Rabia İçin Özgürlük-Taksim İçin Tutuklama

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
09-09-2013

Ankara’da iktidar koltuğunda oturanların, hemen her yerde, başparmak hariç bir araya getirip de havaya kaldırdıkları o dört parmakla Mısır iç siyasetine müdahil olmalarını nasıl açıklamak gerek sahi?

Hele ki, Kahire’nin, Ankara’nın Mısır iç siyasetine müdahalesine yönelik “sabrımız tükeniyor” noktasında yükselttiği açıklamaları izlerken…!!!

Ama buna rağmen, Hükümet’i temsil eden Bakanların gittikleri birçok yerde, Rabia denen bu işareti ama “Ankara’nın resmi işareti” gibi kullanmalarındaki ısrarına da şahitlik ederken…!!!

Ama daha da garip olanı, Taksim Gezi olayları sırasında, eylemlere katılan yabancı kökenlileri sınır dışı eden ve bu konuda yurt dışından gelen eleştirilere de sert şekilde karşılık veren Ankara’nın tavrını hatırlarken… !!!

Ve bu aynı tavrın, Demokrasi taleplerini de “faiz lobisi” diye adlandırdığını unutmamışken… !!!

Sahi, ne yapmaya çalışıyoruz?

Bölgesel siyaset dinamiklerine müdahale konusundaki bu “adrenalin” yüklü tavrımızla neyi hedefliyoruz?

Kendimize tutmadığımız, tutamadığımız aynaları başkalarının yüzüne doğrultarak hangi gerçeklerden uzaklaştığımız sanıyoruz?

Aslına bakarsanız, Hükümetin Mısır İç Siyaseti’ne taraf olma ısrarı sadece Ankara ile de sınırlı değil…

Bu konuda, “destekli” ve “organize” gösterilerin yaşanma şekline bakarsak eğer, Kahire noktasındaki “adrenalin” ihtiyacının büyüklüğü daha da net anlaşılıyor…

Ama bu büyüklük korkutmalı mı, işte henüz ona karar vermedim… !

Son gösteri, "Darbeye Hayır Koalisyonu" üyesi bir gruptan geldi.

Ama bu öylesine bir gösteri de olmadı… !

Ki sınırın “istenirse” nasıl aşılabileceğinin bir karşılığı oldu… !!!

Hele ki, Antakya şartlarında her bir eylemci başına 50 polisin düştüğünü bilirken…

Ve sokaklarımız demokratik eylemlere teker teker kapatılırken…

Hatta bu yasağa direnenlerin gaz baskısı altında kaldığını görürken…

Sınır ne kadar mı aşıldı?

Darbeye Hayır Koalisyonu, Mursi ve Başbakan’ı da ağlatan Esma el-Biltaci'nin fotoğrafı ile şu çok popüler Rabia işaretini, ama  lazerle Mısır'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nun duvarına yansıtarak katliamı protesto ettiği noktada aşıldı o sınır… !

Ve böylelikle, istenirse, “işe gelen” eylemlerin ne kadar ileri gidebileceğini de netleştirdi… !

Ve polisin istendiğinde, eylemcileri, yabancı misyon binalarına kadar yaklaştırabileceğini de… !

Bulunduğu devletin korumasında olan yabancı misyon binalarının, istenirse ne denli politik baskılara maruz kalabileceğini de…

Sahi, Taksim Gezi ile yaşanan Polis Şiddeti ’nin hikâyesine ekli kurbanlarının cenazesinde bile rahat yürüyemeyenler olarak, “nasıl oluyor da tüm bunlara izin verilebiliyor” diye sorsak mı?

Ankara’nın politik sempatisine mazhar olan eylemcilerin ama olamayanlara karşın ne denli bir özgürlük tesellisi ile demokrasiden pay alabildiğini tartışsak mı?

Ama bununla da bitmemiş İstanbul’da polis “müdahalesine” uğramamış bu EYLEM… !!!

Denilene göre, Kabataş İskelesi önünde toplanan kalabalıklar, ellerinde Mısır bayrakları ile sık sık "Kahrolsun Sisi, Seninleyiz Mursi" sloganları atmış… !!!

Özgürce…

Müdahale olmadan…

Demokratik haklarından korkmadan…

“Yetmez ama EVET”in Türkiye’sinde tereddüt etmeden…

Ne mi söylemişler m?

“Buradayız ve adaletten, barıştan ve hürriyetten yana yeni bir dünya istiyoruz. Savaş, darbe, kan, gözyaşı istemiyoruz. Birileri halkların iradesi üzerine bir dayatma gerçekleştirecekse buna karşı da evrensel kararlılığımızı, direnişimizi ifade etmek istiyoruz. Başkalarına yönelik hakaret içeren ifadeler yok. Yakıp yıkma tahrip etmek yok. Ancak kararlı, cesur bir duruş var.”

Antakya sokaklarında “slogan” atmanın karşılığına düşen “biber gazı”nı soluyanlar olarak bu özgürlüğü kıskanmamak mümkün mü?

Suriye noktasında da benzer ifadelerle “savaş, darbe, kan, gözyaşı istemiyoruz” diyenlere yönelik gerçekleşen müdahaleleri bilenler olarak, ortadaki çifte standardın öfkesine kapılmamak mümkün mü?

Hele ki, "Taksim olayları maalesef bizzat kendi vatandaşlarımızın kullanılmasıyla olmuştur ne yazık ki. Bu oyun bozulmuştur. Bu tuzak altüst olmuştur, bu senaryo hedefine ulaşamadan çöpe atılmıştır” diyen Başbakan’ın tavrını bilirken ve bu tavırda her hangi bir değişiklik gözlenmezken… !!!

O halde slogan atma sırası bizde… !!!

Yaşasın “Ankara’ya –hoş- gelen Demokrasi”

Yaşasın “4 parmak ülkesinde Kahire Mücadelesi”

 

Tamer YAZAR

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.