Kürtaja , Kadına ve Mücadeleye Dair…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
FAİK ERYAŞAR
Yazının Yazıldığı Tarih: 
09.06.2012

Tayyip Erdoğan’ın Nüfus ve Kalkınma Programı ile ilgili konferansta başlattığı kürtaj tartışması AKP kurmayları tarafından kadın düşmanlığını körükleyen, gericiliğin ana eksen olduğu açıklamalarla beslenerek sürüyor ve toplumun gericiliğin ve piyasacılığın etkisi altında dönüştürülmesi için önemli bir aşama olarak kullanılıyor.

  

XVI. – XVII. yüzyıllarda düzene karşı çıkan ayaklanmalarda kadınlar ön plana çıkmış bu durum cadı avı adıyla kadına yönelik şiddetin daha örgütlü bir hala gelmesine yol açmıştır. Dönemin devletlerine ve Katolik Kilisesine göre cadı olarak kabul edilen bazı kadınlar kürtaj yapmakla suçlanmış kürtaj idamlık suçlar kategorisine alınmıştır. Bu yıllarda kadına yönelik bu şiddetin altında yatan esas faktörse kadının sermaye ve erkeğe bağlılığını arttıran bir düzen inşa etmek olmuştur. Son haftalarda Türkiye’de yaşananlara baktığımızda tarihsel moment içinde yaşananlarla benzeşen yönler olduğunu görürüz.

AKP, kadına gericiliğin ve piyasacılığın keşişim kümesine denk düşen bir tavırla yaklaşmaktadır. AKP’ nin bu tavrı kürtaj tartışmalarıyla iyice deşifre olmuştur. Kürtajla ilgili tartışmalara ‘’ 4*3 Eğitim Sistemi, Ulusal İstihdam Stratejisi, Liselere emzirme odaları yapma, Çocuk yaşta evliliğin önünü açma, tecavüz vakasında esas suçlunun kadın olduğunun söylenmesi ‘’gibi başlıklarla birlikte yaklaşmak gereklidir. 4*3 Eğitim Sistemi’nin amaçlarından biri kız çocuklarını okul yaşamından uzaklaştırıp eve kapatmaktır. AKP’nin Ulusal İstihdam Stratejisi ile kadına söylediği çalışacaksan evinde çalış, annelik yap, kariyer yapmaya çalışmadır.   Bu politikaların kadınlara biçtiği toplumsal rol: köle ol, bol bol çocuk doğurup sermaye sahiplerinin ucuz iş gücü ordusu oluşturulmasına katkı sağla, okuma, düşünme, sorgulama, yoksullaş, emeğini sömürt, çaresizleş şeklinde formüle edilebilir.

Kürtajın yasaklanmasına karşı gösterilen toplumsal tepkiyi ne sadece kadınlara özgül bir mücadele başlığı nede bireysel özgürlükler alanına saldırılmasına karşı koyma güdüsü olarak değerlendirmemek gereklidir.  Bu tepki aydınlığa ulaşmanın engellenmesine, emeğin sermayece sömürülmesine gösterilen bir tepkidir. Konu bu açıdan görülmezse gösterilen tepkiler kısa sürede sönümleyip egemen güce boyun eğmeye mahkûm olabilir.

Kadınların ellerini ayaklarını bağlayan rollerden kurtuldukları, potansiyellerinin farkına vardıkları yönetim ve üretim süreçlerine özgürce katılabildikleri, insan olmanın güzelliklerini, anne olmanın hazzını istedikleri gibi yaşayabilecekleri bir dünyaya ulaşmak için kadın ve erkek birlikteliği içinde  mücadele etmek ve dayanışma içinde olmak insanlığımızın bir gereğidir.

Yazımı bir şiirle sonlandırmak istiyorum:

‘’Ve kadınlar birbirlerinden gizleyerek, bakıyorlardı ayın altında, geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine. Ve kadınlar bizim kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri,  ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yârimiz ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve kara sabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar’’(NAZIM HİKMET)

 

 

Faik ERYAŞAR

 

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.