Hafızaları Temizleme Zamanı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Hakan Yavuz
Yazının Yazıldığı Tarih: 
21 Temmuz 2010

 

Önceki gün Yeniçağ Gazetesinde, “Bir Kürt köyünde bir hafta yaşamak” başlıklı yazı yazan Arslan Bulut’a, “Aslanoğlu Köyü bir Türk köyüdür” diyen bir e-posta gönderdim. Bir süredir, artık daha açık ifade etmek gerektiğini düşündüğüm bir konuyu, kendisine ilettim. Şimdi o düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Bulut yazısında, Diyarbakır Bismil’in Aslanoğlu Köyünde, okul tadilatı yapan TGB üyesi gençlerin gözlemlerini, aktarıyordu. Yapılan çalışma, Batıdaki gençlerimizin, Doğudaki halkımızla kaynaşmaları ve Milli Birlik duygularının güçlendirilmesi adına güzel ve başarılı bir girişimdi.
Bende soru işareti oluşturan ise, yazının başlığındaki “Kürt köyü” ifadesiydi.
Sonda söylenecek sözü, hemen söyleyeyim. Artık bu tür etnik, yani ırksal tanımlamaları, gündelik sözcüklerimiz arasından çıkarmanın, açıkçası hafızalarımızı temizlemenin zamanı geldi diyorum. Milli birliği güçlendirme adına verdiğimiz tavizlerle ortaya çıkan bu kavram kargaşasına, bir son vermek gerekiyor.
Bulut’a şöyle yazmıştım.
“Yapmayın Arslan Bey,
Aslanoğlu Köyü bir Türk köyüdür. Bu ülkenin tüm vatandaşları, Türk Milletinin mensubudur ve Türk'tür. Bırakın böyle, "bilmem ne köyünde bir hafta yaşamak" filan gibi etnikçi tanımlamaları. O çocukların, Türkçe konuşamamaları, onların Türk olmadığını göstermez. Sayın Yusuf Halaçoğlu'nun ortaya koyduğu gibi, Osmanlı döneminde daha fazla Türkler asimile edilmiştir. O bölgeler Türk'ün öz yurdudur.
Aslan Bey lütfen yanlış anlamayın. Dostane bir duyguyla yazıyorum ve sizin bunları benden iyi bildiğinizin farkındayım. Fakat bir konuda artık dikkat etmek gerekir. Etnik isimler kullandıkça bölünme hızlanıyor. Biz işe önce bu etnik isimleri kendi hafızalarımızdan silmeyle başlayalım.”
Ben artık, sorun haline getirilen “kimlik” konusunu şöyle özetliyorum: Türk'üz, tekiz, biriz! Ve tekrar öneriyorum: Artık etnik isimleri, önce kendi hafızalarımızdan silelim.
Tam bu noktada, 6 Temmuz günü yazdığım “Tek Çözüm Var: Ya Sev Ya Terk Et” başlıklı yazımın bir bölümünü hatırlatmak isterim:
“Türkiye Cumhuriyeti, tarih boyunca tüm Türk devletlerinde olduğu gibi, toplulukları ittifak ettirmek üzere değil, kaynaştırmak üzere kurulmuştur. “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına, Türk Milleti denir” formülü, etnik ayrışmayı ortadan kaldırmıştır. “Ne Mutlu Türk’üm diyene” formülü ise, ırksal ayrışmayı ortadan kaldırmıştır. Artık, sosyolojik anlamda, yani kültürel ve toplumsal olarak tek bir doku oluşturmuş bulunuyoruz.
‘Bu kaynaşmayla ortaya; kültür öğeleriyle harmanlanmış, yeni bir dokunun çıkmasından söz ediyoruz. Böylece, Türk toplumunun yapısını betona benzetebiliriz. Kum, su ve çimento birleşmekte ve sonuçta ortaya; hepsinden güçlü ve dayanıklı, beton adını verdiğimiz yeni bir madde çıkmaktadır.’ (H. Yavuz, Türk’ü Bilmek, Türk’ü Sevmek, 2008)
Geçtiğimiz günlerde AKP’li bir bakan, toplumumuzu “aşureye” benzetti. “Hepsi aynı kaptadır ama özelliklerini korurlar” dedi. İşte AKP’nin üst kimlik tanımlaması budur. “Türküz, Kürdüz, Türk Milletiyiz” demek de bundan farklı değildir. Sonuçta yan yana durulur fakat kaynaşıp, bütünleşilmez.
Ya bizim Türk toplumunu tasvirimiz: Yani beton? O artık tek vücut olmuştur. Kum, su ve çimento… Bir daha asla ayrışamazlar.”
Bölücü örgüt yıllardır “Kürt kimliğinin tanınması” talebini dayattı. Saldırılarına gerekçe olarak, “imha ve inkâr” suçlamasının gösterdi. Toplumsal aklımız ise, bu suçlamalar karşısında sürekli taviz verdi. Artık “Kürt” sözcüğü herkesin yerli yersiz kullandığı bir tanımlama haline geldi. Peki, bu durum neyi çözdü?
O halde, bu konuda verilen tavizleri geri almanın zamanı gelmedi mi? Bunun için önce bizim silkinmemiz gerekmiyor mu? İşe, bu etnik isimleri önce kendi hafızalarımızdan silerek başlamak gerekmiyor mu?
Ben artık sadece “Türk'üz, tekiz, biriz!” diyorum. Türk Yurdunda yaşayanlar için, bunun dışında bir etnik tanımlama kullanılmasını, hiçbir vatansevere, milliyetçiye, Atatürkçüye, Cumhuriyetçiye yakıştıramıyorum.
Türk kimliğine isyan eden iflah olmazlar için ise sözü, Kaşgarlı Mahmûd’a bırakıyorum:
“Biz diyoruz ki, Türk, Allah’ın verdiği bir addır… İsnat zinciri Peygambere (s.a.s.) dayanan bir hadise göre Allahû Teâlâ ‘Benim bir ordum vardır, Ona Türk adını verdim. Onları doğuya yerleştirdim. Bir halka kızarsam, Türkleri o halk üzerine musallat kılarım’ diyor. İşte Türklerin bütün mahlûkattan üstünlüğü şudur: Cenab-ı Hak onlara isim vermeyi kendi üzerine almıştır; onları arzın en yüce ve en havadar yerine yerleştirmiştir; onlara kendi ordum demiştir.” (Divânü Lugâti't-Türk)
iletisim@PolitikaDergisi.com
 

Yorumlar

kırılan cam'ın kayıp parçaları..

hakan bey düşüncelerinize katılmamak mümkün değil.
ancak ortada bir gerçek varki bizden,yani türk'lerden ayrılmak isteyen,
vaat'lere kanan,ayrımcılık üzerinden yapılan tuzaklara aldanan vatandaşlarımız çok fazla.
buna sözde milliyetçi türk'lerinde olumsuz katkı yaptığını ne yazıkki söyleyebiliriz. 
gelinen nokta acı gerçeği kabullenmek yada kabullenmemek' ten ibarettir.
acı gerçek ise her geçen gün,birlik ve beraberliğimizin üzerine vurulan ağır darbelerden dolayı kırıldığımızdır.
öylesine kırılıyoruzki yavaş yavaş ama, acı verecek ,telafisi olmayacak şekilde.
görüyoruzki bazı çocuklar beyinleri yıkanarak taş,sopa,ateşi eğlenceli bir şekilde kullanıyorlar.bunlara af yasasıda çıkarılıyor.
en önemlisi bunların ana babaları farklı zihniyette değiller,bu çocuklar büyüyecek,onlarında çocukları olacak..

kırık bir camın parçalarını birleştirmek çok zor,neredeyse imkansızda olsa içimizde telafi etme isteği vardır doğal olarak. ama bunun birleşmesini istemeyen düşmanlarımız ,kırıkta olsa kendi parçalarımızı bizlerden alıp götürüyor.
sizce içinde bulunduğumuz durum düzelirmi ?

CAMI KOR GİBİ ERİTİP, YENİDEN KALIBA DÖKMEK

İrfan Bey, sizin tespitleriniz de çok doğru ve gerçekçi.
Kırık cam parçalarını tekrar yapıştırmak için, devrimci çözümler düşünmemiz gerekiyor. Camı kor gibi eritip, yeniden kalıba dökmek mümkün.

Ülkemizdeki sorunların çözümünde de, devrimci düşünmemiz gerekiyor. Devlette yeni bir ruhu hakim kılmak mümkün. "Türk'üz, tekiz, biriz" diyen bir devlet, arada sıkışıp kalmış bir çok vatandaşımızın da rahat nefes almasını sağlayacaktır. Elbette "sözde milliyetçiliğin" geçmişte yaptığı hatalara düşmeden, hiç bir gerçek vatandaşa baskı yapmadan ancak Türk kimliği konusunda kararlı bir duruş sergileyen devlet, arada kalan vatandaşlarımızın doğru tarafta yer almalarını da sağlar.
 
Bugün bölünme, aciz devlet yapısı eliyle hızlanmıştır. Çözüm bu alanda, Türk Devrimi yapmaktan geçiyor.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.