Acıyorsam Sana, Anam Avradım Olsun

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
HAYRİ GÜNEL
Yazının Yazıldığı Tarih: 
22/08/2010

 

Referandum

Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)’nun AKP ve Recep Tayyip tarafından ele geçirilmesi operasyonunun adı “demokrasiye geçiş” ya da 12 Eylül’le hesaplaşma” oldu.
Ben, bunca zamandır, kendi seçmeni de dâhil, bütün bir halkın gözünün içine baka baka, üstelik de her gün, bu kadar kolay ve bu kadar rahatça yalan söyleyebilen bir başbakanı ve ekibini ilk kez görüyorum.
Bunların referandum üzerine söyledikleri her yalanı birbirine eklesek, ortaya çıkacak uzunluk, üzerinde yaşadığımız şu yeryüzünü kim bilir kaç kez dolanacak.
Peki, bir insan neden bu kadar çok ve bu kadar kolayca yalan söyler? Hiç kuşkusuz, nihai hedefi neyse, ona ulaşmak için.
Nihai hedef ne peki?
Hemen söyleyelim; ABD güdümlü bir “şer-i devlet”.
Görünen o ki, bu hedefe ulaşmak için AKP’nin kat etmesi gereken artık pek fazla bir yol kalmamıştır.
Yani… Yanisi şu… Geçmiş olsun Türkiye! Sana iyi uykular!
Hani “uyusun da büyüsün ninni” der ya analarımız, bu kadar uykuya karşın niye bir türlü büyüyemedin ki?
Benim 7 yaşındaki oğlum bile senden daha akıllı, inan bana sevgili yurdum!
Dolmabahçe Görüşmesi
Acaba Recep Tayyip, Yaşar Büyükanıt’ın eşinin ve diğer aile üyelerinin “yüksek tutarlı” harcamalarını bir koz olarak mı kullandı?
Yaşar Büyükanıt da acaba bu yüzden mi o “e-muhtıra” operasyonunun bir parçası olmayı kabul etti?
E-muhtıra, mağdur pozisyonuna geçiş ve seçim kazanma, acaba bu nedenle mi üst üste konulunca bu kadar birbiriyle örtüşebiliyor?
İyi ki şu “-acaba-“ kelimesi icat edilmiş. Yoksa halimiz nice olurdu?
Hilmi Özkök’ten sonra Yaşar Büyükanıt… Türkiye bu iki adamı hiç ama hiç unutmasın!
Bir de, “biz o e-muhtırayı önceden biliyorduk” diyen Enerji bakanı Taner Yıldız’ı…
Hanefi Avcı
Emniyet İstihbarat Daire Başkanı idi. Şu anda Eskişehir Emniyet Müdürü. Bir kitap yazdı ve iktidar hemen soruşturmayı başlattı. Ne diyordu peki Hanefi Avcı o kitabında?
“Devlet Fethullah Hareketi tarafından ele geçirilmiştir!”
Boru değil, eski bir emniyet istihbarat daire başkanı ve şimdiki emniyet müdürü bir adam diyor bunu. Haydi, bakalım görelim, kim, hangi baba yiğit kalkacak bu sözlerin altından.
Halk referandumla oyalanırken bir adam, bir devlet görevlisi çıkıyor ve en büyük Türkiye gerçeğinin altını çiziyor. Bu sese ister kulak verilsin, ister verilmesin, gerçek bu!
1979 yılında Humeyni dönmüştü Paris’ten İran’a. Çok yakında da, oturmakta hiçbir sakınca görmediği ABD’nin kucağından kalkıp Fethullah Gülen Türkiye’ye döner.
Böyle bir şey olmaz diyen varsa hala içinizde, parmak kaldırsın!!!
Hükümet, PKK ve Pazarlık
Lafı dolandırmaya, uzun uzun giriş cümleleri kurmaya hiç gerek yok! AKP, PKK ile görüşüp “evet oyu” üzerinden bir pazarlık yaptı mı? Soru budur!
Kandil’de konuşlanan “PKK Önderliği” bu sorunun cevabını verdi aslında, hem de görüşmelerin sayısını da belirterek… Kandil’den bu doğrultuda gelen ses “4 defa görüştük” şeklindeydi.
Bu görüşmeleri kim ya da kimlerin, hangi sıfat ve statüyle yaptığı ve de kimlerin ya da hangi “oluşum”un adına yaptığı sorusu elbette çok önemlidir. Tarih unutmaz ve yeri gelince hepimize anlatır.
Ama bundan bile daha önemli bir şey var. Görüşüldüyse ne görüşülmüş ve konuşulmuş ve neyin pazarlığı yapılmıştır.
Bu sorunun cevabını da BDP milletvekili Gülten Kışanak verdi.
Son birkaç güne kadar “referandumu boykot edeceğiz” diyen BDP, bu tavrını birden bire “başbakanın 3 Eylül’de Diyarbakır’da yapacağı mitingde söyleyeceklerini bekleyeceğiz” diyerek terk etti. Gülten Kışanak’ın açıklaması böyleydi. Hatta bu açıklamadan iki gün sonra bu parti yüzünü yavaştan “evet”e döndürmeye başladı.
Bu verilerden hareketle bir pazarlık yapıldığı ortadaymış gibi görünüyor. Bunu biz uydurmuyoruz. Kandil’den gelen açıklamayla Gülten Kışanak’ın açıklamaları söyletiyor bize bunu. Hem PKK durup dururken ateşkes ilan etmedi öyle değil mi?
Pazarlığın adını da biz koyalım mı? Haydi koyalım!
Özerkliğe karşılık “evet” oyu!
İnsanın gözü bir kere dönmeye görsün. Bir daha önünü alamazsınız.
Uzun lafın kısası; Meclise hoş geldin ABD!
Ve de, şarklı ve feodal bir ülke olmayı bir türlü aşmak istemediğin için, hem “iyi uykular”, hem de “hoşçakal Türkiye”…
Şairin dediği gibi, “acıyorsam sana, anam avradım olsun!”
Dersim’in Bombalanması
Diyor ki başbakan, “Dersim’i CHP bombaladı”. Sonra da İsmet İnönü’yü olayın baş sorumlusu ilan ediyor. Ediyor etmesine de, Celal Bayar ile şimdilerde dört elle sarılıp bir seçim malzemesi yaptığı Adnan Menderes’ten hiç söz etmiyor. Olayın olduğu dönemde Celal Bayar başbakan, Adnan Menderes’te önemli bir CHP milletvekiliydi. Recep Tayyip ya tarih bilmiyor, ya da kendisini çok akıllı, bizi de enayi zannediyor.
Deniz Baykal
Çok kısaca değinmekte yarar var. Bu adam görünen o ki zarar veriyor. Neye mi? Hem partiye, hem de sürece! Ne mi yapılmalı? Partiden fiilen atılmalı. "Kılıçdaroğlu'ndan şu ana kadar bir görüşme talebi gelmedi, o yüzden benimle ilgili bir sıkıntı yok" diyor sürekli. Kılıçdaroğlu şimdi, şu aşamada seninle ne görüşecek, neyi görüşecek ve neden görüşecek. Bu adam gönderilmeli. Hem de acilen gönderilmeli. Zarar veriyor!
Köprüden Önce Son Çıkış ya da
“Halkımıza”
Hep seyrettin… Ben doğduğumdan beri her şeyi hep seyrettin.
Ve işte bir keskin viraja daha düştü yolun…
Çok şey isteyen yok senden yine…
Yine bir halk olarak, kendini kurtarman isteniyor karanlıktan.
Ama bu defa sırf birileri istiyor diye değil,
Doğrusu bu diye!
Kısa çöp uzun çöpten hakkını alabilsin diye,
Ve işte bu sefer olsun,
bir sefer olsun
şaşırt beni kısa çöp… Şaşırt beni HALKIM
“Yeniden dörtnala gel” “uzak Asya’dan”,
Ve “Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzan”…
Ve “boşuna çekilmemiş bunca acılar” dedirt ellisindeki şu yüreğime…
Ve ne bileyim mesela,
Denizler idam edildi diye,
O en temiz haliyle,
ağlayan ninemin
dökmek yerine
idamcı apoletlere fırlatıp attığı
ve on iki yaşımın gözleriyle gördüğüm
GÖZYAŞLARI KADAR OL YETER!!!!
Öyle dürüst, öyle namuslu ve öyle onurlu…
Unutma sakın,
“OY SATILIR” belki ama,
Göz pınarların hep sana kalır,
Göz pınarlarını bedava da versen,
kimseler almaz…
Bir defa daha ağlaşmamak için
Sızlanmadan
Ve basarak nasırlı ellerinle, acılı ellerinle, namuslu ellerinle toprağa
Ve bayrağın kırmızısı aşkına
HAYDİ “-HAYIR-“ DEMEYE!!!
iletisim@PolitikaDergisi.com
 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.