kadar uyguladıkları diplomasi, komşu ülkelerin bütün güvenini yitirdi.

Sonuçta AKP yönetimi, tam bir av kapanına sıkışmış durumda. Başbakan Erdoğan ve AKP, ister istemez bulundukları bu çizgide yollarına devam etmek zorundadırlar;  başladıkları projeleri, ne pahasına olursa olsun bitirmek durumundadırlar.

Ancak bu durum aynı zamanda; AKP’yi zalim yaptığı kadar, hiçbir şeyden sakınmadan, her türlü riski göze alarak, kendisiyle birlikte bütün ülkeyi, olmadık maceralara atılabilecek kadar da tehlikeli yapan bir durumdur! Yani “Benden sonra her şey Tufan!”  hali, şimdiki AKP yönetiminin açık ruh halidir!

Ülkemizde birçok toplumsal sorun var: Pusuda bekleyen 30 yıllık terör, komşularımızla bozulan ilişkiler, 12 Eylül 1980 beri tamamen bozulmuş olan demokrasimizin düzeltilmesi, özgürlüklerimizin genişletilmesi, ekonomimizin finans kayaklarının dışa bağımlılığı, özellikle gençler arasında yaygın olan işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, geçim sıkıntının artması, vatandaşımızın büyük çoğunluğunda artan borç yükü, eğitimdeki kargaşa vs. gibi.

Fakat bütün bu sorunların çözümü, tek bir ana sorunun çözümüne bağlıdır. Bu ana düğüm çözülmeden yukarıda saydığımız hiçbir sorunumuz çözülemez. Bu ana sorun da 11 yıllık AKP iktidarıdır.

AKP iktidarı, Türkiye’nin bir numaralı sorunudur. Bütün diğer sorunlarımızın çözümü AKP iktidarının gitmesine, yerine milli ve gerçekten demokratik yeni bir hükümetin kurulmasına bağlıdır!

Vatanını seven herkes, siyasi pozisyonunu ve çalışmalarını bu doğrultuda ayarlamalıdır!

Birleşe Birleşe Kazanacağız!”  

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.