Neden “Yeni Anayasa”?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Mehmet ÇAĞIRICI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
14.11.2011

Günümüzde vatanımız Türkiye iki büyük tehlike ile karşı karşıyadır. Birisi çok güncel; diğeri çok muhtemeldir. 

Birincisi,  emperyalizmin Büyük Ortadoğu Planının ana hedefi ve Kürt milliyetçiliğinin tek rüyası olan bağımsız bir Kürt devletinin hukukî ve siyasî alt yapısını hazırlatmak ve de ABD’nin bir numaralı gözdesi, BOP eş başkanı, 

AKP liderine “tek adam” olma yetkisini tanımak için “demokratik anayasa” maskesi altında Türkiye’ye yeni bir anayasa dayatılmasıdır.

İkincisi, emperyalizmin planı ve Kürt milliyetçiliğinin tek rüyası olan bu bağımsız Kürt devletinin kuruluş gerekçesini Türk ulusunun çoğunluğuna kabul ettirmek için son yıllarda "Kürt Sorunu" adı altında yürütülen tartışmanın “Yeni Anayasa” bağlamında giderek sertleşmesi, muhtemel bir iç savaşa yol açması tehlikesidir.
 
Türkiye’de “Yeni Anayasa” tartışmalarının emperyalist baskı, PKK terör şantajı,  Ergenekon, Balyoz vb. gibi düzmece siyasî davalarla milletvekillerinin, aydınların ve yurtseverlerin toplama kamplarında yıllarca tutulduğu bir ortamda yapıldığını unutmamak gerekir. “Yeni Anayasa” ile hem “Kürt” kökenli yurttaşların Kürt milliyetçilerinin peşinden gitmelerine hukuki ve siyasi zemin yaratılmış olacak hem de Türkiye’de zaten yetersiz, çarpık ve melez olan Türk burjuva demokrasisinin büsbütün tasfiye edilmesi, yerine tek adam diktasına dayalı göstermelik ve sahte bir demokrasi rejimin kurulması sağlanacaktır.
 
Dolayısı ile “Kürt Meselesi” denen mesele ülkemizin geleceği bakımından "kilit" bir konum ve önem kazanmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin gelecekteki yazgısı bu sorun etrafında biçimlenecek; siyasi güçler dengesi bu sorun merkezli mevzilenecektir. Bu sorun etrafında mevzilenen siyasî cepheler arasındaki mücadelenin galipleri geleceğin Türkiye’sini biçimlendirip yönetecek gibi görünmektedir.
 
“Kürt sorunu” denen sorunla ilgili güncel üstünlük şimdilik gerici güçlerdedir. Emperyalizm, Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) dâhilinde Irak’ı 1991 yılında Körfez savaşı dâhilinde vurmuş, 2003 yılında da sudan bahanelerle işgal ederek Irak’ın Kuzey bölgesinde Barzani yönetiminde ÖZERK bir Kürt yönetimi oluşturmuştur. Buna paralel olarak Türkiye’de “Kürt Sorunu” üzerine tartışmalar yazılı ve görsel medyada yoğunlaştırılmış, 1999 yılında TSK’ya yenilen PKK yeniden canlandırılarak terör eylemlerini tekrar yoğunlaştırabilmiştir. Aynı zamanda 1999 yılından beri Türkiye, AB üyesi yapılmak amacıyla, Türkiye de yetersiz olan “İnsan Haklarını” ve “Demokratik hak ve Özgürlükleri” genişletme bahanesiyle, güvenlik güçlerimizin terör mücadelesini zorlaştıran, ulusal birliğimizi zayıflatacak hukukî ve siyasî tavizlere zorlanmaktadır.
 
Dokuz yıllık AKP hükümeti, 78 yıllık toplam cumhuriyet hükümetlerine yakın dış borçlanması yapmıştır. Ülke ekonomisinin büyümesi dış kaynak olarak küresel finans sermayeye terk edilmiştir. Ülkede var olan “yalancı” ekonomik canlılık her an kaçmaya hazır 130 milyar dolar civarındaki yabancı “Sıcak Para”nın eseridir. “Sıcak Para”nın Türkiye’de nasıl bir ekonomik ve mali krize neden olduğunu ülkemiz 2001 yılında çok acı bir deneyimle yaşamıştır. Şimdi de ülkemizde yaratılan bu yalancı cennetin ABD ve Avrupa’da alevlenen ekonomik ve malî krizle bir anda cehenneme dönüşmesi sadece bir zaman meselesidir. Türkiye, Amerika veya Avrupa’da çıkacak bir ekonomik ve mali krizin ilk büyük kurbanı olmaya en yakın aday ülkedir. Türkiye’nin emperyalizme bu denli bağımlı olması, ülkemizin iç ve dış siyasetini de büyük ölçüde onların belirlemesini de beraberinde getirmektedir. Parlamentomuz, hükümetimiz hatta yargımız dış basının, siyasal söylemlerin baskı, şantaj ve dayatmalarına dayanamayacak, hassas, kırılgan ve itaatkâr bir konuma düşmüştür.
 
PKK terörü 27 yıldır ülkemizde 40 bin cana, yüzlerce milyar dolara mal olmuştur. Terör Kürt milliyetçiliğinin emperyalizmin hoş görüsü ve desteğinde ülkemize yönelik insanlık dışı en büyük baskı ve şantaj aracıdır.  Son zamanlarda vahşi terör eylemleri yoğunlaşmıştır. PKK terörü ve gizli ellerin sahneye koyduğu “Kürt Sorunu” denen sorunun tartışması ülkemize, Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısal temellerini deprem gibi çatlatacak talepleri dayatmaktadır.
 
Kürt milliyetçilerinin en baş talebi “Türk Ulusu” kavramının yeni anayasada yer almaması veya en azından Kürt kimliğinin Türk ulusal kimliği ile eşdeğer bir konumda tanımlanmasıdır. Bu talep resmen devletin Türk ve Kürt uluları olarak ikiye ayrılması, siyasal iktidarın parçalanması demek olacaktır. 
Kürt milliyetçilerinin ikinci talebi ise “Ana dilde Eğitim” dir. Eğitim ulusal bir alandır. Bütün dünyada ilk ve orta eğitim kamu denetiminde ve tek resmi “ulusal dil” ile yapılır. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla eğitim millîleştirilmiş; devletin resmi dili olan Türkçe ile yapılması düzenlenmiştir.
  
Okulların, eğitim müfredatının, kitapların vs. Türkiye’de var olan 32 çeşit etnik ana dilde eğitim yapmaları zaten pratikçe olanaksızdır. Bu 32 çeşit okul, örneğin bir tarih, bir coğrafya kitabının otuz iki dilde basılması, otuz iki dilde öğretmen yetiştirilmesi vs. demektir. Böyle bir akıl dışı çılgınlığı yapmak sadece malî olarak bile olanaksızdır. Yalnızca Kürtçe ’de eğitim hakkı ise bir ulus devlet içinde Kürt kökenli yurttaşlara tanınmış "özel bir ayrıcalık" olacaktır. Bu da henüz geçerli olan T.C. Anayasamızın 10. Maddesinde yazılı olan yurttaşlar arasındaki “eşit haklar” ilkesine aykırı olur.
 
PKK ve Kürt milliyetçilerin Yeni Anayasa’ya sokmak istediği üçüncü talep ise, bölgesel “Özerklik”tir. Osmanlı tarihi âdemi merkeziyetçi (merkezî olmayan) , eyaletlerden oluşan bir yapıya sahipti. Bu devlet varlığının son yüz yılında Osmanlı’nın merkezinde eyalet eyalet ayrılarak yavaş yavaş çöktü. Başta M. Kemal Atatürk olmak üzere T.C.’nin kurucuları Osmanlı devlet yapısında büyük bir ders çıkararak Türkiye Cumhuriyetini tekil, bir merkezden yöneten bütünlüklü devlet biçiminde örgütlediler. Yani Osmanlı’nın yazgısı olan bölünmenin kökü “Üniter” devlet yapısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nde büsbütün kazınmıştır. Aslında durmadan takkeye yaparak “Biz bölünmek istemiyoruz”, “Kürt Sorunun çözümü üniter devlet içinde olsun” diyen PKK ve yandaşları Kürt milliyetçileri bu talepleriyle asıl niyetlerini, ilerde bölünmek istediklerini ele vermektedirler.  
 
Görüldüğü gibi Kürt milliyetçilerinin yeni anayasa ile gerçek niyetleri, ileri sürdükleri T.C. devletini bölücü taleplerle geleceğin Bağımsız Kürt devletinin hukuki temellerini anayasa belgesinde kayıt altına almaktır.
 
Son zamanlarda kamuoyundaki tartışmalarda “ideolojisiz” anayasa kavramı sık sık kullanılmaktadır. Bundan kastın ne olduğunu AKP’nin ideolojik sözcülerinden olan Prof. Mümtaz Türköne ağzından kaçırmıştır. İstedikleri, temelleri antiemperyalist mücadelede “Tam Bağımsızlık” şiarıyla atılan T.C.’nin ana felsefesini oluşturan “Atatürk milliyetçiliğini” büsbütün anayasadan silmektir. Şapka düşmüş kel görünmüştür. AKP ve PKK birlikte, hala antiemperyalist bir karakter ve Kuvayı milliye ruhu taşıyan M. Kemal ve arkadaşlarının kurdukları Türkiye Cumhuriyetini büsbütün yıkıp yerine yepyeni gerici, otoriter ve her an için bölünmeye açık bir devlete temel olacak bir KARŞI DEVRİM anayasasını hazırlamaktadırlar.
 
AKP, “Milletvekili Dokunulmazlığını” Kürsü dokunulmazlığı ile sınırlamaya söz verdiği halde 9 yıldır sözünü tutmadı. AKP, 2007 yılında laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı olmaktan Anayasa mahkemesince hüküm giydi. AKP, Ergenekon, Balyoz vb. gibi düzmece siyasi davalarla, telefon dinlemeleri ile yurt severleri Silivri’de topladı. AKP, Cumhuriyet tarihinde ilk defa milletvekillerini mecliste değil hapishanede tutuyor. AKP, Cumhuriyet tarihinde ilk defa Cumhuriyet’in kuruluş törenlerini yasakladı. AKP, 12 Eylül Referandumuyla mevcut Anayasa’da istediği değişiklikler yaparak yargıyı kendi denetimine aldı. AKP lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan artık Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) ülkeyi “tek adam” edasıyla yönetmenin provasını yapıyor! Yargı bağımsızlığını yok ederek hukuku ayaklar altına alan, laiklik suçu işleyen, kuvvetler ayrılığını yok ederek M. Kemal’in Kurtuluş mücadelesinin ateşinde kurduğu TBMM’ni pas geçerek demokrasiyi tahrip eden bu AKP ile “Demokratik” bir “Yeni Anayasa” yapılabilir mi?
 
AKP önce meclise, milli iradeye saygı göstersin; tutuklu olan yurtseverleri ve milletvekillerini özgür bıraksın. AKP sözünü tutup “dokunulmazlığı” sınırlandırsın! AKP KHK’yı bir kenara bırakarak meclisi doğru dürüst çalıştırsın. AKP yeni bir Anayasa çalışması yapmadan önce % 10 seçim barajını indirsin; seçim ve partiler yasasını demokratikleştirsin; yargıyı bağımsızlaştırsın! İşte o zaman meclisin büyük çoğunluğunu elinde tutan AKP’nin demokrasi ve hukuk konusunda samimiyetine ve ehliyetine güvenilebilir, onun la birlikte hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik yeni bir anayasa yapılabilir. Bunun dışında AKP’nin katılacağı her “Yeni Anayasa” çalışması bir karşı devrim anayasası, cumhuriyet yıkıcılığı anayasası olacaktır! 
 
Ne yazık ki bu cumhuriyetin kurucusu, büyük önder M. Kemal’in CHP’si saygıdeğer ana muhalefet partisi ve kendini Türk milliyetçiliğin kalesi sanan MHP, AKP’nin “Muhalefet Yeni Anayasaya ’ya yapıcı katkı yapmıyor!” eleştirisinden korkarak meclis komisyonlarına derhal katıldılar;  AKP’nin bu cumhuriyet yıkıcı eylemini daha başından meşrulaştırdılar. Aslında halkımızın “Yeni Anayasa ”ya hiç ihtiyacı yoktur. Türkiye’de “Yeni Anayasa ” isteyen dışarda AB komiserleri, içerde AKP ve başta PKK olmak üzere Kürt milliyetçileri, bölücü PKK’dır.
 
Bütün yurtseverler, sosyalistler, sosyal demokratlar, Kemalistler, Atatürkçüler, Ulusalcılar, Milliyetçiler, ilericiler, demokratlar vs. şimdi hepimiz gözümüzü dört açmalı, AKP’ye bu şansı tanımamalıyız! Yârin çok geç olabilir. Henüz vakit varken, aramızdaki her türlü ideolojik ve siyasi farklılıkları bir kenara bırakıp AKP’nin bu karşı devrimini mutlaka durdurmak için birleşmeli, birlikte çalışmalıyız! 
 
Mehmet ÇAĞIRICI
iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni anayasa

Sayın Çağırıcı, pkk nın bağımsız bir devlet kurmak istediğini mi düşünüyorsun? Eğer böyle düşünüyorsanız çok safsınız!
PKK olayı, yanlış bir hesabın sonucudur.Geçmişte yapılmış bir hatanın bedelidir ödenen!
Merak ediyorum bu ülke ne zamana kadar yanlışa devam edecek? hatadan geri dönüş yok gibi! bu konuda başka söze lüzum görmüyorum.
Yeni anayasaya gerek yok diyorsunuz.
Bu ne çelişki!
Bir yandan kurtuluş savaşı ilan ediyorsunuz. öte yandan her şey güllük gülüstanlık, ülke emin ve sağlam adımlarla ilerliyormuş gibi yeni anayasaya gerek yok diyorsunuz.
Her kesi birleşip akp ye karşı durmaya davet ediyorsun.
Bende seni ve senin gibi düşünenleri yeniden düşünmeye davet ediyorum. kafanızdaki bütün bilgileri düşünceleri atın çöpe gitsin. onlardan hiç bir şey olmaz.
ideolojik farklılıkları bir yana bırakıp akp nin karşı devrimine karşı koyacaklarmış! siz seçimden ne anlıyorsunuz?
Sahi siz cumhuriyetten ne anlıyorsunuz? demokrasi size göre nedir? İhtilaller sizin cumhuriyetinizin geleneği mi?
Halk seçecek, paşa babanın canı çekerse iktidar çekmezse, indireceksin! Cumhuriyet dediğin buysa eğer istemem kalsın!
Akp li olsam, akp liğim derim korkacak değilim. ne Akp liğim nede Aptalım.
Yazacak cok şey var ama, yazmanın anlamı yok!
Seksen yıldır cumhuriyetten anladığın bu ise, benim yazdığımı kim bilir nasıl anlarsın?

devlet okullari

1 MART' TA KÜRD'ÜN MEZARI OLAN TÜRK OKULLARINA HAYIR! Artık, dostumuzu, düşmanınımızı tanımanın, ideolojik saplantıları bir tarafa bırakmanın zamanı geldi. Bugün için bize sağ-sol, Türk Arap dostluğu-kardeşlikleri gibi saçmalıklar bir fayda getirmez. İslamın bize vereceği bir şey olamaz. Irak devleti yakında 3 parçaya bölünecek, orada ki sahte kardeşlik-birlik dirlik yalanlarının da sonu gelecektir. Müslümanlık adına AKP de 130 Kürd milletvekili var, Müslümanlık adına 9 milyon Kürt kendini Türk olarak görüyor. Ama bu Müslümanlar için, Kürd bir kafirdir ve ona bir nebze de olsa hak verilemez. Yaklaşık 10 senelik AKP iktidarında tek bir Kürd köyünün okulunda Kürtçe serbest bırakılmamıştır. Tek bir Kürt ismine bile hala izin verilememiştir.Türklerin Başbakanı açık açık ‘askerlerimiz kadınlarınıza, kızlarınıza tecavüz eder’ kuralına uyarak 'cezanız ağır olacak' demeye devam ediyor. Sahte laiklik adına 5.3 milyon Kürt kandırılp kimliğine yabancılaştırılmış durumda. Alevilik, Kemalizm adına kürtleri kandıran sahte modernistler de, İslamcılardan farklı değildirler. Maoist komünistlerden, Devrimci karargah-cephesine, solcu sendikalardan, masum dinseverler adı altında Kürtlerin beyinlerini yıkayan, özel harb dairesince ayakta tutulan ve göbekten Türk ordusuna bağlı örgütler, ona benzer diğer imralı çetelerinden de bir şey beklenemez. Türk devletinin terör örgütlenmesini, özel harp dairesininin yeni yapılanmalarını, doğal Kürt hareketini bloke etmek, onu saptırıp dünyadaki tabii desteklerinden koparmak için, kendisine bağlı olarak örgütlendirdiği belgelenmiş durumda. Erdoğan kliği bu belgeleri sadece kendisine direkmen karşı olan askerleri tasfiyede -şantaj anlamında- kullanırken bu olşumun devamında ise diretmektedir. Evren-Özal-Demirel-Çiller-Ağar-Ecevit den kalan miras devam ediyor: AKP Kürdistandan tek bir Türk askerini bile geri çekmemiştir, masum köylüleri katleden tek bir köy koruyucusunu bile azaltmamaıştır. Asker-polis elbiseli Türkler kesilen Kürt kafaları ile fotoğraf çekmeye devam ediyor, imamın ordusu 'fahişelere' asker elbisesi giydirerek türkü söylettirmeye devam ediyor.  Kürdistan' da koşullandırılan yaklaşık 450 000 i resmi ve 128 000 ni de paramiliter koruyucu, Irkçı, Alevici, Şiici, Maocu Komünist partisi, Devrimci karargah-kurtuluş cephesi, Müslüman Hizbullahçı kılığında örgütlenmiş askeri güç, din adı altında örgütlenmiş Hizbullah-Diyanet-Nurcu-Süleymancı-Bektaşici-Fetullahçı-kontralar bir bütün olarak AKP diktatörlüğü altında da geleneksel süreci devam ettirmektedirler. Şimdi artık bu Kürt düşmanı sürece son vermenin, esaret zincirlerini kırarak, özgür bir halk olmak, her halk gibi devlet sahibi olmanın yolunu açmanın zamanı gelmiştir. İlk olarak, bütün Kürt örgütleri, 1 Mart tarihinden itibaren bütün Kürtlerin çocuklarını Türk okullarına göndermemeleri için bir bildirge yayınlayarak zorunlu adımı atmaları gerekiyor. 14 milyonun üzerinde Kürd hali hazırda Türk yapılmış, adları değiştirilmiş kendilerine düşman bir toplum haline getirilmiştir. Kürtlerin düşmanı AKP nin de devam ettirdiği Türkleştirme politikasıdır ve bu sözde PKK nin de cirit attığı bütün köy okullarında gece gündüz devam ettirilmektedir. Askeri anlamda Kürtleri yoketmenin imkanı yoktur. TC bunu iyi biliyor ve bu yok etmeyi İslamcılar ve Kemalistlerin ortak paydası olan devlet okullarında devam ettiriyor. İşte şimdi bu okulları boykot, TC nin Kürd'ü esaret altına almak için yaşam borusu olarak kullandığı bu mezarlara gereken cevabı vermenin zamanı geldi. En az %35 nin üzerinde Kürt vatandaşımız bu çağrıya uyup, çocuğunu asimile etmekten başka bir şey yapmayan bu Türk okullarını protesto ederse TC' nin bölgedeki bel kemiği kırılacaktır. Böylesine bir olay dünya çapında büyük yankılar yapacak ve AKP nin sahte maskesi de düşecektir. Kürt özerkliğine giden yol, Kürt halkının ortak iradesi onun gerçek temsilcilerinin böylesine küçük bir çıkışla, aklı selimle işe başlamalarından geçiyor. Devletin saldırısı büyük olacaktır ama eskisi gibi başarı şansı yoktur. 1 milyon Kürd ayağa kalktığında ise işleri Suriye gibi olacaktır. Şimdiden biliyoruz ki TC de o gün, PKK adı altında kendi askerlerine karşı vahşiyane bir saldırıda bulunarak, mümkün olduğunca çok askeri öldürerek, geri kalmış cahil halkı ayağa kaldırarak bu haklı eylemi sabote etmeye çalışacaktır. TC' nin değişmez Kürt politikasını devam ettiren yeni AKP-Asker ittifakı, Kürt Hareketi nezdinde bir kırılmayı amaçlıyor; talep ve istemlerin, Müslüman-Kemalist kırmızı hattının içine çekilmesini, PKK' nin Kürtlerin tek temsicisi olduğunun dünya kamuoyuna kabulünü, güney Kürtlerini de tehdit ederek, zorunlululuk azmeden Kürt Birliği’nin sağlanmasının önünü almaya her zamanki gibi hedefleyeceklerdir. Benzeri olay en son Kürt özerkliğinin ilan edildiği gün yaşandı, MHP yandaşı yeni patron Necdet Özel'in Jandarma istihbaratından hareketle, PKK adına askerlerin yaptığı bu provakasyona resmen sahip çıkıldı. Kürtler ortak iradeleri ile özerkliği ilan etmiş durumdadır, geriye dönüş olamaz ve bu yeni adım ile de onu gerçek yaşam alanına sokacaklarıdır. 1 Mart' tan itibaren Türkleşmeye son! Kürdün mezarı olan Türk okulunu değil, anadilde Kürtçe eğitim sağlayacak Kürt okulunu istiyoruz. Kürtler için anadilde eğitim komitesi. Saygılarla, Şemso Lazwan Kurmesh

İzzet Kütükoğlu'na yanıt

Bu ne biçim yanlışlık ki bu terör 27 senedir devam ediyor; 40 bin cana ve milyarlarca dolar zarara mal oldu? Doğu Anadolu'da PKK terörünün estiği bölgede 1500 den fazla yerleşim yeri dağıldı; yüzbinlerce yurttaşımız yerini yurdunu terk ederek göç etmek zorunda kaldı? Sayın İzzet Kütükoğlu, eğer maksadınız kasıtlı bir provokasyon değilse, ülkeye böyle korkunç derecede ekonomik, siyasi ve insani zarar veren bir olayı basit bir "yanlışlığa" indirgemek mi saflık yoksa bu kadar korkunç yan etkileri olan bir hareketin gerçek amacını açıklamak mı saflık?

Evet, halkımız açısından yeni bir anayasaya gerek yok diyorum. Çünkü
1) Henüz yürüklükte olan, 12 Eylül 1980 faşist askeri darbenin gölgesinde yapılan, toplam 174 maddeden oluşan 1982 T.C. anayasası tam 14 kez 116 maddesi yani üçte ikisi değişmiştir. Daha bir sene önce 12 Eylül 2010 da referandumla 28 maddesi değişmiştir. Toplumsal ve siyasal ihtiyaçlar doğdukça da değiştirilmesine devam edilebilir;
2) Bu meclis yeni bir anayasa yapılması için değil, ülkeyi dört sene yönetmek için yasama organı olarak seçilmiştir. Yeni Anayasa için salt bu amaç için "Kurucu meclis" gerekmektedir;
3) Yürürlükteki 1982 Anayasasının ilk 4 maddesi değiştirilemez hükümleri içermektedir. Bu demektir ki, ilk dört maddesi asla değiştirilemeyeceğine göre, Yeni Anayasa hukuken söz konusu bile olamaz! Bu meclisin sadece 174 maddeden ilk dört haricinde geriye kalan 170 maddesini değiştirme hak ve yetkisine sahiptir. Yani Yeni Anayasa yapmak henüz yürürlükteki anayasaya AYKIRIDIR!

Ama iktidardaki AKP zaten Anayasa tanımıyor ki! 2007 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasanın "laiklik" ilkesine aykırı davranmaktan hüküm giymedi mi?

İşte bütün sorun da burada yatıyor! AKP Türk kamuoyuna ve meclise yürürlükteki anayasayı çiğneyerek "Yeni Anayasa" yapmayı DAYATIYOR! Yeni Anayasa demek, anayasanın değiştirilmez maddelerini de değiştirmek demektir! Bu değiştirilmez maddeler ise cumhuriyetin temel niteliklerini tanımlayan, ülkenin ve ulusun bölünmez bütünlüğünü güvence altına alan maddelerdir. Kısaca, ancak Yeni Anayasa" ile Anayasamızın ilk dört maddesi tartışmaya açılabilecek ve değiştirilebilecektir. Bunu kim ister? Bunu, tarihimizde bize Lozan yerine Sevr anlaşmasını dayatmak, ülkemizi parçalamak, Türkiye'nin zayıflaması için bir iç savaşa sürüklenmesini isteyenler ister elbette! Kim bunlar? Emperyalistler, onun desteklediği PKK terör hareketi ve yandaşları ve nihayet cumhuriyet, demokrasi, hukuk ve sosyal ilerleme düşmanı AKP ister. AKP'nin cumhuriyet ve laiklik karşıtlığı sadece Yüksek Mahkeme kararıyla değil bizzat kendisinin dokuz yıllık iktidar icraatlarıyla sabittir.

Sayın İzzet Kütükoğlu! Yeni Anayasa yapımını engellemek, illaki "ihtilal" ile olmaz. 12 Haziran 2011 seçimde halkımız gerçi AKP'ye % 50 oy vermiştir ama TEK BAŞINA Yeni Anayasa yapma yetkisi vermemiştir!

Şimdi burayı iyice okuyun lütfen! AKP'nin tek başına referanduma ihtiyaç duymadan "Yeni Anayasa" yapması için 367,refendum yardımıyla ise 330 milletvekiline ihtiyacı vardı. AKP ise son seçimde sadece 327 sandalye kazanmıştır. Sanıyorum bir milletvekilinin ölümüyle bu sayı şu an 326’dır. Yani AKP'nin Yeni bir anayasayı yürürlüğe sokabilmesi için Referandumla en az 4, referandumsuz ise en az 41 bağımsız veya diğer partilerden milletvekilinin desteğine ihtiyacı var. Bu işin sadece matematiksel fakat zorunlu, asgari gerekli yönünü oluşturuyor.

Fakat asıl AKP için önemli olan, bu "Yeni Anayasa'yı "toplumsal mutabakat" ile yani muhalefetin de büyük çoğunluğunun desteği ile yürürlüğe sokmasıdır. Çünkü o zaman bu "Yeni Anayasa" toplumda gerçek anlamda bir "Meşruiyet" kazanacaktır. Kısaca AKP kendine cumhuriyeti yozlaştırma, ülkeyi bölecek hukuki bir metin hazırlamada kendine "suç ortağı" aramaktadır.

Bu nedenle ben, bütün AKP karşıtı, yurtsever demokratları birliğe çağırıyorum. Onlar AKP'nin "Yeni Anayasa" ile gerçek niyetini anlar ve ona karşı sağlam bir birlik oluşturursa eğer, AKP bu niyetini TEK BAŞINA gerçekleştiremez. Bu bir "İHTİLAL" değil bal gibi bir "DEMOKRATİK" çözümdür!

cevap veriyorum

     Sayın Mehmet Çağırıcı, öncelikle bu uzun cevabınız için teşekkür ederim.

     Pkk ve onu destekleyenlerin güneydoğuda ayrı bir devlet kurmak istediğini düşünmek saflık olur. Onlar bize seksen yılın diyetini ödetiyorlar. Bizde aptallığımızın diyetini ödüyoruz. Kürtten Türk olacağını ummak aptallık değilse nedir? Kürtçeyi yasaklayarak kürt kürtlüğünü unutacak, sen ona Türkçe öğreterek onu türk yapacaksın. Bu aptalca bir düşüncedir. olmamıştır olmayacaktır. çünkü yanlış hesaptır. Gerçeği ve hakikati görmek gerek! görmeyenler bedelini ödemek durumunda kalır.  Melez bir millet olup, büyük bir coğrafyaya sahip olmaktansa, melez bir millet olup yetmiş milyon olmaktansa saf bir millet olmayı daha küçük bir coğrafyada yaşamayı şahsen tercih ederim. Ben buna razıyım, sende buna razı olsan kürt buna razı olmayacaktır. Kürt, güney doğu benim, geri kalanı bizim diyecektir. Güney doğuyu kürtlere bırakıp kurtulabilsen öp başına koy! güney doğuyu bırakıp kurtulmak yok! bunu bilelim.

     Türkiye devleti kürtçeyi yasaklayıp kürde ayrı bir millet olarak görebilmiş olsa, kürde türkçe öğretip, kürtçeyi yasaklamamış olsa idi mesele olmazdı. Çünkü o zaman kürt güney doğuda kalırdı. Kürtler sonucun böyle olacağının işaretlerini cumhuriyet öncesinde her zaman göstermişlerdir. Ama yanlış hesaplar sonunda ne olacağını görebilmemizi engellemiştir. Bu yanlış hesaplar mesleyi içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Artık devlet kurmalarına razı olsak bile kürt sorunundan kurtulmamıza yetmeyecektir! vaziyet buyken biz hala vatan bölünmez falan diyoruz! Güney doğuda harıl harıl kanımız akıyor,  ülkeye bunun faturası çok ağır. lafa gelince hepimiz askeriz, vatanın bir karış toprağını ölürde vermeyiz.

    İnanmıyorum!  şimdi gençler bedeli denkleştirmenin hesaplarını yapıyorlar!

    Sayın ÇAĞIRICI, sizin üniversite okuyan biri olduğunuzu düşünüyorum.  Ben ilk okul okudum. bu hem kötü, hem iyi bir şey.  İnsan okudukça şartlandırılıyor. şartlandırıldıkça körleşiyor, sabit fikirli oluyor. Az okumuş olmak az şartlanmak demektir.  Burada bir kısır döngü oluşuyor, insanlar şartlandırlıp, mekteplerde öğretim elemanı oluyorlar, onlarda kendilerinden sonrakileri şartlandırıyorlar! resmi ideoloji ders kitaplarıylada bunu yapıyor.

     Ama mızrak çuvala sığmıyor, güneş balçıkla sıvanmıyor. gerçek karşımıza çıkıyor. 

      Türkiyenin gerçek anlamda bir cumhuriyete ihtiyacı vardır. 

      Türk milleti henüz gerçek manada cumhuriyete kavuşmuş değildir. Bunun için sistematik olarak donanımlı bir cumhuriyet anayasasına ihtiyacımız vardır.

      Ama bunu kimselere anlatacak durumda değilim.

      Çünkü insanlar rejimin cumhuriyet olduğuna, cumhuriyetin bu olduğuna dair şartlandırılmışlardır. Rejim konusunda AK partili ile, CHPlinin farklı bir inanca sahip olduğunu düşünmüyorum, AKPlide CHPlide rejimin cumhuriyet olduğunu sanıyor. çünkü okudukları kitaplar, okudukları anayasalar sayesinde şartlandırılmışlardır.

    Sözün özü hiç kimse anayasayı beğenmiyor ama, kimseninde anayasamızda neyin eksik ve yanlış olduğuna dair fikri yoktur.

    Bu nedenle Türkiyede yeni bir anayasa yapılamaz, yapılsa bile tarih olarak yeni olur. gerçekte eskisinden farklı bir anayasa olmaz. seksen iki anayasasının bir çok maddesi değiştirildi.  bu kısmen yenilenmedir. fakat bu değişiklikler şartlanmışlıkların etkisi altında olduğu için, anlamlı değişiklikler olmamıştır. 

  Bizde öteden beri anayasaları hukukçular yapıyorlar, Hukukçu anayasası sınırlamalar, yasaklamalardan ileri gitmiyor. Oysa bizim sistematik bir anayasaya ihtiyacımız var. Buda mühendistlik gerektiren bir şeydir. 

     Sistem sistematik dendiği zaman insanlar uzaydan gelmişim gibi yüzüme bakıyorlar, sistem cahili bir toplum haline geldik. çünkü ders kitaplarımızda "sistem ne demek?" cevabını yazmıyor.

     İnsanlar bu devirde bu zamanda sistemle ne olur abi? diye soruyorlar.

     Sistemsiz hiç bir şey olmadığının farkında olan yok. oysa sistem olmasa ben bu yazıyı yazamazdım, kimsede okuyamazdı. bilgisayarı anlıyorumda, makinayı anlıyorumda anayasanın sistemi olur mu? 

   Cumhuriyet anayasası sistemsiz olmaz!

    Saygılar sevgiler. 

     

 

 

İzzet Kütükoğlu'na Yanıt II

Sayın İzzet Kütükoğlu,

Bana yönelik yanıtınızdaki samimi ve sıcak ifadeniz beni çok etkiledi. Ayrıca"Kürt Meselesi" konusunda tartışma açmanız da beni çok sevindiriyor. Çünkü bu sayede tartışarak bazı sorunlarımızı daha iyi görebilir ve çözüm yolları arayabiliriz.

Sizin ilkokul mezunu olmanız benim için gerçekten hiç önemli değil. Önemli olan bilinçli, duyarlı, saygılı ve vatanı için sorumlu bir yurttaş olmanızdır. Hatta bu tartışmadan edindiğim izlenim, sizin "düşünen" ve "tartışan" bir insan olarak değme yüksek okul mezunlarına taş çıkartabilileceğinizdir. Ayrıca Sizinle örneğin "Cumhuriyetin Korunması gerektiği" "Yeni bir Anayasa"nın hemen hemen gereksiz olduğu" "halkımızın büyük bir bölümünün ülke meselelerinden habersiz olduğu" vs. gibi konularda aynı fikirdeyiz.

Şimdi gelelim "Kürt" meselesine.

Önce yine size hak vermek zorundayım: Bir devletin kendi vatandaşlarının ana dilini yasaklaması gerçekten çok büyük aptallıktır. Aptallık olduğu kadar da antidemokratiktir. Türkiye hükümetleri bu yasağı ilk kez 1925 yılında “Şark Islahat Planı” çerçevesinde, ikinci kez ise 1980 askeri faşit darbe sonucu "Kürt" kökenli yurttaşlarımıza karşı uygulamıştır. Ancak bu aptallık anlaşılarak 1991 yılında yani 20 sene önce düzeltilmiştir.

"Kürtten Türk olacağını ummak aptallık değilse nedir?" diyor ve "melez millet yerine saf bir millet olmayı" tercih ederim" diyorsunuz. Sanırım burada biraz kavram karışıklığı var. Karışıklığın nedeni ise "Türk" kavramının çoğu zaman sadece "ırk" veya "köken" anlamında anlaşılması, bir "ulus" veya "millet" olarak tam algılanmamasıdır. Başka bir ifadeyle "Türk" kelimesi T.C. vatandaşları için hem bir "köken" ifadesidir, hem de Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ulusun(milletin) adıdır. Yani "Türk" sözcüğünün biri "ırk" diğeri ulus bağlamında iki anlamı vardır.

"Türk" kavramı 1923 kurtuluş savaşının sonucunda T.C.nin kuruluşuyla tarihsel olarak "ULUS" anlamını kazanmıştır. T.C.'nin şimdiyedek 4 anayasası olmuş, onların herbirinde ve hemen hemen bütün yasalarda bu nedenle "Türkler" kavramı değil "Türk milleti" kavramı kullanılmıştır.

Türk milleti(veya Türk ulusu), Kurtuluş Savaşında Kuvayi Milliye tarafından çizilen ve Lozan Barış anlaşmasıyla uluslararası resmen onaylanan sınırlar içinde yaşayan, köken olarak Türkler, Kürtler, Çerkesler, Araplar, Ermeniler, Gürcüler vs.gibi etnik gruplardan oluşan; dini inanç oarak ta Müslüman olanlar veya olmayanlar(Hırıstiyanlar, Yahudiler, Ateistler) vs. den oluşan bütün insanların meydana getirdiği toplumun ADI'dır! Bu toplumun, yani Türk ulusunun devleti ise Türkiye Cumhuriyeti'dir.

Bugün dünyada Birleşmiş Milletler'e kayıtlı 192 ulus devlet vardır. Her ulusun da mutlaka bir İSMİ vardır. Örneğin FRANSIZ ulusunu ele alalım. Fransız milleti köken olarak Fransızlar, Katalonlar, Basklar, Okzitanlar, Korsikalılar, Flemenler, Portekizliler, Araplar, Türkler vs den oluşurken, dini açıdan % 51 katolikler, % 31 ateistler, % 9 müslümanlardan vs. oluşmaktadır. Aynı durum, İngiliz, Alman,  İtalyan, Rus vs. ulusları için de geçerlidir.

Sayın İzzet Kütükoğlu, 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti devleti ülkemizde yaşayan Kürt kökenli yurttaşların da asli unsur olarak katılımıyla kuruldu. Yani Kürtler ne bir "AZINLIK"dırlar ne de bir  "ULUS" veya arapçası MİLLET'tirler. Bugün bizzat Kürt kökenli akademisyenlerin yaptığı araştırmalar % 81 Kürt kökenli yurttaşların T.C. den ayrı yaşamayı istemediklerini göstermektedir.

"Kürt" meselesine gelince bu emperyalizmin Türkiye'yi bölme oyunudur. Elbette bir takım eski solcu ve maceracı Kürt gençleri de bağımsız bir Kürt devletini ülkü olarak seçmişler ve bunu da sadece AB ve ABD'nin desteği ve terörle elde edebileceklerine inanıyorlar. Emperyalizm ise kendi çıkarına planını gerçekleştirmek için bir yandan bu terör hareketini kullanıyor, diğer yandan iktidar partisi AKP ile de işbirliği içinde "demokratikleştirme" maskesi altında Türkiye'nin cıvatalarını gevşettiriyor. Terör uygulayan Kürt milliyetçiliği ise Doğu ve Güneydoğuda yaşayan Kürt kökenli yurttaşlarımızın feodal büyük toprak ağalığı, aşiret ve cemaat düzeninden kaynaklanan geriliğini, yoksulluğunu, özgür ve eşit olmayan sosyal konumunu ve ayrıca da sürekli olarak, yukarıda değindiğimiz T.C. hükümetlerinin Kürtçe'yi yasaklaması gibi aptallıklarını istismar ederek gençler arasında kendine taraftar ve sempatizanlar bulmaktadır.

Elbette "Kürt meselesi" denen mesele mutlaka çözülmelidir. Bunun ilk koşulu terörün kökünü kazımaktır. Orta vadede ise demokratik bir toprak reformu yaparak, topraksız ve özgür olmayan marabalar topraklandırarark kendisinin efendisi olmasını sağlamaktır. Büyük Toprak ağalarına, aşiret ve onların dini cemaatlerine köle gibi biat eden, bugün siyasi partiler için hazır oy ambarı olarak kullanılan Marabaları "özgür ve eşit" vatandaş olmalarını sağlamak, Kürt sorunun temelli çözümünün güvencesidir.

Ancak bütün bunları gerçekleştirebilmek için emperyalizmin oyunlarının mutlaka bozulması gerekir. Türkiye'de emperyalizmi, onunla işbirliği yaparak, yurdumuza sokan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da büyük toprak ağalarının, aşiret ve cemaatlerin salatanatını halen ayakta tutan ülkemizin asalak, bencil ve yurtsever olmayan holdingçi büyük Türk sermayesi ve onun günümüzdeki AKP iktidarıdır. Antiemperyalist, yurtsever, ilerici ve demokratik bütün güçlerinin birliği ancak bu asalak, demokrasi ve ilericilik düşmanı ittifakı yıkabilir; böylece "Kürt" meselesinin de kardeşce, ayrılmadan, bölünmeden, kan dökmeden çözümünün yolunu açabilir. saygılarımla!

     Sayın Mehmet Çağırıcı,

     Sayın Mehmet Çağırıcı, Öncelikle övgüleriniz için teşekkür ederim.

      Sayın Çağırıcı, Türkiyede yaşayan insanların tamamına Türk denir. Fakat, ırk olarak kürt milletini diğerlerinden ayrı tutulması gerekirdi. Misa,l bir azeriye türk deseniz azeri hayır türk değilim azeriyim demez. Çünkü kökü anıdır. Bunun gibi ülkedeki diyer azınlıklar türklüğü kabul edebilir ve etmişlerdir. 

     Kürt faklıdır. Farklı olduğunu da bugün değil tarihin her döneminde göstermişlerdir. Sade Türkyedeki  değil, ırak, iran suriye kürdüde farklı olduğunu göstermektedir. Kürtler çok soylu, asil bir millet olduklarını iddia ediyorlar ama, kusura bakmasınlar gerçekte medeniyetten uzak bir ırktırlar. Bunun yanında kürtler tek bir ırkta değillerdir. Kürdün kaç ırktan oluştuğunu kim biliyor?

     Türkiye cumhuriyetini kuranlar kürdün baş kaldıracağını bilmiyor olamazlar. Çünkü kürt her daim bunu yapmış bir milletir. İstiklal savaşında kürt kendi toprağını savunmuştur. Çanakkalede kürdün türkle beraber savaştığı falan yoktur! Bu türkü kürtle bir göstermek için söylenmiş bir yalandır!

     Kürt Kendi toprağını savunmuştur. Kendi yaşadığı bölgenin dışında savaşmamıştır. Savaşmıştır diyen yalan söylemiştir!

     Sayın çağırıcı, Türkiye vatandaşı olmakla, türk olmak aynı şeyler değildir. biz böyle sapla samanı birbirine karıştırmaya bayılırız. Ama bunları karıştırmamak gerekir. 

    Bunu hep yapıyoruz. "Türkiye cumhuriyeti" ne demek? Ülkeyi kast ediyorsan "Türkiye" demen yetmiyor mu? Cumhuriyeti neden karıştırırsın?

    Karıştırırsan ne olur? Türkiye ülkenin adıdır. Türkiye, diyeceğin yerde ülkenin adını "Türkiye cumhuriyeti" olarak kullanacak olursan Cumhuriyetin ne olduğunu kimselere anlatamazsın! Kimselerde cumhuriyet diye neye denildiğini anlayamaz!

    Cumhuriyet bu ülkede hiç bir zaman olmamıştır! Ne yazık ki bizim ülkemizde cumhuriyetin ne olduğu bilinmediği için bizim ülkemizdeki yönetim şeklinin cumhuriyet olduğunu sanıyoruz.

    Cumhuriyetten ben ne anlıyorum bunu anlatmam gerekiyor değil mi?

    Anlatayım, Cumhuriyet: halk tarafından seçilmiş yöneticilerin sınırlı bir egemenlik kullanarak ülkeyi yönettiği "sistematik bir yönetim biçimidir."

    Halk demokratik şekilde seçmiş olsa bile, halk yüzde doksan oy vermiş olsa bile  seçilmişin egemenliği sınırsızsa bu cumhuriyet cumhuriyet değildir. Eğer halkın seçtiği kişilerin egemenliği sınırsız ise, sistematik bir anayasa ile egemenliğe sınır koyamamışsanız. Böyle bir rejim dünyanın en tehlikeli rejimidir!

     İzzet Kütükoğlu, sisteme bakar... halkın seçmesine bakmaz.

      Asker anayasası sivil anayasa fark etmez.

       Ben anayasanın seçimişi ne kadar egemen kıldığına bakarım.

      Değerli kardeşim, dünde aynı anayasa vardı, bu günde aynı anayasa var.

     Dün, dindar olanlar hapiste idi, bu gün onları hapse atanlar hapiste.

      Anayasa aynı anayasa...

      İktidar kim ise onun keyfiyeti ülkeyi idare ediyor. 

       Bundan daha kötü idare biçimi olamaz. Bu cumhuriyet falan değildir. Bu ülke dünde yanlış yönetilmiştir bu günde yanlış yönetilmektedir.

       Ne yazık ki, sistematiği düzgün bir cumhuriyet anayasası yapılana kadar bu böyle devam edecek.  

     Yeni anayasa yapıyoruz ya... Kim yapıyor anayasayı cumhuriyetin ne olduğunu bilmeyenler! Kimden öğrendi bunlar cumhuriyeti? cumhuriyetin ne olduğunu bilmeyen insanlardan! Anayasa profesörü...  anayasa profesörü cumhuriyetin ne olduğunu düşünerek profesör olmamıştır! Bu gün anayasa profesörü olanlar, seksen iki anayasasasını yapanların talebeleridirler! 

     Eğer seksen iki anayasasını yapanlar bu işi biliyor olsalardı onların anayasalarını değiştirmeye lüzum olmazdı!

     Seksen iki anayasasının yarısı değişmiştir. Fakat, bu değişiklikler tam ters istikamette değişikliklerdir. Seçilmişin egemenliği sınırsız ise bunun cumhuriyet olmayacağını söylüyorum değil mi?

    Yapılan bütün değişiklikler seçilmişin egemenliğini genişleten değişikliklerdir!

    Şimdi yeni anayasa yapılacak, seçilmişin egemenliği dahada genişleyecek!

     Ne olur seçilmişin egemenliği sınırsız olursa?

    Burda durmak lazım kardeşim...

    Mevzu derin, derin olmaktan öteye kitap konusu. "Kontrolsüz güç güç değildir."

   Saygılar, selamlar.

 

İzzet Kütükoğlu'na yanıt III

Sayın Kütükoğlu,

Konuyu daha fazla uzatmadan bir kez daha yinelemekte fayda var. Bir ulus devlet vatandaşının birçok yönden farklı kimlikleri vardır. Köken veya ırk olarak Kürttür, Türktür veya çerkesdir vs. İnanç bakımından bir kimse müslümandır, hırıstiyandır, ateisttir vs. Cinsiyet bakımından erkektir, kadındır. Sosyal bakımdan işçidir, kapitalisttir vs. Yaş grubu bakımından çocuktur, gençtir, yaşlıdır. Ailevi olarak evlidir, bekardır vs. Bir kimsenin bir de ulus kimliği vardır. O kimse bir ulus devlet içinde, bir bayrak altında yaşar. Yurt dışına çıktığı zaman, Almanya'da, Rusya'da, İranda nerede olursa olsun ulusal olarak o bir Türktür. Çünkü Türk ulusunun bir vatandaşıdır, onun kimliğini yani pasaportunu taşır. Bunu anlamak o kadar zormu?

Size göre Kürtlerin farklı bir ırk olmasını doğrusu pek anlamış değilim. Elbette yukarıdada belirttiğim gibi, insanlar sosyal olarak, kültürel olarak hatta biolojik olarak farklıdır. Ama bu sadece Kürtler için değil, Türkler, Araplar, Rumlar vs, etnik bütün halk grupları için de geçerlidir. Ama eğer siz meseleye sadece Kürt ırkı açısından bakıyorsanız, bu çok tehlikeli ve yanlış bir görüştür. Bu resmen Irkçılıktır. Ben ulus olarak hangi ırktan ve kökenden gelirse gelsinler, hangi dine mensup olursa olsunlar hepsinin de eşit haklı vatandaşlığından yanayım. ön yargı ile ırkları farklı görmek, dediğim gibi çok tehlikeli bir ırkçılıktır ve uslanmaz bölücülüktür!

****

"Türkiye Cumhuriyeti" Türkiye'deki devletin adıdır. Cumhuriyet te bu devletin yönetim şeklidir. Her devletin bir yönetim şekli vardır. Bizim devletin ki de cumhuriyettir! Bu kadar basit.

Ülkemizdeki son tartışmalarda asıl mesele "Yeni Anayasa" yapıp yapmak değildir. Asıl mesele M.Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kanlı mücadelelerle kurduğu Türkiye Cumhuriyetini, onun ilkelerini, düşüncelerini hukuken de tasfiye etmektir. Bize düşen onun düşüncelerine, ilkelerine ve eserlerine sahip çıkmaktır!

Saygılarımla.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.