Enflasyonun Dayanılmaz Hafifliği

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

Reyting ölçümlerinde bile MOSSAD’ın parmağı olan bir ülkede, istatistiksel ölçümlerin doğruluğunu kabul etmek, maalesef o verilerin kimin yararına olup olmadığıyla anlaşılıyor. Yüzlerce kanal olmasına rağmen, izleyeceğimiz programları dahi sınır ötesi güçlerin belirlediği bir ortamda, enflasyon ve kişi başına düşen milli gelir gibi hayati rakamların da, hangi kriterlere göre belirlendiğini ve açıklandığını tahmin etmek zor olmasa gerek.
 
Kısaca tanımlamak gerekirse, enflasyon; genel fiyatların artması ve paranın değerinin düşmesi, arz talep dengesinin sağlanamamasıdır. Milli gelir de, ülkede üretilen malların ve hizmetlerin karşılığını gösteren toplam parasal değerdir. Doğal olarak üretim artınca, enflasyon düşmekte milli gelir de artmaktadır. Bu teorik tanımlamadan anlaşılıyor ki, böyle çalışkan ve üretken bir iktidara sahip olduğumuz için şanslı bir milletiz. Bir gecede enflasyonu tek rakamlı hanelere düşüren, yine bir gece de milli gelirini ikiye katlayan kaç tane hükümet vardır dünyada?
 
Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE), isminin değiştirilmesiyle başladı her şey. Çıkarılan istatistik kanunuyla birlikte DİE öldü, oldu TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu). Bu değişiklik yapılırken en önemli gerekçe olarak, daha önce farklı kurumların aynı konularda yaptığı çelişkili istatistiklerin artık olmayacağı, vatandaşın hangisi doğru kaygısı yaşamayacağı gösterildi. Ve kısa süre sonra, endeks sepetinin içindeki kalemler değiştirildi. 300 bin ürünün, fiyat ortalamasını alan hesaplama ve 8 bin küsur evde yapılan anket sistemi oluşturuldu. Ülkede milyonlarca insanın açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşadığını ve alım gücüne orantılı ürün çeşitliliğini düşünürsek, 300 bin ürünün fiyat ortalamasını almanın ve bu hesaplama yöntemiyle, gerçek istatistikî verileri tespit etmede nasıl çağ atladığımızı görebiliyoruz.
 
Bu arada, ‘en ağırlıklı pay ekmeğin. Diğer ürünlerin hiçbiri enflasyonu tek başına etkileyemez. Ama ekmeğin fiyatındaki artış anında enflasyon rakamlarını yükseltir.’ diye açıklama yapan TÜİK Başkanı, 2002’de 200 gr ekmeğin 200 bin lira, 2010’da 400 bin lira (40 kr) olduğunun farkında mıydı acaba bilinmez. Çünkü o, bu hesaplama sistemiyle nasıl olduysa, enflasyonu tek haneli rakamlarda çıkarmanın dayanılmaz hafifliğini yaşamanın tadını çıkarıyordu ve ‘İnşallah yüzde 6-7’li rakamları açıklamak da bize nasip olur.’ diye açıklamalarına devam ediyordu.
 
Milli gelirin artmasının da ancak ve ancak üretimin artmasına endeksli olduğunu söylemiştik. Yine DİE’nin öldürülmesi ve çıkarılan yasa ile TÜİK’in tek istatistikî kurum olarak kalmasının verdiği dayanılmaz hafiflikle olsa gerek, milli gelirin hesaplanmasında yapılan değişiklikle de, milli gelirimiz bir gece de yüzde 30’ların üzerinde arttı. Bu arada, bu yapılan hesaplama değişikliğinde, ‘aman her aileye 3 çocuk tavsiye eden Sayın Başbakan duymasın’, 73 milyon nüfusumuzda 70 milyona düşürüldü.
 
Tarım ve hayvancılık da, gerek özelleştirmeler gerek kendi üreticilerine kota koyarken ithalat serbestliği dolayısıyla üretim azalmıştı. Sanayi sektörü, yıllardır dışa bağımlılık, gerek vergilerin gerek enerji fiyatlarının yüksekliği v.b sebeplerden ötürü ve son olarak da küresel krizle birlikte tehlike sinyalleri veriyordu. Cumhuriyet tarihinin en büyük dış ticaret açığı veriliyordu. En büyük borçlanması yapılıyordu. Fakat nasıl oluyorsa milli gelir artıyordu. Hele satın alma gücü rekorlar kırıyordu bu istatistikî verilere göre.
 
Halkın hangi istatistikî veri, doğrudur kaygısı yaşamaması için değiştirilen kanunların, doğalgaz kullanımına yönlendirilen insanların, yaptıkları yatırımlara rağmen sobayla ısınmaya çalışmalarına hatta bundan dolayı ölmelerine, GDO’lu ürünlerin ülkemize girmesine, Türk tütününü dünyaya nam salan nasırlı ellerin kesilmesine, Türk çayına yabancı çayların karıştırılmasına, Karadeniz fındığının ‘Zapsu’larında yıkanmasına, Apo teröristini yakalayanların terörist ilan edilmesine, istatistikî verileri açıklamasını en çok seven ATO Başkanı Sinan Aygün’ün bundan vazgeçmesine sebep olacağına kim inanırdı ki? İstatistikî veriler ve sonuçları ortada değil miydi? ‘Ey gözleri olup göremeyenler, kulakları olup duyamayanlar, dilleri olup doğruyu söyleyemeyenler’ söyleyin değil miydi?
 
 

iletisim@politikadergisi.com

 

Yorumlar

TÜİK

Merhaba;

Yalın ve iyi üslupla beraber yazınız için teşekkür ederim. Şöyle bir durum da mevcut ki; TÜİK'in bile açıklamış olduğu veriler zaten siyasilerin pembe tablo söylemleri ile uyuşmamaktadır. TÜİK'ten alınan veriler de zaten iç açıcı değildir. Tüik'in açıkladığı enflasyon oranları golf topu ile endeksli ancak buğday gibi temel maddelerle yapılan "mutlak enflasyon" oranları çarpıcı gerçeği sunuyor. Mutlak Enflasyon'un, açıklanan enflasyondan 12 kat daha büyük olduğu gerçeği gibi... Dolayısıyla Golf topunun arz-talep dengesi ve değişkenliği arasındaki fark ve buğday örneği zaten akıllarda bir "ilginçlik" uyandırıyor.

Saygılarımla,

Varolmanın dayanılmaz hafifliği..

Varolmanın dayanılmaz hafifliği adında sanırım bir kitap vardı, güzel gönderme.. Tebrik.. Yazı da bilgilendirici.. Tebrik 2..

teşekkür

teşekkür ederim arkadaşlar...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.