AKP’nin Felaketler Çetelesi…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
FAİK ERYAŞAR
Yazının Yazıldığı Tarih: 
07.07.2012

İçinde bulunduğumuz tarihsel momentte AKP’de ifadesini bulan hegemonya felaketler çetelesine yeni çizikler atmaya devam ediyor…

Depremden sele, maden göçüğünden, yol çökmesine kadar bir  dizi felaket iç içe geçmiş bir biçimde insanların hayatını karartmaya devam ederken, yaşanan felaketleri piyasacı ve gerici retorik söylemlerle kamuoyuna sunan AKP dönüşümünü tamamlamaya çalıştığı toplumsal gruplar nezdinde ki meşruiyetini kaybetmemeye yönelik bir siyaset izlemeye devam ediyor.

AKP felaketler çetelesinden örnekler sunarak yazıya devam edelim.

Karadeniz Sahil Yolu Projesi:

Başbakan’ın en büyük rüyalarımdan birisi olarak nitelendirdiği Karadeniz Sahil Yolu’nun yapım aşamasında uzmanların yolun Karadeniz’in dalgalarına dayanamayacağı uyarılarına ve konuyla ilgili mahkeme kararlarına kulak asılmaması yolun bir hafta içinde önce Hopa sonra Kastamonu sonra da Samsun’da çökmesine neden olmuştur. Ulaştırma Bakanı’nın Türkiye’de Ulaşım Politikaları başlıklı seminerde, yoğun eleştiri konusu olan Karadeniz Sahil Yolu ile ilgili olarak, "Yanlış bir projeydi ama yapmak zorundaydık. Bunu şimdi rahatlıkla söyleyebiliyorum. Ciddi bir para harcanmıştı. 700 trilyonun üzerinde bir meblağ harcanmıştı. Bitirilmesi gerekiyordu" ifadesi hükümetin piyasacı karakterini ve hükümetten nemalanan şirketlerin çıkarları söz konusu olduğunda doğayı ve insanı çok çabuk çarçur edebileceklerini deşifre etmektedir.

Maden Göçükleri’nde güzel ölen maden emekçileri:

Başbakan’ın ‘’Ölüm onların kaderi’’ dediği maden emekçileri her sene daha fazla arkadaşlarını kazalara kurban veriyorlar. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, Türkiye ölümlü maden kazaları listesinde Çin'i bile geride bırakarak ilk sıraya oturmuş durumda.  Madenlerin özelleştirilmesi ve denetimlerin yapılmaması nedeniyle grizu patlamaları ve göçükler artık sıradanlaşmış felaketlere dönüşmüş durumdadır.

Van Depremi:

Van'da geçtiğimiz yıl olan ilk depremin ardından yaklaşık 24 saat boyunca AKP ve devlet ortalarda görünmeyerek, yabancı ülkelerden gelen yardım önerileri geri çevrilerek, Türkiye’nin dört bir yanından gönderilen yardımlar BDP hedef alınarak engellenerek, polisler depremzede yurttaşlara saldırarak, özellikle medyada Vanlılara yönelik ırkçı söylemlere çanak tutularak, gericilerin propagandalarına destek sağlamak için enkaz çalışmaları sırasında bekleyen vatandaşlara seslenerek depremin nedenini üniversite öğrencileri gelişi ve fuhuş yapılması olarak göstermeye çalışılarak kamuoyundan gerçeklerin saklanması ve depremzedelerin insani ve hukuksal sorunlarına çözüm getirme çabalarına set çekilmeye çalışılması Van’ı depremin değil de şovenist, gerici ve piyasacı AKP’nin yıktığının kanıtını bize sunmaktadır.

Van depremi gerekçe gösterilerek Afet Riski Alanlarının Dönüştürülmesi Yasası’nın yürürlüğe konulması ise iktidarın doğa, çevre, tarih gibi değerleri gözetmeksizin her alanı yapılaşmaya açarak Kapitalizmin ev kavramının, mal olmaktan öte bir anlam taşımadığı anlayışının hükümetçe benimsendiğinin göstermektedir.

Seller:

Samsun'da yaşanan sel, TOKİ'nin dere kenarına yaptığı binalar ve bölge şartları göz önüne alınmadan imar izni verilen bodrum katları nedeniyle felakete dönüşmüştür.  TOKİ ve AKP tarafından yapılan açıklamalarda sorumluluk kabul edilmezken, binaların imar yönetmeliğine uygun şekilde inşa edildiği ve kentsel dönüşüm sayesinde "daha fazla can kaybının önüne geçildiği" iddia edilerek rant ekibinin çok iyi çalıştığı bir kez daha ispatlanmıştır.

 

İş Kazaları:

Söze istatistikî bazı bilgilerle başlanabilir…

2002'den beri yaşanan iş kazası sayısı: 706 bin 608

2002'den beri ölen işçi sayısı: 10 bin 297

2002'den beri iş göremez raporu alan işçi sayısı: 16 bin

 31 Ocak 2008 tarihinde, Davutpaşa'daki bir maytap atölyesinde yaşanan patlama sonucunda 21 işçi hayatını kaybetmişti, 116 kişi de yaralanmıştı. Ankara Ostim ve İvedik'te de, 3 Şubat 2011 tarihinde yaşanan patlamalar sonucunda 17 işçi hayatını kaybetmişti…  

Hemen hemen her gün yaşanan iş kazaları Türkiye’de iş kazalarının seri cinayete dönüştüğüne işaret etmektedir. Hükümetin  ‘’Zira çalışılan ortam ve üretim süreçlerindeki olumsuz şartlar, çalışanların, emekçilerin en temel hakkı olan sağlıklı yaşama ve çalışma hakkını tehdit etmektedir. Bu nedenle, iş kazaları ve meslek hastalıklarının ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirlerin alınması, hükümetlerin olduğu kadar, işletme sahiplerinin de sorumluluğu altındadır” ifadeleriyle iş kazalarında topu işletmelere atması iş kazaların önlenmesi için somut adımların atılmadığını göstermektedir. İş kazalarını engellemek için çaba göstermekten  bahseden hükümet, İşçilerin sağlığını ve güvenliğini piyasaya teslim eden ve esnek, güvencesiz taşeron çalışma biçiminin hukuksal dayanaklarından biri olan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu resmi gazetede yayımlayarak  bu konudaki samimiyetsizliğini göstermiştir.    

Hükümetlerin felaketler karşısındaki en önemli nirengi noktalarından biri insana verdikleri değerdir. Kapitalizme tutsak olmuş piyasacı ve kaderci AKP hükümetinin insanlarımızı kapitalizmin felaketlerine karşı koruyup kollayamayacağı ise en somut gerçeklerimizden biridir.

 

Faik ERYAŞAR

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.