Utan be Adam, Utan!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Özcan NEVRES

 

   Yaş yetmiş iş bitmiş derlerdi. Halt etmişler. Nerden bilebilirlerdi bir gün Viyagra adlı bir ilacın keşfedileceğini. Nedense bu ilaç iyilerin ölümüne neden oluyor da kötülerde öyle bir etkisi olmuyor. Yetmiş sekiz yaşındaki Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez halen hayatta olduğuna göre. Eğer Viagra kötülerin de ölümüne neden olmuş olsaydı çok ünlü bir şarkıcımız gibi o da yaşama veda ederdi.

   Değerli okurlarım; inanın mantığım almıyor. Bu nasıl bir nefistir ki, yetmiş sekiz yaşında ve evli olmasına rağmen nikâhlı eşinin üzerine yanında çalışan kadınla ilişki kurabiliyor. Bu ilişki bile ona yetmiyor ve bu kez de ilişki kurduğu kadının on dört yaşındaki kızına da cinsel tacizde bulunuyor. İğrencin iğrenci bir olay ama dinci gazete Vakit’ten bu ahlaksıza karşı en küçük bir tepki gösterilmiyor. Aksine utanmadan da savunuyorlar.

   Hadi bu gazete, çalışanı diye savunuyor. Peki, bu tacize uğrayan gencecik kızın ruhsal durumunda bozulma olmamış diye rapor veren kuruma ne demeli? Böyle gencecik bir kızın değil, vesikalı bir fahişenin istemediği bir ilişkiye zorlanması bile o fahişenin ruhunda derin yaralar açar. Nasıl oluyor da bu kızın ruhsal durumu bozulmuyor. Neyse ki bu rapora karşı kadınlardan sorumlu Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu el koyuyor. Belki bu sayede Hüseyin Üzmez’in hak ettiği cezayı alması sağlanmış olacak.

   Şu işe bakın hele. Yetmiş beş yaşında kırk torun sahibi bir ahlaksız markette alış verişte bulunan on bir yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunuyor. Eğer kız uğradığı ahlaksızlığı evine gittiğinde ailesine anlatmasaydı bu ahlaksızın bu ahlaksızca davranışı belki de güme gidecekti. Yaptığı aklınca yanında kar kalacaktı. Ama olmadı. Kar olarak yanında yaşadığı rezillik kalacak.

   Yıllar önce okumasını sağladığım bir lise öğrencisi beni okuluna davet edip çok sevdiği bir öğretmeni ile tanıştırmıştı. Okulu gezerken odun barakasındaki temiz örtülü bir yatak dikkatimi çekmişti. Hocam bu ne dediğimde sizin aklınız ermez demişti. Akşam çocuk iş yerime geldiğinde senin bu çok iyi dediğin öğretmenin sübyancı bir sapık mı diye sordum. Yok, abi dedi. Adam namazında niyazında biri. Peki, o odunluktaki yatak neyin nesi dediğimde safiyane bir yanıt almıştım. Bilmem demişti. Bu adam için teşhisimi koymuştum. Sıkı bir takibe alabilmek için onunla dostluğumu ilerletecektim. Nitekim de öyle oldu. Kumar oynarken kazandığı paraları elhamdülillah diye önüne çeken bir insan dindar olamazdı. Olsa olsa din bezirgânı olurdu. Samimiyet arttıkça çirkeflikleri bolca ortaya dökülüyordu. Bir gün bana bir zarf verdi. Uygun bir yerde açarsın dedi. Zarfı cebime koydum. İşlerim yoğun olduğu için zarfa bakmak aklıma gelmemişti. Bir ara aklıma geldi ve bu zarfta ne olabilir diye merakla açtığımda içinden çıkan kartpostal resim beni şok etmişti. Resim sekiz on yaşlarındaki bir kız çocuğuna aitti. Resmi un ufak edip çöp sepetine attım. Bir gün dükkânıma geldiğinde sordum. Hocam o bana verdiğiniz zarfın içinden çıkan resim ne iştir? Ah, ah sorma dedi. O kız henüz on yaşında. Onu benim fotoğraf stüdyosuna götürüp çırılçıplak soyduktan sonra doya doya yalayıp öptüm ve sonra da o resmi çektim. Çocuk o kadar cahil ki o resmin çekilmesinden bile huylanmamış. Bir gün felaketine bile neden olabileceğini düşünememiş. Tam o sırada iş yerime olabildiğince şişman koltuğa sığmayan bir hanım geldi. Arada iş yerime uğrardı. Ne de olsa ikimiz de İzmirliydik. Koltuğa zar zor yerleştikten sonra öğretmen arkadaşımız kadının karşısına geçip oturdu. Kadın onun bakışlarından ve hareketlerinden sıkılarak kalkıp gitmek zorunda kalmıştı. Kadın gittikten sonra, aman Allah’ım müthiş bir kadın. Bacakları belim kalınlığında bayıldım bu kadına demez mi? Kadın dul. Mademki o kadar çok beğendin, boşa eşini evlen onunla dedim. Oysa onun o kadının eline su dökemeyecek kadar güzel bir eşi vardı. Ve eşi ona üç de evlat vermişti.

   Bu olaylardan başka kulağıma gelen başka söylentiler de vardı. Harekete geçmenin zamanı gelmişti. Gazeteci arkadaşlarla konuşup, bunun, bir din dersi öğretmeni ile bir de beden eğitimi öğretmeninin ilişki kurdukları çocukları belirledik. Özellikle kendilerini ihanete uğramış gören çocukları seçtik. Gazetenin bürosunda çocukları uğradıkları cinsel tacizler konusunda konuştururken gizlice konuşmaları teybe kaydettik. Ertesi gün bombayı patlattık. Öğrencilerine cinsel tacizde bulunan öğretmenlerin adlarını açık açık yazdık. Milli Eğitim Bakanlığı gönderdiği müfettişlerle konuyu araştırdı ve suçlu buldukları o üç öğretmeni başka illere sürdüler.

   Anneler ve babalar. Aman dikkat edin. Böyle bir olay bizim başımıza gelmez demeyin. Çocuklarınıza her zaman göz kulak olun. Çocuklar çiçek gibidirler. Çok kolay solarlar. Bir sapık yüzünden gelecekleri kararmasın ve ruhsal yapıları bozulmasın.

<?xml:namespace prefix = o /> 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 9’da yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 9’u indirmek için buraya tıklayınız. 

).

 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.