CHP Kriz Raporunu Anlamamak

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Şevket ÇORBACIOĞLU
Yazının Yazıldığı Tarih: 
19/02/2010

CHP’nin “Türkiye Ekonomisinin Krizi” raporuna kısa bir yorum getiren ve raporun tümüne yer veren yazımı Milliyet Blog’a ve bazı sitelerle birlikte kendi özgün Teknopolitalar bloglarıma koymuş, ayrıca 100’u aşkın e-mail adresine göndermiştim. Özdeki amacım; “CHP’de proje ve programı yok” diyenlerle birlikte seçmenlerin, hatta seçmeyenlerin okuması için internet aracılığıyla yaygınlaştırmaktı. Rapora tek katkım; sıradan insanların da anlayabilmesi için bazı ekonomik terimlere (kaynak kullanarak) yer vermem oldu.


Yazıyla ilgili aldığım olumlu eleştirilerin fazlalığı beni mutlandırdı. En az olumlular kadar faydalı birkaç olumsuz eleştiri de aldım; yazının çok uzun olduğu ve de kes-kopyala mantığıyla alıntı boyutunda kurgulandığı ve bir anlam bütünlüğü olmadığı şeklinde…


Kriz raporunun hazırlanmasına neden “iktidarın ekonomik politika ve projelerinin” teorisyeni olamayacağım gibi, üzerinde fazla düşünsellik katamayacağım disiplinim dışında bir olgu. Yalnızca edindiğimiz bilgiler boyutunda olgunun pratisyenliği için kendini zorlayan biriyim. Anlayacağınız, ekonomi konusunda bir teoriysen kadar olmasa da, edindiğim bilgilerle kısmi pratisyen düzeyde fikri olan biriyim…


Yazıyı neden bu şekilde kurguladığımı arkadaşlara iletmeye hazırlanırken uzun bir yorum aldım, yazılarını zevkle okuduğum bir blogdaşımdan. Blogdaki yazımın altında yer alan yorumuna,
http://blog.milliyet.com.tr/CHP_ye_Projesiz_diyenlere_CHP_nin_kriz_rapor...
söylemek istediklerimi içerdiği için aynen yer veriyorum: “Sağ olun.. CHP'yi anlatmak ve anlamak lazım... Tüm ekonomistlerin ve Ülkesini sevenlerin okuması gereken bir yazı. Elinize sağlık çok emek vermişsiniz. Bu tür çalışmaların CHP iktidar yürüyüşüne katkı yapacağını düşünmekteyim. Altına imzamı atarım diyeceğim ama diyemiyorum. Çünkü o kadar emeğe saygısızlık ve kolaycılık olur. Bizler ya da AKP'den kurtulup bir CHP iktidarını getirmek isteyen herkes bu tür çalışmaları ve ‘Bir şey yapmıyor’ dedikleri CHP'yi halka anlatmalıyız. Kurtuluş Savaşı, Atatürk ve birçok isimsiz kahramanlarla kazanılmıştı. Günümüzdeki İkinci Kurtuluş Savaşında sizler gibi samimi ve dürüst CHP'lilere ve onların bu tür çalışmalarına çok ihtiyaç var. Tek eleştireceğim nokta çok uzun olmuş, okunmada ve daha geniş kitlelere ulaşmada sorun olabilir bu durum. Oysa bu yazının çok okunmasına ihtiyaç var Türkiye'de.. (Naçizane önerim, lütfen kusura bakmayın) Keşke iki veya üç bölüm halinde yayına verseydiniz.”


Duyarlı kardeşime şu yanıtı verdim: “Sorduklarınız, anlatmak istediklerimdi, bu nedenle teşekkür ederim. Yazıyı bloga, monoblog (tek gövde) olarak koymamın nedeni; bana kitap olarak gelen Kriz Raporunu, okuyucuların istedikleri formatta internetten indirememeleriydi. Bu da dediğiniz bağlamdaki geniş kitlelere ulaşımı zorlaştırıyordu. Bir de yazıya halkın daha net anlaması için ‘Ek Bilgi’ için bazı ekonomik terimleri alıntılayıp (M. Laroussa ve AnaBritannica) yer verdim. Bir diğer konu da; biliyorsunuz insanlarımız bölümler halindeki yazıyı pek okumadıkları için raporu bölmek istemedim; önümüzdeki günlerde salt yorumlarımı içeren birkaç sayfalık yazıya dönüştüreceğim. Yazı alıntı ağırlıklı olduğu için okuyucuların olgunun özünü yakalamalarını zorlaştırıyor… Faydalı bir çalışma olduğu konusundaki değerlendirmenize tekrar teşekkürler.”

CHP’nin kriz raporuna gelince:

Birinci bölümde; büyüme ve istihdamdaki gelişmeler işlenmiş.


Alt başlıkları:

- Türkiye ekonomisi 2000’li yıllarda gerçekten hızlı
büyümüş müdür?
- GSYH büyümesi hızla düşmektedir.
- GSYH’nın çeyrek dönemler itibariyle performansı
Türkiye ekonomisindeki çöküşü ortaya koymaktadır.
- Kriz boyunca kapasite kullanım oranlarında görülen
büyük azalma çöküşün bir başka göstergesidir.
- Sanayi büyük üretim düşüşleriyle karşı karşıyadır.
- Reel sektörün ekonomiye olan güveni sarsılmıştır.
- Reel sektöre paralel olarak tüketicilerin ekonomiye olan güveni de kriz boyunca zayıflamıştır.
- Tüketicilerin ekonomiye ilişkin güven kaybı, bu kesimin tüketim harcamalarına da yansımıştır.
- Yatırım iştahında radikal bir düşüş yaşanmıştır.
- Makine teçhizat yatırımlarında ciddi bir azalma söz
konusudur.
- Türkiye’nin ekonomik performansı dünyadan hızla
ayrışmaktadır.
- Türkiye en düşük büyüme performansını sergilemiştir.
- Gelişmekte olan ülke grupları ile karşılaştırıldığında
küresel krizin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisi daha
net ortaya çıkmaktadır. (I)
- Gelişmekte olan ülke grupları ile karşılaştırıldığında
küresel krizin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisi daha
net ortaya çıkmaktadır. (II)
- İşsizlik oranında ciddi bir artış olmuştur.
- İşsizlikte yeni bir platoya geçilmiştir. (I)
- İşsizlikte yeni bir platoya geçilmiştir. (II)

İkinci bölümde; enflasyondaki gelişmeler işlenmiş.
Alt başlıkları:

- Krizin neden olduğu talep yetersizliği, Türkiye’de önemli miktarda çıktı açığına neden olmuştur.
- Krizin neden olduğu talep yetersizliği, fiyatlar genel
düzeyinde gerilemeye neden olmuştur.

Üçüncü bölümde; cari açık ve cari açığın finansmanı ile dış ticarete ilişkin gelişmeler işlenmiş.
Alt başlıklar:

- Ekonomik daralma cari açık miktarında gerilemeye neden olmaktadır.
- Büyüme modeli cari açığa neden olmaktadır.
- Türkiye ekonomisinin büyümek için vermek zorunda
olduğu cari açık miktarı artmaktadır. (I)
- Türkiye ekonomisinin büyümek için vermek zorunda
olduğu cari açık miktarı artmaktadır. (II)
- Kamu kesimi yatırım-tasarruf dengesinde kısmi bir
iyileşme sağlanmıştır.
- Özel sektör yatırım-tasarruf dengesi bozulmuştur.
- Ekonominin genel dengesindeki bozulma cari açığın bir yansımasıdır.
- Doğrudan yabancı sermaye miktarında önemli bir azalış
söz konusudur.
- Türkiye’den net portföy yatırımı çıkışı olmuştur.
- Yurtdışı kredi kanalları tıkanmıştır.
- Kaynağı bilinmeyen net girişler önemli miktarlara
ulaşmıştır.
- Yüksek cari açığın finanse edilmesi zorunluluğu krize
kadar reel faizlerin aşağıya düşmesini engellemiştir.
- Yüksek reel faizler ihtiyaçtan fazla dış finansman
getirmiştir.
- Yüksek dış finansman sonucunda ulusal para değer
kazanmıştır.
- Küresel kriz ulusal parada değer kaybına neden olmuştur.
- Fazla finansmanı eritmek için Merkez Bankası’nın yaptığı döviz alım miktarları önemli ölçüde azalmış görünmektedir.
- Fazla finansmanın bir yansıması olan Merkez Bankası
döviz rezervlerindeki artış durmuş görünmektedir.
- Döviz rezervlerinin mevcut seviyesi yetersiz kalmaktadır.
- Küresel kriz yurtiçi yerleşiklerin döviz tevdiat
hesaplarında erimeye neden olmuştur.
- Küresel krizle birlikte yurtdışı yerleşiklerin dibs portföyünde önemli azalmalar kaydedilmiştir. (I)
- Küresel krizle birlikte yurtdışı yerleşiklerin dibs portföyünde önemli azalmalar kaydedilmiştir. (II)
- Krizle beraber yabancı yatırımcıların borsadaki payında da bir gerileme kaydedilmiştir.
- İhracat daralmaya başlamıştır.
- İhracattaki düşüş yıllık yüzde değişim itibariyle çok daha çarpıcıdır.
- İhracatta hedef küçültülmüştür.
- İthalat azalmaya başlamıştır.
- İthalattaki düşüş yıllık yüzde değişim itibariyle çok daha çarpıcıdır.

Dördüncü bölümde; kamu maliyesi ve borç gelişmeleri işlenmiş.
Alt başlıkları:

- Kamu kesimi dengeleri bozulmaya başlamıştır.
- Bütçe harcamalarında 2009 yılında büyük artış
beklenmektedir.
- Merkezi yönetim bütçesinde önceki yılın aynı dönemine göre ciddi bir bozulma söz konusudur. (I)
- Merkezi yönetim bütçesinde önceki yılın aynı dönemine göre ciddi bir bozulma söz konusudur. (II)
- Merkezi yönetim bütçesinde önceki yılın aynı dönemine göre ciddi bir bozulma söz konusudur. (III)
- Faiz dışı fazlanın faiz dışı açığa dönmesi beklenmektedir.
- Bozulan mali dengeler kamu borçlanma gereğini
arttırmıştır.
- Hazine nakit dengesi önemli ölçüde bozulmuştur.
- Piyasa iç borç çevirme oranı ciddi biçimde artmıştır.
- Kamu borç stoklarının milli gelire oranı artış eğilimine
girmiştir. (I)
- Kamu borç stoklarının milli gelire oranı artış eğilimine
girmiştir. (II)
- Kamu borç stoklarının milli gelire oranı artış eğilimine
girmiştir. (III)
- Maastricht Kriteri: % 60 Kamunun iç borcunun vadesi çok kısadır.
- Kamunun dış borçlanmasında vade kısalmaktadır.
- Kamunun dış borçlanmasının maliyeti artmaktadır.
- Küresel kriz yurtdışı kaynaklara ulaşımı zorlaştırmıştır.
- Özel sektörün dış krediye erişim olanaklarındaki kırılma çok belirgindir.
- Dış kaynağa erişim olanakları hem bankacılık hem de reel sektör açısından sınırlanmış görünmektedir.

- Önümüzdeki dönem ülkemizi yüklü dış borç ödemesi
beklemektedir.
- Reel sektörün dönem boyunca artan dış borç stoku,
sektörü ciddi bir kur riskiyle karşı karşıya bırakmıştır.
- Kredi kartı ve tüketici kredisi borcunu ödemeyen kişi
sayısı hızla artmaktadır.
- Kredi dönüşlerinde yaşanan sorunlar kredilerin takibe
dönüşüm oranını arttırmıştır.
- Bankalar kredi kullandırma konusunda daha ihtiyatlı bir tutum içine girmişlerdir.
- Mevduatlar Hazine’nin finansmanına yönelmeye
başlamıştır.
- Dönem boyunca hızla yükselen hane halkı borçluluğunda krediye erişim olanaklarının sınırlanmasının etkisi hissedilmektedir.

İşin uzmanları diyor ki;

“Rapor hazırlamak sıradan bir olay değil, projesi olmayan, projeden anlamayanlar rapor hazırlayamaz, çünkü rapor; projeyi öncesi ve sonrası ile resmeden çalışmadır ve projelerin işleviyle birlikte ruhunu yansıtır, dolayısıyla hazırlayanların yeterlilik boyutundaki birikimlerini de..
Raporlar incelendikleri konuyu, iyice aydınlattıktan, kesin bir kanıya vardıktan sonra kamuya sunulur. Çünkü rapor, örgütsel işleyişin vazgeçilmez araçlarından biridir. Yaşamın her alanından, örgütün tüm birimlerinden hareketin merkezine akacak raporlar, hareketin alanlara ve mücadeleye müdahalesinin can damarlarından birini oluşturur.”

CHP uygulanan projenin; toplumun yararlanması ve eleştirisi için bir rapor hazırlamış. Bu rapor bir araştırmanın ürünüdür ve problemlere çözüm getirmeye yöneliktir. Planlı ve sistemli çalışılmış. Özdeki amaç; varılan sonucu başkalarına duyurmak ve bilgi birikimi sağlayarak denetlenebilirliği sağlamaktır. Açıklık ve sadeliğiyle bilimseldir; okuyucuyu kesin sıkmamaktadır. İlgi uyandıran tablolar içermesi olgunun ne denli bilimsel bir disiplinle hazırlandığının göstergesidir. Doğruluk boyutu tarafsız duruşla güçlendirilmiş. En önemlisi doğruları asla yadsımamış bir duruşa sahip rapor…
Masal değil gerçekler anlatılmış bu raporla, çünkü konuya hâkimler. Biliyorlar ki topluma hesap vermek zorundalar ve bu nedenle muhasebesini plan ve program dâhilinde yapmışlar. Bu nedenle rapor somut verilerle dopdolu bir içerik olarak karşımıza çıkmış…


Bu, elbette ki CHP’nin ekonomi politikaları projesi değildir; “Türkiye Ekonomisinin Krizi” raporundan, seçenek politikalar beklenemez. CHP, raporun giriş bölümünde her ne kadar önceliği hasar tespitine ayırdığını, seçenekler üstünde sonradan durulacağını belirtse de; bu raporun, CHP’nin seçenek ekonomik politikalarına kaynak, hasar saptaması olduğunu söyleyebiliriz.
Gerçekten; CHP’nin uzmanlarına hazırlattığı bu çalışma, benim için yeterli ve doyurucu bir çalışma. Eksiği yok mu; elbette ki her doğrunun içindeki yanlış kadar...

Örneğin; üçüncü bölümde; cari açık ve cari açığın finansmanı ile dış ticarete ilişkin gelişmeler işlenmiş ve “doğrudan yabancı sermaye miktarında önemli bir azalış söz konusudur.” vargısına ulaşılmış.

Bu saptama için; şunu söyleyenler var:

“....Büyümede dış kaynağa, özellikle sıcak para hareketlerine bağımlılığa karşı duruşunu netleştirmedikçe, CHP; AKP’den farkını yeterince koyamayacak, teşhisini ve tedavisini doğru ifade edemeyecektir.
CHP, sıcak paraya, hatta ancak özelleştirmelere ve el değiştirmelere gelen doğrudan yabancı sermayeye karşı tavrını net olarak ortaya koymalı, sıcak paranın yıkıcı etkisine karşı Tobin vergisi konusunda fikrini net olarak beyan etmeli, günün koşullarında IMF ile nasıl bir ilişki içinde olunması gerektiğini de açıkça ifade etmelidir...”

Bu bağlamda eleştiri getirenlere; Yatırım fonlarını ve doğrudan yabancı sermaye, sıcak para olgularını işleyen “Yatıran F-onlar” başlıklı yazımı okumalarını öneririm; özellikle Çin olgusunu: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=93968

Geç kalmadım mı bu konuyu işlemekte? Hayır, geç kalmadım, aksine bile bile geciktirdim; ilgi duyanlara ve duyması gerekenlere bir kez daha anımsatmak için...


Evet, yıllardır “CHP’nin ne programı ne de projesi var” diyenlere, CHP’nin hazırlamış olduğu ‘Ekonomik Kriz Raporu’ doğrultusunda yanıt vermenin gerekliğine inananlardanım.


Öncelikle; “CHP’nin Projesi, programı yok” diyenler, girin CHP sitesine; bırakın hazırladığı yüzlerce raporları; görün projelerini...

 

Genelde CHP’yi eleştiren Derya Sazak bile raporla ilgili şunları yazmış:
“.....CHP yükselişe geçti. Son anketler bu eğilimin devam ettiğinin sinyalini veriyor.

CHP’nin bu aşamada küresel ekonomik krizin Türkiye üzerindeki etkilerini tartışmaya açması çok önemlidir. Başbakan Erdoğan’ın “Teğet geçecek” dediği kriz, 2009 sonunda olanca ağırlığıyla hissedilmeye başlamıştır..... CHP’nin “Türkiye Ekonomisinin Krizi” raporunda hızlı ve sürdürülebilir büyüme ile sosyal kalkınmayı hedefleyen “yeni bir ekonomik model” yaratmaya yönelik politikalardan söz ediliyor. CHP, bunu başarırsa, 2010’da erken seçim gözüken Türkiye’nin ağırlaşan siyasi ve ekonomik şartları iktidara gelme şansını artırır.”

Mahatma Ghandi’nin şu özlüsöz dizimine yer vermek istiyorum:

Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür...
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür...
Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür...
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...

“Ek Bilgi”

GSYH*: Gayri Safi Yurtiçi Hasılat; bir ülke sınırları içerisinde belli bir zaman içinde, üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin para birimi olarak değeri...
GSMH: Gayri Safi Milli Hasılat; bir ülke vatandaşlarının veri bir yıl için ürettikleri toplam mal ve hizmetlerin, belli bir para birimi karşılığındaki değerinin toplamı..

Ex- ante*: Önceden-uygulama öncesi-beklenilen değer.
Reel Sektör*: Ekonomide, paradan faiz geliri ile para kazanmayıp, üretim yaparak para kazanan sektör..

Reel Kesim Güven Endeksi*: Reel kesime yönelik , modele ve duruma göre/konjonktürel gelişmelerdeki genel eğilimi ortaya çıkarmak ve ekonomik karar birimlerine gerekli olan gelecek beklentilerine ilişkin bilgi sunmaktır.

Cari Açık*: Ülkenin cari /geçerli işlemlerinde borçlarının toplamının, alacaklarının toplamını aşması halinde oluşan ödemeler bilanço su açığı..
Kamu Kesimi Yatırım-Tasarruf Dengesi*: Cari işlemler açığının ardındaki neden ekonominin toplam yatırımlardan daha az tasarruf etmesidir, yani yeni yatırımlar yapmak içir kenara para koyamama, parayı yatırım aracına vererek yeni para yaratılıp yeni yatırımlara yönlendirilmemektedir; buna "Tasarruf açığı" denir ve bu olgu cari işlemler açığına eşittir. Yurtiçindeki toplam tasarruf açığı yurtdışındaki tasarrufların ithali yoluyla finanse edilerek, kamu kesimi yatırım-tasarruf dengesi sağlanmaktadır. Bu süreç 2000’ler sonrasında Özel sektör içinde işlemeye başlamıştır.
Portföy Yatırım*: Yatırımcıların faiz veya kâr payı sağlamak amacıyla bono, tahvil, hisse senedi gibi kıymetli evrakları toplamalarıdır. Devlet tahvillerinin alımı portföy yatırımlarına bir örnektir.

Likidite*: Ekonomik varlığın, para gibi hemen değişimde kullanabilme özelliğine sahip olması..Likiditesi en yüksek varlık paradır.

Net hata noksan kalemi*: Bir yere yazılamayan döviz hareketleri.

Reel Faiz*: Enflasyondan arındırılmış faiz.
Reel Kur Endeksi*: Bu endeks bize ülkemizde gercekleşen enflasyon ve devalüasyon sonrası karşılaştırıldığı yabancı para birimine göre değerini verir.Özü, paranın enflasyon ile kaybettiği değerinin devalüasyon ile kura yansıtılarak eşlenmesinden geçmektedir. Bir diğer anlatımla paranın iç değeri düşüyorsa dıştaki değeri de düşmelidir. 100'u baz alırsak -Türkiye’de reel kur'da baz olarak 1994 Aralık ayı esas alınmaktadır-, enflasyonun para birimimizin devalüasyonundan büyük olduğu noktalarda paramız fazladan daha değerli hale gelmekte ve endeks 100'un üstüne çıkmaktadır; böyle durumlarda paramız görece değerli olduğundan ithalat yapmak kazançlıdır-dolar karşılığı daha ucuza alırız-. 100'un altına indiğinde ise dolar görece değerli olduğundan ihracat yapmak faydalıdır , ancak ihracat hacmi artı değer yaratacak kadar çok olmayan durumlarda zorunlu olarak yapılan ithalat -örneğin ülkemiz için petrol ürünleri- enflasyona yol açabilir ve enflasyon da devalüasyona neden olup bir döngü-olayın birkaç defa yaşanması- yaratabilir. haziran 02 için us dolar karşısında reel kur endeksimiz 116.9, Euro için 150.7'dir.

Dezenflasyon*: Fiyatların artış hızını, yani enflasyonu azaltmak.

Döviz Tevdiat: Aslı mevduatın çoğuludur ve belli bir süre sonra geri alınmak üzere bankaya faizle yatırılan para anlamındadır/yatırga. Döviz olarak yatırılırsa, al sana doviz tevdiat..

DİBS Portfoyü*: Devlet İç Borçlanma Senedi Portföyü.
DİBS: Devletin, cari yıl bütçe kanununa dayanarak bütçe açıklarının finansmanı amacıyla çıkardığı borçlanma senetlerinin genel adi.
Portföy: Sahip olunan varlıkların yatırım sonucu oluşturduğu toplam değer.

Kote*:Borsa, hisse senetlerinin ticaretinin yapıldığı piyasa.

Faiz Dışı Fazla*: Faiz giderleri ve faiz dışı giderlerden oluşan bütçenin giderleri, gelirlerinden büyükse bütçe açığını ortaya çıkarır. İşte bu noktada bütçe gelirleri faiz dışı giderlerden büyükse o zaman faiz dışı fazla olgusu karşımıza çıkar. Genellikle bütçenin denk olması istenir, fakat, gelirleri giderlere yetmediği için denklik olmaz ve ülkenin bütçesi açık verir, o noktada ülkenin bütçesinin faiz dışı fazla vermesi gerekir. Eğer ki; ülkenin gelirlerinin faiz dışı giderlerinden fazla olmasını istiyorsan ve gelir fazlasını faiz giderlerinin ödenmesinde kullanmak istiyorsan...
Bazen faiz giderlerini karşılamak için borçlanmaya gidilir ve bu sıkıntı yaratır. Daha doğrusu, ülkenin gelirleri faiz dışı giderlerini karşılayamıyorsa, yani bir ülke geçmişte aldığı borçların faizlerini ödemek için bile borçlanıyorsa, gün gelir o ülke borçlarını ödeyemez. Ardından ülkenin kamu yönetimine borç vereni kalmaz.

Maastricht Kriterleri*: Avrupa Birliği ülkeleri ve adayları için ekonomik performans kriterleridir :
1. Ülkenin enflasyon oranı, o yılın en düşük enflasyon oranına sahip uç ülke ortalamasının en fazla 1,5 puan üzerinde olabilir.
2. Kamu harcamaları, bütçe açığının %3'unu geçemez.
3. Toplam konsolide borç miktarı, hasılanın %60'ini geçemez.
4. Uzun donem faiz oranları, en düşük üç ülke ortalamasının en fazla 1,5 puan üzerinde olabilir.
5. Ülke, son iki yılda devalüasyon yapmamış olmalıdır.

Eurobond*:Türkiye Cumhuriyeti devleti hazinesinin yurtdışına ihraç ettiği yabancı paralar cinsinden tahviller.

Hane Halkı Borç*: Kredi kartı, taksitli satışlarla ailelerin yaptığı borçlanmalar.
Tobin vergisi: Ülke üretkenliğine katkısı olmayan, fakat belirsizliklerin yoğun olduğu durumlarda riskleri ve kırılganlıkları arttırıp yeri geldiğinde ekonomileri krize sürükleyen son darbeyi vuran, çok kısa vadeli sermaye hareketlerini azaltmak için önerilmiş bir döviz işlemleri vergisi.
Bir başka deyişle; Amerikalı Nobel ödüllü iktisatçı James Tobin’in 1971 yılında, spekülatif amaçlı kısa vadeli sermaye hareketlerinin vergilendirilmesi yoluyla, piyasa hassasiyetlerinin azaltılabileceğini ve döviz spekülasyonlarının önemli ölçüde azaltılabileceğini ileri sürdüğü vergi türü...

Şevket ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Tel. 0312 431 96 88



iletisim@PolitikaDergisi.com

 

 

Yorumlar

CHP'yi seven ölsün mü?

CHP'ye sol taraftan liberal olduğu için,

liberal/sağ taraftan devletçi olduğu için eleştiri geliyor.

aslan sosyal demokratlar ise batıya mesafeli buluyor,

muhafazakarlar din düşmanı diyor,

kimi kemalist-sosyalistler batıcı diyor,

tayyip erdoğan iki koyun güdemezler diyor,

bir de bakıyorsunuz ki iktidara doğru yürüyor...

propagandalar tutmayacak herhalde bu sefer.

"Liberal"

CHP'nin kriz programı da, parti programı da liberal-kapitalist öğeleri temel alır. İktisat ilmiyle uğraşan herkes bunu açıkça görebilir.

Aynı zamanda AB'ye girmek isteyen her parti Batıcıdır, İşbirlikçidir.

CHP'nin aldığı oy kerhendir. Sosyalistler ve Kemalistler CHP'ye kerhen oy vermektedir. CHP'nin alternatifi olacak bir parti kurulduğunda CHP çöküşe geçecektir. Şu anda aldığı oyun tek bir anlamı vardır. AKP'nin iktidar olmasını engellemek...

Mevcut siyasi düzende "sistemin" dışına çıkabilecek bir parti mevcut değildir. Hepsi düzen partisidir.

CHP

İyinin kötüsü gibi yüzeysel yaklaşmayacağım. Eğer bu düzeni soluyor isek, düzenin koşullarına uygun bir oluşum değil, düzeni değiştirecek kurumsallığa gitmek gerekir. CHP böyle bir parti mi? Bence var olanların içinde düzene eleştiri getiren tek parti..Eksikleri elbette ki var; asıl bu eksikleri giderecek şekilde elimizi taşın altına koymamız gerekir..Sosyalistler ve Kemalistler..Abartılı bir duruş..Bunların oy vermediğini savlamak ise, apayrı bir fenomenlik..Ben meslek odalarında nice Sosyalist gördüm CHP eleştirisi yapıp, sonradan CHP kuyruğuna giren ve aday olan..Kendimize, dünyanın özgün gelişimini dikkate almaksızın ideoloji karakteri çizmeyelim, CHP veya Sosyal Demokratlık, kendimize Sol diyebiliyor ve tek çatı altında toplanabiliyor muyuz/ Yok!Sürekli içsel savaşlar verip, toplumsal savaşları öteliyoruz ve doğru olanı da yanlış kategoriye koyuyoruz..Burjuva gibi yaşayacaksın, sonra dönüp sosyalizmin eksikliğinden söz edeceksin; olmaz böyle şey..Selamlar

Düzen Partileri

CHP'nin düzene getirdiği eleştiriler, "düzene" balans ayarı yapmaktan ibarettir. Köklü bir değişim ve "devrim" veyahut düzenin değiştirilmesi gibi bir düşüncesi de hareketi de yoktur.

Sosyalist olup,CHP eleştirisi yapıp, daha sonra CHP'den aday olanlar bir elin parmaklarını geçmez.CHP'li olup daha sonra AKP'ye üye olanları da gördük bu ülkede.Bu tarz genellemelerin tümünden kaçınmalıyız.

Sosyalistlerin büyük bölümünün sandığa gitmediği bir gerçektir. Bir kısmı ise "kerhen" CHP'ye oy vermektedir. Bunun nedeni ise AKP'yi iktidardan düşürebilecek tek partinin CHP olduğunu düşünmeleridir.

Şunu da çok açık ve net olarak söyleyebilirim ki:

Kemalistlerin de büyük çoğunluğunun CHP'ye verdikleri oy "kerhendir".

Sol'un tek çatı altında toplanmasına yönelik hareketleri ise ezelden beri hiç anlayamıyorum. Bu düşünüş her zaman ters tepmiştir. TKP ile CHP'nin veya, ÖDP ile İşçi Partisi'nin ortak bir çatı altında birleşmesinden söz edebilmek hayal sınırlarını zorlamaktır.

CHP'nin tamamiyle "Kemalist" bir çizgiye oturabilmesi zannımca, solda "TİP" benzeri bir partinin ortaya çıkmasıyla olacaktır. Halktan ilgi gören bir sol parti, CHP'nin daha sola kaymasına neden olacaktır.

Günümüzde CHP,ÖDP gibi partiler, solda güçlü bir oluşum olmadığından dolayı "sağa kaymaktadır." ÖDP MYK'dan bir arkadaşım bana şunları söylemişti:

Halk muhafazakarlaşıyor,bizde halkı kucaklamak için sağa kayıyoruz...

CHP

Söylediklerinizin bazılarına katılmamak, siyaset bilimini yadsımaktır..Kemalist düşünselliğe gelince; Kemalizm durağanlığı sevmez, eğer böylesi bir işlevde olsa evrensel bağlamdaki ulusalcı düşünselliği savunmazdı. Evrensel düşün felsefesi, her yanlış ideolojinin içinde de doğrular olduğunu kabül edip, o doğruları kemalist ideolojinin doğrularıyla bütünleştirip evrensel doğruyu yakalamaktır. Şayet tek boyutlu ırkçı milliyetçilik izlerini taşıyan yaklaşım içinde olur ve temel düşünce olara alırsak Kemalist düşünselliğin amacı olan evrenselliği yok ederiz...Gelelim Sosyalist düşüncelere savındakilerin CHP'de aday olmasına ve CHP'den AKP'ye geçen kimliklere; onların tümü bugün sınırsız ve kuralsız demokrasi avcılığı yapan sözde dünün solcularıdır..Selamlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.