Kime Soralım Bakanım?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Hasan BAŞDEMİR
Yazının Yazıldığı Tarih: 
30 Eylül 2011

"Diyar-ı Dicle’de bir kurt kaparsa koyunu; Yarın Adl-i İlahi sorar Ömer’e onu."

Bu mısraların sahibi ve muhatabı Hz. Ömer’dir. Ömer ismini veririz ki çocuklarımıza adaletli olsunlar diye. Tesadüfe bakın ki Milli Eğitim Bakanımızın ismi de Ömer. Makamına ve isminizi aldığınız kişiye saygımız sonsuz neticede ama Bakanım sizin ve hükümetinizin icraatları her âdemoğlunu dünyadan soğutacak türden.

Bakın yukarıdaki mısralarda ne güzel anlatılmış, bir yöneticinin çalışanlarına sahip çıkması gerektiği. Şimdi ben birazdan yine istifa etmenizi tekrarlayacağım; ama siz tabii etmeyeceksiniz. Sorun değil nasılsa öbür dünyada hesabı var bu işin. Ama biz bu dünyadaki işimize bakarsak eğer; şunları demek gerek sanırım.

Sayın Bakanım;

Bu ülkede en kalabalık meslek grubuyuz,

Bu ülkede en saygın (en azından eskiden öyleydi) meslek grubuyuz,

Bu ülkenin gelişmesi için en önemli meslek grubuyuz,

Ama aynı zamanda bu ülkedeki en “sahipsiz” meslek grubuyuz…

Geçenlerde eğitim fakültesini bitirip başka bir kutsal meslek olan polisliğe giden bir dostum dedi ki “Gel abi sen de gel polisliğe. En azından Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) gibi öğretmenine sahip çıkmayan bir bakanlıkta çalışmazsın”. Haklıydı... Hem de sonuna kadar! Siz ki 600 bin kişilik müthiş bir kitleden sorumlusunuz. Ama bu sorumlu olduğunuz kişilerin ne kadar tatil yaptığını, hangi şartlar altında çalıştığını bilmiyorsunuz. Hakkâri’nin dağ köyünde donarak ya da Karadeniz’de tüm yağmur suyunu içine alan bir okulda ıslanarak ders anlattınız mı hiç? Canım ülkemin trajikomik hallerinden birisiniz sadece, öğretmen kökenli olmayan bir Milli Eğitim Bakanı olarak. Bunu neden mi sordum size? “Sınıflara tablet bilgisayarlar gelecek teknolojiye yatırım yapacağım” demişsiniz de 240 bin kişi boşta beklerken, bırakın bilgisayarı, tuvaleti olmayan okullarımız dururken, vicdanınız elverecek mi o teknolojik yatırıma? Durun bir düşüneyim… Çok çabuk düşündüm. Türk Telekom’u satarken vicdanı sızlamayan zihniyet, çocukların eğitimine ve öğretmen atamasına harcanması gereken ödeneği gereksiz ve hazırlıksız bir teknolojiye hazırlarken utanmaz ki! Vicdanı da sızlamaz tabii… Sizin her sınıfa koymayı düşündüğünüz akıllı tahtayı tam olarak kullanmayı bilen kişi sayısı ülkemizde bir elin parmaklarını geçmez, bu yüzden dedim ‘hazırlıksız’ diye.

Neyse, yazıyı fazla uzatmayalım Bakanım. Daha çok konu var aslında da şimdi bu yazıyı okuyanlar sıkılmasın. Başka zaman devam ederiz. Siz koltuğu sevdiniz, pek bırakacak gibi durmuyorsunuz zaten. Ama ben yine adettendir, bir diyeyim. Bence istifa etmelisiniz, yerinize öğretmenliğin içinden gelmiş, tebeşir kokusunu bilen biri gelmeli. Yazıktır yahu! Sizin anlayışınızla ‘günahtır’ diyeceğim ama siz onu da unuttunuz artık…

Ben bu yazıyı neden yazdım? Gece internette dolaşırken gördüm; Elazığ ve Diyarbakır’da kaçırılan öğretmenlerimizi. Ama ne MEB’in sitesinde ne de televizyonda ‘Bakanımız sert çıktı’, ‘Bakanımız olay yerinde’ gibi yazılar göremedim. Sayın Bakanım; “Eğitimin ve öğretmenlerin hali ne olacak?”. Bu soruyu bari yanıtlayın da istifa edin hiç olmazsa (Hiç umudum yok ama). ‘Öğretmenleri kurt kaptı, Ömer’e sorun’ dediler… Neticede kurdu dağdan indiren de sizin hükümetiniz ya o bakımdan… Ondan sonra da işte aldım elime kağıt kalemi döktüm içimi…

Saygılar… (Bu kez sadece bu uzun yazıyı buraya kadar okuyan sevgili okurlarıma…)

Hasan BAŞDEMİR

iletisim@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.