Son Terör Olayları Haddimizin Bildirilmesinin Gerektiği "Operasyonunun" İlk İşareti midir?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

PKK terör örgütünün, Hakkari’nin 3 farklı kırsalında gerçekleştirdiği terör eylemleri, “Terör Olgusunu” yine gündemimize taşıdı. Aslına bakılırsa, bizim gibi bir ülkede, “terör belası” neden dönem dönem uyutulur anlaşılır gibi de değil. Terör eylemleri gerçekleştirildiğinde, birden/aniden, ülkemizin tüm devlet ricalinde bulunan zatların dikkati bu “kanla meseleye” odaklanıveriyor.

Şehit haberlerinin ve canımızı çok fazla yakmayacak haberlerin gelmediği “normal günlerde” terör olgusuna, sanırım sadece masada bekleyen sorunlar silsilesinden biri olarak bakılmakta. Nasıl ki, bir öğrencinin bitirmesi gereken ödevleri gibi... Nasıl ki, bir işçinin tamamlaması gereken işi gibi... Nasıl ki, yargı mensuplarının kendilerini bekleyen dağ gibi dosyaları okuması ve bir neticeye vardırması gibi... Terör hususu, hangi ülkede gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, bence, direkt o ülkede aynı çatı altında yaşamlarını sürdüren insanların, “umutlarını” ve “iyi bir gelecek beklentilerini” ya örseliyor, ya da yekten yok ediyor...

* * *

HAKKARİ’DE meydana gelen terör saldırılarını, HaberTürk yazarı Sayın Serdar Turgut, Türkiye’nin dışarıda izlediği politikalara bağlıyordu. Türkiye, izlediği dış siyasetler neticesinde, “kırmızıçizgileri” aşmıştı. Tabii ki, Türkiye, uluslararası güç dengelerinin belirlediği bir “kırmızıçizgiyi” aşmıştı. Meydana gelen terör saldırılarını, Sayın Turgut’un, daha çok ülkemizin, özelde de Sayın Ahmet Davudoğlu’nun belirlediği bir siyaset düsturunun, küresel güç aktörlerini rahatsız etmekle ilişkilendirmesi, aslında çok da sürpriz bir saptama olmamalı. Türkiye, Arap Baharının yaşandığı süreçlerde, biliyorsunuz, özellikle Arap coğrafyalarında proaktif siyaset izlemeye özen göstermiş; hatta başbakan Erdoğan, halk hareketlerinin olduğu ülkelere geziler düzenleyerek; oradaki halkların manevi teveccühünü de kazanmıştı. Yine, Dış İşleri Bakanı Sayın Ahmet Davudoğlu da bu süreçlerde, Araplarla yakından temaslar geliştirerek, ülkemizin yeniden şekillenen/şekillendirilen Arap coğrafyalarında, arka planda kalmaması adına, kendisinin bir öngörüsü olan “stratejik derinlik” ayaklı diplomasi mesailerinde de bulunmuştu. Aslına bakılırsa da, daha sonraları Türkiye olarak, kâh Ortadoğu da olsun; kâh Afrika da olsun, kendi başımıza hareket etme/edebilme basiretlerini de gösterdik. Başbakan Erdoğan’ın, Mısır’da ve Libya’da “devrimci halk(!) kitleleri” önünde; görünüşte hem Batıya; hem de kendilerini yenilemeye çabalayan mazlum ülke insanlarına, ders verecek nitelikte laiklik vurgulu konuşmaları da, epeyce gündemde kalmıştı.

* * *

Serdar Turgut’un; en son yaşadığımız terör olaylarını, küresel güçlerin Türkiye’nin takip ettiği dış siyasetten rahatsız olmalarının sonucu operasyonun bir ayağı olarak yorumlaması; aslında ülkemizin içinde bulunduğu terör belasıyla, gerçekten de çok ciddi bir biçimde mücadele etmesi gerektiğini göstermelidir. Bir ara, hatırlar mısınız bilmem; Silâhlı Kuvvetlerin önemli mevkilerindeki komutanlarımızın, terörle mücadelenin “topyekûn” bir mücadele olması gerektiğine yönelik görüşleri medyada yansıtıldığında, bazı askeriyeye alerjisi olanlar tarafından şıpından eleştirilmişti. Gerçekten de, “Terörle Mücadele”, topyekûn yapılması gereken bir savaşım. Silâhlı Kuvvetler, imkânları dâhilinde teröristle ve meydana getirilen “terör vakalarıyla” baş edebilecek kapasitenin zaten “fersah fersah” üzerinde. Ama, ya komutanlarımızın haklı serzenişleri ne olacak? Burada, ülkemiz topraklarında cereyan eden terörist olay ve eylemlerle, pekâlâ güvenlik güçlerimiz, ellerinden geldiğince mücadele eder...

* * *

Ya bunun, uluslararası arenadaki savaşımı ne olacak? “Terörizmle Mücadelede” birinci ve asli görevli ve sorumlu odak, sanırım elinde siyasi ve millî gücü bulunduran hükümet/siyasi erktir. Başbakan Erdoğan, gerçekten de bazen, terör hususunda, belki de tek başına kendince bir siyasal savaşım vermekte; ama bu durum, ülkemizin terör belasından arındırılması adına yeterli mi? Oslo Süreci ve Habur Sınır Kapısı’nda yaşananlar, ülkemizin belirli bir kesiminde, terör hususunda, Ak Partiye olan inancı ve güveni sarstı. Türkiye, zaten elinden geldiği kadarıyla kendi topraklarında, terör örgütüyle yeterince mücadele vermekte. Terör denkleminin çözülmesi için, artık atılması gereken adım, “uluslararası arenada” kararlı duruşların gösterilmesidir.

* * *

Serdar Turgut; bu bahsettiğim düşüncesini, yaptığı çeşitli okumalara ve edindiği kaynaklara dayandırmaktaydı... Gerçekten de acaba, Türkiye, içlerindeki habis dürtülerden kurtulamayan emperyalist güç odaklarının, bir oyununun içine mi çekilmekte? Ya da ne bileyim; bu son yaşadığımız terör eylemleri, ulusötesi güç mahfillerinin, ülkemize had bildirme operasyonunun ilk adımı ise, bundan sonra, ülkemizi daha ne tür karanlık kumpaslar beklemekte? Evet, aslında, ülkemizin dönem dönem “proaktif” dış siyasa izlemesi iyiydi. En azından, birden fazla merkeze dayanan bir küresel dış siyaset tasavvuru çizilmekteydi; yine geliştirilen diplomasi diliyle de, ülkemizin yakın coğrafya ülkeleriyle olan ekonomik ilişkileri “level” atlatılmakta ve ticari dengelerimiz de, buna mukabil belki de “lehimize” olacak bir trende girmekteydi. Acaba, ne oldu da birilerinin “kırmızıçizgilerini” ihlal ettik? Hem ülkemizde yaşanan/yaşanabilecek yeni gelişmeler; hem de etrafımızdaki kurulu düzenlerde meydana gelebilecek yeni “fitil ateşlemeleri”, bizleri gerçekten de acaba nerelere sürükleyebilir? Umuyorum ki, ülkemizi yöneten insanlar, sıradan insanların artık “umut” ve “iyi bir gelecek” istediklerini/talep ettiklerini görebilecek bir şuur içindedirler. Ülkemizin hiçbir şekilde, başka ülkeler adına heba edilebilecek ne insankaynağı vardır; ne de doğal kaynakları vardır. Şahsen her aklı başında insan, şu dünyevi hayatta, umut ve huzurdan başka ne ister ki?! Burada bir sorun yok... Eğer, dış güçler, iç güçlere haddini bildiriyorsa; ülkesinin daha iyi olmasını talep eden insanların günahı ne?

 

Erhan SALMAN

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.