Diren Tayyip! -Okyanus Ötesi Saldırıyor

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Alp Giray
Yazının Yazıldığı Tarih: 
18 Aralık 2013

17 Aralık tarihli “yolsuzluk ve rüşvet” operasyonu ile Akp’nin Bakanlarının oğulları, Belediye Başkanları, yandaş iş adamları, kamu kurumu yöneticileri gözaltına alındı. Ve bu kimseyi şaşırtmadı. Üzüntü vesilesidir. Sürekli olarak Akp’nin çalmacı, yağmacı, kara paracı bir parti olduğunu söyleyen muhalifler, yani sol, demokrat, milliyetçi kesimler; sanki bu hamleyi beklermiş gibi, dediğimiz üzere hiç şaşırmadan, açıklamalara girişip “sonuna kadar gidilsin” yollu konuşmaya başladılar. Bir süredir araları açık olan illegal Fethullahi çete, ılımlı İslamcı suç şebekesi, Cia destekli dinci yapılanma veya bilinen adıyla Cemaat ile Akp arasındaki üstü kapalı göndermeler, iğnelemeler, siyasi itibarsızlaştırma hamleleri zirveye ulaşmışken ve istişare yolları da kapanmışken daha başka türlüsü olamazdı zaten. Ama Akp’nin yumuşak karnına ve bu kadar ağır bir suçlama ile -yolsuzluk- saldırmak da bu denli basit bulunmamalı. Bu işte bir yanlışlık var.

Yılmaz Özdil, bugünkü yazısında dile getirmiş, Okyanus ötesi yönetime el koydu, demiş. Doğrudur. Ama yanlıştır da; çünkü bu olay 12 Eylül 2010 günü yapılan referandumda oldu. Balyoz, Askeri casusluk, Amirallere suikast vs. davalarının meşruiyeti, askerlerin sivil mahkeme dedikleri çadırlarda yargılanmalarının önü o gün açıldı. Danıştay, Hsyk o gün pasifize edildi. Ve Fethullah Gülen, o yazı, milleti referandumda “evet” demeye çağırarak geçirdi. Türkiye Cumhuriyeti’ni, Akp’nin kazandığı seçimler değil; Ergenekon-Balyoz davaları ve Anayasa referandumu yıktı. Bunu daha evvel defalarca dile getirdik. Akp, konjonktürel ve politik anlamda, iktidarın yolunun Abd’ye yanaşıp Ortadoğu’da rol kapmak olduğunu 28 Şubat’ta sezen ve buna göre konum alan kadroların partisidir. Bu kadardır. Cumhuriyet’i yıkma perspektifi ve hedefi, Abd’nindir. Ve Abd, bunun için otuz yıl bekledi; bu otuz yılda da yeni-sağcı, ılımlı İslamcı kadrolar, ajanlar, savcılar, gazeteciler, edebiyatçılar yetiştirdi. Bunların tamamı Cemaat elemanıdır. Bunlara kimse ilişemedi. 28 Şubat, Pkk, ülkücü mafya ve Cemaat’e yapıldı; ama Cemaat, bundan hiç yara almadan kurtuldu. Ordu ve Emniyet içinde kendilerini gizlemeyi başardılar. Adalet, Milli Eğitim kurumlarında büyüdüler ve intikam için, Akp’yi kullandılar. Durum ortadadır.

Gülen ve Milli Görüşçülerin arası, eskiden beri hiç iyi olmadı. Erbakan Hoca’nın Abd karşıtı duruşu, millici tavırları, faizciliğe, sermayeye, bir sosyalist gibi değilse de, var olan tavrı; işi gücü dünyalık olan Cemaat’e asla hoş gelmemiştir. Ve unutulmasın, ne olursa olsun, Tayyip Bey Milli Görüş’ün elemanıdır. Siyasi genlerinde köpeklik yoktur. Abd karşıtıdır, demiyoruz; Irak savaşı hafızalardan silinmedi, milyonlarca Iraklının kanı Tayyip Bey’in elinde, kolunda, bacağındadır. Kendisine, muktedir olmanın, Türkiye’deki Batıcı-laik statükoyu tasfiye etmenin ve bölgede güçlü, şeriatçı değilse bile toplumsal manada muhafazakâr bir yapıyı mümkün kılmanın yolunun bu olduğu söylenmiş; dört dize şiir okuduğu için hapse atılmak istemiyorsa, bir süreliğine biat etmesinin gerekliliğine ikna edilmiştir. Abdullah Gül, bu ikna sürecinin baş aktörüdür.

Bir zaman, Yavuz Alogan söylemişti, Akp’nin bölgede bir paralel projesi olduğu ve Abd’yle yüzde yüz bir uyum içinde bulunmadığı kesindir. Yeni-Osmanlıcılık, Büyük Ortadoğu Projesi’nin alt faaliyeti olarak başladı; ancak sonrasında bağımsızlaştı. Barzani ile petrol boru hatlarının iki ucuna oturup Pkk’yi tasfiye etme planı tam da budur. Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyindeki özerk ve zamanla bağımsız, petrol zengini işbirlikçi Kürtler ve yüzde elli oyla iktidar olmuş, kendi tarifleri ile muhafazakâr-demokratların ortaklığı. Bölgede silah yok, terör yok, azınlıklar anayasal güvence altında, sınırlar esnek ve sıcak para su gibi. Yüz milyonlarca genç insanın, üretim gücüne ve niteliğe sahip, asgari ücrete çalışmaya razı olduğu; liderine güvendiği bir Türkiye ve Kürdistan! Böyle bir koalisyona, Irak ve Rusya’nın, Türk devletlerinin, Arap coğrafyasının ilgisini bir düşünün… Düşündünüz ve karşı çıktınız, biz zengin değil onurlu yaşamak, Barzani’yle değil Ab ile komşu olmak istiyoruz, diyorsunuz. Fakat maalesef dünya politikası bu hayallere yaşama şansı tanımıyor.

Tayyip Bey’e kızıyoruz, tamam; ancak, büyük ve güçlü olmak yolundaki tüm devletlerin yöneticileri, o çok sevdiğimiz Putin ve Esad mesela, bizim Başbakan ile aynı profildedir. Zaten bu işin kuralı bu; muhalefetin olmadığı, otoriter, yöneticisinin sözüne güvenilen, yöneticisine yer yer tapılan bir ülke iseniz ancak, dünyada söz sahibi olabiliyorsunuz. Çin, Rusya, Suriye, Libya, Mısır, Hindistan, Kore, Almanya, Venezuela; ekonomik modeller farklı olabilir; ancak yönetme üslubu aynıdır, sert ve tavizsiz.

Hal böyle iken, faiz lobisini kullanıp iktidar olan ve sonra bu lobiyi silkeleyen, Batı medyasından destek alıp dünyada tanınmışlık edinen ve Gezi’den bu yana bunların tamamını sabah akşam tokatlayan, sermaye örgütlerini pışpışlayıp şimdilerde kendilerine zerrece yüz vermeyen, kamudaki personel sayısını ikiye katlayan, sosyal yardım ağları ile yoksul semtleri nafakaya bağlayan, sağlık sigortası ile yetmiş beş milyonu sosyal güvenlik ağına dâhil eden, etnik ve dini azınlıkları siyasi arenaya çıkarıp temsil ettiren, başörtülülerin üniversite mağduriyetlerini gideren ve son süreçte, harçları kaldıran, bursları, kredileri artıran, dershaneleri kapatacak olan bir Başbakan; yüzde elli oy da almışsa, üstelik Büyük Türkiye inşasına girişmişse, tehlikedir. Abd için, sermaye için, seçkinci burjuvazi ve oligarşik devletçi kadrolar için tehlikedir. Böyle bir ülkede spekülasyon, borsa vurgunculuğu, finansal istikrarsızlaştırma yapılamaz. O halde Akp ve Tayyip Bey yıkılmalıdır! Gezi ayaklanmasını başlatan samimi insanların eylemlerinin alınıp başka bir boyuta taşınarak bu devirme operasyonu denendi, olmadı. Şimdi daha güçlü ve içeriden yapıyorlar. Cemaat burada piyondur. Abd nabız yokluyor. Yerel seçimlerde sonuç alınırsa, yani Akp zayıflarsa, yüklenip yıkarlar; gücünü korursa eğer, oturup yeniden pazarlık ederler.

Peki, Akp’liler yolsuzluk yapmış, rüşvet almış mıdır; bu da soru mu, anasını bile bellemişlerdir.

Alp Giray 18 Aralık 2013

 

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.