Sivas Katliamı ve Akit Gazetesi Üzerinden Faşizmi Gizleme Aracı Olarak Medya

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Onur AKSOY
Yazının Yazıldığı Tarih: 
02.06.2012

AKP iktidarı ile doruk noktasına çıkan faşizm ile gericliğin işbirliği son günlerde Alevilerin hedef olduğu Malatya olayları vesilesiyle tekrar gün yüzüne çıktı.

 

Ana akım medya bu olayı bir aile ile bir davulcunun atışması gibi ''masum'' şekilde gösterip olaya tepki gösterenleri mezhep çatışması çıkarmaya çalışanlar şeklinde sunarken Malatya olaylarının hemen ardında bu sefer de Ayazağa ve Dalyan'da Kürtlere yönelik saldırılar meydana geldi. Bu saldırılar da yine medyaya ''laf atma kavgası'' olarak yansıtıldı.

Son olarak dinci yayın organı Akit'in, Alevilere yönelik provokasyonlarına aralıksız devam ettiğine tanık olduk. Önce Sivas'ta hayatını kaybedenlerin kurşunlanarak öldürüldüğünü iddia eden Akit,dünkü manşetini yine Sivas Katliamı’na ayırdı. Akit, Sivas Katliamı sırasında gerici güruh tarafından sökülen Atatürk büstünün, katliamdan önce Sivas Orduevi Müdürü tarafından söktürüldüğünü iddia etti. Aslında Akit için de Türkiye medyası için de bu yeni birşey değil. Sivas katliamı egemen medya tarafından her zaman saptırılarak sunuldu. Gerçek katiller göz ardı edilerek suçlu Aziz Nesin ilan edildi. Böylece faşizmi uygulamanın yanında onu gizleme aracı olarak medya çok iyi bir örnek teşkil ediyor.

Bu sebeple Sivas Katliamında medyanın tavrının, sürecin nasıl işlediğinin anlaşılması noktasında katliam sonrasında gazetelerinin attıkları manşetler ve yaptıkları haberler medyanın ikiyüzlülüğünü ve neleri ‘’aklamaya’’ çalıştığını göstermesi açısından önemli bir noktada duruyor.

Gazete manşetleri: Her günahkâr bir “Aziz’’
Özellikle iktidara yakınlığıyla bilinen gazeteler hem yaptıkları haberler ile hem de köşelerinde yer verdikleri yazarlar aracılığı ile katliamı Aziz Nesin başta olmak üzere o gün orada bulunan diğer Alevilerin, aydınların ve sanatçıların provokasyonu olarak nitelendirmişlerdi.

Medyanın ‘’amiral gemisi’’ Hürriyet son yıllarda Sivas katliamı olayına pek ‘’insancıl’’ yaklaşmaya çalışsa da arşivler nasıl bir çarpıtma politikası izlediğini göz önüne sermekte. ‘’Sivas'ta Aziz Nesin isyanı’’ başlığı ile 3 Temmuz’da yayımlanan gazetede olayların başlangıç sebebi olarak ‘’karanlık eller’’ gösteriliyor ve Nesin’in ‘’Bin yılık Kur'an'a neden inanayım. Bu yüzden Müslüman değilim’’ sözlerine işaret ediliyordu. Oluşan tepkinin de benzer açıklamalardan kaynaklandığı bildiriliyordu

Cuma namazından çıkan ‘halkta’ oluşan ‘tepki’yi Aziz Nesin’in ‘’Kur’an’ın devri bitmiştir’’ sözlerine dayandıran, şimdilerde ‘’damat medyası’’ olarak bilinen Sabah gazetesi, sonradan Ergenekon ile ilişkilendirdiği katliamı, 31 Mayıs 2011’de manşetten, bu sefer de PKK işi olarak ele alıyordu.

Katliam sonrası atılan ilginç başlıklardan biri de Zaman gazetesinindi. Katliamı ‘’dinin bütünleştirici etkisi’’ ile görmezden gelerek aklamaya çalışan gazete, yaptığı haberde, o gün gericilerin Cuma namazından sonra oteli nasıl ateşe verdiklerini manşetine taşımayarak olayı Müslümanların birliğine karşı girilmiş bir eylem olarak nitelendirmişti. Daha sonra ise o gün Sivas’ta Madımak Oteli’nin yakınındaki camide Cuma namazı boyunca davul zurna çalındığını ifade eden gazete, sağ üst köşesinde verilen haberin başlığını da ‘Tahrikçi sloganlar’ şeklinde atıyordu. Sonraki dönemde de her duruma göre farklı pozisyon alan ama her daim aynı tarafta, katliamcıları aklama çabasına girişen Zaman, 3 Temmuz 2009 tarihli haberinde Sivas katliamını “2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nde yangın çıkmış, aralarında otel görevlilerinin de bulunduğu 37 kişi ölmüştü” şeklinde anlatıyordu. Gazete bu ifadelerin ardından dümeni kırarak “Madımak katliamında PKK Terör Örgütü Parmağı” başlıkları atıyordu.

Tercüman da olayı basit bir tahrikten ibaret gösteren gazeteler kervanına katılmış ve başyazısını ‘’Şeytan Aziz’’ başlığıyla vermişti. Aziz Nesin’in olaylardan üzüntü duymadığını ve kahraman olmayı hedeflediğini iddia eden gazete, haberinde Sivas’ta yaşananları anlatmak yerine Aziz Nesin’i anlatmayı tercih ederken, gerici basının başlattığı tahrik söylemlerine sarılıp Nesin üzerinden katliamı okuma tavrını sürdürerek adeta ‘’katilleri’’ görmüyordu.

Milliyet gazetesi diğer gazetelerden değişik bir taktik uygulayarak Aziz Nesin’in İslamiyet ile ilgili sözlerinin yanında başka bir sözüne de dikkat çekiyor ve manşeti patlatıyordu : "Aziz Nesin olaylara yol açan bir gün önceki konuşmasında Türk milletinin yüzde altmışının aptal, tamamının da korkak olduğunu söylemişti."

Türkiye gazetesi adeta ‘’resmi gazete’’ gibi davranarak hükümet yetkililerinin sözlerini manşete taşırken Tansu Çiller’in açıklamaları üzerinden yine Aziz Nesin’e işaret ediyordu.

‘’Vurun şu kâfire!’’ başlığı ile çıkan Meydan gazetesi ise Refah Partili Sivas belediye başkanının Aziz Nesin’e olan saldırganlığını manşetlere taşıyordu.

Dönemin devlet yetkilileri ve yazarlar: Devlet bakar, yandaş yazar
Devlet yetkililerine taş çıkartırcasına olayı çarpıtan, ‘’yakan karanlık elleri’’ değil de ‘’yanan aydınları’’ sebep göstererek olayları basit bir “galeyana gelme” hareketinden ibaret gösteren medya olur da, bu medyada yazan yazarlar bundan geri kalır mı? Dönemin devlet yetkilileri herhalde en çok medyaya teşekkür etmeli.

Sivas’ta yanarak can veren onlarca kişinin hesabını kim verecekti?

Medyanın her babalar gününde ‘’haber olarak kullandığı’’ Zeynep Altıok’un ve acılarını Madımak oteline gömen, yüreklerine ‘’kül’’ basan onlarca ailenin duygularını kim anlayabilirdi?

Sivas katliamının insanlık suçu olduğunu ve insanlık suçunda zaman aşımının olmayacağını topluma kim yansıtabilirdi?

“Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş. Olayları çok yakından izledim. Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır. Ortada, halkla halkın çatışması yoktur. Halkla güvenlik güçlerinin çatışması yoktur. Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır” diyen Süleyman Demirel mi?

“Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” şeklinde buyuran Tansu Çiller mi?

“Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir” açıklamasını yapan İçişleri Bakanı mı?

Yoksa “Olaylara geç müdahale edilmesinde Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Çiller ve Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in de benim kadar sorumluluğu var” demekle yetinen Erdal İnönü mü?

Belki de asıl suçluyu bize zamanın medyasının ‘’demokrat’’ yazarları gösterir, ne dersiniz? Bakın ne diyorlardı:

“Önce, Aziz Nesin’e ‘artık dur’ demek gerekiyor.” (Yalçın Doğan)

“Olayların tetiği Aziz Nesin’in provokasyonu ile çekiliyor ve başka provokatörlerin de olayların içine girmesi ve devletin acziyle beslenerek, Madımak Otelinin kundaklanmasına ve 35 kişinin yanarak ve boğularak can vermesine işler varıyor. Türk milletinin yüzde altmışından fazlasının aptal olduğu kanaatini her yerde tekrarlayan Aziz Nesin'in bu saptamasında doğru bir husus var: Eğer seksenine dayanmış Aziz Nesin bunak değilse, Türk milletinin bir aptal ferdi.” (Cengiz Çandar)

"Laikliği, kitlelerin öfkesine sürmeyelim! Aydın olmak ve laik olmak inançlara saygısız olmak veya inanç sahiplerini küçümsemek değildir.’’ (Mehmet Barlas )

“Komik hikâyelere imza atan yazar Aziz Nesin, bu defa izleri uzun yıllar kalacak bir trajedinin kahramanı oldu. Sivas’ta ilk elde 35 kişinin ölümü, çok sayıda kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan arbede, onun merkezinde bulunduğu yoğun tahriklerle meydana geldi.” (Fehmi Koru)

“Halkta bir hazırlanmışlık olmasa, Aziz Nesin’in Pir Sultan Abdal şenliklerinde söylediği birkaç münasebetsiz cümle bu kadar tepkiye yol açmazdı. Nihayet, ‘Beyin damarlarının kireçlendiği’ izlenimi veren, öte yandan da bir ‘hırs-ı piri’ ile yanıp tutuşan birinin hezeyanları olarak değerlendirilir biterdi.” (Oktay Ekşi)

‘’Sivas olaylarının müsebbibi "Pir Sultan Abdal'ı anma" adı altında tahrik kıt'alarının bölgeye gelmesine izin veren yetkililer ile mukaddes kitabımıza dil uzatan yazar Aziz Nesin'dir. Yaptığı iş fikirlerini açıklamak değil tahrike vesile olacak şekilde kutsal değerlerimize taarruzdur.’’(Sebahattin Önkibar)

"Komedi yazarı Aziz Nesin, dün en rahat uykusunu uyumuş olmalıdır. Nihayet arzuları gerçekleşmiş, 35 kişinin ölümüyle sonuçlanan büyük bir olay çıkarmayı başarmıştır. Galiba şu hedefi gütmektedir; Türkiye'deki sağı ve Müslümanları ayaklandırıp devletle karşı karşıya getirecektir... Böylece ülkedeki sağı tasfiye edecek sonuçta meydan sola kalmış olacaktır. Gizli istihbarat teşkilatlarına yakışacak bu ince planı Aziz Nesin tek başına gerçekleştirmeyi kafasına koymuştur." (Yalçın Özer)

"Milli ve manevi değerleri yıkma çabasını hoş karşılamıyoruz. Eğer Aziz Nesin gibiler Türkiye'de çoğunlukta olsaydı bizler köksüz, inançsız, kendine güvenmeyen bir toplum olurduk. Olayın abartılarak batı basınına yansıyacağına eminiz. Sivas'taki katliamın münferit ve kendine özgü şartlar içinde geliştiği unutularak köktenci akımlarda bir tırmanış olarak gösterilmesi de mümkündür..." (Nazlı Ilıcak)

“Böylece, bir tahrik, başka bir tahrikle büyüyor. Aziz Nesin’in hassasiyet yaratan, tahrike varan sözleri, karşı tahrikle birleşiyor ve hepimizi ciddi şekilde endişelendiren bu sonuç ortaya çıkıyor… Ama bir gün tarih yazıldığı zaman, bu katliamı gerçekleştirenler kadar, buna psikolojik zemin hazırlayan insanlar da sorumlu tutulacaktır. Bu, elinde benzinle otel lobisini yakan için de geçerlidir, ne yazık ki, Aziz Nesin için de...” (Ertuğrul Özkök)

“Bir insan ‘ben Allah’a inanmıyorum, bence Allah yok, dolayısıyla peygamberler bu konuda aldanmıştır’ dese, bu inananlar açısından yanlış da olsa insanca bir yorum ve eleştiri yapmış olur… Ama Allah’a küfreden, kahrolsun İslam diyen birinin insanca bir yorum ve anlayış sergilediği söylenemez, sözlerine ve eserlerine değer verilemez.” (Necati Doğru)

“Zamanında eserleriyle milletin gözbebeği haline gelmiş, 80 yaşına merdiven dayamış ve akli melekesi herhalde pek yerinde olmayan, son günlerde Uğur Mumcu’yu kıskanırcasına büyük olaylar yaratıp, kendini öldürtmek için uğraşan bir yazarın oyununa gelindi. Adından başka hiçbir tarafı “Aziz” olmayan bu insana da lanetler yağdırıyorum. Şimdi için rahat mı Aziz Efendi?” (Ahmet Vardar)



Evet, suçlu ilan edilmişti: Aziz Nesin! Peki, o ne diyordu:

“Başsavcı soruyor bana; kimden şikâyetçisin?
Şöyle yanıt bekliyor benden: Efendim, itfaiye merdivenlerinden inerken beni döven itfaiye erinden şikâyetçiyim. Başka? Beni yere atıp sürükleyen, başımdan yaralayan ve bindirdikleri arabada döven polisten...
Başka?
Beni döven encümen üyesi o sakallı adamdan. Böylece figüranlık oyunu tamamlanmış, oynanan oyun bitmiş ve perde kapanmış olacak. Ama benim derdim, bu kanlı senaryoyu yazmış olanlarla. Bu senaryoyu kim yazdı?”



Kaynaklar:
Avcı O., Sivas Katliamı'nı aklama projesi, 2011 (BirGün)
Köse Z., Sivas’ın Dumanı, 2011, (soL)
Hürman, H. ve Kural B., 18 yıl önce gazetelerde ‘’Madımak’’, 2011 (Bianet)
Aksoy O., Güneşin ozanları (2 Temmuz 1993’e ithafen), 2011, (Sendika.org)

 

Onur AKSOY

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.