Methiyeler Düzmek Kötülüktür

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Erdal ERGÜLER

İnsan yaşamı boyunca gerçeklere ihtiyaç duydu, duymaya da devam ediyor. İnsanların birbirlerine olan yaklaşımlarını incelediğinizde; bu savaşları kim çıkarıyor, insanı kim dolandırıyor, masum bir canlının canına kim kastediyor diye sormadan edemiyorum. Uzaylıları tanımıyoruz ve böyle bir yaşam formu var da gelip onlar mı yapıyor acaba bu kötülükleri bize? Her şey bu kadar mükemmelken, herkes bu kadar müthişken, bizler sevgi pıtırcıklarıyken; insanoğlu yapacak değil ya bunları? Devlet bakanı, tekele zam yapıyor ve diyor ki; “Biz bu zammı halkın sağlığı için yaptık”.

Oh oh ne güzel, devlet-halk el ele, harikasınız, müthişsiniz, süper insanlarız, süper ülkeyiz, sağlık da lazım tabii. Şimdi çıkıp neden fuhuş var diyeceğim. “Ergen gençlerimizi düşünüyoruz” diye açıklama yaparlar diye çekiniyorum. "Domates neden 10 lira iken daha çok işlem gören salça daha ucuz" dersem otomatik ileti; “kriz teğet geçti” ile karşılaşırım diye çekiniyorum.

İyi de biz robot değiliz ki. Bir beynimiz var, gözümüz var, çevrede olup biten olaylar, yaşadığımız bir dünya var. Bizim gerçeklerimizi bu unsurlar belirler, meclis ya da basın açıklamaları değil. Hayır, eğer gerçekleri beynimiz değil de bu açıklamalar belirliyorsa oturup ne kadar insan olduğumuzu, ne kadar beyin sahibi olduğumuzu tartışalım.

Methiyeler düzmek kötüdür: Bir insana; harikasın, süpersin, müthişsin demek ona yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Bir ülke için de böyle.

Eleştiri, insani bir ilişkinin parçası olmaktan ziyade başlı başına bir sanattır. Eksikleri bulup gideren, sorunların tespitini yapıp çözümler üreten, geliştirici bir sanattır. Bizler sorun olduğunu bile kabul etmiyoruz ki, soruna çözüm üretebilelim. Çernobil faciası yaşandığında bakanın biri çıkıp; “radyasyon yok, bakın ben çay içiyorum” diye açıklama yapmıştı. Bakan olaylara "bakarak" 2 dakikada kansere ve radyasyona çare oldu. Zararlı mutasyonlar yalan oldu, 2 kafalı doğan çocuklar yalan oldu. Görmezden gelinince sorun diye bir şey olmuyor nasılsa. "Kader" açıklaması bile daha bilimsel kalıyor bakanın yanında, siz oturup çay için tabii ki. Belki de bu açıklama çaydan kaynaklanıyordur.

Sonra yakın bir tarihte birkaç genç doğalgaz faciası yüzünden evde zehirlendi, dönemin Doğalgaz A.Ş genel müdürü eve tespit yapmaya girdi ve çıkışta yaptığı açıklama akıllara zarardı; “gençler uygunsuz vaziyetteydi”.

Ülkenin doğalgazdan sorumlusu, insanların bacak arası sorumlusu olursa gençler tabii ki zehirlenecekler. Olması gereken ölmektir zaten, gazdan ölmezseniz; kahrınızdan ölürsünüz çünkü.

 

Kürt sorunu diyorsun, bu gerçekliği kabul dahi etmeyenler var, Neymiş ABD’nin Türkiye bölme planıymış, sanki PKK’yı ABD kurmuş gibi. Doğu bölgelerinde tek bölge bazlı BDP’ye oy çıkma oranı % 90’lardayken, yani bu parti; Kürtlerin tamamına yakın desteğini almışken, neymiş ABD’ymiş. Sanki bu halk, ABD destekli çalışıyormuş gibi. Halkların birbirine kırdırıldığı bu savaşı görmezden geliyor, tanımıyoruz. Kan dökülüyor. Hani kan nerede diyecekler diye çekiniyorum. Yolda yürürken ayağım kayar da düşersem, sebebi ABD olacak diye korkmuyor değilim. Her şey güllük gülistanlık, dert yok, tasa da yok. Bu ABD, ne menem bir şeyse artık, her şeyi onlar yapıyor.

Evet methiyeler düzmek kötüdür; Size "kıyafetim nasıl durmuş?" diye soru soran kişiye kıyafeti incelemeden cevap vermişliğiniz olmuş olabilir, "senin için ölürüm" dediğiniz insanı bir kalemde silmişliğiniz de olmuş olabilir ama sevgi somuttur. Her şey güzel diyerek; ülke, süpersin diyerek; insan seviyoruz; yani sanıyoruz. Halk deyişlerindeki "dost acı söyler' cümlesinden nasibimizi almayıp, o dostların kafa derilerinden kendilerimize eşya yapmayı seçiyoruz, asmayı, idam etmeyi, kötü demeyi, bölücü damgası yapıştırmayı uygun buluyoruz. Nerede yalan, yanlış insan varsa padişahım demeyi, ya da yanımızda gezdirmeyi uygun buluyoruz. Galile dünya yuvarlak ve dönüyor dediği için idamdan son anda çeviriyor; kör bırakıp, yıllar sonra hep birlikte "aaa yuvarlakmış ve dönüyormuş" diyoruz. Ne zaman kafamıza bir "darbe" geliyor ya da o darbeyi hissediyoruz; kafa derilerinden süslü kemerler yaptığımız o insanları özlüyor, sonra yine süslü kemerler yapmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Erdal ERGÜLER

Politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.