Unutulmayacaklar

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Sevda EĞER

<?xml:namespace prefix = o /> 

   Savaş vardır hanımlar… Beyler… Beyefendiler…

   Ganimet için, hırs için, daha fazla sömürecek topraklara sahip olmak için girilir… Çoluk-çocuk, genç-yaşlı demeden kılıçtan kurşundan geçirilir…

   Savaş vardır şeref için, onur için, canla başla kazanılmış haklarına özgürlüğüne göz dikenlere karşı durmak için girilir… Çoluk-çocuk, genç-yaşlı demeden, kılıca kurşuna gövdeler siper edilir…

 

******

   ‘Bundan çok uzun yıllar önce ve çok uzak diyarların birinde -ki belki de böyle bir yer ve zaman hiç olmadı’ diye başlayamam bir masal olmadıkça anlattıklarım… Tanıkların değil torunları, evlatları bile sağken, ‘uzun yıllar önce’ diyemem… Ne ki, diyemem ‘çok uzak diyarların biri’ diye... Zira, bahsedeceklerim tam da bu yazıyı okuduğunuz yerde gerçekleşti… Değil mi ki, tüm yurdumuzun işgal altında olduğu yıllar, bundan çok çok bir insan ömrü önceydi…

   Büyük bir pazar kurulmuştu memleketin tam ortasına... Yıllardan 1919. Haraç mezat paylaşılmaktaydı güzel yurdum… İnsaf, merhamet susmuş ve satılmıştı tüm memleket yok pahasına… Taşıyla, toprağıyla, insanıyla…

   Bir şeyler yapılmalıydı acil… Eller bağırda beklenemezdi… Onuru için savaşarak ölmek, onursuzca yaşamaktan yeğdi… Ve seferberlik ilan edildi kanlı mücadelelerden, Paris ve Londra’da ki sözde barış görüşmelerinden sonra… 15 Eylül 1921… İnsanlar istilalardan, saldırılardan yorulmuş ama yılmamıştı… Hepsi ‘Ya İstiklal Ya Ölüm‘ diyen yurtseverlerdi… 1899–1900–1901 doğumlular silâhaltına alınmış evlatlardı artık… Ve sonrasında geride kalan topları cepheye kadar itecek olan anaları, kardeşleri, nineleri…

   Bu savaş farklı olacaktı… Ölüm kalım savaşıydı çünkü. Çünkü bu sefer saldıran Mustafa Kemal’in ordusuydu. Kendini savunmak zorunda olan ise Yunan! Fransızlar bizimleydi, Sovyetler… Silahlarımızı onlardan sağlamıştık… Yunalılar ise haksız mücadelede yalnız… Umut bizimleydi, inanç, azim, yurtseverlik aşkı… O bizimleydi… Mustafa Kemal!

 

*****

   Savaş vardır hanımlar… Beyler…

   Köşkünde ayaklarını uzatıp tekilanı yudumlarken, bomba yüklettiğin bir uçak, haritada işaretlediğin yere gider ve 46 saniyede o bombayı bırakır… Üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen kesin olmayan rakamlarla ölü sayıları bildirilir… 400.000 belki 450.000… aynı kesin olmayan rakamlarla sakatlar bildirilir… 250.000 ya da 300.000…

   Savaş da vardır ki meydanlarda olur! Hele bir de komutanın bizzat cephede, kendi askeri kendi halkıyla, omuz omuza, aynı kader için, yurdunun onuru, özgürlüğü için mücadele ettiği savaş vardır ki Mustafa Kemal Atatürk’ün Başkomutanlık Meydan Zaferidir…

   Halkın özgür, halkın tam bağımsız bir geleceğe kavuşması için verilen bu savaş; istilacılara, emperyalist sömürücülere, global simsarlara atılmış bir tokattır...

 

*****

   Savaş vardır güzel hanımlar... Efendi Beyler...

   Savaşların sonuçları vardır... Bazen kendi toprağında tutsak yaşamak, başkalarının topraklarında sürgün –mülteci!

   Bazen ise kendi yurdunda hür, kendi topraklarında bağımsız yaşamak... İnsan gibi...

   Büyük Komutan Mustafa Kemal’in armağanı tam da buydu... Bağımsız bir millet, hürriyetini kazanmış bir halk.

 

   Ancak trajiktir ki, savaşın sonuçları, istisnasız, o ülke sınırları içerisinde yaşayan herkes için geçerlidir!

   Ganimet hürriyetse; bu, hayatını hiçe sayarak savaşan on iki yaşındaki yürekli bir çocuktan tutunuz da, cepheden kaçan korkak içinde, halkın kurtuluş umutlarını yok etmeye çalışan, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yoluna taş koymak isteyen, Cumhuriyeti emperyalistlere ve tekkeci ulemalara peşkeş çekmeye uğraşan kah batı yalakası kah Arap el-etekçisi içinde kazanılmış bir haktır...

  Tarih gösterecektir ki; ortalık durulduğunda, sindikleri köşelerden çıkarak herkesten önce davranacaklardır kurulan zafer sofrasına... Herkesten önce pay isteyeceklerdir özgürlük, hürriyet, insanca yaşama hakkı ganimetlerinden, yüzsüzce... Ve hatta riyakârlıkları öylesine pervasızlaşacaktır ki; bir gün meclise kadar gidip bizzat oradan satmaya kalkacaklardır yurdu, kâh Avrupalı kâh Arap tüccarlara... Kazanılması uğruna binlerce kan akıtılan ilkeleri tartışır olacaklar... Karanlık yüzlerini insanlara göstermeye çalışanları hain pusularda yaşamdan ayırmaya cüret edeceklerdir... Hırslarından orduya, hırslarından hukuka ve hatta hırslarından Mustafa Kemal Atatürk’e saldıracaklardır...

   Ama yine aynı tarih şahittir ki hanımlar beyler; başaramayacak ve unutulmayacaklar... Nasıl kahramanlar yıllar, yüzyıllarca gurur ve gözyaşıyla anılıyorsa; hainler de ihanet ve nankörlükleriyle sonsuza kadar hatırlanacaklar... Hiçbir zaman çocuklarına anlatacak aydınlık bir mazileri olmayacak... Yıllar sonra evlatları hangi kitabı açsa, atalarının utanç verici, işbirlikçi, karanlık ve satılmış geçmişleriyle karşılaşacaklar...

   Mustafa Kemal’in, halkın azim ve kararlılığıyla kazanılan bağımsızlık zaferi ise daha çok uzun yıllar boyunca anlatılacak! Kısıtlanan müfredatlara, sembolikleştirme çabalarına rağmen her gelen nesil bir öncekinden daha iyi öğrenerek yaşatacak bağımsızlık mücadelemizi...

   Ve yıllar sonraya taşıyacak yeni gelenler, halkının hürriyeti için tüm dünyaya kafa tutan Mustafa Kemal’in zaferlerini…

 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

 

 

 

Bu yazı; Politika Dergisi, Sayı 7’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile orijinal sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 7’yi indirmek için buraya tıklayınız. 

 

 

Yorumlar

yine kalemine sağlık

yine kalemine sağlık diyorum.su gibi bir yazı olmuş.ben de umuyorum ki gelecek nesiller bizlerden de daha iyi anlayıp yaşatacak MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü...yazmaya devam lütfen!!!

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.