Dersim Olayı ve Özürlü Solculuk

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Alper Erdik
Yazının Yazıldığı Tarih: 
12 Aralık 2011

Bir CHP’li vekilin ortaya attıkları üzerinden, birkaç haftadır yeniden tartışılmaya girişilen Dersim Olayı, zaman zaman enerjisini ve kendi açılarından da olsa haklılığını yitiren liberallere, yeni bir alan ve soluklanma süresi yarattı. Bunda elbette ki bir olağanüstülük yok; ancak solun toplumsal alandaki meşruiyetinin üzerine oturan ve her zamanki gibi bunu iğdiş ederek kendi gayrimeşruluğunu örtmeye çalışan AKP, yine bu işten büyük ekmek yiyerek sıyrıldı ve solumuz da bunu yine bunu izlemekle yetindi.

Tartışmanın çeşitli yönleri var, bir de o tarihte Dersim’de yaşananların muhtevası var. Burada, ilk kısma dair konuşmak daha sağlıklı olacaktır; zira, ikincisi ile ilgili, şu dönemde söylediklerimiz, siyasi kara deliklerde yitip gidiyor. Baskın Oran dururken, sosyalistlerin lafı dinlenenecek değil ya bu ülkede!

Başlamadan söylemek gerekiyor, CHP’nin yaşadığı büyük değişimin veya daha doğru ifade ile, uğradığı büyük operasyonun somut sonuçları oluşmuş durumda. Bir Onur Öymen değil, Hüseyin Aygün’dür CHP’nin tipik kadrosu, ne yazık! Bununla beraber, kendisi de ne olup bittiğinden bihaber Kemal Kılıçdaroğlu, ne diyeceğini, ne demesi gerektiğini bilemeden anlamsız laflar etmektedir mütemadiyen. Kendisine çok üzüldüğümüzden değil, ana muhalefeti bu denli pasifize olmuş bir ülkenin gidişatından duymamız gereken rahatsızlıktan, bunları dile getirme ihtiyacı hissediyoruz.

Her ne ise, CHP’li vekilin ortaya attığı konu, ardından yaşananlar ve de en son, Recep Tayyip Erdoğan’ın Dersimli yurttaşlardan özür dilemesi; olayı bambaşka bir yere taşıdı ve “geçmişimizle yüzleşmek” adı altında, yine dinci-liboş tayfanın el ovuşturmaları ve ağız şapırdatmalarına olanak sağladı.

Hatırlanacaktır, bu kafada birkaç yüz kişi vardı ülkemizde, sürekli birilerinden, bir şeylerden özür dilemek, diletmek isteyen; bir süredir görünmüyorlardı, “yetmez ama evet”çi şarlatanlıklarının utancı içindeydiler, hayırlı olsun, aynı vızıltılar ile geri geldiler.

Başbakan’ın özründen sonra, hem CHP hem de bazı sol kesimler tarafından, çeşitli itirazlarda bulunuldu. Örneğin dendi ki, AKP evvela yakın tarihteki, dinci faşistlerin yaptığı katliamlar için özür dilesin!.. Böyle bir talebi dile getirmek dahi komiktir. Maraş’ın, Çorum’un, Sivas’ın baş aktörleri bugün devletin veya iktidar partisinin koruması altında, bunların pekçoğu vekillik, bakanlık yapmış, bunların avukatları Tayyip Erdoğan’ın en yakınları iken; kim, niye çıkıp da Alevilerden, sosyalistlerden özür dilesin?

Söylenenin saçmalığı barizdir. Hadi onu da geçelim, velev ki Başbakan çıkıp bunu yaptı, andığımız katliamın mağdurlarından özür diledi, ne olacak; evet, bu şeriatçılar zamanında bazı hatalar yaptılar; ama bakın işte, şimdi samimi olarak pişmanlıklarını dile getiriyorlar, deyip işimize mi bakacağız? Biz saf mıyız yoksa salak mıyız?

Yine buna dair, atlanan çok önemli bir durum var ki, CHP’nin her zaman bu tip konularda suçlanıyor olması. Bugün bir sosyalistin CHP’ye dair olumlu şeyler düşünebilmesi, gerçekten de zor; ancak, geçmişle ilgili olarak, bu partinin, dincilerce günah keçisi haline getirilmeye çalışılması da, bir sosyalistin kayıtsız kalamayacağı bir hadise.

Çok mühim bir ayrıntıdır, çok partili hayata geçilene dek, CHP herhangi bir parti değildir, devletin bizzat kendisidir! Yani ne Kılıçdaroğlu ne de bir başkası, Dersim’den, İstiklal Mahkemeleri’nden sorumludur! Bunlarla ilgili bir suçlu aranıyorsa, genç Türkiye burjuvazisinin kapısı çalınmalıdır. Fakat tekrarlıyorum, kim kimden neden özür dilesin? Biz geçmişte yaşadıklarımızdan dolayı, Kenan Evren’den özür duysak, buna “fit”mi olacağız?..

Burada değinmek istemediğimizi söylemiştik; fakat, devam etmeden, anmak zaruriyeti doğdu. Zira, aşağıda yazacaklarımızı önceleyecek bir tespitte bulunmamız gerekiyor. Pek söyleyen olmadı; ancak, soL’da, Tevfik Çavdar’ın son yazısında zikredildi; Cumhuriyet’in gençlik döneminde, ülkemizin doğusunda yaşananlar, emperyalizm olgusu görmezden gelinerek değerlendirilemez! Hem dini hem ticari anlamda, bölgelerinde nüfuz sahibi gerici ağalar, şeyhler ve bunların öncülüğünde vuku bulan kalkışmalar; hangi modern rejimde alkışlanabilir ki?

Bu esnada, sivil halkın, masum insanların yaşadıkları apayrı bir konudur, buradan kimse bir eleştiri çıkartmaya kalkmasın. Ancak, tüm bu tartışmaların sakat noktası da burası zaten; güya suçsuz kimselerin unutulmaması lafızları altında, binlerce köyü olan ağaları “ak”lamak. Ki bu, solumuzun, maalesef bir hastalığıdır; “Kürt sorunundaki duyarlılık”, bazen devrimcileri yanlış yerlere götürebilmektedir.

Yakın tarihte örneğin, BirGün gazetesindeki bir haber, söylediğim şeyi somutluyor. Editörler, Kamer Genç’ten bahsederken, Tuncelili bir toprak ağası sıfat grubunu kullanmışlar. Buraya kadar bir yanlışlık yok; ancak, Ahmet Türk’le ilgili, ili değişik olmak kaydı ile, aynı sıfatlar neden hiç kullanılmıyor? Demek istediğim, umuyorum anlaşılmıştır. Genç’in suçu BDP’li olmamak mıdır?

Şimdi, solumuzun bu konulardaki yaklaşımını irdelemeye girişmişken, bilmiyorum, herkeste bendeki etkiyi yaratır mı; çok yakın tarihte, AKP’nin KCK saldırılarına hedef olmuş yayıncı Ragıp Zarakolu, Tayyip Erdoğan’ın Dersim özründen dolayı yaşadığı mutluluğu, yazdığı bir mektupla kamuoyuna duyurdu. Şöyle söyledi: “Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Dersim halkına yönelik 'tedip' ve 'tenkil'den dolayı özür diledi. Ne mutlu ona ki bunu yaptı. Ne yazık ki özrün bizim kültürümüzde güçlü bir yeri yok. İnkâr her zaman temel davranış biçimi olmuş. Bunun için, her ne amaçla yapılmış olursa olsun, gözlerimin dolduğunu hissettim, 'özür' kelimesini duyduğumda...”

Zarakolu; “Her ne amaçla yapılmış olursa olsun.” derken, aslında, Tayyip Erdoğan’ın bu özürde pek samimi olmadığına işaret ediyor bence. Ancak, dikkat, bu bile, Ragıp Bey’in gözlerinin dolmasına sebep oluyor. Anlaşılmaz, çok anlaşılmaz bir şey! Hiçbir hukuki dayanağının olmadığını iddia ettiğiniz bir operasyonla alınıp tutuklanacaksınız ve buna rağmen, bu komplonun mimarı olan partinin özründen mutlu olacaksınız! Ben bundan hiçbir şey anlamadım, gerçekten; “solumuzun Kürt sorununundaki aşırı duyarlılığı”nı saymazsak!

Daha önce de yaşadığım için, biliyorum; bir devrimci mahpusla polemiğe girmek, çok da etik olmayabilir. Ancak bu örneği, solumuzun Dersim özelindeki yanlış mantığını ifşa edebilmek için seçtim ki, az sonra, konuyla ilgili en somut örneğe geçeceğiz.

İsmi hiç lazım değil, bir AKP’li, Dersim deyince akla ilk gelenlerden, operasyonlara pilot olarak katılan ve de Mustafa Kemal’in manevi kızı olan Sabiha Gökçen’den bahsetti ve şahsı hedef gösterdi. Gayet normal görülebilir; ancak…

Pek çoklarına göre, ben katılmıyorum, Hrant Dink’i ölüme götüren süreç, Şubat 2004’te başladı. Agos’un ilgili sayısında, manşetten, Sabiha Gökçen’in Ermeni asıllı olduğu iddiları verildi. Hem faşist cenahtan hem de devletin resmi kurumlarından, bunlara çok sert yanıtlar geldi. Hrant Dink ise, bunları söylemelerinin sebebinin, Ermenilerin Türk devletine bağlılıklarını kanıtlamak olduğunu vurguladı. Gerisi başka bir hikaye; ancak şimdi soralım, “Kürtleri katledenlerden” bir kadın pilot, geniş kesimlerce, Mustafa Kemal’in kızı olarak suçlanıyorsa ve bu kadına da ülkemizin Ermeni bir aydını, her şeye rağmen sahip çıkıyorsa, ortadaki denklemin çözümü nasıl olacaktır?

Yani özetle, bir tek solcunun, Dersim özründen gözleri dolanlar da dahil, bir tek solcunun; çıkıp da Hrant Dink’e, sen katliamcılara nasıl sahip çıkarsın, dediğini duydunuz mu? Diyemezler! Neden mi, çünkü Hrant Ermeni! Bunu bir serzeniş olarak yazıyorum, kabul; ancak, Hrant’ın mücadelesine saygı duyan biri olarak, bu serzenişi ona değil, bu tip netameli konularda, işin içinden çıkamayıp solumuzu özürlüleştirenlere gönderiyorum.

Son, AKP-Cemaat diktasının tuzaklarına düşmeyeceğiz, “geçmişle yüzleşmek” adı altında, dinci-liberal tezlere meşruluk kazandırmayacağız. İşimiz, aydınlık bir Türkiye yaratmak ve geçmişinde patronların iktidarlarının zulmüne uğrayan emekçi halkımızın acılarına son vermektir.

Alper ERDİK

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.