Sosyalist Enternasyonal "Böyle" Buyurdu(!)...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Memlekette, ciddi manada siyasi iradeye alternatif olacak, güçlü ve etkili bir muhalefete ihtiyaç vardır. Ama, zahirde vaziyeti kurtaran bir muhalefete değil; iktidara yürüyecek bir muhalefete, yoksa, ülkemiz, 2023 yolculuğunu Adalet ve Kalkınma Partisi ile yapmak zorunda ve durumunda bırakılır. Ha, millet bundan rahatsız olur mu? O da ayrı bir mesele... 

SOSYALİST ENTERNASYONAL,

AK Parti hükümetini eleştiren bir bildiri yayınlamış...

BİLDİRİDE şunları dillendirmişler:

“Sosyalist Enternasyonal; Türk Hükümetini, ifade özgürlüğünü, yargı bağımsızlığına saygı göstermeye ve Türkiye’deki demokratik değerlerle insan haklarını korumaya davet eder. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun tutuklu durumdaki CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’a yaptığı bir ziyaret sonrasında yaptığı açıklamaların ertesinde ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ suçlamasıyla parlamenter dokunulmazlığının kaldırılması yönündeki fezlekeyi kınar. Birçok Avrupalının da desteklediği 12 Eylül 2010 referandumuyla gelen değişikliklerle beklentilerin aksine yargı daha bağımsız ve özgür olmamış tam tersine hükümete daha da bağlanmıştır. Şu anda Türkiye’de yargı bağımsızlığı bulunmamakta, yargı hükümet tarafından yönetilmektedir. İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun temel değerlerindendir ve bu özgürlüğe karşı herhangi bir müdahale dünyadaki Sosyalistler, Sosyal Demokratlar ve ilerici güçler için kabul edilemez.”   (Sabah, 26 Ocak 2012)

Şimdi bu bildirinin bırakın birazına, hiçbirine katılmam mümkün değil. Her şeyden önce, beni, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, ziyadesiyle hayalkırıklığına uğrattı. Hani, Kemal Kılıçdaroğlu'nun liderliğinde veya GB’lığında Cumhuriyet Halk Partisi, kendisini yenileyecek ve yeni CHP olacaktı(!)

Evet, Sayın Kılıçdaroğlu, Genel Başkanlığı'nın ilk dönemlerinde, “zahirde” daha fazla sol tandanslı açıklamalar, demeçler veriyordu; daha fazla sosyal adeletsizliğe, işsizliğe, açlığa, yoksulluğa dikkat çekiyordu, daha fazla sol orijinli bir politika yapmaya çabalıyordu. Fakat, genel seçimlerden beri, Sayın Kılıçdaroğlu'nun siyaset tarzı ve üslûbu değişmeye başladı. Daha önce duymaya alışık olduğumuz şeyleri, tekrar seslendirmeye başladı, Sayın Kılıçdaroğlu. Bilmiyorum, acaba CHP camiası veya Sayın Kılıçdaroğlu, son seçim anketlerinin sonuçlarını takip edip, irdeliyorlar mı?

Ak Parti'nin, kaplumbağa hızıyla da olsa yükselişi devam etmekte. Tabii bu yükseliş trendine de bir kulp hazırdır: Yandaşların tertiplediği anketler!

Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU'NUN konuşmalarının satır aralarına bir bakın, mutlaka şunlardan bir tanesine rastlamanız mümkün:

* Korku İmparatorluğu!

* Sivil vesayet!

* Sivil istibdat!

* Baskıve zulüm! 

* Otoriterleşme! 

* Despotizm!

* Yargının siyasete bağlanması!

* Dinin siyasete alet edilmesi!

* Rövanş!      

* Hesaplaşma!

* Atatürk düşmanlığı!

* Cumhuriyetle sorunları var! Daha birçok buna benzer şeyler sıralanabilir.

KEMAL KILIÇDAROĞLU, yeni bir şeyler söyleme iddiasıyla kendi “iddaa”sını ortaya koymamış mıydı?

Ama...                                                                                                                 Görülen gerçekler, Sayın Kılıçdaroğlunun da tekerrüre düşme durumudur. Türk halkı, artık bu türden şeylere; korku imparatorluğu, sivil baskı, vesayet, zulüm vs. prim vermiyor. Toplumun alakasına, eskimiş siyaset üslûbu ile nail olabilmeniz olanaklı gözükmemekte!

Aslında, Cumhuriyet Halk Partisi'nin, ciddi ciddi “iktidar” alternatifi veya iktidar namzedi olamaması ya da pek de niyetinin olmaması, ülkemizde bir başka “tehlikeye” işaret etmekte. Evet, eğer; gerçekten de CHP, ciddi anlamda iktidar partisi olmaya yönelik değişimleri siyaset kurumunun içine yamamaz ise, sanırım Türkiye, daha uzun yıllar Ak Parti'ye angaje olan bir siyasetle yönetilmek durumunda kalacaktır. Bana göre asıl sorun/tehlike/tıkanma; ne denirse densin, budur, evet Türkiye’nin koskoca ülkenin tek bir partiye yönelmek “zorunda” ve “durumunda” bırakılmasıdır.

Kimse kusuruma bakmasın, bu durumda da suçlu, pekâlâ Cumhuriyet Halk Partisi'dir.

AK Parti'nin 2023 hesapları ve planları yaptığı siyaset vizyonunda, anamuhalefet partisinin, kendi içinde yine “hizipleşme” rahatsızlığının meydana çıkmasından ötürü “Kurultaya” gitmesi, ve yine okuduklarımızdan edindiklerimiz kadarıyla da bu Kurultay sürecinde bir hesaplaşma, ya da Kemal Kılıçdaroğlu'nu koltuğundan etme dolaplarının döndürülecek olması/olabilmesi, ülkemizi ne yazık ki tek bir partiye teslim etmekte.

Bugün için tabloya baktığımızda, sürekli şikâyet eden bir CHP’yi görmekteyiz. Yine, kendi içlerinde de yaşanan hengame, değişen Türkiye’nin büyük resmini de doğru okuyamamalarına neden olmakta. Suni demeçlerle ve gazete haberleriyle yaratılan ve oluşturulan “Heyulalarla” toplumu yönlendirme ve şekillendirme dönemi, yaşanan yargısal faaliyetler neticesinde geride kalmakta. Bir dönemin şikâyet eden Ak Parti'sinin yerini, şimdi sürekli şikâyet eden bir CHP'Sİ almakta!

CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, Mersin Gazeteciler Cemiyeti'nde bir basın toplantısı düzenlemiş. Deminden beri, Cumhuriyet Halk Partisi'nin şikâyet ettiğinden bahsediyordum. 

Ama, Sayın İsa Gök de CHP’sinden sanki! şikâyet etmekte...

Bakalım, Sayın Gök, basın toplantısında neler söylemiş:

[“Ben Deniz Baykal'a da antidemokratik yapılanmasından dolayı karşı durdum. Ben Kılıçdaoğlu'na karşıyım. Ama bunun Kılıçdaroğlu'nun farklı kimliğiyle alakası yok. Kılıçdaroğlu, Genel Başkanlığa çıkarken yanındaki tek milletvekili bendim. Yaklaşık bir yıldır niye ayrıyız? Çünkü parti AKP'lileştirildi, çünkü parti sağa kaydı.

Dün laikliğin Anayasa'ya girişinin 75. yıl dönümüydü. CHP'den 'tık' yok. Dün Genel Başkanımız akşamüstü twitter'den bir tweet'le laikliği kutluyor. Bu kadar basit mi? CHP'nin altı okundan biri laikliktir. Ben bu sebeple Kılıçdaoğlu'na karşıyım. Ben tüzük kurultayı istedim, arkadaşlarım da istedi. Bana diyorlar ki; 'Sen Kılıçdaroğlu'na o olduğu için karşısın.' Hayır demokrat olmadığı için, solcu olmadığı için, sosyal demokrat görmediğim için karşıyım. Bu bir siyasi duruş.

Ben partinin sağcılaştırılmasına karşıyım. Ben Kemal Kılıçdaroğlu'na karşıyım. Çünkü siz bir taraftan Başbakan'a Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) eşbaşkanı diyeceksiniz, Amerikancılıkla suçlayacaksınız. Diğer taraftan BOP'un Libya politikasında AKP ile beraber, Genel Başkanımın verdiği talimat üzerine Libya'ya asker gönderilmesi tezkeresine CHP grubu 'evet' oyu verecek. Ben 'hayır' oyu verdim. Bu kabul edilemez. CHP antiemperyalist olmak durumunda, CHP sol duruş sergilemek zorundadır.

Ben Kılıçdaroğlu'na karşı mücadele ediyorum, edeceğim. Bu parti sol oluncaya, Atatürk'e, altı oka sahip çıkıncıya kadar, gerçek CHP'ye dönüştürülünceye kadar mücadelemi sürdüreceğim.”]

T24.COM.TR/06.02.2012-

SOSYALİST ENTERNASYONAL, Türk hükümetini kınıyor!

Neden(!?) Sosyalist Enternasyonal üyesi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı hakkında bir “fezleke” hazırlandığı;

Ve yine Türkiye’de yaşanan ifade özgürlüğü ve basın çalışanlarının durumu ve tutuklu milletvekilleri için...

Yani, Cumhuriyet Halk Partisi “SOL” eğilimli bir parti...

YA DA CHP, “Sosyal Demokrat” bir parti...

Acaba, bu SE yetkilileri, ülkemizi, gazetelerin dışında hiç takip etmişlikleri var mıdır?Veya bu SE ilgilileri, gerçekten de ülkemizde eşi-benzeri görülmemiş bir istibdat mı yaşandığına “inandırılmış/inandırılmakta”!

Öte yandan...

CHP milletvekili Sn. İsa Gök’ün açıklamalarını da okuduk.

Evet, Türkiye’de ne basın özgürlüğü ne de ifade özgürlüğü sorunu vardır.

Memlekette, ciddi manada siyasi iradeye alternatif olacak, güçlü ve etkili bir muhalefete ihtiyaç vardır. Ama, zahirde vaziyeti kurtaran bir muhalefete değil; iktidara yürüyecek bir muhalefete, yoksa, ülkemiz, 2023 yolculuğunu Adalet ve Kalkınma Partisi ile yapmak zorunda ve durumunda bırakılır. Ha, millet bundan rahatsız olur mu? O da ayrı bir mesele...

Erhan SALMAN

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

CHP aslına dönmeli; antiemperyalist bir parti olmalıdır!

 

Sayın Erhan SALMAN'ın yukarıdaki makalesinin ana konusu, CHP'nin sürekli ülkedeki siyasal durumdan şikayet eden, iktidara aday olamayan, yetersiz, beceriksiz bir muhalefet partisi olmasıdır. Ona göre CHP toplumun ilgisini çekmeyen konuları tekrar etmekte, yeni bir şey söylememekte, hizipçilikle kurultaydan kurultaya vakit geçirmektedir. "CHP'nin iktidar adayı olması için değişimler yapmalıdır" diyen  Sayın Salman ayrıca KILIÇDAROĞLU'nun CHP başkanlık performansından da büyük hayal kırıklığına uğramıştır.
 
Sayın Salman ile makalesinin ilk cümlesinde ifade ettiği "Memlekette, ciddi manada siyasi iradeye alternatif olacak, güçlü ve etkili bir muhalefete ihtiyaç vardır." tespiti ile tamamen aynı fikirdeyim. Bana göre de ülkemizin temel sorunlarından en önemlisi MUHALEFET sorunudur. 
 
Ancak ülkemizde muhalefeti, özellikle de ana muhalefet partisi CHP'yi eleştirirken çok dikkatli, duyarlı, gerçeklere sadık, yapıcı ve birleştirici olmak zorundayız. CHP'ye ve muhalefete karşı olması gereken bu eleştiri duyarlılığı, asla  CHP'nin ve muhalefetin politikalarının tartışılamaz anlamında bir dogma olarak anlaşılmamalıdır. Sorun, ülkemizde ve bölgede emperyalizmle bölge halkları arasındaki siyasi güç dengesinin çok kritik bir aşamada olmasıyla ilgilidir.
 
Örneğin ben Sayın Salmanın CHP'yi eleştirisinde kullanmış olduğu argümanları paylaşmıyorum. Ben şahsen; kendisinin hiç bir cümlesine dahi katılmadığı, CHP'nin girişimi ile yayınlanmış olan Sosyalist Enternasyonal'in bu bildirisinin tümünün altına imzamı atarım. Çünkü bildiride yer alan saptamalar, AKP hükümetinin özellikle yargıyla ilgili uygulamalarını eleştiren bölümleri ülkemizdeki siyasi gerçeklere tamamen uygundur. Bu tip enternasyonal eleştiriler AKP'ye yönelik etkili demokratik baskı oluşturmaktadır.
 
Ayrıca bildiğim kadarıyla CHP'nin Kurultay yapmasının başlıca nedeni, zorunlu bir tüzük değişikliğidir; hizipçilikle doğrudan ilgisi yoktur. 
 
Ben İsa Gök'ün CHP yönetimine yönelik olan, "Atatürk'e ve altı oka sahip çıkma ve CHP'nin tutarlı bir antiemperyalist parti olma" taleplerine candan katılıyorum. Günümüz koşullarında güçlü, dirayetli, mücadeleci ve kararlı bir muhalefet partisi olmanın ilk ve ana koşulu onun "antiemperyalist" olmasıdır. 
 
Ancak antiemperyalizm bugün vatan, ulusal ve sosyal haklar alanlarında SAVUNMACI bir pozisyondur. Emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine, onların çıkarlarına hizmet eden AKP iktidarına karşı bu "SAVUNMACI" mücadele acildir, yakıcıdır, asla ertelenemez. Fakat etkili ve güçlü bir muhalefet partisi saldırı altında olan hakları savunurken halka ve emekçilere gelecekle ilgili de yeni talepler dile getirmeli; alternatif olacak gerçekci ulusal, sosyal perpektifi(Gerçek Demokrasi, Hukukun Üstünlüğü, Sosyal Eşitlik ve Sosyal Adalet vs. gibi) de gösterebilmelidir. Antiemperyalist bir muhalefet partisinin iktidara ciddi bir aday olabilmesindeki şansı, işte bu her iki yödeki "Savunma" ve "Atılım" politikalarını güncel koşullara bağlı olarak dengeli bir biçimde geliştirme ustalığına bağlıdır.
 

Teşekkür ve katkıların devamı...

Sayın Mcagirici, yapmış olduğunuz yorum için size teşekkür ederim...

Önemli olan aynı noktalarda buluşmamız...

Veya aynı fikri havzaya sahip olmamız değildir...

Önemli olan, düzeyli, üslûbu sığlaştırmadan, münazara

yapabilmek ve tartışabilmektir...

Tekrar, düzeyli, yapıcı, eleştirel ama bir o kadar da

farklı şeyler ifade etmeye yönelik katkılarınız için

TEŞEKKÜR EDERİM...

Bir kez daha CHP üzerine..

 

Sayın Salman; nezaketinize ve ilginize ben de çok teşekkür ederim.

Ülkemizde AKP iktidarında somutlaşan emperyalizm ve gerici yerli işbirlikçilerinin cumhuriyet değerlerine, demokrasiye, hukuka, adalete ve emekçilerin sosyal haklarına saldırıları karşısında en temel sorunun muhalefeti güçlendirmek olduğu konusunda fikir birliğinde olduğumuz gibi, bu konuda ana muhalefet partisi CHP’ye de büyük sorumluluk düştüğünde de sizinle anlaşıyoruz.  Fakat bu sorumluluk sadece CHP’ye değil, tek tek AKP’ye karşı olan hepimize düşmektedir.

CHP emperyalizme karşı birinci ulusal kurtuluş hareketimizi yöneten, cumhuriyeti kuran M. Kemal Atatürk’ ün partisidir. CHP’yi haklı olarak ne kadar eleştirsek te, Türkiye CHP olmadan yukarıda adı geçen saldırılardan kurtulamaz. Büyük ölçüde Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderi CHP’ye bağlıdır.

Dikkat edilirse emperyalizm ve gericiler cepheden Atatürk’e saldırmaktalar. Çünkü Kemalist(veya Atatürkçü) ilke ve düşünceler antiemperyalist, bağımsızlıkçı, bilim ve akla dayanan çağdaş ve modern Türkiye’nin biricik güvencesidir.  Gerici AKP hükümeti ve lideri Başbakan Erdoğan’ın en son saldırılarını ele alalım: “İnançlı nesiller yetiştireceğiz” derken doğrudan laikliğe, MİT’çileri korumak için kişisel yasa yapma niyetiyle Atatürk’ün kurduğu TBMM’ni hukuk devletine ve demokrasiye, Özel Yetkili Mahkemelerle kendi gğcğnğ artırmak için adalete karşı kötüye kullanarak, bütün bu değerlere saldırmaktadır. Yani saldırılar tek cepheden değil, tüm cumhuriyetin değerlerinedir.

Ülkemiz için, hepimiz için M. Kemal Atatürk kavramı bütün bu cumhuriyet değerlerini özetleyen, kendisinde yoğunlaştıran tarihi bir kavramdır.  Bu yüzden emperyalizm ve gericilik bütün hışmıyla ona saldırmaktadır. Bu durumda Atatürk’ün partisine de düşen en büyük sorumluluk ve görev, kendi kurucusunu ve onun eseri olan cumhuriyeti savunmaktır.

Savunma politikasının da nasıl olabileceğini yine o büyük liderden öğrenebiliriz: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.”  CHP sadece laikliği veya hukuku veya demokrasiyi değil, ulusal birliği, vatanın toprak bütünlüğünü, emperyalizme karşı tam bağımsızlığı olduğu kadar; emekçilerin örneğin kıdem tazminatına veya sendikal örgütlenme haklarına olan saldırılarına, özelleştirmeler üzerinden kamu çıkarlarına, sağlık veya eğitimdeki sosyal haklarına vurulan darbelere, taşeronluğa, emek köleliğine vs. gibi bir dizi sosyal ve siyasi sorunlara top yekûn karşı çıkmalıdır.

CHP; TBMM’nin gizli oturumunda emperyalizmin Libya’ya müdahalesini destekleyen; kendi milletvekillerinin, ülkenin AKP’ye muhalif olan saygın kişilerin hukuksuz ve kanunsuz olarak hapiste tutulmasına giderek göz yuman; salt Atatürk’ü yıpratmak amacıyla genç ve modern cumhuriyete isyan eden Tunceli (eski Dersim) deki gerici feodal ağaların isyanının bastırılması olayını tartışmaya açan vs. bir parti olmamalıdır. CHP tutarlı ve ilkeli bir cumhuriyet partisi olmalıdır. Bunun da tek doğru yolu, CHP’nin kesin ve net bir antiemperyalist, bağımsızlıkçı çizgi izlemesi ve Atatürkçü düşünce mirasına sıkı sıkıya sahip çıkmasıdır

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.