Sosyal Ağ(lama Anne)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Samet ZENGİNOĞLU

 

Her geçen gün kadına yönelik şiddet haberlerinin sayısı artıyor…

Ve bunlar da adı üstünde sadece ‘haber’dar olduklarımız. Oysa bilinenin, bulunanın haricinde daha kaç kadına şiddet uygulandığına, kaçının yaşamının elinden alındığına dair herhangi bir tahminde bulunabilmek gayet zor.

Bu haberlerin çoğunda bir ‘ihmal’ ile karşılaşıyoruz. Şikâyetlerimiz de haklı olarak hep bu ihmalin müsebbibi olan (olarak gördüğümüz) devlet kurumlarına ya da yetkililerine yönelik oluyor ve bu haklılığı ispat etmek için de elimizden geleni yapıyoruz. Lakin giden geri gelmiyor ve maalesef, başka kadınların da şiddet sonucu bu dünyadan ayrılmalarını engelleyemiyoruz.

Demek ki hala bir şeyler eksik ve/veya biz bir şeyleri eksik bırakmaya devam ediyoruz. Bu konuda en büyük eksikliğin, yaşanan olayların ardından ‘ihmal’lerin yanında faillerin psikolojik yapılarının ve bulundukları topluluğun/cemaatin/cemiyetin sosyolojik gerçekliğinin tahlil edilmemesinde görüyoruz.

Elbette ki, yaşanan olayların sebeplerinin başında yukarıda da ifade edilen ‘ihmal’ler geliyor. Ancak, bir olayın tamamını bu ihmallere dayandırdığımız için hala kadına yönelik şiddetin sonu gelmiyor. Çünkü sosyo-psikolojik analizlere ihtiyacımız var…

Kadına yönelik şiddet eylemlerinin arka planında ekseriyetle bir ‘ayrılık’tan söz edebilmek mümkün. Yani şiddete maruz kalan ve belki de yaşamını yitiren kadın, bu şiddeti eski kocasından ya da eski sevgilisinden görüyor. Adliye binasına girerken, faillere mikrofonlar uzatıldığı vakit; ‘benden ayrılmak istedi/benden kimse ayrılamaz/ben bitti demeden bitmez’ v.s v.s. gibi bir sürü cümle duyuyoruz.

Bu cümleleri duyduğumuz vakit, ‘acaba’ diyoruz, ‘bu olayların sebeplerinden biri (ama sadece biri, dikkat) post-modern ve küresel dünya girdabı içindeki sosyal ağlar olabilir mi?’ Bizi bu soruyu sormaya iten, sosyal ağların sahip olduğu sistem ve ‘birey’lere tanıdığı olanaklar oluyor. Mesela; siz istediğiniz kişiyi arkadaşlarınızın arasına ekleyebiliyorsunuz, istemediğinizi çıkarabiliyor ya engelleyebiliyorsunuz, istediğinizle konuşabiliyor, istemediğinizi dikkate almıyorsunuz, istediğinizi takip edebiliyor, istemediğinizin sizi takip etmesini engelleyebiliyorsunuz, profilinize kim(ler)in baktığını görebiliyor, arkadaş listenizde olmasa da başka ‘birey’lerin sayfalarında gezinebiliyorsunuz. Hâsılı bütün mesele sizin isteyip istememenize odaklanıyor.

İsteyip istememe düğümünün bir tek kişide toplandığında ve o kişideki olası yüksek ego da hesaba katıldığı vakit yukarıdaki sorunun tutarlılığı ve gerçekliliği noktasında ‘neden olmasın?’ diyoruz.

Bu soruya cevap bulabilmek için herhangi bir anket yapmadık (ki yapılması gerektiği kanaatindeyiz), faillerin genel profilinden yola çıkarak bir çıkarsamada da bulunmadık. Öncelikle bunları belirtmemiz lazım.

Buradaki tek niyetimiz bu şiddet eylemlerine kesin surette son verecek (‘azaltılması gerek’ tabirini kullananlar da var!) sosyo-psikolojik teşhis ve tespitlerin ortaya konmasıdır. Ve bu yazıyı küçücük bir adım olarak kabul etmek istiyoruz. Sosyal Ağlar örneği kimimiz için komik ya da gayet saçma gelebilir/gelecektir. Ancak artık çok farklı bir dünyada yaşadığımızın –ki bu farklılığı fark edemediğimiz/fark ettirmeyen bir dünyadan bahsediyoruz– ve yeni tanımlamalara uygun çözümler üretmemiz gerekliliğinin bilincinde olmamız gerekiyor...

Samet ZENGİNOĞLU

iletişim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.