İçlerinde PKK’lı Olsaydı Habur’daki Gibi Karşılardınız

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Günlerdir TEKEL işçilerinin direnişini; herkesin susturulduğu, düşüncenin hapsedilmeye çalıştırıldığı bir dönemde, 1 Mayıs 1886’yı hatırlatacak idealizmle tüm dünyanın da ilgisini çeken hak arama mücadelesini ilgiyle izliyoruz. Türk Milletinin tüm bireylerine ders veren bu haklı mücadele, haksızlıklar karşısında Uğur Mumcu’nun mezar taşı gibi suskunluk simgesi olmamamız gerektiği sözlerini hepimize hatırlatmaktadır. TEKEL işçilerine yapılan haksızlık, toplumun uyuyan kesimlerini bir nebze de olsa harekete geçirmeyi başarmış, toplum da bu mücadeleye desteğin anlamını sorumluluk bilinciyle üstlenmiştir. Havada uçuşan darbe iddialarının, demokrasi taleplerine sahte gerekçeler oluşturduğu bu dönemde, toplum özgürlüğün ve demokrasinin tek güvencesinin ve esas gerekçesinin hak aramaktan geçtiğini iktidara bir ders niteliğinde göstermektedir.

TEKEL işçilerinin özlük haklarını kurtarma mücadelesi, iktidarın da gerçek yüzünü ortaya koymuştur. İktidar, havuzlara atılan, biber gazlarıyla susturulmaya çalışılan işçilere demokrasi anlayışlarını insafsızca bir şekilde yansıtmıştır. Daha önce askerlik yan gelip yatma yeri değildir, diyip, işine gelmeyince analar ağlamasın, diyen demagoji ustası Başbakan, elleri ayakları nasır tutmuş işçilere de yan gelip yatarak para kazanıyorlar, deme cüretini, haksızlığını göstermiştir. O çadırların içindeki tablo gayet nettir, o insanların ailelerini nasıl geçindirdikleri, nasıl para kazandıkları ortadadır. Başbakan’ın ve yandaşlarının da mal varlıklarını nasıl elde ettikleri aşikârdır. Tüm bunların üzerine de Avrupa Parlamentosu’nun gündemine girecek kadar ses getiren bu haklı mücadeleyi, içlerinde PKK’lılar var, diyecek kadar acziyet ve vicdansızlık göstergesi sözleri kamuoyundaki tepkiyi azaltma çabalarından öteye gitmemektedir. Sanki PKK ile Talabani ve Barzani üzerinden olsun, BDP ve istihbarat kurumları aracılığıyla olsun görüşmeler yapan, onların sözcüleriyle siyasi kanadıyla yemekler yiyen, gizli kapılar ardında toplantılar yapan da işçilermiş gibi. Sanki bu halkın daha kısa süre önce Habur’da teröristlere gösterdiği “hoş gelişler ola” türkülü karşılamayı da onlar yapmamış gibi. Teröristlere gösterdikleri hoşgörüyü, işçilere çok gören bir iktidar… Peki, soruyoruz size ey Başbakan, ey iktidar mensupları: O işçilerin arasında PKK'lılar olsaydı; Habur’daki gibi mi karşılardınız, yoksa terörist başını bu ülkenin milyonlarca insanından daha rahat bir ortamda yaşatırken, işçilerin başına o çadırları geçirme cüretini gösterir miydiniz?

Halkın, yetimin parasını kimseye yedirmem, diyen Başbakan’ın, TEKEL’i kaça sattığını, alan kişinin kısa sürede tekrar satarak ne kadar kâr yaptığını, binalarının ihalesiz kimlere peşkeş çekildiğini tüm kamuoyu biliyor artık. Daha önce SEKA’nın arazilerini peşkeş çeken, Türk Telekom’u birkaç yıllık kârı gibi komik rakamlarla, taksitlerle satan zihniyetle, ananı da al git, diyen zihniyetin ülkeyi getirdiği nokta ortadadır. Askerin morali bozuk, yargıyla yürütme kavgalı, yasama organı işlevini neredeyse yitirmiş.

Böyle bir kaos ortamında TEKEL işçilerinin hak arama ve ekmek mücadelelerini sonuna kadar destekliyoruz. Onlar bu ülke insanının karanlık ve geleceğe dair umutsuz dünyalarında bir ışık oldular. Sıra artık bizlerde... Ya bu ışıkla dünyamızı, geleceğimizi aydınlatma şansını değerlendireceğiz ya da ampul ışığına gelen kör sineklerin altında yaşamaya devam edeceğiz.

 

iletisim@PolitikaDergisi.com

 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.