Hem Kemalistiz Hem de Sosyalist

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Taylan ÖZBAY
Yazının Yazıldığı Tarih: 
02.05.2011

Kimi zaman yazdığımız yazıların ardından aldığımız yorumlar, eleştiriler aşağıdaki gibi bir yazıyı yazmayı kaçınılmaz kılıyor…

Durum şu:

İlginçtir ki zaman zaman Mustafa Kemal’e dair yazılarımızın ardından kendisini sosyalist olarak sunan bazı okurlarımızdan şiddetli eleştiriler alıyoruz. Eleştirilerin tarzı herkes tarafından tahmin edilebileceğinden konuyu daha fazla uzatmayacağım.

Aynı şey, Atatürkçü dostlarımız için de geçerli. Sosyalizme dair söz söylediğimiz anlarda da kimi Atatürkçülerin eleştiri oklarına hedef oluyoruz.

Bu her zaman böyle olmuyor elbette…

Dediğim gibi, zaman zaman…

Öte yandan işin bir de diğer boyutu var:

Atatürkçü olarak anılan kesimlere, partilere, siyasilere, aydınlara yönelttiğimiz her eleştiriden sonra, vatan haini…

Sosyalist geçinen kimilerine karşı tavrımızı ortaya koyduğumuzda ise adeta komprador ilan edilebiliyoruz…

Ve yine zaman zaman okurlarımızdan aldığımız mesajlarda, elektronik iletilerde tıpkı o okurunun Uğur Mumcu’ya ‘Fraksiyonunuz ne?’ diye sorması gibi, ‘siyaseten nerde konumlandığımız?’, ‘sosyalist mi yoksa Kemalist mi olduğumuz’ gibi sorularla karşılaşıyoruz.

Peki, o halde lafı uzatmadan tarafımızı söyleyelim.

Efendim bizler bir akıl devrimi olarak Aydınlanmaya, bunun ülkemizdeki yansıması ve temsilcisi olarak Kemalizme ve elbette insanlık için en adil, en ileri, en insancıl, en doğru bir sistem, bir hedef olarak sosyalizme sahip çıkıyoruz.

Bunu yaparken de birini öbüründen önemli, birini öbüründen kıymetli saymıyoruz, tam tersine her ikisini de vazgeçilmez bir sürecin basamakları olarak değerlendiriyoruz.

Ve bu kavramlara inandığımız ölçüde de…

Cumhuriyet devrimi ve aydınlanma felsefesini yok sayarak liberal demokrasiye sığınıp, yobazıyla, gericisiyle kol kola giren sosyalistin de;

Modernizm, çağdaşlaşma gibi söylemlerin arkasından dolanıp sermayeyle al takke ver külâh sarmaş dolaş yol alan Atatürkçülerin de karşısında yer alıyoruz…

Ne gericiliğe ne kapitalizme taviz var bizim bulunduğumuz yerden bakınca hayata.

Bu topraklara dair kurduğumuz hayal,

Aklın tamamen özgürleştiği,

İnançların oya tahvil edilemediği,

Bilimin son sözü söyleyen kabul edildiği…

Ve insanların sömürülmediği,

Köle yerine konmadığı,

Tüketilmediği,

Metalaştırılmadığı,

Özgür, eşit ve gelişime açık bireylerin var olduğu bir ülke hayalidir.

Bu yüzden,

Sermayeden oy dilenen,

Kapitalizmle pazarlığa oturan,

Emekçiye ihanet eden Atatürkçülere de;

Yobazla çıkar ortaklığı yapan,

Gericiyle liberalcilik oynayan,

Aydınlanma kültürünü yok sayan sosyaliste de,

Gücümüzün yettiğince karşı duracağız.

Gücümüz yettiğince bu kesimler karşısında,

Kemalist aydınlanma idealini ve demokratik sosyalizmi aynı kararlılıkla savunacağız.

Yıllardır beyinleri yıkanan, dahası bir de 12 Eylül’ün gölgesinde yetişmiş genç dostlarımıza garip gelecek belki ama…

Biz hem Kemalist,

Hem de sosyalistiz…

Mumcu’nun okuruna verdiği cevaptaki gibi:

Beğenirseniz beğenirsiniz,

Beğenmezseniz beğenmezsiniz.

Ne yapalım?

Biz buyuz!..

iletisim@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Türkiye'de sosyalizme giden ana yol Kemalizm'dir!

 

Sayın Taylan ÖZBAY burada ülkemiz ve onun geleceği ile ilgili güzel, sıcak ve samimi duygu ve düşüncelerini ifade etmiş. Anlatmak istediği Kemalizm ile Sosyalizmin çelişmediği tam tersine bir kimsenin aynı zamanda hem Kemalist hem de sosyalist olabileceğini anlatmaya çalışmış.
 
Ben de kendisiyle tamamen aynı düşüncedeyim. Belki kendisi bu duygu ve düşüncelerini biraz kopuk kopuk, dağınık  ifade etmiş ama bu o kadar çok önemli değil.
 
Önce ülkemize özgü olarak hem Sosyalist hem de aynı zamanda Kemalist olunabileceğini iyice anlamak için bu iki kavramın özünü ve aralarındaki nesnel, tarihsel ve ilkesel bağları çok bilmemiz gerekir.
 
Toplumculuk anlamında "Sosyalizm", kamu yararına kurulmuş düzen demektir. Tarihi kökü insan sevgisine (Hümanizm'e) dayanır. 17. ve 18. yy Avrupa kıtasında yeni gelişen kapitalizmin vahşi koşullarında işçiler günde 14-15 çalışıp adeta bir köle gibi yaşadıkları için zamanın insancıl aydınları bu durumu kabullenmeyerek, toplumun değişmesi, daha insani bir nitelik kazanması için fikirler geliştirmişlerdir. Örneğin bunlardan Fransız Saint-Simon 18. başlarında ütopik sosyalizm düşüncesini yayan tanınmış bir düşünürdür.
 
19. yy ortalarında K.Marks ve yakın arkadaşı F. Engels sosyalizm düşüncesine "bilimsel" bir temel yaratmışlardır. Bunu yaparken Alman felsefecilerinin düşüncelerinden ve İngiliz ekonomi politik teorilerden yararlanmışlardır. Böylece onlar "Bilimsel Sosyalizm" akımını veya kuramını kurmuşlardır. K.Marks'ın geliştirdiği "Bilimsel Sosyalist" sistemin ekonomik temeli büyük üretim araçlarında kamu mülküyetinin egemenliğindeki planlı üretime, siyasi temeli ise işçi sınıfın öncülüğündeki halk egemenliğine dayanır.
 
Ancak sosyalizm düşüncesi ve kuramı 19. ve 20. yy. da çok çeşitli biçimlerde yorumlanmış ve uygulanmıştır. 1917 da Rusya'da Lenin, 1949 Çin'de Mao, 1959 Amerika'da Castro sosyalizmi kendi yorumlarıyla ve kendi ülkelerinin somut koşullarına göre uygulayanlarının bilinen örnekleridir. Daha sonraları Avrupa, Asya ve Güney Amerikada sosyalizmin çok değişik versiyonları çeşitli sosyalist hareketlerden tarafından uygulanmış ve halen de uygulanmaktadır.
 
Gelelim Kemalizm düşüncesine. M.Kemal Atatürk'ün "Kemalizm"(Veya sonradan Atatürkçü de denilmektedir) adıyla anılan bu düşünceleri 1935 CHP Kurultayında sistemli ilkeler halinde formüle edilerek kabul edilmiştir. Bu ilkeler Cumhuriyetçilik, Laiklik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik ve Devrimciliktir. CHP 1946 yılından itibaren bu ilkelere "Demokrasi', 1970 yıllarında ise Ecevit ile birlikte "Sosyal Demokrasi" kavramlarını da eklenmiştir.
 
Dikkat edilirse bütün bu ilkeler toplumsal gelişmenin yöntem ve araçlarıyla ilgilidir. Türk toplumunun hedefini ise yine bizzat M.Kemal Atatürk "Çağdaş uygarlık", "Kadın ve Erkeğin eşit olduğu Modern bir Devlet" ve "Sınıfsız, imtiyazsız bir toplum" olarak çeşitli vesilelerle açıklamıştır.
 
Şimdi bu iki düşünce sistemlerinin ortak yönlerine bir göz atalım. Önce amaç ve hedef açısından sosyalizm de sınıfsız, sömürüsüz, baskısısız, savaşsız, kadın ve erkeğin eşit olduğu, içinde hiç bir denle ayrımcılığın yapılmadığı, çağdaş ve aydınlıkçı modern bir düzen amaçlıyor, aşağı yukarı Kemalizm de aynı hedeflere koşmaya çalışıyor.
 
Yöntem olarak ta hem Kemalizm hem de Sosyalizm cumhuriyetçi bir devlet biçimini tercih ediyor. Her iki düşünce sistemi de din ile dünya işlerini ayırmak istiyor(laiklik). Her iki düşünce akımı da devletin halka hizmet etmesinden(halkçı), emperyalist ve yabancı egemenliğine karşı ulusal egemenliğin, ulusal bağımsızlığın korunmasından yana(Milliyetçi veya ulusalcı). Her iki toplumsal anlayış ta bütün bu işlerin başarılması için gerekirse devletin aktif gücü(devletçilik) ve köklü önlemlerin ve yöntemlerin(devrimcilik) uygulanmasından yana.
 
Görüldüğü gibi Sosyalizm ile Kemalizm arasında çok büyük ve çeşitli ortak yönler var. Yani Türkiye'de sosyalizme giden ANA YOL Kemalizmden geçiyor. Ama bu TEK YOL değil elbette, Sosyalizme başka yollardan, başka kulvardan gidenler de olacaktır. Çünkü TEK HEDEF olan sosyalizme giden yollar ÇOK çeşitlidir.
 
 

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.