Arabayı Atların Önüne Koşmak

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Hep derim, diyeceğim (MB'de bir tek galiba benim bu konuya dokunan) Mustafa Kemal'in üç misak-i millisi vardır:

a) İktisat misak-ı millisi (Tam bağımsız ekonomi)

b) Eğitim misak-ı millisi (Tam bağımsız eğitim)

c) Sınır misak-ı millisi (Var olan sınırları koruyarak bağımsız yaşamak)

İlk iki misak-i milli (iktisat / eğitim) Mustafa Kemal'in ölümünden hemen sonra bozulmaya başlandı, sonraları bu misak-i millilerden eser kalmadı da, "sınır misak-i millisi" bozmak AKP dışında gelmiş geçmiş iktidarın hiçbirinin yapamadığı bir işti...

Düşünüyorum da AKP salt bunun için iktidara getirildi gibi... Neyse, bu yazımda derdim ilk iki misak-i milli olduğundan; sınır misak-ı millisinin nasıl bozulmaya başlandığını bir başka yazıya bırakayım...

Tanzimat'tan bu yana (diğer adı "Vakayi Hayriye" (Hayırlı Vaka) Ne "hayırlısı" be Osmanlıyı sömürge yapan vaka) biz Türkler "eğitimle kalkınırız sanmış / sandırılmışızdır. Yani öğretmen yetiştiren kurumlar açar, okulları köylerimize kadar yaygınlaştırırsak "kalkındık demektir" yanılsaması... Hani eğitim de ne işte çocuğumuz bir "devlet memurluğuna" kapağı atarsa tamam, hayatı kurtuldu demektir anlayışı... Biz devlette memur olmak için okumayı seçmişizdir... Aklımız ancak buna yetmiş. Bu seçimin iktisat bilimine göre açıklaması ne ? Bildiğim kadarıyla şu : Biz ülke ekonomisine katkısı olan eğitim yerine, "devlete memur olmak" anlayışında olduğumuzdan devlete bol bol "bürokrat" yetiştirmişiz.

Benim yaşımda olanlar dahi hatırlarlar mühendislik fakültelerinin "tu kaka" sayıldığı dönemleri... Mühendislikten de anladığımız "inşaat mühendisliği" ha ! Kimya / endüstiri / tekstil / hele he elektrik eloktronik / uçak / bilgisayar mühendisliğinden haberimiz yok... Rahmetli babam bile derdi bizim komşu oğlu inşaat mühendisliğine özenince "Lan 'mütayit' ol; emrinde inşaat mühendisi çalıştır salak..."

Velhasıl biz, Mustafa Kemal'in "İzmir iktisat Kongresi Kararlarını" unutup İnönü dönemiyle birlikte ülke kalkınmasını (emperyalizm önerisiyle) eğitime verince öğretmenlik, o günlere dek bürokrat denilince birinci sırada anılan askerlik'in önüne geçti, öğretmenlik "kutsal bir meslek" oluverdi... Hâlâ öyle vasıflandırılır, ülke yeni tanzimatlar döneminde...

(Öyle ya köye bile üniversite açma peşinde iktidarlar. Ama ne üniversite, hani bedava açılanlardan, bir bina iki öğretim üyesi falan. Anlayın canım, iktisat, tarih, coğrafya, felsefe, edebiyat fakülteleri olanlar... Bu fakülter için bul bir hoca ver bir bina olsun sana fakülte.. Tıp, dişçilik, eczacılık vs açılması zor fakülteler, hele mühendislikler... masrafları çok.... )

Oysa bir ülkenin ekonomik yönden kalkınması eğitimle olsa, biz şimdi çoktan Amerika olurduk. Maaşallah fakülte mezunu işsizsimizden bol ne var...

(Benim bir dostum var emekli, günde 15 saat okur... Bana göre milyoner olması gerekir, iş okumakla olsa... Oysa aldığı emekli maaşı 1.450...)

Bir ülke eğitimle değil; iktisadi yatırımlarla kalkınır. Siyasi açıdan bu kalkınmayı "kapitalist" yolla da yapmak mümkün "sosyalist" yolla da... Bizde ikinci yol, hiç ciddiye alınmamış, gelmiş geçmiş bütün iktidarlar kendilerini "liberal" ilan etmişlerdir, 2013'e gelinmişir; 1945'te yanmış, yıkılmış, yenilmiş Almanya'nın bugünkü halinden gene en az yüz yıl geride bu ülkemiz... Sormaz mı akıllı adam "NEDEN" diye, Almanya'da liberal yolla kalkınıyor, senin ülkende, eee neden Almanya'dan gerideyiz bilmem kaç yıldır liberal ekonomi ile kalkınma denediğimiz halde? Bu can alıcı sorunun yanıtı şu sayın okur : Sen "arabayı atların önüne koşarsan", ekonomini emperyalizme teslim edip "eğitimle kalkınacağım"; 1940-1950 arası CHP'li nesil yetiştireceğim; 1960-1980 arası "solcu nesil yetiştireceğim" şimdilerde de "dinci nesil yetiştireceğim" dersen; yani hiç o Tanzimat kafasından kurtulamayan siyasetçileri iktidar yaparsan olacağı bu....

Hadi onca nesil yetiştireceğim diye uğraştın, şimdi "dinci nesil" yetiştirerek kalkınacağım söylemiyle uğraş sevgili Türkiye'm... Bir elli yıl sonra bu yazı benzeri yazan biri daha bulunur nasılsa...

 

Ufuk KESİCİ

ufuk.kesici@politikadergisi.com

Yorumlar

Arabayı Atların Önüne Koşmak

Merhaba dost,

Bu konuya sanin gibi değinenlerin az olmasının sebebini sanırım bir evvlki yazındada "komrador" tarifi yaparken açıklamışsın. Günümüzde ülkemizde ulusal aydın yetiştirmeme çabası ve kampanyası var. Komprador aydınların en büyük kabusları da Mustafa Kemal olduğuna göre neden bu konularla ilgilensinler ki? Saygı ve selamlar...

Komprador aydın...

doğru dersin dost... Kamprador aydından, Mustafa Kemal'i anlamak zaten beklenemez değil mi? Onun derdi yaşayacağı ömrü neyse, refah içinde geçirmek. Bu arada ülke gitmiş, yanmış, kül olmuş ne umuru...

Saygılar, selamlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.