Zamanın Ruhu - 1

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Üç bölümden oluşacak bu yazı dizimizde insanların milliyet, cins, ırk, renk ayırmaksızın büyük şirketler, hükümetler, o anda güçlü olduğunu düşünenler tarafından nasıl aldatıldığını, manüple edildiğini anlatmaya çalışacağım. Bu aldatma yöntemleri içinde her dönem kullanılan din, sevgi bağları, aidiyet gibi insanın en temel duyguları ile nasıl alay edilircesine oynandığını, günümüzün en etkili silahı olan medya vasıtası ile nasıl sanal bir dünya yaratıldığını gözler önüne sermeye çalışacağım. 

Bu arada yazdıklarım belki bazılarını kızdıracak ama ne yapalım olacak o kadar. Sürçü lisan edersek af ola…

Düşündüklerimizi, anladıklarımızı, nereden geldiğimizi ve bundan sonra ne yapacağımızı daha derin araştırdıkça, bize ne kadar çok yalan söylendiğini daha iyi anlıyoruz. Her zaman, dünyadaki her kurum tarafından kandırıldık. İsterseniz dini kurumların neden dünya üzerinde işlerine karışılmayan tek kurum olduğundan başlayalım.

Mesela kilise dünyadaki hemen her kirliliğin merkezi gibidir. Kiliseler, devletleri ve hükümetleri kuran bu yozlaşmış eğitim sistemlerini getiren ve uluslararası banka kartellerini kuran bir avuç insan tarafından oluşturuluyor. Onlar insanları asla umursamazlar. Onların umursadıkları şey, her zaman olduğu gibi sadece koca dünyaya hükmetmektir. İnsanları gerçeklerden uzaklaştırıp evrendeki ilahi gücün varlığına ve İsa denen adama inandırdılar. İsa’nın ne olduğunu gerçekten bilen var mı bilemeyiz. Ama ne olmadığını inceleyip araştıran ve pozitif düşünen yığınlar biliyor.

Kendimizi gerçeği görmeye hazırlayıp, sonu ne olursa olsun, kime dayanırsa dayansın, araştırayım derseniz, yolun bir noktasında ilahi adalete kafa tutmakta olduğunuzu görürsünüz. Kendimizi ne kadar iyi eğitirsek çevremizdeki olayları o kadar iyi kavrayacağımız kesindir. Her şey daha net görünmeye ve aralarda sıkışmış yalanlar sırıtmaya başlar.” Aslında gerçeği aramak baş işimiz olmalıdır. Çünkü insanoğlunu özgür kılacak tek kıstas gerçeği anlamasıdır.

Gerçeği otorite olarak kabul etmektense, otoriteyi gerçek kabul edenler için bu gerçekten zor olmalı. (G. Massey Mısır bilimci)”

Gerçekten uzaklaştıkça vaatler ve abartılı iddialar çoğalır. Mesela Hristiyanlık. Bir düşünün, kilise insanları yukarıda birinin yaşadığına ikna etmeye çalışır. O yaşamınızın her anını izler. Bu görünmez İsa’nın yapılmasını istediği çok özel bir listesi vardır. Eğer bu listedeki şeylerden birini yanlış yaparsanız içinde sonsuz ateşlerin yandığı cehenneme sizi gönderiverir. Burada sonsuza kadar acılar içinde kıvranır, yanarsınız.

Ama o sizi çok seviyor. Nasıl bir anlayış değil mi?

Ama o sizi çok seviyor. Ve paraya her zaman çok ihtiyacı var. O en güçlü, en âlim, en bilge ama nedense parayı bir türlü elinde tutamıyor!  Kilise, milyar dolarlarla oynar, vergi vermez ama hep daha çok ister. Şu kesin ki din kurumları ne kadar paranızı alabilirse sizi o kadar çok uyutabilecek güce ulaşacaktır.

Şimdi size anlatılmış en müthiş hikâyeden bahsedelim…

Güneş: M:Ö: 10 000 yılından beri insanlar bu nesneye olan ilgi ve saygılarını resimler, yazılar, çizimler yoluyla dile getirmişlerdir. Nedeni açıktır. Güneş her gün doğar, insanların doğasını aydınlatır, güven ve enerji sağlar. Onları körlükten, soğuktan ve geceleri ortaya çıkan yırtıcı hayvanlardan korur. İnsanlar o olmadan bu gezegende yaşam olamayacağını anladılar. Bu gerçekler güneşi bütün zamanların en çok tapınılan nesnesi yaptı. Benzer şekilde insanlar yıldızlara da ilgi duydular. Yıldızların hareketlerini takip ederek uzun vadede gerçekleşecek olayları fark ettiler. Ay tutulması ve dolunay gibi olayları, gökcisimlerini takip ederek takımyıldızlar dediğimiz kümelerin haritalarını oluşturdular. Zodyak çaprazı, insanlığın en eski kavramsal işaretlerindendir. Güneşin bir yıl içinde on iki takımyıldızın içinden geçişini tasvir eder. Ayrıca on iki ayı, dört mevsimi, gün dönümlerini de belirtir. Burada her takımyıldız hayvan ve doğa figürleri ile adlandırılmıştır.

Bir başka deyişle antik toplumlar güneşi ve yıldızları izlemekle kalmamış, onları hareketleri sonucu meydana gelen olaylara göre isimlendirmişlerdir. Güneş, yaşam veren ve yaşamı idame ettiren nitelikleriyle görülmeyen yaratıcının sureti, yani tanrı olarak kişiselleştirilmiştir.

Horus: M:Ö 3000 yıllarında Mısır’ın güneş tanrısıydı. Mısır’daki hiyeroglifler sayesinde bu tanrı hakkında çok şey biliyoruz. Örneğin onun düşmanı Set vardı ve karanlığı temsil ediyordu. Bu ikisi sürekli savaşır dururdu. Görüldüğü gibi aydınlık ve karanlık, iyi ve kötü gibi kavramlar, bu günde karşımıza çıkmaya devam eden mitolojik kavramlardır.

Horus, 25 Aralıkta İsis – Meri tarafından dünyaya getirilir. Doğumu, doğudaki bir yıldızla beraber meydana gelmiştir. 3 Kral yıldızı takip edip Horus’u bulmuş ve yeni doğmuş bu kurtarıcıyı süslemiştir. 12 yaşına geldiğinde cömert bir çocuk öğretmendi. 30 yaşına geldiğinde Anup tarafından vaftiz edilip göreve başladı. Horus’un 12 havarisi vardı. Horus’un bu özellikleri özgün olsun veya olmasın, dünyadaki birçok farklı kültürü ve tanrıları etkileyerek hepsinde aynı mitolojik alt yapıyı oluşturdu.

Firigya’nın Attis’i bakire Nanna dan oldu, çarmıha gerildi gömüldü. Ve üç gün sonra dirildi.

Hindistan’ın Krişna’sı bakire Devaki’den doğumunu müjdeleyen bir yıldızla dünyaya geldi. Havarilerine mucizeler gösterdi. Ölümünden üç gün sonra dirildi. Uçtu.

Yunanistan’ın Dyonysus’u 25 Aralıkta bir bakireden dünyaya geldi,  gezgin öğretmendi. Suyu şaraba dönüştürmek gibi mucizeler gösterdi. Tanrının sevgili oğlu “Alfa ve Omega” gibi isimlerle anıldı. Öldü, yine dirildi. V.s.

Gerçek şu ki, dünyanın farklı yerlerinden ve farklı zaman dilimlerinde bu genel karakteristik özellikleri taşıyan bir çok ilahi figür var.

Asıl soru, neden 25 Aralık, neden bakire doğumu, üç günlük ölüm, yeniden doğuş, neden 12 havari veya takipçi? Bunları anlamak için isterseniz İsa’yı gözden geçirelim.

İsa 25 Aralıkta bakire Meryem’den dünyaya geldi. Doğumu doğuda bir yıldızın doğması ile müjdelendi.  Üç Magi Kralı yıldızı takip edip İsa’yı buldu ve süsledi. 12 yaşında öğretmendi, 30 yaşında Johan tarafından vaftiz edildi. Ve görevine başladı. 12 havarisi vardı ve insanları iyileştirmek, suda yürümek, ölüleri diriltmek gibi mucizeler gösterdi. Tanrının oğlu dendi. İhanete uğrayıp 30 gümüş akçeye satılıp çarmıha gerilerek öldürüldü. Mezara gömüldü, Üç gün sonra dirilip cennete uçtu.

Şimdi, doğum kısmı tamamen astrolojik. Sözü edilen doğudaki yıldız Siriustur. 25 Aralıkta en parlak anıdır. Ve Orion kuşağındaki en parlak üç yıldızla aynı hizadadır. Bu üç yıldız antik çağlardan beri aynı isimle anılır “3Kral”

Üç Kral ve en parlak yıldız Sirius, hepsi 25 Aralıkta güneşin doğacağı noktayı gösterir. Bu yüzden 3 Kral doğudaki yıldızı takip eder ve güneşin doğumunu gösterir.

Bakire Meryem Başak burcundan gelir. Başak (virgo) Latincede bakire demektir. Aynı zamanda Ekmek Evi olarak da bilinir. İsa’nın doğduğu Beytüllahim tam tercümesi Ekmek evi olup gökyüzündeki başak burcunu işaret eder. Ayrıca 25 Aralıkta, yani kış gündönümünde, başka ilginç bir olay meydana gelir.

Antik medeniyetlerde hasat zamanının gelmesi, güneşin en silik haline gelmesi ölümü temsil ediyordu. Evet, o gün güneşin ölümüydü. Bu gün 22 Aralıktır. İlginç olan güneşin hareketi üç gün boyunca durur. 25 Aralıkta Haç şeklindeki güney takımyıldızının üzerinden yeniden yükselmeye başlar. İşte bu yüzden güneş haç üzerinde öldü. Üç gün ölü kaldı ve tekrar dirildi denir. Bu yüzden İsa ve sayısız güneş tanrısı aynı temaları paylaşır.

Güneş baharın geldiği paskalya, nevruz zamanında karanlığı ve kötülüğü alt edecekti.

Şimdi gelelim muhtemelen İsa ile belirgin en muhtemel sembole:

12 Sadık havari… Bunlar aslında Zodyak çaprazındaki on iki burçtan başka bir şey değildir.  Tıpkı önceki tanrılarda olduğu gibi. Güneşi temsil eden İsa onları ziyaret eder. İncil’de 12 sayısı çok önemlidir.

Zodyak çaprazına geri dönersek onun sadece güneşin sanatsal hareketini temsil etmediğini görürüz. Bu aslında ilahi bir Pagan sembolüdür. Haç ve ortasında bir daire ile temsil edilir. Bu yüzen de İsa’nın başı hep haçın ortasında, yani güneş olarak temsil edilir. İsa inananlarına göre güneştir, her sabah yeniden doğacaktır.

Antik medeniyetlerden beri bilinir ki her 2150 yılda bir bir çağ değişirdi. Zodyak’taki bir aydır. 12 ay ise  25765 yıldır. Bu büyük yıldı ve antik toplumlar çok dikkat ediyordu. Buna göre Musa, koç çağını, İsa ise Balık çağını temsil ediyordu.

Yani İncil’de anlatılanlar ile taa paganlarda anlatılanlar ve aradakiler tamamen aynıdırlar.

Zamanın ve dünyanın sonuna dair hepimiz bir şeyler duymuşuzdur. İncil’de İsa, sizinle dünyanın sonuna kadar birlikte olacağım der. Nasıl tercüme ederseniz edin tam astrolojik bir anlatımdır. İsa güneş se, bundan doğal ne olabilir ki?

Aslında görülüyor ki, İsa’nın hikâyesi bir kopyadır. Tabii gelin de bunu milyarlarca inananına anlatın. İşte bu yüzdendir ki, dinler tabudur. Tartışılmaz sadece inanılır. Yani efendiler öyle isterler.

Tufan olayı da tamamen antik kültürün ürünüdür. Antik kültürde 200 civarında tufan hikâyesine rastlanır. Hiç geriye gitmeye gerek yoktur. M.Ö. 2600 yılında yazılmış Gılgamış destanına bakmak yeterlidir. Oradaki tufan hikâyesi 3000 yıl sonra yazılan İncil ile aynıdır.

Birde Musa’nın hikâyesine bakalım.

Hasır bir sepette sudan kurtarıldığı söylenir. Daha sonra firavunun kızı tarafından yetiştirilir. Sepetteki bebek hikâyesi M.Ö. 2250 civarında Akad’lı Sargon tarafından yazılmıştır. Yani kopyadır.

Musa on emiri getiren kişi olarak da bilinir. Halbuki tanrının bir dağda peygamberlere kanun iletmesi çok daha eskidir. Musa mitolojik çağda sayısız kanun koyucudan biridir. On emir ise Mısır’ın Ölüm kitabı 125. Bölümden alınmıştır. Museviliğe ve Hristiyanlığa temel olan bütün inanışlar ise ağırlıkla eski Mısır kökenlidir.

Dinciler iddialarına karşıt bir görüş karşısında da basit ama çok etkili bir savunma yöntemi bulmuşlardır. Bu ise şeytandır. Her olumsuzluğu üzerine atar kendin ak ve pak kalırsın.

Hıristiyan inanışına göre dünyada hayat 12000 yıl önce başlamıştır. Birisi çıkıp “peki ya dinozor fosilleri dediğinde cevap çok ilginçtir. “Onları oraya tanrı bizim inancımızı sınamak için koydu” Sonuç olarak İncil,

Kendinden evvelki bütün astro – ilahi metinleri kullanmıştır. Tıpkı diğer kitaplar gibi. Her türlü imkânın mevcut olduğu bir dönem olmasına rağmen İsa ile ilgili hiçbir kanıt tarihe geçmedi, çünkü kanıtlar incelendiğinde İsa figürünün varlığına inanmak çok zorlama olacaktır.

Kaba olmak değil, gerçekçi olmak istiyoruz. Kimsenin duygularını incitmek istemiyoruz ama doğru bildiğimiz konularda bilimsel gerçeğe ulaşmak istiyoruz. Maalesef Hristiyanlık gerçeğe dayanmıyor. Sanki politik empoze edilmiş bir Latin hikâyesine benziyor. Sanki İsa Hristiyan inanışının güneş tanrısıdır, tıpkı Pagan tanrıları gibi bir figürdür.

Toplumsal kontrolü ele geçirmek için İsa’ya tarihsel bir karakter yüklemek politik bir gereksinimdi. M.S. 325 de Roma hükümdarı Constantine İznik konseyini topladı. Bu görüşmeler ile politik olarak şekillenen Hristiyanlık yeniden dizayn edildi. O tarihten itibaren de Hristiyanlık adına kan dökülmeye başlandı. Ardından 1600 yıl Vatikan en güçlü politik kale oldu.

Karanlık çağlar olarak anılan zamana önderlik ederek, haçlı seferleri ve engizisyonu yarattı. Yaratılan inanç sistemleri otoriteye kesin itaat etmek içindi. Her şeyi kontrol altında tutan bir İsa profili ile insanların sorumluluk duygularını zayıflattılar. Utanç verici suçları “din” adına diyerek meşru kıldılar.

En önemlisi bu hikâyeleri bilenler, toplumu kontrol etme gücü sağladılar. Dogmalar, icat edilmemiş en güçlü araçtır ve diğer birçok hikâyeye kanmak için insan psikolojisinde bir temel oluşturur. Efsane, çoğunluğun yanlış olduğuna inandığı hikâyedir. Bir açıdan da baktığımızda efsane, insanları yönlendiren bir hikâyedir. Önemli olan hikâyenin gerçekle ilişkisi değil, işlevi dir. Bir hikâye, toplum doğru olmadığına inandıkça işlevsizdir. İncil’deki kötü kokuları alıp soranları önemsemezler. Papazlar bu kişilerle tartışmaya girmez. Onlara aldırış etmez ve dinsizlikle suçlarlar. İnananların inançlarını sömürmeye devam ederler.

1.kısmın sonu…

 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

 

Kaynakça:

Zeitgeist

 

Devam Eden İçerik: 
Zamanın Ruhu - 2
Devam Eden İçerik: 
Zamanın Ruhu - 3

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.