Zamanın Ruhu - 2

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Referans İçerik: 
Zamanın Ruhu - 1

Bütün dünya bir sahne. Herkes kendine uygun olan rolü oynamaya çalışıyor. Rol paylaşımı ve oyunlar doğal akışı içinde olsa mesele yok. Herkes kendi rolünü oynayacağı alan için diğer oyunculara saygı göstermek zorunda olduğunu bilecektir. Teori bu olmalıdır. Özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi kavramlar kesinlikle bu gerçeğe işaret ederler ama uygulama tamamen farklıdır. 

Bu sahnede güç her şeydir. İnsanın değeri, sadece birileri tarafından kullanılabildiği sürece kullanım gereği kadardır.

ABD'deki İkiz Kuleler'e bir bakalım. Bir binanın bilinçli olarak yıkılmasını seyretmemiş bir kişi bile, binanın altını yıktığınızda tamamının yıkılacağını bilir. Görgü tanıkları olayı defalarca izleyip inceleyen uzmanlar bu üç binanın da bilinçli bina yıkma teknikleri kullanılarak yıkıldığı noktasında birleşiyorlar. Öyle ki, binalar tamamen toza dönüştü. Bir masa, bir sandalye, bir telefon bile kalmamıştı. Her şey toz olmuştu. Araştırma ekibinden biri, bulunan en büyük telefon parçasının tuş takımının yarısı kadar olduğunu söylüyor. Peki, onca sağlam betona ne oldu? Etraf sadece 5 ila 8 cm. kalınlığında toz ile örtülüydü. Beton yoktu. İsterseniz çevreye zarar vermemek için ileri patlatma teknikleri ile yıkılan bir binanın görüntülerini izleyin. Görüntünün hiç de farklı olmadığını anlayacaksınız. Zemin katta bulunup sağ kurtulanların şoku atlattıktan sonra anlattıkları çok ilginçtir. Uçağın çarpmasından saniyeler önce “sanki fünyeleri varmış gibi, evet, fünye, binayı yıkmak için yerleştirilmiş bum, bum, bum”. Tırnak içindeki cümle anlatanın ağzından çıktığı biçimde yazılmıştır. Bütün tanıklar sanki sözleşmiş gibi aynı şeyleri söylediler.” İkinci patlamadan sonra bina çöktü”. Federallerden evvel gazetecilerin ulaştığı tanıklar hepsi de benzer ifadeleri kullanıyordu. “Sanki arka arkaya çok şiddetli silah sesleri ardından uçağın çarpması ve büyük patlama”.  Anlatılanlar, binalara önceden yerleştirilen çok güçlü patlayıcıların patlatıldığını, aynı anda da uçakların çarptığını belgeliyor. Peki, bize hangi hikâye anlatıldı?

Usame Bin Ladin tarafından yönlendirilen 19 hava korsanı 4 yolcu uçağını kaçırarak ve Amerikan Hava Savunma Sistemini  (NORAD) atlatarak, hedeflerinin %75 ini vurdular. Bunun sonunda Dünya Ticaret Merkezi’nin 1,2 ve 7 nolu kuleleri katlı pasta gibi yıkılırken Pentagon’a ve Shanksvile’e  düşen uçaklar çarpmanın etkisi ile buharlaştı. 11 Eylül Komisyonu istihbarat konusunda hükümetin birçok hatasına rağmen bu terörist eylemi önceden haber verecek her hangi bir uyarı bulamadı.  Her şeye kadir ABD hükümeti burnunun dibinde, hem de dört yolcu uçağının kaçırıldığından haberdar olamıyordu. Üstelik bu uçaklar o meşhur savunma sistemini hiç müdahalesiz geçip saldırıları gerçekleştiriyordu. Ne acıdır ki, sözleşmişçesine ABD başkanı ve hükümet üyeleri acizliklerini anlatıyor ve mağdur edebiyatı yapıyordu. Çok ilginç bir olay da iki yıl evvel NORAD’ın  olası bir saldırı için tatbikat yaptığı ve tatbikatta ikiz kulelerin kullanıldığının ortaya çıkmasıydı.

CNN’in Filipinlerde ele geçirdiği gizli belgelere göre, plan çok açıktı. Herhangi bir yolcu uçağına binecekti, kokpiti ele geçirecekti ve CİA merkezine dalış yapacaktı.  Hedeflenen diğer binalar, Pentagon ve dünya ticaret merkezi. George Tenet’in sözleriyle, ulusal güvenlik ve anti terörizm kırmızı alarm veriyordu, yakında gerçekleşerek dramatik sonuçlar doğuracak çok sert bir eylemi işaret ediyordu.

Komisyonun kendi anlattıkları bile tutarsızlıklarla dolu idi. Teröristlerin bir kısmının uçaklarda olduğu söylenmiş, ama açıklanan uçuş listelerinde bu korsanlardan hiçbirinin ismi bulunmadığı gibi herhangi başka bir Arap ismi bile yoktu. Korsan olarak şüphelenilen kişilerin bütün masrafları ABD hükümeti tarafından ödeniyordu. Bunlar ajandı. Ayrıca kasıtlı delillerde konuldu. Bir hava korsanını n pasaportu toz yığınları arasında bulundu. Buhar olan uçaktan hiç örselenmemiş bir pasaport!!! Sonra ne mi oldu? Pasaportun sahibi ortaya çıktı, yaşıyordu.

Üstelik hiçbir kanıt, ölü ya da diri hiçbir korsanı Usame Bin Ladine bağlamıyor. Bir süre sonra birden kanıt arama çabaları sonlandırıldı. Sebebi ise, Afganistan’da bulunan bir kasette Usame Bin Ladin’in saldırıları üstlendiği söylendi. Ama uzman incelemesinde videodaki kişinin büyük ihtimalle Ladin olmadığı ortaya çıktı.

Pentagon’a çarpan o dev yolcu uçağının bu kadar ince bir manevrayı nasıl yapabildiği hala soru işaretidir. Üstelik pilot koltuğunda oturanın bir planörü bile düzgün tutamayan biri olduğu tespit edilmişse! O kişinin uçuş eğitmeni  “o uçamazdı bile” diyor. Koltuk, bagaj, ceset gibi uçağı anımsatacak hiçbir şey yok sadece yıkıntı var! Resmi açıklamaya göre uçak buharlaştı!? Uzmanlar ise altışar tonluk çelik-titanyum olan iki motorun yakıt ısısı ile buharlaşması imkânsızdır, diyorlar. Ayrıca DNA tespitine uygun tam yanmamış cesetler bulunduğu da söylendi. Ne ısı değil mi sevgili okur. Çelik – titanyumu buharlaştırıyor, cesetler sağlam kalıyor. Bütün bunların anlattığı gerçek Pentagon veya çevresine herhangi bir uçağın düşmemiş olacağıdır. Pentagon ’a neyin çarptığını en doğru biçimde anlatacak olan güvenlik kamaralarını görüntülerine Adalet bakanlığı el koydu ve halka açıklamıyor. Oysa ticaret merkezine çarpan uçakları bilmeyen kalmadı. Aynı şekilde Shanksville de de hiçbir enkaz veya çarpma izi yoktur. Yani uçak düşerken buharlaşmıştır.

Dünya ticaret merkezindeki durum ise daha da düşündürücüdür. Çarpma ve yıkılma denildiği gibi olsa bile 47 adet muazzam çelik kolondan oluşan çekirdek yapı yıkılamaz. Kaldı ki Les Robertson “Biz bu binaları herhangi bir yerinden Boing 707 nin çarpma etkisine dayanacak biçimde tasarladık” diyor.  Bir diğer tespitte, binanın aşağı doğru serbest düşüş hızında düştüğüdür. Bu da üstten bir çarpma ile asla olamaz. Bunun tek bir sebebi olabilir, patlayıcılar. Hükümetin açıklaması, bütün binaların yıkılma sebebinin yangın olduğuydu. Oysa 11 Eylülden ne önce ne de sonra yangın sebebi ile hiçbir bina yıkılmadı. Sözün özü, her üç bina da kontrolü patlatma metodu ile yıkıldı. Zemin katta çalışanlardan kurtulanlar ağız birliği etmişçesine birçok patlamayı uçak çarpmadan yaşadıklarını anlattılar.

11Eylül Komisyonu raporunda saldırının finansal kaynaklarına ulaşılamadığını söylüyor ve inanılmaz bir şekilde bunun pek önemli olmadığını belirtiyordu. 11 Eylül’ün masraflarını kim ödedi?

Bush ve ekibi komisyon a tek tek bilgi vermeyi reddettiler. Neden dersiniz? Bush ve Canney neden yeminli ifade vermediler? Hiçbir konuşma neden kayda alınmadı? Tutanak neden tutulmadı? Komisyon başkanı Bush ve ekibinin neden çok yakınından seçildi? Komisyon, neden bu gün basit bir insanın bile şüphe edeceği durumlardan şüphe etmedi ve hükümetin her dediğini onayladı?

Çünkü 11 Eylül, yeni bir emperyalist hareket için kamuoyunun olurunu almak ve ihtiyaç duyulan maddi kaynağı sağlamak için kurgulanmış bir oyundu.

Terörizm: a)Şiddetin sistematik kullanımı, korku yaratmak adına şiddet uygulamak ve sindirmeye çalışmak.

Korku yaratmak adına: Kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlara sahip. Silah kuşanmış. Fanatikler, teröristler, 11 Eylül, 11 Eylül, Katiller, El kaide, El kaide, terörist, katil, şeytan, terör. Savaş, tehlike.

Terörizm. Hipnotize bir şekilde tekrarlanan sözcükler. Medyada büyük bir bombardıman. Terör, El kaide, Ortadoğu.

Dillerden düşmeyen, 7/24 suratlarda patlayan cümle “terörle savaş”. Torunlarımız bakıp terörizme karşı savaşı nasıl kazandığımızı görüp gurur duymalılar. ABD yöneticileri ve uşakları bütün gün halka ve dünyaya tekrarlanan benzer cümleler ile başta kendi halkları olmak üzere kırılgan Avrupa halklarından saldırı onayı aldılar.

Yapacağınız bir iş için toplumun onayına ihtiyacınız varsa, onu arkanıza alıp beraber tutmanız lazım. Bunun içinde ilk önce bir düşman imgesine ihtiyacınız var. Bu çok tehlikeli bir şey. Çünkü şimdi baktığınızda bütün sosyal düzen, siyasi partiler, düşündüklerimiz, genel siyaset, hepsi kocaman bir masal üzerine kurulu.

Terörist şüphesi ile tutuklananların nerdeyse tamamı suçsuz bulunarak serbest kaldı. Tabii önce manşete çıkarılıp beyinlerde suçlu bulunduktan sonra.

Terörizm: b) Hükümetin bir planı hayata geçirebilmek için, kamuoyunu yönlendirme tekniği. “Bu ülkede gerçekleşen terörist olaylara bakın. Neredeyse tamamının arkasında CIA vardır”(Ted Gunderson) Tıpkı Dünya Ticaret Merkezi olayı gibi birçok olayın arkasında CIA vardır. İnsanlar bilhassa planlanarak öldürülür. Sebep ise normalde kabul edilmeyecek kanunların çıkarılmasına meydan olunmasıdır. Mesela Oklahoma’daki  168 kişinin öldüğü bina bombalanması olayı, sivil özgürlüklerin olabildiğince kısıtlanmasını sağlayan anti – terör kanunun kabulü içindi.

7/7/ 2005 Londra,

Üç tren ve bir otobüs bombalandı, 56 kişi  öldü. O sabah yapılan eylemin aynısı bir anti – terör tatbikatı yapılıyordu. Tamamen aynı bombalama senaryosu. Aynı tren istasyonlarında. Hem de aynı anda.

11 Eylül Gerçeği,

Delillere göre ABD hükümeti, halk iradesini kendi planları doğrultusunda yönlendirmek için kendi vatandaşlarına “sahte” bir terörist saldırı düzenledi.  Bunu yıllardır yapıyorlardı. 11 Eylül içerden yapılmış bir iş. Bunca delile, bunca açıklamaya rağmen bu gün hala birçok insanın bu işi mağarada yaşayan bir Arap ülkemize yapılmış tamamen kusursuz bir saldırıyı finanse etti,   diyor.

Mağarada yaşayan bir adam (NORAD)ı alt edebilir mi? Üstelik Bush un can dostu olup tamamı ABD de yaşayan bir aile bunu neden yapsın?

Bir zamanlar Nazilerin kullandığı taktikleri hiç değiştirmeye gerek görmeden defalarca kullanıyorlar.

Amerika, başta kendi halkı olmak üzere bütün dünyayı bir kez daha aptal yerine koydu.

Her şey kötüye gidiyor, dolar değersiz, bankalar batıyor, dükkan sahipleri tezgah altında silah bulunduruyor, Punk’lar sokaklarda azıyor, ne yapacağını bilen kimse yok, nasıl biteceğini de. Hava solunmayacak kadar kirli, yemekler yenmeyecek kadar kimyasal. Suç işleme oranı, cinayetler sürekli artıyor, kanıksanıyor, sıradanlaşıyor. Yıllardır oturma odalarımız bile işgal edildi. Diziler, yarışma programları, kadın programları ile her saniye uyku ilacı alıyoruz. Küresel çetenin tam da istediği bu. Bizlerin uyuması ve onların istediği gibi davranması.

O zaman sorulması gereken soru şu. Biz insan mıyız? Cevap “evetse”  o zaman uyanmalıyız.

 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

 

Kaynakça:

Zeitgeist

Devam Eden İçerik: 
Zamanın Ruhu - 3

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.