Ulusalcılar, Türk Solu ve Irkçılık.

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Ali İhsan Uğuz

Son zamanlarda kendilerine “KOMPRADOR DEĞİL ULUSAL SOL” sloganını benimsemiş ve Türk Solu isimli bir dergi ile düşüncelerini yaymaya çalışan bir kesim var. Yazarları arasında Prof.Dr Türkkaya Ataöv, Yekta Güngör Özden, Prof.Dr Şener Üşümezsoy, Ali Özsoy gibi Türkiye’nin tanıdığı bildiği isimler de var. 18-26 Nisan tarihleri arasında yapılan İzmir kitap fuarında oldukça büyük bir stantları da vardı. Yedi- Sekiz kişilik beyaz gömlek ve kırmızı kravat takmış bayan personel ziyaretçilere yardımcı olmaya çalışıyordu. Stantta neler yoktu ki; Deniz gezmiş, Mahir Çayan, Nazım Hikmet, Che Guevara kitapları bol miktarda okurları bekliyordu. Ayrıca her kitap alana Türk Solu dergisini bedava veriyorlardı. Bende bir kitapla birlikte dergiden bir tane aldım. Dergiyi daha önce Kıbrıs şehitleri caddesinde gençlerin elinde satarlarken görmüştüm.

 

 Dergiyi alıp incelediğimde ise tam bir hayal kırıklığı yaşadım. Dergi resmen buram buram ırkçılık kokuyordu. Sonradan internet sitelerine de baktım. Oradaki bazı yazıları inceledim.
Felaket kötü. Yani faşist bir dergi nasıl olur derseniz sanırım iyi bir örnek teşkil edebilir.
İşin garibi bu düşüncede olanların Denizleri, Mahirleri, hele hele Atatürk’ü kullanmaları onların düşüncelerini çarpıtmaları ise bende derin bir hayret ve şaşkınlık uyandırdı.
 
İşte çarpıcı bir örnek:
Birgün gazetesinde CHP İstanbul il Başkanı Gürsel Tekin söyleşisine ilişkin yorum.
Atatürk, Kurtuluş savaşında ve Cumhuriyet kurulduktan sonra ki dönemde Kürt isyanlarıyla uzunca bir süre uğraşmıştır. Çıkan on altı tane Kürt isyanına karşı tek politika Türklüğü benimsetmek üzerinedir. İsyanlar yeri geldiğinde kanlı bir şekilde bastırılmıştır.
Daha sonra çıkartılan kararnameler isyanın çıktığı yerde ki yapıyı dağıtmak üzerinedir. Uygulanan kanunlardan İskan Kanunu’na göre Kürt’e mahalle bile kurdurmak yasaktır. Ancak Atatürk’ün ölümünden bugüne Türkiye’de çok şey değişti. Atatürk’ün mahalle bile kurdurmayacağı biri CHP’nin İstanbul İl başkanıdır artık. Ve Atatürkçülere Kürtçülüğü ‘demokratik’ yollardan alıştırmaktadır.
Şimdi bu düzeni değiştirmenin yolu Türk’ün kendi öz benliğine sahip çıkmasından geçmektedir. Bu da politik anlamda altı ok’un altısını da savunmaktan geçmektedir. Gerçi CHP’nin altı ok’u savunmasını beklemiyoruz ama en azından hala Atatürkçülük iddiasında bulunuyorsa içindeki Truva atlarından bir an önce kurtulması gereklidir.
Eğer bu sözlerde bahsedilen Atatürkçülükse ben o zaman Atatürkçü değilim. Kürtleri 16 isyan çıkarmakla suçlayanlar Kurtuluş savaşı sırasında Konya’da Bolu’da ve daha bir çok yerde çıkan hem de katılanların Türk olduğu isyanları ne yapacağız o zaman. Tarihten silip atacak mıyız.? Gerçekte Atatürk’ün ne düşündüğünü Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ şu sözlerle açıklamada mı?
Atatürk “ Türkiye Halkı terimini kullanır”. Ve devam ediyor sözlerine şu yukarda adı geçen Kürtlere mahalle bile kurdurulmayan süreç ile ilgili neler diyor.
Bakalım Türkiye'de böyle bir olay olmuş mudur? Devlet, Cumhuriyetin ilk yıllarında meydana gelen isyanlar nedeniyle ağır ikincil kültürel kimliklerin üst ortak birinci kimliğin önüne geçmesi ihtimaline karşı elbette bazı tedbirler almıştır. Bu bir gerçektir.
Alınan tedbirleri bir asimilasyon politikası olarak değerlendiremeyiz. Bu tedbirler ulus devlet inşası sürecinde gerekli görülen birtakım uygulamalardır. Fakat bu yapılanmalarda homojen, etnik bir yapı inşa etmek amaçlanmamıştır.
Örneğin cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan zorunlu iskan politikaları bazıları tarafından yanlış değerlendirilmektedir. Eğer devlet asimilasyon politikası uygulamış olsaydı... Ben de soruyorum 1928 yılında Meclisin çıkardığı bir yasa ile batıya göç ettirilen birçok kişinin, ki aralarında isyancı liderler de vardı geri dönmelerini izin verilmesi... Bunu nasıl izah edersiniz? Dönmediler mi? Bu uygulamalar sistematik asimilasyon amacı güden göç politikaları değildir. Tam tersine bu uygulamalar isyancı liderleri kapsayan dar kapsamlı kanun ile hukuki meşrutiyeti sağlamış ve göç ettirenleri ekonomik olarak mağdur etmeksizin de yerine getirilmiştir.
 
Genel kurmay Başkanının değerlendirmeleri böyle. Şimdi yine çarşaf çarşaf resimlerini sergiledikleri ve kitaplarını sattıkları Deniz Gezmiş olayına bakalım. Bakın dergide neler yazıyorlar ve nasıl çarpıtıyorlar.
 
Deniz’ler inandıkları ideolojinin gereğini yerine getirdiler ve bu düşüncelerini de mahkemede şöyle dile getirdiler:
“Ulusal varlığımızı yok etmek isteyen emperyalizm ve yerli ortaklarına karşı, millici ve devrimci sınıfların takip etmeleri gereken Milli Demokratik Devrim stratejisi, hareketimizin çizgisidir… Bunun içindir ki, bizler; Türkiye toplumunun tarihi ve geçmişinde sağlam olan ulusal (milli) ve devrimci olan ne varsa onun mirasçısıyız”.
Deniz’in yukarıdaki sözleri ile onu ırkçı bir milliyetçi çizgisine oturtanlar ancak kendilerini kandırırlar. Deniz’in bu sözleri hangi koşullarda ve ne için söylediğini göz ardı edip kendilerine pay çıkarmaya çalışıyorlar.
1960’lı yıllarda ve 1970’li yıllarda Türkiye ekonomisinin yapısı sol hareketler içersinde çok tartışılan bir konudur. Kimi Türkiye’yi dışa bağımlı bir kapitalist ekonomi olarak değerlendirirken kimi yarı feodal ve henüz ulusalcı süreci tamamlamamış MDD denilen (Milli Demokratik Devrim) sürecin mutlaka yaşanması gerektiğini söylerlerdi. Deniz ve arkadaşları işte Türkiye’de bu sürecin yaşanması gerekliliğini savunan gurubun içersindeydiler. Şimdi durum böyleyken bu sözleriyle onları nasıl ırkçı bir milliyetçi çizgisine oturtabilirsiniz.
Deniz Gezmiş’in bu sözlerine dayanarak Kürtlere mahalle hakkı bile tanımayan zihniyet onu milliyetçi yapıp çıkıyor. Ama Deniz’in idam sehpasına giderken söylediği şu sözleri anımsamak bile istemiyor.
“Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği”
Aynı Dergide Gökçe Fırat imzalı yazı da ise şunlar denmektedir.
Kürt sorunu demek, bir etnik kimlikten doğan sorun demektir. Çünkü sorun Kürt’le alakalıdır. O halde Kürt nedir? Eğer Kürt, Türklerden ayrı bir etnik grup ya da millet ise, Kürt sorunu dediğimiz sorun, etnik ya da milli bir sorun demektir.
Tarih boyunca insan toplulukları, çeşitli “ırk”lardan, çeşitli etnik kökenlerden gelirler, ama bu tür “ırki” ve etnik kimlikler birbiri ile etkileşerek, birbirini eriterek, birbirini yok ederek, birbiriyle birleşerek daha büyük halk topluluklarına dönüşür ki, çağdaş milletler böyle meydana gelir. Millet aşaması, etnik, “ırki”, kökenlerin tarihsel olarak silindiği bir aşamadır. O nedenle çağdaş milletler bir bütün oluşturur, milletin bütünlüğü ya da tekliği kavramı da buradan türer.
Türkiye açısından baktığımızda ise, binlerce yıldır Türkiye coğrafyasında bir araya gelen çeşitli etnik kavimler, binlerce yıl içinde birleşerek, birbirinin içinde eriyerek tek bir millet oluşturmuştur ki, bunun da adı Türk milletidir. Türk, bir etnik ya da “ırki” kavram değil, bu yörede yaşayan milletin adıdır. Bu ad, binlerce yıldır kullanılmaktadır ve binlerce yıldır da aynı anlama gelmektedir.
Bu sözler benim çok yabancı olduğum sözler değil. Nedense çok tanıdık geliyor. 1970’li yıllarda MHP liderleri ülkücüleri şu sözlerle kandırırdı.
“Kürt yoktur. Dağ Türkü vardır.Bunlar kışın karlı havalarda yürürken kart, kurt diye ses çıkartırlar. Kürt kelimesi buradan türemiştir”
Tarihi saptırmak ancak böyle olsa gerek. Üstelik ulus yada millet kavramının kapitalizmin gelişme sürecine bağlı olarak oluştuğunu ve ulusalcılık hareketlerinin Burjuva Demokratik devrim sürecinde oluşan bir kavram olduğunu unutarak binlerce yıldır oluşan bir süreçten bahsediliyor. Osmanlı Devleti padişahları bile Türk kavramını kullanmazlar. Türk yerine biz Osmanlıyız derler. Devlet isimleri bile ancak 17-18 yy. dan sonra bulunduğu ulusların ismini almıştır. Büyük Britanya yerini İngiltere’ye bırakmış yine Büyük German-Avusturya İmparatorluğu yine Almanya’ya devretmiştir. Bunun gibi birçok örnek mevcuttur. Ulus bilinci yada ulus kavramı kapitalizmin Pazar oluşturmak ve feodal sistemin egemenliği altındaki devletlerin yıkılıp yok edilmesi için ortaya çıkardığı bir süreçtir.
Bütün bunlar bize ırkçı bir ideolojinin sol kisvesi altında pazarlanmasından başka bir şey değildir. Yapmak istedikleri bellidir. Kamuoyunda ve özellikle gençlik içersinde Atatürk’e, Deniz ve Mahir’e olan sempati ve ilgiden yararlanmak. Emperyalizm Che Guevara’nın resimleri basılı giysileri ve daha bir çok ürünleri satıp milyon dolarlar kazanma hevesinde ise ve onu bir meta haline getirdilerse bunların niyeti de bu olsa gerek. Önce düşünceleri çarpıt, sonra onu kahramanlaştır ve düşünce olarak içini boşalt sonra istediğin gibi kullan. Alış verişinizi bile Kürt’ten yapmayın Türk’den yapın zihniyetindeki bu düşünceye lütfen dikkat diyorum.
 
Yazık, çok yazık!
iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Düzeltme talebi

Yazıda idam sehpasında Deniz Gezmiş'e atfedilen "“Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği" cümlesi yanlış verilmiştir.

Deniz idam sehpasında;

“Yaşasın Türk ve Kürt halklarının mücadele birliği" sloganını atmıştır.

Bu düzeltme talebi ardından;

Kendisine sosyalist diyen insanların bu denli "saplantılı etnik kimlikler" çevresinde dolaşıyor olması dikkat çekicidir.

Ayrıca; ortada iki kişi varken, biri Türk olmaktan bahsetmediği halde, diğeri ikide bir Kürdüm diyorsa "TÜRK SOLU" taraftarlarını da anlamamak mümkün değildir.

Fakat anlıyor olmak; taraf olmak anlamına gelmediği gibi, MDD tezlerinin, sosyalist devrim tezlerinin de başka baharlara kaldığı da yadsınamaz.

Mesele;
Halk, Ulus, Toplumculuk gibi kavramların içinin bu gün ne denli boşaltıldığına dikkat çekme gereğinin hasıl olmasıdır.

Mesele; Atatürkçü, sosyalist ve Faşistlerin
neredeyse aynı potaya sokulduğu bir düzlemin yaratılmış olmasıdır.

Mesele; Gelinen noktada çıkış önerileri doğru olsa bile önerilere taraf olunacak kitleye ulaşılamamış olduğundan çözüm getirmeyecek dayatmaların uygulanır olmasıdır.

Sonuç: Kürdü PKK'lı
Türkü AKP'li, "Türk Solcu", oncu buncu olan, fakat "Cumhuriyet" kavramının oturtulmadığı ülkede demokrasi aşığı olunan yığınların var olduğu görüntüsüdür. Hoş demokrasi nedir desek kim bilir?

Merhaba

Yaşasın tam bağımsız Türkiye!

Yaşasın Marksizm-Leninizm yüce ideolojisi! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği!

Yaşasın işçiler, köylüler!

Kahrolsun emparyalizm!

Yaptığım araştırmalarda ve birçok kaynakta Deniz Gezmiş'in
son sözleri ile ilgili yukarda belirttiklerimi buldum.
Yani benim söylediğimden farklı değil. Ancak sizin söylediğiniz gibi de olsa anlam ve içerik olarak farklı bir noktaya gitmez. benim vermek isteğim asıl mesaj Deniz Gezmiş'e yüklenmek istenen ırkçılık anlayışını eleştirmek.
Saygılar.

Deniz ve Mahir Faişt mi ?

Kaynak olarak doğruya ulaşabilmek önemli tabi;

"Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm! "Yaşasın Kürt Türk Halklarının mücadele birliği" Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun Emperyal-izm”

Şeklinde slogan atmış kendisi Deniz'in, Hatta izm takısını tamamlayamadan da idamı gerçekleşmiş...

Fakat ölümü son ortaya çıkan bilgiye göre; yaklaşık yarım saat sürmüş ve birbirlerinin idamı arkadaşlarına sırasıyla izletilmiştir.

Bu bilgiyi veren Avukat, Deniz'in sloganı için "kardeşlik" değil "mücadele birliği" sözünü kullandığını söyler.

Yazınızda dikkat çektiğiniz husus önemli;

Deniz Gezmiş;
Sosyalist, Marxist-Leninist bir Devrimciydi.
içinde yaşadığı ülkenin somut koşullarının somut tahlilinden yola çıkarak seçtiği yol THKO oldu...

O gün aynı somut koşullardan somut tahliller çıkaran Mahir'ler ise THKP-C'yi kurdu. "HALK SAVAŞI" kavramı üzerinde ayrılıklara düştüler.

Kırdan, kente yada Kentten, kıra Halk savaşı...

Başkaları ise MDD tezlerin de M.Belli çizgisinde kalmayı seçti o dönem.

Daha başkaları, sosyalist devrim peşindeydiler, bir başkaları orduyla darbeyle devrim tezini savundu. daha neler neler...

7'den 77'ye Türkiye solu farklılaşmayı başardı aynı somut koşulların somut tahlilinde velhasıl.

Geriye acılarla birlikte, bilinç kaldı...
İşte bu acılardan yola çıkarak o bilincin bulandırılması, yok edilmesi kaotik bir çizgiye çekilme azmi bundandır.

Deniz'in ve Mahir'in İ.Kaypakkaya'nın PAZAR PAYINI bölüşme mücadelesi yapılanlar.

Aslolan onların uğrunda yürüdüğü; TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE şiarına, farklı eylem yorumlarıyla da yaklaşılsa sahiplenilmesi.

İlle de Kürt olacaksa karşımda ki ben de Türk'üm elbette.Hayır canım; aslolan "insan", "saffını bilen sınıf erbabı" olmaktır demenin karşıda ki ırkçı kafalar için bir karşılığı yok. DTP seçimlerde Kimlik siyaseti yaparak oylarını %100 arttırdığını söylüyor. MHP keza ciddi oranlarda arttırdı karşıt kimlik siyasetiyle...

Eee... Ozaman birileri de Ulusalcılık anlamında Faşizm çizgisinde olur tabi, Türk Solu'nun da yaptığı tam da budur.

Denizler Mahirler üzerinden Faşizm :)

Ne günlere kaldık değil mi?

Saygılar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.