Kürdistan Federe Devleti Değil, Büyük İsrail Devleti

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Koray Kamacı
Yazının Yazıldığı Tarih: 
30.07.2013

Evet, son zamanlarda Suriye’yi bıraktık kuzeyini konuşmaya başladık. Oysa biz yazdığımız yazılarda birçok defa Suriye’nin kuzeyine (Özellikle Kamışlı bölgesi) çok dikkat edilmesi gerektiğini ve bu hareketlenmenin iyi takip edilip, buna karşı düzgün bir savunma refleksi geliştirilmesini birçok defa belirtmiştim. Ama şu gerçeği mutlaka belirtmeliyim: Eğer Ortadoğu’da bir bahar yaşanıyorsa o da Kürt Baharıdır. Irak’ta de facto bağımsızlık, Türkiye’de malum çözüm süreci derken, şimdi de Suriye’de PYD (Partiya Yekittiya Demokrat) öncülüğünde özerkliğin yolu açılıyor. Ancak PYD’nin en büyük derdi Suriye’de şeriat Devleti isteyen radikal İslamcı gruplar. (Özellikle El-Kaide)

Yaşanan gelişmeler elbette özerkliğin ayak sesleridir.

Barzani arabuluculuğunda Kürt Yüksek Konseyi’ni kurmuş Kürtlerin aralarında ki sorunlara karşın mühim bir gelişme. Ayrıca yerel bir Anayasa taslağı hazırlandığı ve referanduma gidileceği sık sık idaa ediliyor. Bu arada Türkiye itidalli bir şekilde yaşanan gelişmeleri takip ediyor. Geçtiğimiz günlerde PYD lideri Salih Müslim’in de Türkiye’ye gelmesi ve yaşananları birinci elden anlatması bunu göstermektedir. Ayrıca bu hafta Salih Müslim’in tekrar Türkiye’ye gelmesi bekleniyor. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Naçirwan Barzani’nin gelmesinden sonra beklenen bu gelişme gayet önem arz etmektedir.

Salih Müslim’i pek çok kişi tanımıyordu ve son zamanlarda adını sıkça duymaya başladı. Ancak Salih Müslim çok da Türkiye’ye yabancı bir isim değildir. Kendisi İTÜ Kimya Mühendisliği Mezunudur. Türkçesi ise gayet akıcı ve düzgündür. Salih Müslim pek çok demecinde PYD’nin Pkk’nın kolu gibi algılanmaması gerektiğini söylüyor. Zira Türk kamuoyunda bu eğilim hakimdir. Ama siyaseten ve ideolojik olarak çizgilerinin aynı olduğu muhakkaktır. Ayrıca Salih Müslim’in açıklamalarından anlıyoruz ki, Ankara’nın, Kürt Yüksek Konseyi’nin muhalif Suriye Ulusal Koalisyonu ile anlaşması halinde, Rojava’da demokratik özerkliğin gerçekleşeceği ve tanınacağıdır. Gidişat çok sağlam ve planlı bir şekilde ilerliyor. Böyle giderse çok yakında Irak’ta olanlar Suriye’de de olacak ve ‘’Büyük Kürdistan Federe Devleti’’ kurulacaktır. Böylece Şark Meselesinin en önemli ayağı tamamlanacaktır. Tabii bu Devlet’in kurulması sadece Irak ve Suriye’nin kuzeyi değil, aynı zamanda Türkiye’nin Güneydoğusundan da geçmektedir. Sınırlara bakınca tam da Tevrat’ta belirtilen, ‘’Büyük İsrail Devleti’’ sınırları aklıma geliyor. Netice de bu topraklarda ABD’nin imzalamadığı ve İsrail’in onaylamadığı hiçbir proje başarıya ulaşamaz. Nitekim İsrail’in arz-ı mevud planlarını yazdığım birçok yazıda belirttim. Türkiye’nin kırmızıçizgileri maalesef bu dönemde pembe çizgilere döndü. Hal böyle iken meydanı boş bulan Küresel Güçler özellikle ABD bu topraklarda istediği gibi rahat rahat at koşturuyor. Bu arada atı alan Büyük İsrail’e varmak üzere!

Ortadoğu’da önemli bir söz vardır: ‘’Şiiler zincirle kendini döver, Kürtler düş kurar ve Sünniler yönetir.’’ Ama artık bu durum değişiyor. Konjöktür tümden değişime uğramaya başladı. Dış politikada herkes çıkarlarına göre hareket eder. Türkiye ise çıkarlarını ve çizgisini Dış Politikada zafiyete uğratmıştır. Bunun yankılarını birçok yerde ve olayda görmek mümkündür. Unutmamak gerekir ki, Devlet asla hissi davranmamalıdır. Türkiye Libya’da, Irak’ta, Suriye’de ve hatta Mısır’da hissi davranarak ticaretini ve siyasetini çıkmaza mahkûm etmiştir. Böyle giderse Ortadoğu’nun kalbine ‘’Büyük İsrail Devleti’’ çok yakında önceden çizilmiş sınırları ile meşruluğunu Dünya’ya ilan edecektir. Buna seyirci kalanları ise ne Tarih ne de bu toprakların vicdanı affetmeyecektir. Derhal önlem alınmalı, yoksa yarın çok geç olabilir. Tıpkı bugün gibi! Türkiye belki de bu toprakların ve bölge insanının tek umududur. Bugün ne Suudi Arabistan ne de başka bir Arap Devlet’i bu oyunu bozamaz. Bu oyunu ve bu projeyi bozacak tek ülke Türkiye’dir. Türkiye’nin bütün kurumları ile Sevr sendromundan çıkması lazımdır. Dünya’da birçok yerde söz sahibi olduğumuz şu zamanlarda bu konjöktürü iyi kullanmamız gerekir. Çok yakında savaş kapımızda olacak bundan hiç şüphe yok. Lakin Türkiye'nin bu savaşta takınacağı rol, bölge için hayati bir önem taşıyor. Zaman her şeyin ilacıdır. İleride bütün bunları daha net gözlemleyip, daha net bir analiz ortaya koymak mümkün olacaktır.

Ve son söz: ‘’ Bazen gerçek, hayalden daha gariptir.’’

 

Koray KAMACI

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.