Demokrasi… % 10 !!!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
01-09-2013

Kanuni bir uygulama gibi gözükse de, vaat edilen özgürlüklerin eline açık açık kelepçe bağladığını kim inkâr edebilir?

Hele ki, temsilde adaleti hiçe sayan haliyle demokrasiyi otokratik bir kimliğe büründürdüğü bu kadar netken…

Evet…

1969 senesinden bu yana yaşanan anti-demokratik tablodan bahsediyoruz.

Ve bugünün Türkiye’sinde Yeni (!) Anayasa ile bu konudan hiç bahsedilmemesinden…

Hatta tartışma başlıklarımız arasında kendisine çok da yer bulamamasından…

Sahi, toplumun tüm kesimlerinin Ulusal Meclis çatısı altında olmasının ne sakıncası olabilir?

Talep ve beklentilerin ama kendi vekilleri ile Ankara’da temsil edilmek istenmesine eklenecek ne tür bir korku bizleri bu konuda adım atmaktan alıkoyabilir?

Tamam, belki o kadar da anti-demokrat değiliz… !!!

Aslına bakarsanız, çalışmaları bir süredir devam eden demokratikleşme (!) paketi kapsamında 301. Madde’de değişiklik öngörüldüğü konuşuluyor.

Denilene göre, maddenin kapsamı ‘Türk Milleti’ ile sınırlı tutulacakmış.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Devletin yargı organları, Devletin askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılamak suç olmaktan çıkacakmış.

Ama garip olan şu ki…

Eğer kanundaki diğer maddelerde tanımlı fiillere uyuyorsa; eylem, yazı, açıklama ya da konuya ekli ne ise, kaçış yok, yapılan yine suç olarak değerlendirilecek ve suçlu belirlenecek.

Şu ana kadar ne yaşanmışsa yine yaşanmaya devam edilecek.

Yani sen SAĞ ben SELAMET !!!

Sanırım değişen tek şey kelimelerimiz, hani bir şeyi anlatma çabasına eklenen…

O yüzden de içeriklere çok da dokunmuyoruz, hani korkularımızın asıl senaryo başlıklarına…

Hani ne değişim “değişim” gibi ne de “demokrasi” demokrasi gibi… !!!

Sizi bilmem ama, 301 ile kalemlerini bir kenara koymak durumunda kalan ve hatta Hrant Dink gibi hedefe konan ve yaşamını yitiren insanlara bir vicdan borcudur bu düzenleme.

Ama temennimiz, düzenlemenin, “dostlar pazarda görsün”e ekli bir çıkışın çabası olmaması adına… !

Hani hep alıştığımız, alıştırıldığımız Türkiye’nin o klasik fotoğrafından damlayan gerçeklerimiz gibi…

Verildiği söylenen ama aslında hiç verilmemiş “özgürlüklerin” serap görüşlerine eklenen şaşkınlığımız gibi…

Haklısınız, Seçim Barajı ya da 301 yetmiyor Demokrasi’yi anlatmak için, hele ki Savaş için “süngüleri tak” talimatı verenlerin ülkesinde yaşıyorken… !

Sahi bize soran oldu mu?

“Savaş istiyor muyuz” diye…

Ya cepheye gitmek isteyip istemediğimizi…

Bu konudaki çekincelerimizi soran oldu mu?

Ya analarına “hakkını helal et” mesajı atacaklara korkuları soruldu mu?

Vicdanında, yaşanabileceklere RED vermek isteyenlere sebebi soruldu mu?

Bugüne kadar yakılan ağıtlara yenilerini eklemek istemeyenlere ısrarları soruldu mu?

Görünmeyen bir sınırla ayrılan topraklardaki kardeşliğe vicdan koyanlara sebebi soruldu mu?

Sahi, bunca sorunun kalabalığında duranların arasında ilerlerken, tam olarak kaç soruya cevap iliştirildi?

Tamam, o kadar da ümitlenmeyin, “kaç” sorusu için henüz çok ama çok erken !!!

Hiç cevabın olmadığını düşünecek olursak hele ki… !!!

Ama bir sorumuz daha var… !!!

Sahi, yüzde 10’luk seçim barajı ile oluşmuş anti-demokratik bir Meclis çatısı altından tüm bu sorulamayanların cevabını almak ne kadar mümkün?

Toplumun tüm kesimlerinin temsil edilmediği, edilemediği bir Parlamentoda kökleşen, kökleştirilen “toplu el kaldırma” geleneğinden kurtulmak ama bu şartlarda nasıl mümkün?

Sizi bilmem ama, başından bu yana söylediklerimiz zincirleme reaksiyon gibi…

Her biri bir diğerine bağlı…

Ve birinin nefes alması diğerinin ayakta kalışına…

Nasıl mı?

Yüzde 10’luk seçim barajı ile iktidar olma hevesine, 301 ile kökleşen Devlet korumacılığı omuz veriyor.

Sormayan, sorgulamayan, yaşadıklarına etiketlenen başlıklara kendi sorularını iliştirmeyen vatandaş kimliği ise bu verilen omuza korkusunu ekliyor.

Demokrasi mi?

Bakın o hiç ortalıklarda yok… !!!

Bu da herkesin işine geliyor… !!!

Gelin, yüzde 10’luk düşünme payı kotasından bir sorumuzu daha salıverelim Ankara semalarına…

Ama dürüst olun cevabınızda…

“Yeni Anayasa, Ankara’yı güçlendirmek için mi lazım, yoksa Halkın özgürlük taleplerini mi” ?

 

Tamer YAZAR

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

DEMOKRASİ

   Sayın Tamer YAZAR, öncelikle yazınız için teşekkür ederim.

   İnsan denilen varlık, saçma sapan gerçekle alakası olmayan şeylere kendini inandırabiliyor. çoğu zaman hiçbir zaman akıl dışı düşüncelerden sıyrılıp gerçeği bulamayabiliyor.

   insanın herşeyden önce kendi kendini, kendi görüş ve düşüncelerini sorgulaması gerekiyor.

   Yıllarca savunduğum sahip olduğum düşünceyi bir sabah artık savunmaz, düşünmez oldum. Çünkü yıllarca yanlışın savunuculuğunu yaptığımı fark ettim.

   Peki ben bunu nasıl fark ettim? önce bir soru kafama takıldı. O soruyu çözdüğüm zaman çorap söküğü gibi arkası geldi. 

   Bir gün önce benim oy verdiğim parti iktidar olur ise, memeleket kurtulur falan sanıyordum bir gün sonra memleketin kurtulmasının ancak sistemin ıslahı ile mümkün olduğunun farkına vardım.

   Bu memlekette iktidarlardan ülkeyi kurtarmayı memleketi kurtarmak belleyenlere gülüyorum vede acıyorum. Benim bu saatten sonra hiç bir iktidarla kavgam olamaz, benim kavgam sistemledir. Anayasalarımızın ihtiva ettiği sistematik girdaplarladır.

   Sayın YAZAR, çok yüzeysel düşünüp, çok derin düşünmekte olduğumuzu zannediyoruz. Bu yüzeysel, bu ter düşüncemizin mahsulüne fikir muamelesi yapıyoruz!

   İnanın boşu boşuna birbirimizi yoruyor, enerjimizi boşuna tüketiyoruz.

   Bu ülkeyi yönetenlere inanın acıyorum. Bu ülkenin daha iyi yönetilmesi daha iyi lider çıkrabilmemize değil, daha mükemmel bir sistem dizayn edebilmemize bağlıdır.

   Ama gelin görün ki, ne sistemin neden işlemediğini, nede sistemin nasıl girdap haline dönüştüğünü anlayan, düşünen var.

    Bizler hep osmanlının salatnat kavgalarını konumaktayız. Yazmakla olmuyor. bazı şeyler sistemle oluyor. Demokrasi demekle demokrasi, cumhuriyet demekle cumhuriyet olmuyor. bunların olabilmesi için sistemin iyi dizayn edilmesi gerekiyor. güya yeni anayasa yapıyoruz. eskisinden ne anladın ki, yenisini yapacaksın?

    Gelelim %10 seçim barajına. 

     Bir ülke yönetilemiyorsa, o ülkede iktidarın yıpranmasından yıkılmasında doğal bir şey olamaz. Böyle bir ülkede bu ülke neden yönetilemiyor diye düşünülmesi gerekirken, ihtilalci zihniyet, (sivilde olsa fark etmez.) az oyla meclis çoğunluğu elde edip, kolay iktidar oluşumunun bir o kadarda zor hükümet değiştirmenin çaresi olarak bu baraj uygulamasını getirmişlerdir. Bunun demokrasi ile alakası yoktur.

     Bu ülkede siyaset neden kavgalıdır? Bir ülkede iktidar olanlar devletin kurumlarını fiilen ele geçirebiliyorlarsa ve parti menfaatine devletin kurumlarını kullanabiliyorlarsa böyle bir ülkede kavga olmasa şaşmak gerekir. 

     Sayın YAZAR, iktidarın devleti ele geçirmesi, sınırsız bir egemenlik elde edebilmesi düz bir anayasa ile önlenemez. Bunun için sistematik bir anayasa gerekir.

     Ne yazık ki, bizdeki kafa ile böyle bir anayasaya yüz sene sonra bile sahip olabilmemiz mümkün değildir.

     Saygılarımla.

   

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.