Milliyetçilik Hastalığı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Altan KAHRAMAN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
11.11.2009

Makaleme ünlü fizikçi Albert Einstein'in sözüyle giriş yapmak istiyorum.
 
"Milliyetçilik bir çocukluk hastalığıdır".
 
Evet, Einstein bunu söyleyerek daha kendini geliştirememiş ve aklı hâlâ çocuklukta kalan bir insanın yapabileceği bir icraat olarak öngörmekte milliyetçiliği. Dediği gibi kafasını kumdan çıkarmayan zihinlerin sevebileceği bir olgudur. Benim vatanım, benim insanım, benim toprağım diyerek sınırları kaldırma eğiliminden uzak sadece kendi milletini dolayısıyla ırkını düşünen insan modelidir. Milliyetçilik tohumları bize okul sıralarında verilmeye başlanır. Çoğumuz milli hislere aileden dolayı zaten aşinayız. Bunun üstüne okul ve beraberinde getirdiği arkadaş ortamı eklenince milli hisler tavan yapmakta ve kendi ırkımızı göklere çıkaran konuşmalar yapmaktayız. İşte çocuk olduğumuz için henüz düşünmeye değil, verilenlerle idare etmeye yatkın olduğumuz için milliyetçiyizdir.
 
http://www.politikadergisi.com/sites/all/modules/fckeditor/fckeditor/editor/images/spacer.gif
Lakin zaman geçer büyür filizlerimiz toprağı darbelemeye başlayınca biraz daha işler değişir. Düşünmeye başlarız. Nedir bu milliyetçilik, ben kimi kimden ayırt ediyorum? Kimi yüceltip kimi alçaltıyorum? Nedir bana bu okuttukları marş, nedir bu bayrak, nedir bu aşk? Artık sorgulama vaktimiz gelmiştir.
 
İnsan kendini neden diğer insanlardan ayrı kılıyor?

Daha güçlü olabilmek için.
 
İnsan neden daha güçlü olmak istiyor?

Çünkü her insan güçlü olmak ister...
 
Peki insan ne yapacak bu gücü?

Dış güçlere karşı kullanacak! Ezilmeyeceğiz.
 
Ezilmezsek ezeceğiz yani insanı?

Eh. Yani kural budur.
 
İnsan insanı mı ezecek?

Yok öyle değil de kemküm…
 
Her türlü devrim gelişim ülke adınaysa bu ülke gelişirken diğeri bunu yapamıyorsa kardeşlikten, anti-militarizmden söz etmek, barıştan söz etmek mümkün değildir. Milli hislerle donatılı yurdumda kendi milletini üstün görmek doğaldır; ama bir o kadar da düşüncelidir.
 
"Tarih kazananların propagandasıdır."
 
Milliyetçilik bir oyundur. Tek bir millet vardır; insan. Burjuvazinin işine gelen bu milli hisler bu yurtta da ayrımcılık yaratıp Türk - Kürt çatışmasının temelidir. Milliyetçilik olgusu ile burjuvazilere karşı omuz omuza olmaktan çok, kendi ayrılıklarımıza sarılıp onların emelini okşayacak duygularla yaşıyoruz. Burjuvazi milliyetçiliği daima ister. İşçiler kardeş olmasın, değil mi? Kardeş olursa bir olurlar ve oligarşi tehlikeye girer.
 
Bu yüzden milliyetçilik hastalıktır, hem de ölümcül.
 
iletisim@politikadergisi.com
 

 

 

 

 

Yorumlar

ırkçılar gericidir

Milliyetçilik, emperyalizmin silahıdır. Önce -aslında herkes gibi 'sıradan' olan- insanlara üstünlük yahut ezilmişlik duygusu yüklenir. Bu duygularla, kendini duruma göre 'bir şey' veya 'hiç bir şey' sanan, kırıldığına-haksızlığa uğradığına inandırılan topluluk için ilk aşama bitmiş olur. İnanmak.

İkinci aşamada silahın ateşlenmesi için eylem gereklidir. İnancın faşizme, ırkçılığa dönüşme evresi.
Çelişik tarih, -ajitasyon edebiyatının insafına bırakılarak- iyice ezberletilir. Irkçılığı canlı tutan görsel objeler hayatın her alanına sistematik olarak yerleştirilir. Sanat araçtır, okullar(ilköğretim) araçtır, okumayı sevmeyen toplumlarda -özellikle- görsel yayınlar araçtır.
Zaman içinde sırf ataları farklı ırktan diye komşusundan nefret eden bir topluluk peydah olur. İlk galeyanda, bir gün önce belki bir fincan kahve ödünç aldığı insanın, katli vacip bir hal alır bu ilkellerin gözünde.

Evet, ilkelliktir, gericiliğin daniskasıdır. Bir değer bütünleştikçe ilerler, gelişir. Ne kadar parçalar, saklar, sakınır, özelleştirirseniz, ilahlaştırıp dokunulmazlaştırırsanız o değer o kadar çağın gerisinde kalmaya mahkumdur.

Hele yurdumuzda yapılan ırkçılık propagandaları anlaşılır gibi değildir.
Bu kadar iç içe geçmiş, devşirme üstüne devşirmeye uğramış, envai ırkı bir arada kucaklamış bir ülkede, hala yedi göbek Türkmüş yahut Kürtmüş gibi ırkçılık edebiyatı yapmak gerçekten gülünç olmaktadır.

Milliyetçilik ve Tarihsel Materyalizm

Milliyetçilik tarihsel bir dönemin olmazsa olmaz koşuludur. Kapitalist üretim ilişkilerinin toplumun üst yapısını belirlediği günümüz toplumunda da milliyetçilik revaçtadır. Böyle olması da tarihsel materyalizmin bir gereğidir. Zira yeryüzündeki ülkelerin büyük çoğunluğu ulus-devlet yapısına sahiptir.

Ulus-devletler; dil veya milliyet bağıyla, halkları birbirine bağlamaya çalışır ve pazarın ortak dilini oluşturmaya çalışırlar.

Sosyalizm'e geçildikten sonra bile milliyetçi akımlar sürebilir fakat ivme kaybeder ve zamanla çöker,tarihin diyalektiği de bunu gerektirir.

Fakat yine de şunu unutmamak gerekiyor...

Feodal üretim ilişkilerinin toplumun üstyapısını oluşturduğu devletlerde Dinci/Gerici/Kişisel Diktatörlükler işbaşındadır.

Kapitalist üretim ilişkilerinin toplumun üstyapısını belirlediği ve milliyetçiliği körüklediği devletlerde ise Parlamenter Demokrasi/Burjuva Demokrasisi iş başındadır.

Sosyalistler bu ikili arasındaki savaşta kendi fikirlerini açık ve net ortaya koyup,dile getirmekle birlikte; Burjuva/Parlamenter Demokrasiyi desteklerler.

Türkiye gibi yarı kapitalist/yarı feodal ülkelerde ise; iğneyi Burjuvaziye,çuvaldızı ise Dinci/Gerici ideolojilere batırmak zamanıdır. Bu tip ülkelerde devrimci/milliyetçilerde ilerici nitelik gösterebilir...

evren

Batı'daki milliyetçilik popülizmi -II. Dünya Savaşı sürecinde- işlevini yerine getirmiştir -doğrudur! Ancak -yakın tarih açısından söylüyorum- bu yükselişin esas amacı SSCB'nin dünyaya yayılmayı hedefleyen sosyalizm akımına karşı tepki olarak kullanılmıştır daha çok. Yani Enternosyenilin başındaki Rus milliyetini lağvetmek için yaratılan bir dalgadır. İşede yaramıştır.
Ancak zaman içinde Avrupa, milliyetçiliği yurttaşlık değerinde genellemiş, sosyalizmin vaad ettiği sınıf eşitliği poropagandasını kendi kraliyetlerinde, federelerinde uygulamaya geçmiştir.
Yani akıllılık edip, sosyalizmin cazip önerileri-hedefleri kendi yurttaşlarını tavlamadan, kapitalizmin sömürü handikapını yurttaşlarına donattığı eğitim-sağlık-yaşam kalitesi gibi yüksek standartlarla bertaraf etmişlerdir.

Not: Milliyetçilik bilgi ve ispatın yetişemediği yerde skolastik değerlerden daima destek almıştır. Din gibi... Öyleki tek başına faşizmi yüklendiği hayretle, dehşetle görülmüştür :)

Söylediklerine katılıyorum...

Yalnız Avrupa Birliği "sosyal kapitalizm" gibi bir sistem uyguluyor ve "sosyalizm"in önüne bu şekilde geçiyor. Tabii bu AB ülkelerindeki halkın ayaklanması sonucu elde edilen bir hak.

Hak verilmez,alınır'a tipik bir örnek.

Benim "devrimci-milliyetçileri" istisna tuttuğum durum "Yarı Kapitalist/Yarı Feodal" veya "Feodal ülkeler" için geçerlidir.

MİLLİYETÇİLİK

Öncelikle MİLLİYETÇİ'liğin TDK. sözlük anlamına bakalım.
milliyetçilik,

a. Maddi ve manevi açılardan millet ve ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutma anlayışı, ulusçuluk, ulusalcılık, nasyonalizm: �Milliyetçilik, sadece bir ideoloji değil, bir yaşayış ve bir duyuş tarzıdır.

Şimdi Milliyetçiliği bir kenara bırakalım.Ailemizi ele alalım.Ailenin davranışları veya yaptıkları başkalarına yanlış geliyor olabilir.Buna rağmen gözle görünen net bir hata olmadıktan sonra insan ailesine laf ettirir mi?
Başka bir örnek:Herkes öyle veya böyle bir takım tutar.Çok bariz hatası olmadığı sürece de,takımına asla laf söyletmez.Bu örnekleri yaşadığımız hayata bakarak çoğaltabiliriz.Benim MİLLİYETÇİLİK anlayışım,aile örneğinde de verdiğim gibi çok bariz hatalar olmadığı sürece ÜLKE'mi korumak.Korumak derken lütfen yanlış anlaşılmasın;SİLAH'la değil.Yoksa öyle OSMANLI'da olduğu gibi ver elini YUNANİSTAN hadi işgal,ver elini IRAK hadi işgal,bunlar benim MİLLİYETÇİLİK anlayışıma ters.Gerçi burada sorgulanan benim anlayışım değil,genel anlayış.Ancak sorguladığınız bir dönemler ADI MALUM PARTİ'ye üye veya sempatizan olup,sonradan MİLLİYETÇİLİK adı altında şahsi işlerini yapanlar ise,bende onlara sonuna kadar karşıyım.Bir insanın ailesini sevmesi ve kollaması kadar,ülkesini sevmesi ve kollaması da gayet normal.Hangimiz uluslararası bir platformda ülkemize karşı yapılan bir sözlü saldırıda,bitaraf kalabiliriz? Eğer gerçekten bir hata var ise belki " O konuda haklısınız ama genel olarak yargılayamazsınız" demez miyiz? Zaten aksi bir durumda ben o insanın AKLINDAN şüphe ederim.Madem ülkeni hiç sevmiyorsun,her yaptığı hata (geçmişte ve günümüzde) hala o ülkede yaşama konusunda niçin ısrarlısın o zaman? Kısaca ben bir MİLLİYETÇİ'yim ama kesinlikle saldırgan bir anlayışım yok.Bana veya ülkeme MADDİ veya MANEVİ anlamda saldırılmadığı sürece...Bırakın insanlar ülkelerini,manevi değerlerini sevsinler,onlara sahip çıksınlar.Saygılar......

Hocam

Bizim burada kullandığımız "milliyetçilik" kelimesinin bilimsel kullanımıdır.

Yoksa "yurtseverlik-vatanseverlik" çizgisinde hem fikiriz.

Milliyetçilik konusunda

Milliyetçilik konusunda herşeyi anlıyorum da "Madem ülkeni hiç sevmiyorsun,her yaptığı hata (geçmişte ve günümüzde) hala o ülkede yaşama konusunda niçin ısrarlısın o zaman?" veya benzer cümleleri anlamakta zorluk çekiyorum. Sanki insanların dilediği zaman dilediği ülkede yaşama hakları varmış gibi... Tabi ki ülkesinden memnun olmayan insana, istediği başka bir ülkede doğma şansı verilseydi, bunu kabul edebilirdi. Ama yabancı bir ülkede mülteci veya en azından yabancı olarak yaşamak? İkisi aynı şey mi?
Sevmek ya da terk etmekten başka bir seçenek daha var: Sevmediği şeylerin düzelmesini istemek...

Sinan...

'Beğenmiyorsan git' saçmalamalarına aldırmayınız. Söyleyecek sözü olmayanların başvurduğu içi boş lakırtılardan biridir.

Önce 'hepimiz kardeşiiiz' şarkıları söylerler -birlikte yaşamak için illa kardeş olmak şartmış gibi-
sonra da 'Türkiye Türklerindir' diye sloganlar atarlar!
'Ben de kürdüm ne olacak' diyene de Kuzey Irak'ı yol gösterirler.
Babasının tarlasında yabancı otları yolup atar gibi.

Türkiye Devletini kendi malı sanan, kafasına göre onu-bunu kovan, burnunun dibinde ülkesini parselleyip satanlara da aferin diyen, kumarhane-fuhuş-uyuşturucu-mafya patronlarını kahramanlaştıran zihniyet; ne bilgide, ne anlayışta, ne mantıkta, ne milliyetçilikte yahut yurtseverlikte muhatap alınacak durumda da çapta da değildir.

Milliyetçilik size göre hastalık, bana göre hastalıkların ilacı

Milliyetçilik, sizin için bir hastalık olabilir. Einstein içinde öyle olabilir. Bir kişinin, kendi milletini, diğerlerinden daha çok sevmesi ve buna dayanan bir düşünce geliştirmesi, ancak insana özgü bir durumdur. Ben kendi milletimi, yani Türklüğü, diğerlerinden daha çok seviyorum diye çocuksam, mensubu olduğu aileyi, diğer ailelerden daha çok sevenler ne olacak? Türklük benim ailemdir ve de bundan gurur duyuyorum.

Milliyetçilik, size göre, sözün sahibi Einstein'a göre hastalık olabilir. Ancak bana göre, ülkenin içindeki sıkıntılara karşı olabilecek tek ilaç, tek reçetedir. Ben dünyayı umursamıyor muyum? Umursuyorum. Ama ben önce kendi evimi, sonra komşumu, sonra diğer insanları düşünürüm. Ben evimdeki sıkıntıları halletmeden, diğer insanların sıkıntılarını halledemem.

Ancak bu yazı ile derginin kendi görüşü olarak yansıttığı görüş arasında ciddî bir çelişki var. Hem Mustafa Kemal Paşa'nın Bursa konuşmasına atıp yapılacak, fikir kaynağının bu olduğu söylenecek ama konuşmayı yapan kişi, ölümcül bir hastalığa sahip olmakla suçlanacak. Bu sizce de yaman bir çelişki değil mi? Atatürk'ün milliyetçiliğini inkâr mı edeceksiniz yoksa?

Bursa Nutku

Yazdıklarınızdan sonra, Mustafa Kemal'in Bursa Nutku'nu nerede ve niçin söylediğini bilmediğinizi düşündüm.

Mustafa Kemal, Bursa Ulu Cami'de toplanıp Ezanın türkçeleştirilmesine karşı çıkanlara Bursa Nutku ile cevap vermiş ve gençliğin gericiler karşısında nasıl bir tavır alması gerektiğini de bu Nutuk"ta belirtmiştir.

Dergimiz çizgi olarak Mustafa Kemal'in Bursa Nutku'nu benimser. Bu yazının da Bursa Nutku ile çelişir bir yanı yoktur.

İşte Bursa Nutku:

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”

Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği...

Görüldüğü gibi Mustafa Kemal Bursa Nutku'nda milliyetçilikten değil devrimcilikten dem vurmuş ve gericiliğe karşı gençliğin tek vücut olması gerektiğini belirtmiştir.

Atatürk Milliyetçiliği ayrı bir kavramdır,Türkçülük ayrı bir kavramdır. Yazıda da bahsedilen sosyolojik olarak "milliyetçilik"tir. Oysa ki Mustafa Kemal'in milliyetçiliği "anti-emperyalist ve laik" karakterli olmasının yanı sıra "Irk'a değil "insan" kavramına dayanır.

Mustafa Kemal'in yazdığı vatandaşlık kitabında da bu konunun ayrıntılarını da bulabilirsiniz...

Saygılarımla...

Politika Dergisi

Yazı İşleri Müdürü

Evren YELKANAT

Ben Atatürk'ün Bursa

Ben Atatürk'ün Bursa konuşmasını ve bu konuşmanın sebeplerini gâyet iyi biliyorum. Ancak sizin anlamadığınızı görüyorum.

Atatürk bir devrimcidir, bu doğru. Ancak buradaki devrim, ne tür olduğudur. Açık bir biçimde görülmektedir ki, bu milliyetçi bir devrimdir. Atatürk'ün milliyetçiliğinin ayrı, Türkçülüğün ise ayrı bir kavram olduğunu söylemişsiniz.

O halde Atatürk'ün şu sözlerine ve dönemdeki şu uygulamalara cevap verin.

- "Kanından olmayana güvenme." (Nutuk ve "Atatürk İhtilâli - Mahmud Esad Bozkurt - Kaynak Yayınları)
- "Sen orada, Türk ırkının, dünyanın en güzel ırkı olduğu gerçeğini bir daha göstermiş oldun." (Keriman Hâlis'in dünya güzel seçilmesi üzerine - Atatürk'ün Bütün Eserleri - Kaynak Yayınları)
- "Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur." (Nutuk)
- "Yaratılışımda bir olağanüstülük varsa, bu Türk olarak dünyaya gelmemden dolayıdır."
- "Bu vesileyle muhterem milletime tavsiyem odur ki, benden sonra başına geçireği kişilerin damarındaki ve yüreğindeki cevher-i asliye bir an olsun dikkat etmek gereğinden bir an olsun uzak durmasın." (Nutuk)

Bu sözler daha da çoğaltılabilir. Ayrıca şu uygulamalar;

- Askerî liselere ve hemşire okullarına girişte, TC vatandaşlığının yanında Türk ırkından gelme zorunluluğu.
- "Vatandaş Türkçe konuş" kampanyası ve Türkçe dışında sokakta başka bir dille konuşulamaması. (Gayrı-resmî uygulama)
- Misâk-ı Millî sınırlarında olmayan Hatay'ın alınması. (Misâk-ı Millî sınırları, İskenderun ile Antakya arasından geçer.)
- Lise tarih kitaplarındaki Türklük ile ilgili sözler.

Türk'ün ulu önderi Gâzî Mustafa Kemal Atatürk, bir milliyetçiydi. Emperyalizme karşıydı, laikti ve onun için her şeyden önce Türk gelirdi. Kendiniz Atatürk'ün "Yurttaşlık İçin Medenî Bilgiler" kitabından söz ediyorsunuz. Atatürk, orada da millet tanımını yaparken "ırk"ı eklemeyi ihmâl etmemiştir.

Sizin Atatürk'ünüz bambaşka. Bunun Ulu Önder'in Kurtuluş Savaşı yıllarında yaptığı "Biz dinimiz itibâriyle ümmetçiyiz ve ümmetçi kalacağız. Bu sebeple Bolşevizm'e yakınız" sözüne bakıp, onun ümmetçi ve komünist olduğunu söylemeye benzer. Referans aldığınız kişinin fikirlerine "ölümcül hastalık" diyeceksiniz, sonra da "biz onun yolundayız" diyeceksiniz. Size biraz tarih okumanızı, ancak ideolojik değil, bilimsel gözle okumanızı öneririm.

Cevap Niyetine

Kendi sözünüzle size cevap vereyim:

Bunun Ulu Önder'in Kurtuluş Savaşı yıllarında yaptığı "Biz dinimiz itibâriyle ümmetçiyiz ve ümmetçi kalacağız. Bu sebeple Bolşevizm'e yakınız" sözüne bakıp, onun ümmetçi ve komünist olduğunu söylemeye benzer.

Nasıl bu sözler dolayısıyla Mustafa Kemal'e komünist veya ümmetçi denemezse,sizin yukarıda saydığınız cümleler yüzünden de Türkçü denemez. Bu sözlerin hepsi belirli dönemler ve yerlerde söylenmiştir. Önce sosyalist olup maddeyi anlamalı sözünü de Mustafa Kemal söylemiştir,demin sizin aktardığınız sözleri de Mustafa Kemal söylemiştir.

Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur derken de neyi kastettiğini burada anlatma gereği duymuyorum. Mustafa Kemal'de elbette 4 çeşit kan grubu olduğunu biliyordu.

Sosyolojik bir tanım olarak milliyetçilik ile Mustafa Kemal'in milliyetçilik anlayışını kıyaslarsanız ne demek istediğimizi daha iyi anlarsınız.

Demek ki tarihi metodolojik ve dialektik bağlamında değerlendirmek gerekiyor.

Dergimizin benimsediği siyasi perspektifin temeli Bursa Nutku'dur. Bursa Nutku ise nerede ve kime karşı,niçin söylenmiştir. Az önce belirttim. Bunun dışındaki çıkarımsamalarınız tümü hatalıdır. Zira Atatürk'ün Bursa Nutku'nda neyi kastettiği gün gibi ortadadır.

''Biz doğrudan doğruya

''Biz doğrudan doğruya milletperveriz ve Türk Milliyetçisiyiz.''
Mustafa Kemal Atatürk.

Ha bir de tarihten küçük bir anektod.
Albert Einstein'in tarihe yegane hediyesi ile 2. Dünya savaşı yön değiştirerek son bulmuş ve antun kuntin muhabbetleri geçersek Yahudi bilim adamımız ne tesadüf ise
İsrail adlı devletin kurulmasını sağlamıştır.

Burjuvaziden bahseden devrimci gençler kaçınız bir fabrikada 7 gün günde 16 saat çalıştınız da burda klavyeden ahkam kesiyorsunuz? Anti-Milliyetçilik ancak burjuvaya yakın bir özellik olabilir ki bunun kanıtlamak adına ülkemizdeki burjuva kesimine bir göz atmanızı öneririm.

Sadece komikleşiyor ve çirkefleşiyorsunuz. Yok Atatürk devrimciymiş de bir gün kırmızı başlıklı kız kurtla karşılaşmış da kurtlar kaka imiş de imiş...
Kanıt koyar mısınız ortaya ben de yıllardır araştırıp topladığım belgeleri sobaya atıp yakiyim.

Atmayın arkadaşlar herkes kimin ne olduğunu biliyor. Senin o DEVRİMCİ(!) Atatürk'ün SSCB ye gönderdiği ve dönerken gemilerini batırttığı yoldaşlar ne idi o zaman?
Atatürk döneminde kurulan her kuruluşun simgesi ''Bozkurt'' olmadı mı ? Atatürk'ün ''kayıp kıt'a mu'' hakkındaki araştırmalarının nedeni ne idi?
Her fırsatta Milliyetçiliği vurgulayan ve Cumhuriyetin ilanından sonra yurdun dört bir yanında Türk Ocakları açan Atatürk değil miydi?

Gerçi sizin gibiler çok oldu bu ülkede, olsun olmaya da devam etsin ...
Millet sizin gibilerin Milliyetçilere hakaret ettiğini görünce Milliyetçilik olgusunun değerini anlıyor. Ha bu ateş bir gün sizi fena yakar ama söylemedi demeyin...

Biz Mustafa Kemalin gösterdiği yolda giderken , siz de İnönü denen zaatın politikalarını Atatürk'e yamamaya çalışıp safsatalarınızla boş boş konuşun. Orada burada da kendinizi Atatürkçü olarak tanımlayın... Bare Atatürkçülük vasfını sahiplenmeyin de Chp oy kaybetmesin en azından ne diyim (!)

Milliyetçilik

Milliyetçilik ile alakalı yorumların, özellikle evren beyin yorumlarında ve diğer bazı yorumlarda atatürk milliyetçiliği dışındaki milliyetçilik hareketlerinin ırki temele dayanan bir milliyetçilik olduğu tezi savunulmuştur.
Milliyetçiliğin bu ülkedeki siyasi ve politik alandaki temsilcileri olan Ülkücü dünya görüşüne sahip kesim zan altında bırakılmıştır...
Milliyetçiliğin ansiklopedik tanımı yada evrensel tanımı, Ülkücülerin Türk milliyetçiliği tanımına kesinlikle uymaz, Türk milliyetçiliği, ictima-i ırk kavramına dayanırki buda sosyolojik bir yaklaşımdır..
Burada Türk milliyetçiliğinin tanımında İslami bakış açısı esas alınarak o tanımın sağı solu arkası önü tepesi altı her yanı törpülenmiş bir halde karşımıza çıkar.
Bu konuda S.Ahmet Arvasi hocanın Türk-İslam Ülküsü 1-2-3 adlı eserlerinden yararlanılarak yada Alparslan Türkeş beyin yazılarından söylemlerinden alıntılar ile yorumlar yapılmış olsa, yani kaynak taraması ile yazılabilse daha olumlu neticeler alacağımızdan eminim.
Saygılarımla

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.