Taksim'den Armutlu'ya

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
17-7-2013

Tamam, öfkeliler…

Öfkeleriyle sokakları teslim aldılar…

Aldıkları ile cesaretlendiler…

Ama o cesaretleri ile ne delilik yaptılar ne de masumiyete dokundular…

Ne devlet karşıtlığında sancak salladılar ne de o sancağı sallamaya çalışanların neferi oldular…

Onlar…

Siyasetin Ankara’sından Türkiye’nin yarınına damlatılan senaryolara karşı çıktılar…

Doğurganlıklarının kontrolüne mekanizma yerleştirmeye çalışanlara karşı durdular…

İçtiklerinin hesabında, ama Alkolik ilan edilişlerine karşı tavır aldılar…

Sünni-Alevi ayrımında atılan siyasi sloganlara da…

Suriye’deki örtülü savaşın taraftarlığına da…

Türbanlı türbansız ayrımına da…

T.C. tartışmasına da…

Evet…

İstanbul 6'ncı İdare Mahkemesi ve 2 Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Kararı’na rağmen Taksim Gezi’ye Topçu Kışlası’nı inşa etmek isteyenlere kaştı başlatılan çevre direnişinin bugün aldığı halin yansımalarını ve aslında “bardak taştı” noktasındaki durumu görmek gerek belki de…

Ama asıl olarak da, bardağın taştığı bu durumu analiz ederken, taraf yaratmamak gerek…

Devlet ve diğerleri, dememek gerek…

Devletin güvenlik güçleri ile bu direnişin sahiplerini karşıt noktalara koymamak gerek…

Yaşananları, “ben haklıyım” noktasına çekmeden, “biz” olmayı becerebilmek gerek…

Bu yüzden de, onları isimlendirmemek gerek…

Sanırım bu yüzden Hatay Valisi’ne çok iş düşüyor… !

Öfkenin başlangıç derinliğine inme adına hele ki…

İşte bu ara noktada ciddi yanlışlarımız var… !!!

Hele ki, Hatay Valisi’nin bu konudaki son basın toplantısından yansıyanlar adına… !!!

Hatay Valisi Mehmet Celalettin Lekesiz, medya aracılığıyla kamuoyuna, Antakya kent merkezinde gerçekleşen gösterilerde kullanılan malzemeyi gösterdi.

Göstermekle de kalmadı, “Göstericiler güvenlik görevlilerimize cam, taş, molotof, havai fişek, cam ve metal bilyelerle hatta maalesef ateşli silahlarla saldırınca güvenlik güçlerimiz müdahale etmek zorunda kalmışlardır…” dedi.

Hatta ekledi…

“Gerçekleştirilen bu izinsiz gösterilerde Antakya’nın ana arterlerinden biri olan Gündüz Caddesi her eylemde barikat kurularak trafiğe kapatılmış, poşi veya bezlerle yüzlerini gizleyen kişiler tarafından güvenlik güçlerimize; taş, çok sayıda havai fişek, molotof, sapanlarla demir, cam bilyeler, metal somunlar atılmış, ucu topuz keskinleştirilmiş demir çubuklar ve sopalarla fiili saldırılar gerçekleştirilmiştir.”

Son olarak da uyardı…

“Başka kayıplar yaşanabilir…”

Haklı, başka kayıplar da yaşanabilir…!

Peki, bunu önleyebilir miyiz?

Çaresi nedir sahi?

“Onlar” ve “bizler” demek mi?

“Devlet” ve “diğerleri” diye ekleyerek mi?

Yoksa, yaşananların öfkesinde kontrol edilemeyenlerin ellindekileri “işte malzemeleri” diyerek “haklıyız” noktasında durarak mı?

Hangisi… ???

Peki, beklediğimiz mi?

Hani yapılması gereken…!

Sahi, Hatay Valisi, bu kentteki idari yapılanmanın en üstünde duran isim olarak, yaşanan öfke patlamasının üzerine “uzlaşı” ısrarı ile gidebilir miydi?

Sokaklarda barikat kuran ve polisle çatışan gençlerle bir masa etrafında bir araya gelebilir miydi?

Atılan sloganlar noktasında durmadan ve de kamuoyuna “yansıtılan” onca taş, havai fişek, cam bilye, metal somun ve ucu topuz keskinleştirilmiş demir çubuğu da vitrinden kaldırarak, bu kent adına BİZ başlığına nefes verebilir miydi?

Taksim Platformu noktasında uzlaşı aramak isteyenlerin ruhuna “el-Fatiha” demeden, bu çözüm çabasını Antakya adına bedenleştirebilir miydi?

Sahi, bu çağrı neden uzun zaman önce yapılmadı?

Artık bitsin denen eylemlerde, eylem sahipleri neden muhatap alınmadı?

“Talep edilenler” neden sorulmadı?

Anlayacağınız, konuşmamız gerekiyor, ama birbirimizi diğerlerine ihbar etmeden…

“O bana şunu attı ben de ona şunu sıktım” misillemesine gitmeden…

 

Tamer YAZAR

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.