AKP Tutarlılığı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Ülke olarak zor zamanlardan geçiyoruz; ancak zorlar birer çelişkidir ki çelişkilerin çoğalması ve çarpışması, sorunların çözümüne yardımcı olacaktır. Bu noktada, müdahil olmaktan çekinmediğimiz sürece, sorunların çözümü kaçınılmazdır. Ülkemizde gündem sürekli ve neredeyse her gün değişiyor. Böylesine başdöndürücü gündem ise algı mekanizmamızı bozmamalı. Bütünsel bakabilmek zorundayız. Yaşananlara bir bütün olarak baktığımızda ise anlamlı olmayan parçaların anlam kazandığını görüyoruz. İşte bütünü oluşturan parçalardan bazıları:

- Ülkenin doğusundan şehit haberleri gelirken, iç tansiyonun yükseldiği bir anda Başbakan; “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.” diyor.
- Şehitlere “kelle” diyor.
- 37 kişinin öldüğü tren kazasının ardından TCDD Genel Müdürü AKP’nin bürokratı; “Her şey Allah’tan” diyor.
- Zonguldak’taki Karadon madenindeki yaşanan “katliamdan” sonra “bu kaderiniz” diyor Başbakan.
- Birkaç gün önce yılın en başarılı bürokratı ödülünü alan TOKİ Başkanı Bayraktar, bu kadar proje içindesiniz kaynağınız nedir, soruları üzerine, “inanın Allah gönderiyor bize parayı.” diyor.
- Tuzla tersanelerinde ölümlerin arttığı bir zamanda hatta (hatırlayınız) 6 işçiyi kum torbası niyetine kullanarak onları boğan zihniyeti korumak için olayın ardından dönemin AKP’li Çalışma Bakanı “bunun arkasında dış mihraklar vardır” diyor.
- Başbakan içinde bulunduğu koşullara isyan eden bir çiftçiye “hadi ananı da al git” diyor.
- Son olarak Zonguldak’taki maden katliamının ardından Enerji Bakanı halkın gözünde durumun vahametini azaltma çabası içinde, işçiler için “çok güzel öldüler” diyor.

Söyler misiniz, bütün bunlar sebepli midir, yoksa gaf yollu tabir edeceğimiz söylemler midir? Bunların bir bütün oluşturması gerekiyor ve oluşturuyor da. Türkiye’deki halkın tutunduğu sosyal demokrat kültürün yerine İslamcı kültürü koymak başlıca amaçlar arasında. 1980’den bu yana önleri açılmış olarak bunu daha iyi gerçekleştiriyorlar. 80 öncesi halkta, işçi ve öğrencide, yer alan sosyalist kültürü 12 Eylül’de işkenceyle aldılar, sürgün ettiler ve idam ettiler. Daha sonra cemaat ve tarikat kültürü hızla yayıldı, çünkü önleri boştu, arkalarında devlet desteği vardı. Peki bu kadar mı? Sadece bunun için miydi? Hayır İslamist kültür, cemaat ve tarikatçılık yalnızca bir araç. Türkiye halkını koca bir cemaat gibi düşünerek, bu olguyu “tektipleştirmeyi” yapamadıkları yerlerde bastırmaya, susturmaya çalışıyorlar. Muhafazakar anlayış da bunu getiriyor, nihayetinde. Toplumu tek bir organik yapı olarak görüyorlar. Peki bunun dış bağlantısı nedir? Dışsal güçler -ki bunlara emperyalist demekte hiçbir sakınca görmüyorum- onlar da tektipleşen, yıldırılan ve dolayısıyla da konuşamayan bir toplumu ve ülkeyi yanlarına kolay çekeceğini biliyorlar. Dış destek tamdır.

Zonguldak’taki kazaya, kaderiniz, diyor başbakan. Hemen ardından insanlarımızı etkileme kapasitesine sahip Kurtlar Vadisi dizisinin “Ömer Babası”, son bölümde, yaralanan bir güvenlik görevlisine, sizin mesleğinizin kaderinde bu var, maden işçilerimizde olduğu gibi, diyor. Bizim yapmamız gereken sadece dua etmektir, demektedir. Ortaçağ düşüncesine yol alıyoruz hatta yeni feodalizmi yaşıyoruz. Peki Maden-İş sendikasına göre taşeron şirketler denetim altında tutulsa ölüm riski yüzde kaç azalmaktadır? Yüzde 95 ile yüzde 98 arasında. Taşeronların yasasını çıkaran kim? AKP.

Peki Zonguldak’taki kazada sorumlu taşeron şirket kimin? Hükümete yakın Bahri Köse’nin. Onlar kazanırken, işçiler ölmekten çekinmemeli. Sendikasız, eğitimsiz, sigortasız, günde 30 liraya kelle koltukta çalışmalı ve her gece o gün ölmedikleri için dua etmeliler. Sermayenin yeşili beyazı yoktur; fakat her zaman türban meselesini gündeme getirip bundan nemalananlar neden merdiven altı atölyelerde sendikasız, sigortasız çalışan türbanlı kızlarımızı savunmuyor? Sadece onlar da değil bu atölyelerde sömürülenler. Bebe yaşta çalışmaya zorlanan çocuklar, nice gencimiz var. Tecavüze uğrayanları, taciz edilenleri, dayak yiyenleriyle bu insanların hakları halkçı(!) AKP tarafından niye savunulmamaktadır? Çünkü onları çalıştıranlar sermayenin bir önemli koludur. Sermaye esnek istihdam ister. Türkiye sermayesi dış ticarette kendi işçisini öldürebildiği oranda ihracatını arttırabilir. Bu, vahşi kapitalizmdir.

O atölyelerde çalışanlar da ancak yoğun bir dinsellikle kandırılabilirler.
Sürü yaratmak istiyorsanız korku verin, cahilleştirin; sonra da yoğun dinsellikle uyutun.

Yazımı Yalçın Küçük’ün bu konu üzerine bir tespitiyle bitirmeliyim:

“Türkiye’de ve Malezya’da dinselleştirme ilahi huzur için değil fabrika huzuru içindir.”

 

Alphan TELEK
iletisim@PolitikaDergisi.com

 

 

Yorumlar

Yalçın Küçük'ten bile örnek

Yalçın Küçük'ten bile örnek verdikten sonra size söyleyecek bir söz bulamıyorum.
Kusura bakmayın müthiş üfürmüşsünüz.
İslam dininde kadercilik diye birşey yoktur.Bazıları hatalı sözler sarfetmişse bunu İslam dinine maledemezsiniz.
Ancan siz müslüman olmak zorunda değilsiniz.Bundan kimse gocunmaz.Ama İslam dinini karalamaya çalışarak bir yere varamazsınız.Sadece insanların nefretini kazanırsınız.İnanın müslüman olmayan insaflı kişilerin bile.
Müslümanlara ve İslam dinine saygı duymayabilirsiniz.Buna hiç kimse karışamaz ve hiç kimse size kızmaz. Ancak acınırsınız. Hatta ben sizi şu yazdıklarınıza göre değerlendiriyorum ve size saygı duymadığımı belirtiyorum.
Siz AKP üzerinden çaktırmadan İslamı ve Müslümanları aşağılamaya ve küçük düşürmeye çalışıyorsunuz. Yani kendinize bile saygı duymuyorsunuz demektir bu.
Kendisine bile saygı duymayan bir insanın başkalarından saygı beklemesi bilmem sizin literatürünüzde ne olarak geçiyor.
Ancak dinini bilmeyen bilinçsiz müslümanlardan zarar gördüğünüzü iddia ediyorsanız.Bırakacaksınız müslümanlar dinini doğru dürüst öğrenecekler. 5 yaşındaki çocuk bale yapabilir ama 15 yaşından önce Kur'an öğrenemez derseniz, artık insaf evde kalmış demektir.
Biz sizin inanmamanıza karışmıyoruz, ama siz müslümanlara saldırmadan duramıyorsunuz. Gerçi Allah'a inanmayandan insaf ve saygı beklemek gereksiz. Yahu kimin inanıp inanmadığı bizim zerre kadar umurumuzda değil.
Ama AKP'yi öne sürerek müslümanlara ve İslam'a saldırma düpedüz iki yüzlülüktür. Yani yalancılıktır.Daha fazla birşey yazmama gerek olmadığını düşünüyorum. "Arif olan anlar"
Ha siz "Benim adım Arif değil ki" diyebilirsiniz...

Siyasi "Spin"

Sayın Tomaşoğlu'nun Siyaset Bilimi'ndeki adıyla "spin" yani önyargılarla asıl anlamı başka anlamlara çekme eylemini kullanarak yaptığı yorumların objektif olmaktan uzak, önyargılarla dolu ve gerçekleri yansıtmaktan tamamen uzak olduğunu düşünmek bir yana; sayın Telek'in yazdıklarını bir Türkiye gerçeği olarak değerlendiriyorum. Bu çerçevede belirtilen siyasi iktidarın tutumları basın-yayın ve belgelerle kanıtlanabilir olduğundan yapılan yorumları hiçbir şekilde haketmemektedir. Bunun dışında yazarın vermiş olduğu örnekleri konuyla ilintili özü itibariyle değerlendirmek yerine, sözlerin ait olduğu kişilere olan öne yargılarınızla değerlendirirseniz, bilimsellik ilkesi dahil siyaset biliminin ilkelerinin birçoğunu ezip geçmiş olursunuz. Sizinde belirttiğiniz gibi kimse kimseyi sevmek ya da saygı duymak zorunda değildir. Alıntının sahibi için de yazarımızın böyle bir talebi olmadığına göre, verilen örneği sadece konuyla ilgili olan özü itibariyle değerlendirmenizi tavsiye ederim.

Teşekkür ederim...

Sayın Tomaşoğlu,yazıyı

Sayın Tomaşoğlu,yazıyı eleştirmişsiniz tabiki bu sizin en doğal hakkınız.Fakat yorumunuzun içeriğinden anlaşıldığı üzere eleştiri kültürünüz hiç yok.Bir yazıya katılmamakla hakaret etmek arasındaki farktan habersizsiniz...Kendinizle çelişmişsiniz: "Kimin inanıp inanmadığı bizim zerre kadar umurumuzda değil." demişsiniz. Bundan bir cümle önce ise Allah`a inanmayanlardaninsaf vesaygı beklemek gereksiz demişsiniz. Yani sadece inananlar insaflı,namuslu ve dürüst olabilir öyle mi??? Gerisinden iyi vasıflar beklemek anlamsız öyle mi? Siz önce hoşgörü kisvenizin altındaki şu çarpık zihniyetten vazgeçin.Ayrıca sayın Telek`in dinsiz olduğunu nereden anladınız? Ben yazıdan öyle bir sonuç çıkartamıyorum.Hükümete dini sömürmeyin demek dinsizlik mi? Ama hoşunuza gitmeyen bir şey söyleyeni dinsizlikle yaftalamak kolay değil mi... Sanki dinsiz olmak bir hakaretmiş gibi... İşte zihniyetiniz...

"Arif olan anlar"

Beyefendi bence siz bu yazıyı üfürerek okumuşsunuz. Bu yazıda ben herhangi bir dine dil uzatma göremiyorum. Sadece yazılan makalenin akp'nin din üzerinden halkı sömürerek siyaset yaptığının yazıldığını düşünüyorum ve Yalçın Küçük' ün “Türkiye’de ve Malezya’da dinselleştirme ilahi huzur için değil fabrika huzuru içindir.” sözünün çok doğru olduğunu düşünüyorum. Çünkü son yıllarda kapitalizmin en vahşi uygulanışını ülkemizde görüyoruz. Siz sadece "şehit" olan işçilerimizin arkasından dua edip kader dersiniz fakat dua etmek dışında birşey yapmassanız sizin ettiğiniz dualardan ölen işçilerin patronları para kazanır. Sakın yanlış anlamayın ben ölenlere dua okunmaz kader diye bişey yoktur demiyorum, bunuda açıklama gereksinimi duyuyorumki siz bu söylemlere direk "dinsiz" sözünü yapıştırıyosunuz. Bir de "5 yaşında çocuk bale yapabilir ama 15 yaşından önce Kur' an öğrenemez derseniz" demişsiniz fakat yazıda öyle birşey denmemiş "fakat her zaman türban meselesini gündeme getirip bundan nemalananlar neden merdiven altı atölyelerde sendikasız, sigortasız çalışan türbanlı kızlarımızı savunmuyor?" denmiş ve bu sizin umrunuzda bile olmamış? Eğer dinimizi savunuyosanız, Türkiye' de İslam' ın ne hale geldiğini, kimler tarafından nasıl kullanıldığını iyice irdeleyin. Siz olaya bir de din üzerinden AKP değilde, AKP üzerinden din olarak bakın.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.