Yılmadan ,Usanmadan Anlatacaklarım Vardır Benim

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Fevzi Moray

Sevgili dostlarım Şubat ayına girdiğimizde   inanın içim ürperiyor ve kanım çekiliyor. Hocalıda yapılana katliam denmez de neye toplu kıyım denir anlamakta güçlük çekiyorum. Bu güne kadar haklı davamızı savunamayanlardan da nefret ediyorum.

 

Değerli dostlarım, kirlenmiş bu evrende maalesef iki çeşit tarih yazılıyor. Yalan yanlış yazılan bir tarih var ki , gerçekleri bilenlerin içini dağlıyor.

 
Kanla yazılarak harp ceridesine dönüşmüş   gerçek tarihimizi dünya kamu oyuna kabul ettiremememizin bana göre bir nedeni de , bizi yönettiğini sananların diplomatik  başarısızlıklarıdır. Kısa süre evvel sizlerle paylaştığım “Siyasi Güç ve Günün Savaşına Etkisi” başlıklı yazımda  bir ülkenin ayakta kalabilmesi için ‘siyasi gücün’ ne kadar önemli olduğuna değinmiştim.
İsterseniz neden gerçekleri kabul ettiremediğimize kısaca bir bakalım:
 
Emperyalistler, bir ülkeyi yıkmak için iki kuralı hayata geçiriyor , Dil’i ( eğitim) ve Din’i bitiriyor. O nedenle önce Eğitim Ordumuz   tarumar edilmiştir. Üzülerek belirteyim ki   , beyinleri boşaltılmış insanlara,  yazılan tarihin sahtesinin servis edilmesi hiç de zor olmamıştır.. O nedenle, içimizdeki hainlerce unutturulmaya ve saptırılmaya çalışılan ‘Ermenistan katliamının  iç yüzünü  bilmeliyiz diyorum. 
Bir de   çarpıcı olsun için   tarihi saptırma misyonunu yüklenmiş dünya medya sektörüne  kısaca temas etmek isterim.
 
19 Yüzyılda New York Times’ta yazan gazeteci Swinton , gazetenin  bir Yahudi tarafından satın alınmasından sonra düzenlenen toplantıda kürsüye çıkarak , Amerika’da özgür basın konusuna bakınız nasıl açıklık getiriyor ve medyanın karanlık dünyasına  ne şekilde ışık tutuyor..
 
Amerika'da 'Özgür, bağımsız basın' diye bir şey olmamıştır.  
 
“Gazetecilerin işi; gerçeği yok etmek, düpedüz yalan söylemek, saptırmak, kötülemek,servet sahiplerine ve iktidara dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekmeği uğruna yurdunu ve soyunu satmaktır.”
 
Sözlerine devamla, “çalıştığım gazete bana düşüncelerimi özgürce yazmam için değil, tersine yazmamam için bir ücret ödüyor.”
Dünya medyasının karanlık labirentindeki gizemini  aydınlattıktan   sonra  katliamın gerçekleştiği o tarihe (1992) dönelim.. Ermenistan- Rus ve Türkiye sınır boyunda Hudut Tabur Komutanı olmam (1991-1993) nedeniyle edindiğim tecrübeleri , yaptığım saptamaları , gerçek tarihi öğrenmeye susamış siz değerli dost ve silah arkadaşlarımla tekrar tekrar paylaşmak isterim.  O nedenle her Türk vatandaşının  ‘Ermenistan katliamının  iç yüzünü  öğrenme mecburiyeti vardır diyorum.
Zira, Ermenilerce , 26 Şubat 1992 yılında Azerbaycan’ın Hocalı mevkiinde Azeri Soydaşlarımıza yapılan katliam tescillidir. Tek eksiğimiz bu tarihi gerçekleri  ispat etmekteki zafiyetimiz , beceriksizliğimizdir..
 
Hiç şüpheniz olmasın ki, bu gün (26 Şubat 2011 ) yine içimizde yaşayıp kanımızdan beslenen bazı sapkınlar küresel güçlerden aldığı destekle tarihimizi çarpıtmanın , insanlığı kışkırtmanın ve aldatmanın amansız militanları olacaklardır. Vatan millet mevhumu olmayan bu alçaklar yeşil banknotların getirisiyle ,yakın tarihimizde gerçekleşen Hocalı katliamının üzerini bir kez daha hiç utanmadan örteceklerdir.
 
Yine bu gün , aynı vatansızlar (!?),   televizyon ekranlarını mesken edinecekler, gazeteci yazar Swinton’un da açıkça belirttiği gibi utanmadan saptırdıkları tarihin amansız savunuculuğuna soyunacaklardır.
 
İçim acıyarak kaleme aldığım   Hocalı katliamının gerçeklerini , yöreye yakın bulunan ve aynı düşmanla  savaş veren bir kişi olarak tekrar sizlere sunmaktan yılmayacağım.
Gerçekleri, güvendiklerinden öğrenen siz sevgili dostlarımın da bu satırları okuduktan sonra neler yapacaklarını   çok iyi biliyorum.
 
Sonuç nedir derseniz?
 
Üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen ispat etmekte zorlandığımız tüm gerçekleri bilmeliyiz. Bilmekle kalmayıp , dünyada  yaşamakta ve ebediyete intikal etmiş olan değerli tarihçi, Devlet ve    bilim adamlarının kaleme aldığı kitap ve dokümanlardan istifade etmeliyiz.,  Bununla da kalmayıp dünya insanını bir çatı altında toplayıp gerçek taşların eteklerden dökülmesinin amansız takipçisi olmalıyız..
 
Eğer bunları bilip de mücadele edecek yürekte değilsek , kapımızın her zaman bizi sıkıntıya sokacak şekilde çalınacağını unutmamalıyız.Şimdi olduğu gibi...
 
Haydi buyurun efendim gerçek Hocalı Kıyımını bir de buradan okuyunuz:
                         
HOCALI KATLİAMI Yer: Azerbaycan, Hocalı

Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına  dikilmiş   olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta   Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı. Onlardan  duymuşlardı.
 
Karnı burnunda Azeri kadının doğumu oldukça yakın   görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu.   Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı..Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik   tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı  çıkartırken,diğeri   elindeki demir parayı havaya attı:
Akçik, manç?.. (Kız mı, oğlan mı?)  
Akçik... (Kız)
Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki  kasatura  ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan   bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.
 
Tun  şahetsar,ınger(Sen kazandın,yoldaş)  
 Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana...(Ben  kazandım ama   bu bebek nasıl beslenecek?)
Mayrigı bedge gişdatsine
. (Annesi besleyecek elbette
Bunun  üzerine   daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği  bebeği   annesinin göğsüne yapıştırdı:
-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver)
 
Aynı dakikalarda Hocalının başka bir semtinde tek kale futbol  maçı   hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği  yapmışlar,   top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup  getirdiklerinde   ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
-Asixn ma/,çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek...  
 (Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...)
Aynı  anda   çocuğun gövdesi bir tarafa,başı da orta yere düşmüştü.. Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk    başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.
Bu iki olay Hocalıda bundan çok değil yalnızca 18yıl önce   yaşandı.
Her iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat  şahit   olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır.
 
Ne yazık ki 26 Şubat 1992  günü   binlerce Azeri türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir.   Ajanslar,katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı  titreten  ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise  çaresizlik   içinde kıvranıyordu. Türkiye'de büyük bir dehşet uyandıran katliama   ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu.
 
Bütün  olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times  belgeledi.
26   Şubat'ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı  kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki   366'ncı Rus Motorize Alayı, Hocalıya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar. 26 Şubat gecesi Rus motorize  alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı   kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen   kesildi.
 
Savunmasız kalan kente giren Rus destekli , Ermeni  askerleri,   çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı vahşîce   katlettiler. Ermenilerin işgal ettikleri Hocalıda dehşet verici   olaylar yaşandı.
 
Canlı, canlı insanların kafa derilerini yüzdüler,  sağ   olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî    deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar.  
 
Hızar ve testereler ile diri, diri insanların kol ve bacaklarını   kestiler. Genç kızların önce saçlarını,sonra da kafa derilerini  yüzdüler.
 
Babanın gözü önünde evladını,evladın gözü önünde babayı   kurşunlara dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular.
 
Peki neydi bu düşmanlık?  Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye'nin  12  ili yer almaktayken, Ermenistan'ın bayrağında Türkiye hudutları   içindeki Ağrı Dağı'nın resmi varken, Ermenistan Millî Marşı'nda  'Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için   ölün, öldürün' denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok   sanırım.
 
Dağlık Karabağ Bölgesi'nde bulunan Hocalıya, eski Sovyet  İttifakı   Silahlı Kuvvetleri'ne ait 366.Alay'ın desteği ile Ermeni Silahlı   Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan   Türk'ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok ,çok üstünde olduğu bilinmektedir.
 
56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur.
Bu alçak  saldırıda   487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, geri
 kalan    nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın   tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha  kurtulamamıştır.  
 
Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı .  Fakat katliam sonrası Hocalıya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının   abartmadığını kısa sürede anladılar.
 
Hocalı' da katliam bölgesini  gezen    Fransız gazeteci Jean-Yves Junet'nin gördükleri karşısında   söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu:
 
'Pek çok savaş   hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim,ama Hocalıdaki  gibi   bir vahşete umarım kimse tanık olmaz'
  
Peki 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti;   Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan denilen   kirli katilden başkası değildi. Yaptığı terör faaliyetlerinin  oranı   nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert  Koçaryan, 20 Mart 1996'da Ermenistan Başbakanı oldu.
 
Karabağ'da  barış   istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisine daha fazla  direnemeyen   Levon Ter Petrosyan istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan   boşalan Devlet Başkanlığı koltuğuna,'Hocalı Katliamı’ baş sorumlusu olan azılı terörist Robert Koçaryan oturdu.
Ermeniler Türk hamile    kadınlarına tecavüz edip karnını hamile olduğu halde taş ile doldurup  , küçük Türk kızlarına tecavüz edip   öldürmüşlerdi.
İşte bilinmesi gereken acı gerçekler bunlardır dostlar…
 
 
En içten sevgi ve saygılarım, gerçekleri saptıran sahtekarların , vatan hainlerinin 
önünde yılmaz ve yıkılmaz kale gibi duranlaradır.
 
 
Şubat 2011
 
Fevzi MORAY - E.P.KD.Albay
                                             
iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.