Yasal mı? Meşru mu? Yoksa İkisi de mi Değil?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 
Saygıdeğer Okurlar,
 
Bir ülkede eğer yasalar meşru değilse, o ülkede emredici hukuk kuralları “bağlayıcı” niteliklerini kaybedip, tartışmalara ve hatta polemiklere konu olmaya başlayabilir. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi...
 
“Meşru” derken ne kastedilmektedir? “Meşruiyet” ne anlama gelmektedir? Bir şeyin meşru olabilmesi için ne gereklidir? İşte bu sorulara verdiğimiz cevaplar, Türkiye Siyaseti’ni yorumlarken bizlere çok yabancı geliyor artık...
 
Meşruiyet en geniş anlamda doğruluk anlamına gelmekte, siyasi anlamda ise “halkın özgür ve bilinçli onayı”nın bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bir yasanın meşru olması, o yasaya mecliste evet diyen “milletvekilleri”nin kaldırdıkları el sayısıyla orantılı olsaydı, bugün Türkiye’de Ceza Muhakemesi Kanunu 102. Maddesi başta olmak üzere hiçbir yasa ve hatta anayasa, çekişme dolu siyasi polemiklerin fink attığı rakı masalarına meze olmazdı. Evet, maalesef hukukun gayrimeşruiyeti durumu bu şekilde ifade edebilecek kadar ciddi hale getirmiştir.

 
Bir kanun nasıl meşru olur? Veya daha geniş anlamda bir siyasi süreç nasıl meşru olur? Bu sorunun cevabını verdiğimiz zaman, ülkemiz için bir ütopya olarak değerlendirilebilecek bir takım gereklilikler karşımıza çıkmaktadır. Çünkü bir siyasi sürecin (anayasa yapımı, yasa yapımı, halkoylaması, seçim, hükümetin seçilmesi vb) meşru olabilmesi, bu sürecin içinde barındırdığı tüm alt-süreçlerin halk tarafından benimsenmesi gerekliliğinin gerçekleştirilmesine bağlıdır. Çünkü esasen halktan kopuk bir siyaset meşru olamaz.
 
Bu bağlamda baktığımızda bizim yasalarımızın meşru olması için ne gereklidir? Yukarıda açıkladığımız ilkeler yardımıyla şu sonuca varmaktayız: Meşru yasalar; halkın ihtiyacına cevap veren, toplumun vicdanını rahatsız etmeyen, halkın meşru temsilcileri tarafından doğrudan konan ve normlar hiyerarşisine göre meşru üst-yasalara sahip olan yasalardır. Zavallı Türkiye bundan bayağı uzak bir durumda... Öyle ki tarif etmeye çalıştığım yasa yapımı sürecini, iktidar döneminde 1 defa denemiş bir parti “iyi parti”, kazara 2 defa denemiş bir parti ise “iktidarın mutlak sahibi” olarak nitelendirilebiliyor. Bizler olduk olası azla yetinen; hak, hukuk ve adalet konularında çok kanaatkar bir toplumuz zaten. Daha fazlasını yapmak isteyeni hemen ekarte ederler zaten değil mi? Yaşatmazlar zaten değil mi...
 
Bu bağlamda değerlendirmek üzere, şimdi gelelim şu tahliye olaylarına. Efendim öncelikle bizim yasalarımızın bahsettiğim gayrimeşruiyetinden başka bir şey değildir mevcut duruma sebep olan şey. Öyle bir ülke hayal edin ki, yasa koyucu ne yaptığının farkında değil, nitelikli çoğunlukla kabul ettiği meşru(?) bir yasayı 5 yıl boyunca erteleme yolunu seçerek adeta kendi yaptığı yasadan kaçıyor, bunun yanı sıra yasaları uygulamakla yükümlü yürütme, görevini yapıp görüş bildiren yüksek yargı organını suçluyor, öte yandan yüksek yargı organı: “çok işimiz var, yetiştiremedik, beğendiniz mi yaptığınızı” dercesine bir tavır takınıyor. İşte hukuksal dil kullanmayı sevmeyenler için “gayrimeşruiyet”in tanımı budur.
 
Eğer “meşru” sanılan bir yasanın hukuksal sonuçlarından, bir halkın vicdanı rahatsız oluyorsa, siz bana daha hangi meşruiyetten bahsediyorsunuz? Bir yasa sırf AB uyum paketine bir an önce uysun diye, hukuksal ve siyasi şartlar olgunlaşmadan değiştirilirse ve 5 yıl ertelenmesine rağmen terör örgütü militanlarına insanların gözünde “af” gibi görünen bir ödülü vaad ediyorsa, bunun sorumlusu yasa koyucu olan meclistir. Bundan dolayı bu meclis hem seçilme açısından hem yasa yapma açısından meşru değildir.
 
12 Eylül 2010’da yapılan populist plebisiti, bir hukuk reformu olarak değerlendirenler için bu durum ve bu durumun sebebiyet verdiği teröristlerin, katillerin vs dışarda gezebilmesi maalesef normal karşılanabililir bir durumdur. Ne kadar da reddetseler de... Ülkenizde uluslararası hukukun tüm ögeleri tarafından “terörist” olarak listelenmiş bir örgütün davasını 10 yılda tamamlayamıyorsanız, tutuklama süresini AB’den daha demokratik tutsanız ne farkeder? Bu bağlamda uluslararası camiada “rezil” sıfatı size yakıştırılan en uygun sıfat olarak kalacaktır. CMK maddelerini tamamen AB düzeyine getirmek, o yasalara meşruiyet kazandırmaz. Bu noktada CHP’nin yasa teklifi, yapılması zaruri olan bir yargı reformunu olmadan bir hiçtir.
 
Türkiye’de tamamen meşru bir devlet kurmak için, sadece yukarıda yazdıklarım bağlamında yapılması gerekenlerin bir listesini hazırlayacak olursak, herkes bir darbe planı hazırlandığımızı düşünür. Fakat gerçek şu dur ki: Türkiye’de meşruiyet kapsamlı bir devlet devriminden başka bir yöntemle mümkün olmayacaktır. Çok radikal düşünmediğiniz takdirde, bu devrimin ilk ayağı “halkın anayasası”nı oluşturmak olacaktır. Çünkü küçük çaplı reformların bile ülkemizde yapılamadığı, halka plebisitlerle yutturulmaya çalışıldığı bir dönemde yaşıyoruz ve bu durum bahsettiğim sebepten ötürü daha radikal bir hukuki devrimi öngörmektedir. Sakın bunu dünyada gerçekleşmeyen bir şey olarak düşünmeyin... Unutmayın ki dünya bizden birçok açıdan aklımızın almayacağı kadar ilerde...
 
Bilinçli ve özgür bir halk, karar vermeye hazır olduğu zaman bu ülkede başarılmayacak hiç bir şey yoktur.
 
Saygılar sunarım...
 
Edgar ŞAR

 

 

Yorumlar

meşruiyet

Sayın Edgar ŞAR, yazınız benim açımdan son derece tatmin edici. Eğer olaylara sizin gibi bakılmış olsaydı inanıyorum ki, çözülemeyen sorun kalmazdı!
Yasal olan herşey meşru mudur? sizinde anlatmaya çalıştığınız gibi değildir.
Ben yaptım oldu mantığı ile olmuyor!
Baştan ele alacak olur isek; Anayasa meşrumudur?
Halk %94 kabul oyu verdi. meşrudur denilemez! bana göre Demokrasinin gelişme aşamasında blok halinde anayasa yapılması doğru değildir! Anayasanın blok halinde değiştirilmesi yenilenmesi de doğru değildir.
siyasi partilerin seçimlerde almış olduğu oyların çokluğuda bu partilerin yapacağı anayasalara meşruiyet kazandımayacaktır.
Çünkü; bir parti fazla oy alıyor ama, hangi şartlarda alıyor, hangi seçim sistemi ile alıyor, hangi siyasi parti yasalarıyla çok oy alınıyor?
Herşeyden önce milletvekili ne kadar milleti temsil ediyor? bu meşru mudur?
Bu memlekette milletvekili seçimi yapılıyor mu? bana göre milletvekili seçimi yapılmıyor! parti seçimi lider seçimi yapılıyor. parti veya lider adayı belirliyor milletin partiye verdiği oy, birilerini milletvekili yapıyor!
Bu vekilde yasalara oy verirken Partinin lider kadrosu hangi istikamette oy vermesini istiyorsa o istikamette oy veriyor. Milletvekili tasarıyı okumuyor bile!
Bu şartlarda yasaların meşruiyetini tartışmayacaksak neyi tartışacağız?
Saygılar, selamlar.

katılıyorum

Sayın Kütükoğlu,
Söylemlerinize tamamiyle katılıyorum. Özellikle 1982 Anayasa'sını yazıda da belirttiğim kıstaslarda değerlendirdiğimizde tamamiyle gayrimeşru olduğu görülecektir. Bu yargıya, tipik 12 Eylül 1980 düşmanlığıyla ve askeri vesayet karşıtlığıyla değil, tamamen hukuki-siyasal meşruiyet incelemeleriyle varmaktayız. Fakat üniversitelerde de bu konuda yaptığımız çalışmalarda şunu gördüm ki, bazı entellektüel siyaset bilimciler ve hukukçular dahi daha bunu bu şekilde duymaya hazır değiller. Durumun ciddiyetini, yani ülkemizde siyaset adına meşru olan nerdeyse hiçbir şey olmadığını da özellikle yazının sonunda belirttiğim, bunları düzeltmek için hazırlanacak bir plan neredeyse bir devrim gerektirdiği gerçeği göstermektedir. Bu devrimi aşamalı olarak yapmayı becerebilecek siyasi iktidarlara da şans verek gerekir ki şu anda iktidara gelmiş olanlardan böyle bir şey görmedim ve beklemiyorum da...
Saygılar

Sayın Edgar ŞAR, devrim

Sayın Edgar ŞAR, devrim yapmak denilince insanlar yanlış anlıyorlar. ülkemizde çalışmayan başarılı olamamış, kötü işleyen, olumsuzluk üreten bir sistem işletilmekte. kimseler bu sistemin neden böyle işlediğine bakmıyor. Sistemden anlayan yok! Ben sistemin işleyişi konuda on beş yıldır kafa yormuş bir insanım. Sistem konusunda fikir sahibi olan Rahmetli Recep Yazıcıoğlu'nu biliyorum. Korkut Özal'ın dini inancını tasvip edersiniz etmezsiniz. Sistem konusunda bilgi sahibi olan üç beş insandan biridir. Birde Mahsuni şerif vadı ki, Düzeni eleştirdi. Başka? başka kimse yok. Yazıcıoğlu'nu Mahsuni'yi kaybettik Korkut Özal bıktı usandı.Koskoca ülkede Sistem diyen kimse kalmadı.
Sayın ŞAR, sistem ıslah edilmediği sürece hiç bir şey değişmez! Bunca siyasi parti var. Birileri yeni yeni partiler kuruyorlar, hiç farklı bir sistem vadeden parti var mı? yok! neden? Çünkü sistemden anlamıyorlar. Çünkü kimseninde sistemden anlamadığını düşünüyorlar! Bu yeni partilerin eski kafa, sıradan siyasetçileri iktidarın kadrolaştığını, yandaşlarını ihya ettiğini söylüyorlar, ikatidarın memleketti mahvettiğini söyleyerek milletin onlara oy vereceğini umuyorlar! Bizim toplumumuz ayakların baş, başların ayak olduğu bir toplumdur.
Ünvanlar, tahsil düzeyi yükseldikçe düşünce sığlaşıyor! Tahsil seviyesi düşük insanlar bilmediğini bildiği için, yeni bir şey söylendiğinde anlamaya gayret sarfediyor. tahsilli, ünvanlı adamlar, herşeyi zaten bildiği zannı ile, bilmediğini bile bilmeden yaşıyorlar. Çünkü onlar kitaplarda herşeyin doğrusunun anlatıldığını zannediyorlar. Okudukları kitaplarda yazılanların doğruluğunu muhakeme etmeden doğruluğuna iman ediyorlar.
Ülke yönetme konusunda tam bir cehalet ülkesiyiz.
Sistem konusuna dönecek olur isek, sistemler büyük hatalardan iflas etmezler. sistemler basit hatalardan iflas ederler! "Şeytan ayrıntıda gizlidir." Ben inanıyorum ki, basit bir reformla farklı bir Türkiye var etmek mümkün!
Sistemin sorun neresinde?
Hükümet veya iktidar, Sistemin olması gerektiği noktasında değil. Kuvvetler ayrılığı diye bir ayrılığın varlığından söz etmek mümkün değil! İktidar bürokarsi ile içi içe, Muhalefet brokrasiye yani devlete çok uzakta, Bundan daha vahim durum olabilir mi? Anayasamıza göre hükümetin yasama mı? yoksa yürütme mi? olduğu belli değil. Anayasamız Yürütmeyi yanlış tarif ediyor!
Bütün bu yannlışları tek bir anayasa maddesini yeniden düzenleyerek, herşeyi olması gerektiği noktaya oturtmak mümkün. Bu son derece basit bir reformdur.
Ama bu reform devrim niteliğinde bir reformdur.
Yeniden başka bir yazıda buluşmak üzere.
Saygılarımla

DALTONLAR ÜLKESİ , ANADOLU TEKSASS

huzur ararken , ortadoğuyu geçtik teksas olduk.
silahları, adamları , cemaati , yandaşları olan ,
hırsızların , katillerin , canilerin , ırz düşmanların ,hapçıların mapçıların , mafyacıların ,
namuslu , şerefli ve kimsenin tavuğuna kış dememiş insanlarla beraber ,
iç içe yaşadığı bir teksas anadolu ülkesi olduk.

ırz düşmanları ile her an sokkalarda karşılaşabiliriz..
çay bahçesinde ailemizle otururken ,
karşı masada bir katil beyle karşılaşabiliriz.
konvoy halinde giden araçlarda , dalton kardeşleri görebiliriz.
bir kahvede seri katilin macera ve anılarını ,
muhabbet olsun diye dinleyebiliriz.
töre cinayetlerine kaldıkları yerden devam etmelerine tanık olabiliriz.

hırsızlar silahla banka mı soyuluyor.
başına dert açarsın , sakın 155 arama.
hırsız kaçar seni alırlar içeri.
nasıl oldu , kaç kişiler diye , günlerce içerde kalırsın..

köşe başında hap mı satılıyor.
gripin kullanıyorum de geç.
para lazimsa , bir köşe tut , sende asprin sat.
daha çok mu para lazım.
üç beş kuruşa , kendine bir kuru sıkı al.
git bakkal soy , kasap soy.
torbayla bozuk para taşımak istersen , git fırın soy.

baktın ufak tefek işler seni sarmıyor.
işi büyüt.
üç beş it bul yanına.
çetenin daniskasını kur.
kimin tipini beğenmezsen , yık yere ,
eşek sudan gelinceye kadar dayak at.
çinden gelen sudan ucuz mafya arabaları var.
yandaşlarına adamlarına , beş on tane siyah araba al.
teksas batı anadolu mafya kralı ol.
haraca maraca bağla kes ortalığı.

teksas andolu ülkesinde , her türlü suçu işleyebilirsin.
amma velakin , fikir suçu işlemiyeceksin.
orduda subay olmayacaksın.
bilim adamı , doktor olmayacaksın.
doğruları yazan gazeteci ve yazar olmayacaksın.
ne olursa olsun , hak hukuk aramıyacaksın.
_______(üçbeş_köyün_tiriviri_yazarı)________NALBANT_KÖYLÜ

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.