28 Şubat, Geleceğimiz ve Türkiye

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Bayraktar BAYRAK

28 Şubat kelimenin tam anlamıyla bir faciaydı. Yıllarca ülkemiz üstünde çalışmış ve biz Türk Milletini analiz etmiş olan toplum mühendisleri, " yumuşak karnımızdan" yani "İslam" üzerinden fitili yaktılar. Demokrasiyle gelen RP-DYP koalisyonunun kurulmasının ardından bu dönemde yaşanan bazı olaylar 28 Şubat sürecini ülkemize yaşatmıştır. Erbakan'ın Kaddafi'nin çadırında sarf ettiği sözler, Ankara'da "şeriat isteriz" diye bağıran aczmendiler, Erbakan'ın başbakanlık konutunda tarikat liderlerine verdiği yemek ve daha bunun gibi laik bir devletin kaldıramayacağı olaylar 28 Şubat’ı kaçınılmaz hale getirmişti.

28 Şubat o şartlar altında gerekliydi. Çünkü bu laik devlet kolay kurulmadı. Esas sorun bu değil zaten, esas sorun 28 Şubatın halka tam olarak anlatılamaması. Refah partililer kendi açılarından bunu çok iyi anlattılar halka. Türkiye'nin her köşesinde inanılmaz bir kara propaganda yaptılar. "Dinsizler" dediler, "bunlar İslam düşmanı" dediler, "başörtülü bacılarımızı okullara almıyorlar" dediler, "bunun sorumlusu Atatürk'tür, İnönü'dür" dediler, "bunlar zamanında cami kapattılar, Kuran-ı Kerim yaktılar, bizi dinsiz yapmaya çalıştılar" dediler. Ve Türkiye'yi karpuz gibi ikiye bölerek, telafisi çok zor bir sürece sokmayı başardılar. Neticesinde de bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat, beş yıl sonra 2002 seçimlerinde AKP'nin tek başına iktidar olmasıyla son buldu. AKP'nin tek başına iktidar olmasının  önemli sebepleri arasında tabi ki Şubat 2001 krizi var; ama altında yatan en önemli etken "Dindir.

Artık "akıllanan" Erbakan'ın talebeleri gecikmiş planlarını yavaş yavaş uygulamaya koydu. Hissettirmeden, sindire sindire, toplum mühendisliği yaparak Türkiye'yi bu hale getirdiler.  Yolar yapılır, köprüler yapılır, havalimanları yapılır; ama yıkılan bir demokrasiyi inşa etmek on yıllar alabilir.  

 

Görüyoruz, duyuyoruz yayınlanan tepeleri. Bunlara tek tek girmeye gerek yok. Sayfalar yetmez. Ama demokrasimiz açısından esas can alıcı nokta medya üzerinden nasıl "algı mühendisliği" yapıldığıdır. İnsanlara olanları değil, onlar açısından görülmesi gerekenlerin gösterildiğidir. Televizyon ekranlarında şakşakçılar günlerce muhalefet eksikliğinden bahsedip durdular. Ama sonra öğrendik ki emirle muhalefet haberleri es geçiliyormuş. Tek bir altyazıya bile tahammül edemeyen bu zihniyet akıllara 2. dünya savaşının diktatör aktörlerini getiriyor. Demokrasi ile gelip nasıl kanlı bir diktatöre dönüşenleri tarihte okuduk. 

 

Umarım ülkemizi gelecekte; hiç  kimsenin inancından, yaşantısından dolayı hor görülmediği, Sayıştay Raporlarının eksiksiz meclise geldiği, devlet için millet anlayışından millet için devlet anlayışının egemen olduğu bir düzen bizi bekliyor olsun. Umarım gelecekte hiç bir maliye bakanı " asgari ücreti arttırırsak sanayiciler batar" demez. Umarım gelecekte başbakanlar her yıl mal varlıklarını güncellerler. Ve umarım gelecek Türkiye'de medya tam bağımsız ve tam özgür olur. Çünkü medya ne kadar bağımsızsa, bizde o kadar bağımsız; medya ne kadar özgürse, bizde o kadar özgürüz demektir. 

 

Bayraktar BAYRAK

iletisim@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.