Ah Ufuk Uras Ah

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Hayri GÜNEL

Kuyrukçuluk kötüdür. Bir aczin sonucudur aynı zamanda. Ve bir küçük burjuva sapmadır. Kürt nüfusun yoğunlukla yaşadığı İstanbul 1. bölge bağımsız milletvekili olarak 22 Temmuz 2007 seçimlerine giren ve milletvekili seçilen Ufuk Uras, Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nde başlayan ilginç ve bir o kadar da tuhaf parlamenterlik macerasını bugün geldiğimiz noktada, giriş cümlelerimizde özetlediğimiz ve biraz da inanılmaz, ama belki bir o kadar da beklenen çizgiye kadar taşımış olması başkaca nasıl açıklanabilir?

ÖDP’de bulunma sürecini, –kendince- bu partinin klasik grupçu anlayışa teslim olduğu gerekçesiyle noktalayan(!) Ufuk Uras, kuruluş aşamasında bulunduğu ve genel başkanı olduğu partisini terk ettikten(!) sonra sırasıyla
DTP ile dirsek temasına girmiş,
Özgürlükçü Sol Hareket adı altında ortaya çıkan bir oluşuma destek vermiş,
bir ara SHP’ye yanaşmış,
kuruluş aşamasında destek olduğu Eşitlik ve Demokrasi Partisi’ne katılmaktan son anda vazgeçmiş
ve nihayet 25 Aralık 2009 tarihinde BDP’ye iltihak etmiştir.
Ufuk Uras’ın ÖDP dışı kaldıktan sonra yukarıda kısaca değindiğimiz büyük savrulmaları, sonuçta kendisini, sosyalizm diye yola çıkan ama ne yazık ki “arkasını” bir büyük emperyalist devletin, halkların aleyhine olan planlarına dayamış bir sözde ulusal kurtuluş hareketinin asla sosyalist olmayan ama etnik, milliyetçi ve lokal çizgisinin kuyrukçusu olmasına kadar taşımıştır.
Bu gelişme Ufuk Uras için bir talihsizlik midir? Elbette ki hayır! Çünkü Ufuk Uras’ın bu noktaya gelene kadarki iradesi tümüyle kendi iradesidir.
Şunun altını bir kez daha çizmekte yarar var; her şeyden önce Ufuk Uras ÖDP’den kovulmuştur. Haziran 2009’daki istifasının arkasında, kendisini daha önce genel başkan seçen delegelerin, yangından mal kaçırır gibi yapılmaya çalışılan ve Ufuk Uras ve çevresi tarafından örgütlenen olağanüstü genel kurula rağmen Kozanoğlu’nu seçmesi ve Ufuk Uras ve tayfasının bir anda ÖDP dışında kalmaları gerçeği bulunmaktadır. Olay özet olarak budur.
Yani delegeler ve parti, Ufuk Uras’ı açıkça bir daha partide görmek istememe iradesini açığa çıkararak tasfiye etmiştir.
Kimdir Ufuk Uras?
Yine her zamanki gibi yapalım ve sorunun cevabını hemen verelim.
Ufuk Uras bir sosyalist değildir, tam tersine bir liberaldir. Politik yaşamına damgasını vuran da işte bu çizgidir. ÖDP dışı kaldıktan sonraki inanılmaz ve açıklanamaz savrulmalarının ve sonunda demir attığı hattın bize anlattığı budur.
Sözgelimi, şu anda milletvekili olduğu partinin eşbaşkanının “Kürtler, kendi kimlikleriyle yaşamak istemeleri nedeniyle aç, yoksul ve işsiz bırakılmaktadır, güneydoğudaki ve ülkedeki işsizliğin temelinde hep bu yatmaktadır” demiş olması Ufuk Uras’ın umurunda bile değildir. Böylesine ırkçı ve her şeyi ters yüz eden bir anlayışın peşinden uygun adım giden bir kuyruk gibi olmak Ufuk Uras’ı hiç rahatsız etmemiş olmalıdır ki, hala böyle bir hattın içinde yer almaktadır.
Ufuk Uras’ın eğitim sürecinde Maarif Koleji ve Anadolu Lisesi vardır. Varlıklı bir ailenin çocuğudur. Üniversitede öğretim üyesidir. Ayşe Arman’a röportajlar verir, o röportajların arasına yerleştirilecek fotoğraflar için saatlerce zaman harcamaktan çekinmez,
Yeni Şafak, Zaman ve Vakit gazetelerine yapar açıklamalarını hep ve “sosyalizmin geniş ufukları”ndan(?!) bahsederken ufaktan ufaktan sosyalizme saldırmayı da ihmal etmez.
Avrupa Birlikçidir. Bu onun en önemli ve en ayırt edici özelliği haline gelmiştir. AB’nin getireceğini zannettiği iyiliklerin sağlam ve sadık bir savunucusudur.
Geçmişte sık sık, sosyalist bir partiyi bir entelektüeller kulübü görme belirtileri gösteren Ufuk Uras, bugün artık açıkça “liberalizmin erdemlerinden ve kapitalizmin nimetlerinden” deme noktasına gelme başarısı göstermiştir.
Emperyalizmin “Ateşkes” mavralarına saf bir biçimde gönlünü kaptırır ve “bunu kimse ıskalamasın” der, bir büyük karanlıkla arasında pek net bir sınır kalmamış bir saflıktır bu ki siz bunu isterseniz çürüme olarak da okuyabilirsiniz. “Silahların gömülmesi gerekir” derken de, aynı gönül yangını(!) içerisindedir.
Ergenekon davasını kontrgerillayla hesaplaşma olarak değerlendirir ve suçsuz yere ya da suçu nedir bilmeden üç yıla yakın bir zamandır içeride tutulan insanların bir tekini bile aklına getirmeme “boşvermişliği” içinde yanıp tutuşarak “sonuna kadar gidilsin” diye çığlıklar atar.
Bütün bunlardan daha da önemlisi, gündemi işgal eden referandum süreci boyunca, hep içi boş bir “12 Eylül hesaplaşmasın”ı diline dolayarak, olmayan ve hiçbir zaman da olmayacak o hesaplaşmanın vaktinin geldiğine inandırır kendisini ve herkesin de buna inanmasını bekler. Ama herkes onun kadar “saf” değildir kuşkusuz.
Başta da belirttik: Kuyrukçuluk kötüdür. Bir aczin sonucudur aynı zamanda. Ve bir küçük burjuva sapmadır. Ufuk Uras ve benzerlerini sonuçta hep bu kaçınılmaz ve bir türlü kurutulamamış bataklık alesta beklemektedir.
Sosyalistlerin ve ezildiklerine inanan ve bunu da açıkça görenlerin namuslu oylarıyla, -meclise sosyalizmi taşıyoruz umutları arasında- milletvekili yapılmış bir unsurun şu an içine düştüğü hat, her şey bir yana o insanlara ve umutlarına bir “ihanet hattıdır”. Ama Ufuk Uras doğası gereği midir bilinmez, halinden memnundur.
İlk ortaya çıktığında, bisiklet yakalı kazağının örttüğü gömleğinin yakalarıyla ve yanından ayırmadığı bisikletiyle gördüğümüz Ufuk Uras artık yoktur. Belki de öyle bir Ufuk Uras hiç yoktu ve biz yine yanılmıştık.
Bugün artık, göbeği kendisinden önce gelen ve iyi bir model otomobile terfi etmiş bir Ufuk Uras vardır.
Hani nasıl derler; “sigaramın dumanı, yoktur yarin imanı”…
Ya da…
Neyin nesisin sen Ufuk Uras?
iletisim@politikadergisi.com
 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.