Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- "Milli" Eğitim Bakanı
- Öğretmen Ne ile Yaşar?
- Düşünelim Diye Bir ALINTI
- Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 301. Maddesindeki Değişikliğin Hukukî ve Siyasî Sonuçları
- 25 Kasım Direnişi
- Ben Yaparım, Davam Sürer... Vakit Beni Alkışlasın...
- Nazım Usta'yı Saygıyla Anıyorum...
- Kime Soralım Bakanım?
- Çekmeköy Mimar Sinan Mahallesi Tüm Muhtar Adayları ve Aday Yadigar Aslan Farkı
- Kürtaja , Kadına ve Mücadeleye Dair…
- Deniz Feneri'nin Savcıları Sanık, Sanıkları Müşteki...Ve Bir de Sn. Kılıçdaroğlu
- Vicdan, İnsanla Hayvan Arasındaki En Önemli Farktır
- İmam Hatip Zihniyeti
- Yöneten Erkekler, Yönetilen Kadınlar
- Devlet Denetleme Kurulu’nun Şaşırtıcı Tespitleri
78 Kuşağı'nın Kadına ve Aşka Bakışı
‘’Ne kadınlar sevdim zaten yoktular, Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir, Azıcık okşasam sanki çocuktular, Bıraksam korkudan gözleri sislenir, Ne kadınlar sevdim zaten yoktular, Böyle bir sevmek görülmemiştir. ’’ ( Attila İlhan)
Aşk: üç harfli ama anlamı büyük bir kelime, kadın ve erkek arasında ki harikulade bağ, sevginin en güzel türevidir.
Sizlere; Leyla’nın Mecnun’ a, Yusuf’un Şirin’e, Louis Aragon’ un ‘’Mutlu aşk yoktur’’ dizeleriyle seslendiği Elsa’ya, Sufinin tanrıya olan aşkını filan yazacak değilim…
Önce Devrim sonra diploma, aşk ve diğer duygular, düşünceler… Diyen bir kuşağın 78 Kuşağının kadına, aşka bakışını yazmaya çalışacağım kalemimin döndüğü kadar.
‘’Bayan arkadaşlarımızla aramızda bacılık ilişkisi vardı. Onları yoldaşlarımız, arkadaşlarımız olarak görüyorduk. Onlarla aşk yaşamak, sevgili olmak gibi düşüncelerimiz yoktu. Böyle bir düşünceye, duyguya kapıldığımızda deşifre olmaktan çekinir, duygusal ilişkilerimizi sır gibi yaşardık. Bayan arkadaşlarla birlikte uyuduğumuz küçücük odalarda birbirimizin üzerinden atlaya lavaboya gider sonra süngerimize uzanıp uyumaya devam ederdik. Nereye hangi afişi hangi pankartı asacağız, hangi yazılamayı yapacağız, korumakla görevli olduğumuz insanları nasıl koruyacağız, devrim ne zaman olacak gibi şeyleri düşünürdük hep.
Şu an hayattalar mı bilmiyorum ama birlikte mücadele ettiğimiz arkadaşlarımızdan Gülizar Öğretmen ve Hasan Öğretmen İstanbul’da dernekte tanışmışlar ve 78’in sonlarına doğru evlenmişler, mücadeleyi karı koca yan yana sürdürmüşler. 12 Eylül’den sonra onların ceza evine girdiğini öğrendim. -Ceza evlerinde yakınlarımıza, ailemize, eşlerimize mektup yazma gibi imkânımız yoktu. Bulunduğumuz ceza evine sevk edilen bir arkadaşımız olursa onun aracılığı ile kısıtlı olarak haberleşebiliyorduk başka ceza evlerindeki arkadaşlarımızla- Gülizar ve Hasan’da bu yolla haberleşmişler azda olsa. Gülizar Öğretmen 2 yıl kaldı cezaevinde Hasan Öğretmen se 6 yıldan fazla. Gülizar çıktıktan sonra Hasan’ı ziyaret etmek için kilometlerce yol gitmiş. O dönemlerde ceza evlerinde bizlere verdikleri ilaçlar yüzünden mide kanseri olan akciğer kanseri olan arkadaşlarımız oldu. Sonra iyi olsunlar diye onlara ABD’den gelen bozuk süt tozlarını içirdiler.
Ceza evinden çıktıktan sonra hepimizin olduğu gibi Hasan ve Gülizar’ın da dengesi, psikolojisi bozulmuş. Elektrik işkencesinden geçirildikleri için çocukları olmamış. Ceza evinden çıktıktan sonra sırf çocukları olmadığı için boşanan farklı kişilerle evlenen arkadaşlarımız da olmuştu ama Gülizar ve Hasan yaşadıklarına kolektif bir biçimde göğüs germişler ve evliliklerini sürdürmeyi başarmışlar.’’
78 Kuşağının aktivistlerinden birisi olan bir ağabeyimden dinlediğim bu görüşleri sizlerle de paylaşmak istedim .
Meta egemenlik ilişkilerinin aşkı öldürmediği , ilişkiyi yaşayanların bir birine sorumluluk içerisinde davrandıkları , dertleri, sıkıntıları yaşarken çözümlerin unutulmadığı , sevginin zenginleştirip ve büyüttüğü güzel bir dünya da güzel aşklar yaşamanız umuduyla….
Faik ERYAŞAR
Yorumlar
Yeni yorum gönder