Nitelikli Dolandırıcılık

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
BURHAN İŞCAN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
08.04.2013

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, memleketi Osmaniye'de kadın bir çiftçinin tepkisiyle karşılaştı. Bahçeli, konuşmasının ardından alandan ayrılırken adının Fitnat Eser olduğu öğrenilen çiftçi bir kadın, Bahçeli'ye "İlla terörist mi olmak lazım çoluğumuzun çocuğumuzun iş bulup memur maaşı alması için? Veya omuzda tüfek dağa çıkmamız mı lazım? Bizim çocuklarımız aç çiftçilikle geçinemiyoruz, buğdayımız para etmiyor mazot 4 liraya alıyoruz, bizim derdimize çare ol" çıkışında bulundu. Bahçeli de "Recep Tayyip'e söylemiyorsun da bana niye söylüyorsun' karşılığını verince kadın da "Sana söylüyorum sen bildireceksin' diye tepki gösterdi.

Roman ve filmlere konu olacak kadar büyük bir ün sahibi olan Roma İmparatoru Sezar, bir sabah sarayından çıkarak, senato binasına doğru kararlı adımlarla ilerler…

Bir süre sonra üstü başı yıpranmış giysileriyle, her halinden fakir ve pek çok sorunu olduğu anlaşılan orta yaşlı bir kadın, muhafız engelinden sıyrılarak, kendini İmparator Sezar’ın yolu üzerine atar ve ardından haykırır:

”Ey büyükler büyüğü, yüce imparatorum Sezar, savaşta kocamı yitirdim, şu anda hastayım, 2 çocuğuma bakamıyorum, gücüm yetse fahişelik bile yapacağım, ama o iş için bile yaşım geçti, benden yardımını esirgeme yüce imparatorum….”

İmparator Sezar çok ani olarak gelişen bu tablo karşısında birkaç saniye duraklar ve ardından gözlerinden yıldırımlar çakarak kadına şunları söyler:

”Ey kadın, binbir devlet işi ve savaş karşısında bir de seninle mi uğraşacağım, yıkıl git karşımdan ve bir daha gözüme görünme…”

Kadın, bu beklemediği olumsuz tepki karşısında bir kez daha yıkılır, ancak büyük imparatora da lafı yapıştırmaktan geri kalmaz:

“Halkınla ilgilenmeyeceksen sen de SEZAR olmasaydın o zaman…”

Derdimizi anlatmak ve çözüm yolu bulunması umuduyla başvurduğumuz bazı parti başkanları, milletvekilleri, yüksek makamlardaki bazı etkili insanların tavrı ister istemez yukarıda aktardığım hikayeyi hatırlattı bana…:)

TCK. MADDE 158 de, “NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK”  şöyle tanımlanır.

 (1) Dolandırıcılık suçunun;

a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,

b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,

c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,

d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,

e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak, maddeler k ya kadar devam ediyor.

İşlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.) Ancak, (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adlî para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

Şimdi anladınızmı dokunulmazlıklar niye var, biat kültürü niye ve neden bize kimse dokunamaz ve bizi kimse yargılayamaz anlayışındaki güçlülerin hukuku mevcut.

Tek sebebi yolsuzluk ekonomisi politikaları. Bunun  için sorunların sürmesinden nitelikli dolandırıcılık yoluyla faydalanmak.

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçime 45 gün kaldığını, ancak muhalefetin, ''Ankara'da oturup, hâlâ, karalama, çamur ve dosya siyaseti yaptığını'' ifade ederek, ''Bu kadar dosyaların varsa, biraz da şu ülkede neler yapacaksın onları bu dosyalarla anlatın da bunları görelim'' dedi.

Şecaat arz ederken sirkatin söylemek denen şey budur işte. Başbakan’ın yaptığı tek şey vaat vermek, ve istiyor ki muhalefet de vaat versin de;  TBMM,  UYUTMA (yapıyor görünmek) ve UNUTTURMA (gündem değişiklikleri)  taktikleri ile yolsuzluk ekonomisi politikaları üretmek için meşru gözüksün.

İyi de nitelikli dolandırıcılık yapmak meclisi meşru gösterir mi?

Önemli olan güzel sözler söylemek değil; yapabileceğini söylemek ve söylediğini yapmaktır.

Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: ''AK Parti'nin özellik iktidara geldiğinden bu yana kömür dağıtmasını, yoksula, garip gurebaya kol kanat germesini eleştiriyorlar. Sonra da çıkıyor meydana ne diyor; 'ben de kömür dağıtacağım, her aileye şunu vereceğim, her ay Ankara'da her aileye 600 lira vereceğim.' Bunu söylüyor ve bol keseden atıyor var olan para verilir, var olmayanı nereden vereceksin?

Hep söylüyorum ya bekara karı boşamak kolaydır. Biz, CHP'li belediyeleri biliriz; bunlar geldiğinde hep yokluk gelmiştir, hep yoksulluk gelmiştir."

Konuşmasında MHP'ye de yüklenen Başbakan Erdoğan, MHP'nin koalisyon ortağı olduğu DSP-MHP-ANAP Hükümeti döneminde 16 bankanın TMSF'ye devredildiğini belirterek, "3.5 yıl MHP'nin ortak olduğu iktidar daha dün gibi hatırımızda. Önce MHP'ye, MHP'lilere şunu sorun, önce batırdığınız bankaların hesabını verin. 16 banka o 3.5 yılda battı. Bunun benim milletime faturası ne biliyor musunuz? 46 milyar dolar... Önce bunun hesabını verin. Kimin cebinden çıktı bu para? Milletimin, vatandaşımın cebinden çıktı" diye konuştu.

Yalan değil bütün bunlar, ayniyle vaki ve doğru.

Ancak bir gerçek daha var tabi.

O da AKP nin moda ettiği şey; daha büyük yanlışın oluşumuna zemin hazırlamak için yanlışın varlığını düzelteceğim diye işaret etmek.

Yani sapasağlam bir adamı önce hastalığa sonra iyileşeceksin diye ameliyata razı etmek.

Ameliyat sonrası malum. Buyurun cenaze namazına.

Politik illüzyona kurban giden meftaya hakkınızı helal ediyormusunuz?

Bir gariptir cenaze ritüellerimiz, kimse meftaya sormaz; “kimlerde hakkın kaldı” diye.

“İnsan zalimdir, çünkü o çok cahildir” deniyor kitabımızda Ahzab Suresi 72. ayette.

Yaptığı işin sonucunu ve gerçek sonuca etkisini hiç düşünmez.

Düşünmekten alıkoyan peşin hüküm ve ön yargılardan oluşmuş sabit fikri var nasıl olsa ezberinde. ÖNEMSEMEZ. Ve bu yüzden aldatılmayı, aldanmaya mecbur olacak kadar çok sever.

İşte bu yüzden, “insanın en büyük düşmanı yine kendisidir” ve başkaları ona ancak onun müsadesince zarar verebilir.

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.