Operasyondan Darbeye: Galatasaray’ı Bitirme Planı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Alp Giray
Yazının Yazıldığı Tarih: 
28 Şubat 2014

Türkiye futbolu seviyor; ama futboldan anlamıyor. Bu sebeple, bütün dünyada politikadan, negatif manadaki siyasetten uzaklaşan futbol endüstrisi; Türkiye’de her geçen gün bu çıkmaza hapsediliyor. Suçlu ak’lanıyor, pak görünene çamur atılıyor. Tayyip Bey, nam-ı diğer Usta; her alanda olduğu üzere, burada da baş yönlendirici olarak karşımıza çıkıyor. Burjuvazinin devlete tabii olmasından kaynaklı sünepeleşmesi misali, başımıza bir şey gelecek diye, bütün kulüpler, çapına göre, küçükse belediye reisinden, büyükse bakandan, başbakandan öcü gibi korkuyor; kendini gereksiz bir komplekse hapsediyor. Galatasaray kulübünün başkanı Ünal Aysal gibi, Türkiye ve Avrupa’da saygın bir iş adamı ve o kalitedeki bir ekibin yönetici olduğu yerde de “birileri” bundan pek rahatsız oluyor. Zira maddi güç sportif başarıyı, sportif başarı maddi gücü getiriyor. Bu sayede çember kırılabiliyor, bağımsız tavırlar edinilebiliyor. Kontrolü kaybeden, kendisine biat edilmediğini gören Bop Eşbaşkanı, işte burada öfkeleniyor, devreye giriyor.

TT Arena stadının açılışındaki, Tayyip Bey’i ıslıklama hadisesi; Gezi olaylarında, Ünal Bey’in şahsi destek açıklamaları; diğerlerine oranla daha düşük katılımla da olsa Gs taraftarının eylemleri; işin üstyapısını oluşturdu; ancak asıl mevzu yukarıda anlattıklarımız. Dünyaya bakın, bütün otoriter eğilimleri olan liderler, Merkel, Putin, merhum Chavez; hepsi futbola meraklıdır ve milli takım düzeyinde özellikle, başarı isterler. Zira bu, ulusal takımla başarı yani, iktidarın hanesine yazılır her zaman; kulüp bazında ise öyle değildir işte; ama öyle olması istenir. Fatih Terim’in Gs’den koparılması tam da budur. F tipi örgütün elemanlarından, futbol mevzuunda söylüyorum, çapsız Abdullah Avcı’ya milli takımın emanet edilmesi, sonra bunun bir fiyaskoyla neticelenmesi; bu sürece paralel, Gs’nin yeniden Avrupa’ya dönüşü ve geriye kalan kulüplerin, özellikle de Fenerbahçe’nin yöneticilerinin şike, şaibe, kara paradan müteşekkil bir batağa saplandıklarının ortaya çıkması ile Akp, buraya el atmaya karar verdi. Cemaat’in kafasını kesmeye niyetlendiği Aziz Yıldırım’a en başından bu yana sahip çıktı, hala çıkıyor, değineceğiz; Ünal Aysal’a ise sinsice saldırdı, çeşitli yollarla kendisini ve ekibini tasfiye etmeye yöneldi. Gs taraftarının büyük sevgi, saygı duyduğu Fatih Hoca’yı takımdan kopardı; ama bütün suçu da yönetime atmayı başardı. (Gs’nin milyonlarca taraftarı, bunu henüz çözebilmiş de değil.) Böylece bir kaos oluşacak, kulüpteki muhalif, eski, mafyatik yöneticiler öne sürülecek, olası sportif başarısızlık ortamında da Aysal ve ekibinin işi bitirilecek. Hesap bu.

-Sahi; iki yıldır Türkiye ve Avrupa’da çok önemli başarılar kazandı Gs; bir tane Akp’li vekil, bakan, yöneticinin takımı tebrik ettiğini duydunuz, gördünüz mü?-

Ünal Aysal, o dönem süreci iyi yönetti. Fatih Terim’i kovan adam imajının üzerine yapışmasına izin vermedi ve Avrupa’da karizması yüksek, kariyer sahibi bir Hoca ile, Roberto Mancini ile anlaştı. Futbola müdahale etmeme, teknik işlere karışmama özelliğini korudu. Genç, yıldız olmaya aday oyuncuları, oldukça yüksek ücretler ödeyerek takıma kattı. Şu an üç kulvarda mücadele eden, ne istediğini bilen, sağlam, kaliteli bir ekip var.

Sinsi planlar, hain eylemler, bel altı vuruşlar ise bitmiş değil; her fırsatı değerlendiren ak futbol lobisi, ki bunun içinde Akp, Tff, Tayyip Bey, Tüpçü namlı beyefendi, Aziz Yıldırım kontrollü kuklalar var, hep hazır, tetikte. Gs, Juventus’u mu eledi, stadın çatısı gündeme getiriliyor; Gs, bir maçta altı gol mü attı, ortada şaibe var deniliyor; Gs, Fb’yi yakalamak üzere mi, Gs şanslı, Fb mağdur ilan ediliyor vs. Gündem Gs’nin lehine döndüğü an, bu lobi devreye girip ortalığı karıştırıyor.

Son örnek; Chelsea maçının ertesinde yaşandı ki, bu yazının temel konusu da budur. Gs’nin muazzam bir oyunla Chelsea’yi elinden kaçırmasından sonra, bu güzel futbol konuşulacakken, konuşulması gerekirken; bazı yandaş gazeteler, Sabah, Milliyet, tarafından ortaya atılan bir iddia ile gündem yine saptırıldı. Tugay Kerimoğlu; Mancini, Semih Kaya’yı oynatmadı, diye istifa etmiş-miş! Tugay Hoca’yı ve Gs kültürünü bilen hiç kimse buna inanmadı elbette; ancak yine de, Kerimoğlu, bir açıklama yapma gereği hissetti. Burada telaffuz ettiği birkaç cümle var ki, bunlar, bizim dile getirdiğimiz iddiaların, kulübün içinden birince de teyidi olması itibari ile önemlidir.    

Şöyle diyor: “Bugün Sabah gazetesinde hakkımda çıkan haber tamamen gerçek dışıdır. Teknik direktörümüz Roberto Mancini’yle uyumlu çalışmaktayız. Sayın Mancini’yle haberde iddia edildiği gibi bir fikir ayrılığımız olsa bile Galatasaray menfaatleri doğrultusunda birbirimize sonsuz saygı duyarak hareket edebilme kültürüne sahibiz. Bir futbol takımında son sözü kimin söyleyeceği konusunda oldukça tecrübeli olan bir spor adamı olarak bu haberleri anlamakta güçlük çekiyorum. Haberde geçen ‘yakın çevre’ ve ‘ikna eden yöneticiler’ kimlerse söz konusu gazete bunları da yazmalı idi diye düşünüyorum. Son olarak birilerinin arzusu yerine gelsin diye istifa etmeyeceğimin de kamuoyu tarafından bilinmesini isterim.  Kulübüme layığıyla ile hizmet etmek benim tek önceliğimdir.”

Her şey, tüm açıklığı ile ifade edilmiş; ben sadece, birilerinin arzusu yerine gelsin diye istifa etmeyeceğim cümlesine dikkat çekmek isterim. Bu “birileri” kimdir; yalan haberin kaynağı, Akp medyasının “amiral gemisi” Sabah gazetesi; buradan takip edin; ve zamanlamaya iyi bakın; ortadaki manidarlık aşikardır; bu “birileri”, ak futbol lobisi’dir.

Ancak işin asıl önemli kısmı ise şudur: Cemaat, Akp’ye saldırısına başlamadan önce, o partiden vekil Hakan Şükür’e istifasını verdirmiş ve işe sonra koyulmuştu. Yaşanan veya yaşanacak budur. Galatasaray’a yönelik operasyonlar, kısa süre sonra bir darbeye dönüşecek; şimdi Tugay Hoca’ya diyorlar ki, ne de olsa Tff’ye, milli takıma hizmetin var, Türk futboluna da hizmet etme yeteneğin bariz; vakit kaybetmeden çık oradan, orayı terk et, arada sana da yazık olmasın!

Bu, bir darbeye teşebbüstür. Bunu Gs camiası derhal idrak etmek ve önlem almak zorundadır. Yoksa, çok değil bir yıl içinde kulübü dibe itecekler. Şu an, Gs’nin durumu Akp Türkiyesi’ne benziyor. Çok büyük harcamalar, yatırımlar yapıldı, borsada sermaye artırımına gidildi, yeni ve büyük sponsorluk anlaşmaları imzalandı ve gelen başarılar ile de, şu an Gs, dünyanın en pahalı 16. kulübü oldu. Buradan artık dönüş yok. Ya bunu sürdüreceksiniz ya da 2010’a döneceksiniz. Takımı Adnan Polat gibi muhterislere teslim edeceksiniz. O yüzden futbolda başarı şart. Taraftar, bundan sonra takımını 4 kat daha fazla desteklemeli, olası tökezlemelerde küsüp kızmamalı, Ünal Bey’e, Mancini’ye ve Tugay Hoca’ya sahip çıkmalı. Özetle Gs’nin elemanlarını yedirmemeli.

Öyle bir süreç ki, at izi it izine karıştı. Evet, Cemaat Aziz Yıldırım’ı tasfiye etmeye niyetlendi; ancak, ortaya konulan şike iddialarını da hiç kimse çürütemedi. İlk günler, ulusalcı, Kemalist, sosyalist sıfatlı kişi ve grupların, Cemaat Fb’yi tasfiye edecek tezine herkes nedense inandı; hatta Aziz Yıldırım bile! Bakın şimdi, adam her yerde birilerinin kendilerini, yani Fb’yi yıkmaya çalıştığını söylüyor; kim diye sorulunca da kem küm ediyor. Bizi Gladyo hedef aldı, bile diyebiliyor. Oysaki bu konuda hiçbir dayanak, delil, öngörü yok! Tape’ler sorulunca, duymazlıktan geliyor; gülüyor, tarla sürmek ne demek, açıklayamıyor. Şikeye deliller ortada; ama bu tasfiye iddiaları daha tatlı. Türkiye solcularının hiçbir tezi, bu denli sahiplenilmemişti. Kendileri için kara bir lekedir.

Geçtiğimiz hafta sonu, Kadıköy’de bir yürüyüş düzenlendi. Aziz Yıldırım, Fenerbahçe için adalet istedi, peşinde binlerce insanla. Yeniden yargılayın bizi, dedi. Kime dedi; Akp’ye. Akp karşıtı slogan atanları susturdu. Hapisten çıkınca da Başbakan’a heyet gönderip pazarlık etmişti zaten. Peki, ilginç olan ne, şu; gayet somut tahliller yapıp Fb’nin tasfiye edilmeye çalışıldığını iddia eden sosyalistler, ulusalcılar, Kemalistler; bir de baktık ki, sarı lacivert atkılarla bu yürüyüşteler. Dertleri Cemaat falan değil, Aziz Yıldırım sevdasıymış; bu ikiyüzlülük artık sona erdi, sevindiricidir. Bunlar Mustafa Kemal’in değil, Aziz Yıldırım’ın askerleridir! Kendisi ve arkadaşları, Ordu’yla iç içe yıllarca iş yapan Yıldırım’a sahip çıktılar, çıksınlar; ama artık askeri vesayet karşıtlığından, anti-militarizmden falan bahsetmesinler. Cemaat ile ele ele para kazanan Ali Koç’a, laik, aydın falan diye sahip çıkmasınlar. Güleriz, acırız, öfkeleniriz.

Ayrıca; bu süreçte, şikeciliği tescillenen bu ekibe, ak futbol lobisi’nin elemanlarına devamlı sahip çıkan İşçi Partisi, Tkp, Chp gibi örgütler; Odatv, Aydınlık, soL, BirGün, Cumhuriyet gibi yayınlar; tarih sizi mutlaka yargılayacaktır.  

Son bir soru: Yargıtay, onayladığı şike davası kararını, neden Fb kulübüne 2 aydır tebliğ edemedi? Yürüyerek gidilse bile, Ankara’dan İstanbul’a çoktan giderdi o kâğıt parçası. Her şey ortada, her şey.

Taraftarı üzerinden hedefe konulan Beşiktaş; yönetimi üzerinden yıkılmaya çalışılan Galatasaray taraftarı için titreme ve kendine gelme vaktidir.

Yine ve her zaman olduğu üzere; “Bir de saman sarısı / Bir de özlem kırmızısı…

 

Alp Giray

28 Şubat 2014

 

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.